Daha önce de Müslümanların inançlarına hakaret eden karikatürler yayınlayan Fransız Charlie Hebdo Dergisi, dünya deprem tarihinde eşi ve benzeri olmayan ve çok büyük bir yıkıma neden olan depremle ilgili provokatif bir karikatürü 'günün çizimi' olarak yayınlayarak büyük bir utanca imzasını attı. İnsanlıktan uzak çizimde, yıkık binalar resmedilerek 'Türkiye depremi' ibaresine yer verildi ve yorum olarak " tank göndermeye bile gerek yok" yazıldı.
Bu açıdan bakıldığında; Charlie Hebdo’yu yayınlayanlar ve bu iğrençliğe ifade özgürlüğü gerekçesiyle izin verenlerin yanında fahişeler heykelleri dikilecek namus abidesi gibidirler.
İlginçtir, Charlie Hebdo’ya yurt dışından en anlamlı cevap Yunanistan’dan geldi.
Deprem öncesinde neredeyse savaşın eşiğinde olduğumuz Yunanistan'ın önde gelen gazetelerinden Kathimerini "Hepimiz Türk’üz" manşetini attı.
Yunan devlet televizyonu ERT, sabah haberlerini (08/02) Türkiye'deki deprem bölgelerindeki enkaz görüntüleri ve 'Ben seni sevduğumi dünyalara bildurdum' şarkısıyla açtı.
Filistinli karikatürist Abrar Sabbah sosyal medya hesabından yayınladığı videoda, Charlie Hebdo'nun Türkiye'nin yaşadığı deprem felaketine ilişkin karikatürünü yeniden düzenleyerek, "Hey Ahlaksız Charlie Hebdo. Öyle çizmeyecektiniz. Böyle çizecektiniz! Yeniden ayağa kalkacağız. Bu güçlü millet, yeniden ayağa kalkacak!" paylaşımında bulunarak “karikatür alay içerikli bir çalışmadır, ancak acı çeken insanlarla alay edilmez." diyerek tepki gösterdi.
Ama ne acıdır ki bu ülkede Charlie Hebdo’ya rahmet okutacak kadar insanlıktan çıkmış aşağılık yaratıklar klavye başına geçip, felaketi yaşayan kardeşlerimizle alay ettiler, yalan haberler yayarak acılı insanlarımızı devlete karşı kışkırtmaya çalıştılar.
Discord üzerinden yayın açarak yardım isteyen çocuğa ulaşan üç şerefsiz, adres bilgilerini istediği sırada yardım getiriyormuş gibi yaparak, enkaz altındaki gençle alay ettiler.
Canlı yayın açan iki alçak, "Allah'ım sen bu ülkeye bir daha deprem nasip eyle. İnşallah yine deprem olsun, yerle bir olsun buralar" diyerek kahkahalar attılar ve yayında dans ettiler.
Millet can derdinde iken; "Birecik ilçesinde enkazı görüntülemeye çalışan gazeteciler gözaltına alındı" diyerek yalan söylediler. Gazeteci dediklerinin gazeteci olmadıkları ve üzerlerinde ele geçirilen basın kartlarının da sahte olduğu anlaşıldı.
Bazı alçaklar depremzedelerin yurtlara yerleştirilmesinden sonra; Mersin’de KYK yurtlarına yerleştirilen Suriye’lilerin nargile içip keyif yaptıkları ve cinsel ilişkiye girdiklerini, KYK’da kalmakta olan kızların taciz edildiği yalanını sürüme soktular.
Bunun üzerine Mersin CHP Milletvekili Ali Mahir Başarır Gençlik ve Spor Müdürü ve KYK müdürü ile birlikte yaptığı incelemeler sonucunda odaları tek tek gezdiğini, iddianın gerçeği yansıtmadığını ve depremzede misafirlere çok iyi şartlarda bakıldığını bizzat tespit ettiğini açıkladı.
Depremin en çok etkilediği şehirlerin başında gelen Hatay'da kurtarma çalışmaları sürerken yine bir soysuzun; “Yarseli Barajı patladı” yalanı nedeniyle çalışmalar bir süreliğine durdu ve şehri terk etmeye başlayanlar trafiği kilitlediler.
Ağır hasar alan Hatay ÇŞİDB İl Müdürlüğü binasının yanındaki binayı izinsiz kullanmaya kalkan bir grup soytarı binanın çökme riski nedeniyle boşaltılmak istenmesine karşılık mukavemet gösterdikleri yetmezmiş gibi bir de sosyal medyada; binada 'Çeşitli evrakların yok edilmeye çalışıldığı' gibi akla hayale gelmeyecek mesnetsiz bir iddiayı ortaya attılar ve bu alçaklığa inanan bir sürü mal da zevkten dört köşe olarak bu yalanı paylaştı. Bir öküzünki kadar çalışmayan beyinleri ile devletin böyle bir aptallığı yapmayacaklarını düşünemediler.
Bir başka şerefsiz; "Afganlar ölen kadınların kolunu kesip bileziklerini alıyor." yalanını paylaştığı için tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Demokrat Parti Milletvekili Cemal Enginyurt; Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un sahibi olduğu otellerin ve iştiraklerin depremzede misafir almadığını iddia ederek KYK’daki çocukları dışarı atacağınıza bakanın otellerine depremzede yerleştirin diyerek duyarlı vatandaş pozları sergiledi ama paylaşımını 13 dakika sonra silerek; “Kültür ve Türkiye Bakanı Mehmet Nuri Ersoy'un @Etstur otelleri depremzedeleri misafir etmeye başlamış. Malatya da çadır kurarak hizmet veriyorlar. İşte herkesin yapması gereken budur. Gün birlik olma günü” diyerek tükürdüğünü yalamak zorunda kaldı.
Yine sözüm ona milletvekili olan bir müfteri; "Bir tane Kızılay çadırı gören var mı? Çorba dağıtan Kızılay var mı? Niye? Başkanı İlahiyat mezunu" diyerek bağırsaklarını boşaltırken binlerce Kızılay çadırı kurulmuştu, yemek ve çorba dağıtımı devam ediyordu.
Ayrıca Kızılay Başkanı Dr. Kerem Kınık, iddia edildiği gibi İlahiyat Fakültesi mezunu değil, 1993 İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi' mezunu. 2019’da Afet Tıbbı doktorasını tamamladı.
Bir eski milletvekili de yıkım kampanyasına; “AK Parti Suriye’den yüzbinlerce yeni sığınmacıyı Türkiye’ye getiriyor.” iftirasıyla katıldı.
Zafer Partisi Genel Başkanı faşizan çıkışları ile bildiğimiz Ümit Özdağ yardımı bırakıp sosyal medyada paylaştığı videoda "Suriyeli itfaiye erinin telefonunu çalıyor" iftirasında bulundu.
İtham edilen kişinin Akçakale’li arama kurtarma gönüllüsü bir hafız olduğu, telefonun da kendine ait olduğu ortaya çıktı. Gerçek ortaya çıkınca Özdağ, paylaştığı yalanı silmek zorunda kaldı ama özür dileme erdemini gösteremedi.
Ancak ÖZDAĞ’ın nefreti bununla kalmadı, enkazlardan AK Partililerin kurtarılmasına öncelik verildiği iftirasını attı.(Değerli gazeteci Nedim Şener tarihe birer utanç belgesi olarak yalanları “ 50 deprem yalanı: Ne bu acı, ne bu yalanlar unutulur başlıklı yazısında tek tek yazdı. Hürriyet/13/02; Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı da depremle ilgili Dezenformasyon Bültenini yayınladı)
Bir siyasetçi bu kadar mı insafsız olur? Bu kadar mı kin ve nefret besler?
Hepimiz günlerdir ekranları izliyoruz, ekipler can havliyle hayatlarını tehlikeye atarken, kurtardıkları insanlara partileri mi soruluyor?
Kurtarılan el kadar bebelerin partili olduklarını iddia etmek vicdansızlık değil midir?
Eğer öyle olsaydı 20 akrabasıyla birlikte enkaz altında kalarak hayatını kaybeden AK Parti Adıyaman Milletvekili Yakup Taş ve AK Parti Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman’ın enkaz altında kalarak ölen 11 yakını kurtarılırdı.
Halen bu devletten maaş alan bir başka milletvekili ise “ekranlardan gözümüzün içine baka baka; “bu devlete düşmanlık haktır, meşrudur” diyecek kadar kin ve nefret kustu.
Görünmeden göbekte yer almak gibi bir yeteneği bulunan küsurat partisinin başkanının korumaları yalan bulmakla uğraşmak yerine en kestirme yolu seçerek, Kahramanmaraş'ta “devlet yok” dedirtemedikleri yakınlarını kaybeden depremzedeyi tekmeleyerek muazzam bir dayanışma(!) örneği sergilediler.
Bunların yaptıkları, Charlie Hebdo’nun yaptığından daha büyük bir düşmanlıktır.
Ölü seviciler enkazdan canlı çıkartan görevlilerin tekbir getirmelerinden rahatsız olarak bunun laikliğe aykırı olduğunu söyleyecek kadar zıvanadan çıktılar.
Bir canı kurtaranlar sevinçlerini Allahu Ekber diyerek paylaşmışlar.
Bundan daha güzel sevinç ifadesi olabilir mi? Ne yapacaklardı, erik dalı mı oynayacaklardı?
Maalesef kış kışlığını yapmaya devam ediyor.
Depremde arama çalışmalarına katılarak canlı arayan, enkaz karşısında sahibini bekleyen köpeklere bakınca; felaketten zevk alan, yalan ve iftiralarla devlete saldıran müptezellere hayvan demek haksızlık olur. O köpeklere kurban olsunlar….
Sosyal medya kazuratlarının gerçek dışı paylaşımlarla orgazm olduklarını anladık ama ülkeyi yönetmeye talip olanların; enkaz altındaki yaralılarımız kurtarılmayı beklerlerken, kaybettiğimiz kardeşlerimiz henüz defnedilmemişlerken, külhanbeyi ağzıyla devleti suçlamakla kalmayıp yalan ve iftiralarla halkı kışkırtmaları ve yüzyılın bu en büyük felaketinden siyasi rant devşirmeye kalkmaları ibretlik bir sorumsuzluk örneğidir.
Dünyanın dört bir yanından gelen kurtarma ekipleri, ülkemizin fedakâr insanları ile birlikte büyüklüğü karşısında şok geçirdiklerini söyledikleri felakette kardeşlerimizin canlı olarak kurtarılması için olağanüstü çaba gösterirlerken, bu ülkenin ekmeğini yiyip suyunu içen hainlerin yalan haberlerle toplumu kışkırtmaları ve kimi siyasilerin kurtarılmayı bekleyen kardeşlerimizi umursamayıp bu felaketten ne kadar oy alacakları hesabı yapmaları insanlık adına gerçekten utanç vericidir.
Gerçek dışı ifadelerle; “Kapanan Hatay Havalimanını onarıyoruz gelsinler tutuklasınlar”; “Arkadaşlarım limana müdahale ediyor. Gelsinler tutuklasınlar”; “Binlerce TIR yardımıyla halkımızın yanındayız. Gelsinler tutuklasınlar” gibi sorumsuz, saygısız ve kibir yüklü ifadeler en deprem kadar yıkıcıdır ve tam bir oportünizmdir.
Böylesine acılı bir günde bile sorumsuz ve vicdansız davrananlara, ayırımcılık/bölücülük yapanlara lanet olsun. Eğer bu siyaset ise böyle siyaset yerin dibine batsın...
Depremden sonra yaptıkları provokatif ve depremzedeleri aşağılayan, hakaret eden ya da devleti güçsüz ve aciz gösteren gerçek dışı paylaşımları nedeniyle gözaltına alınan kullanıcıların derhal serbest bırakılmasını isteyerek “ya hepimizi tutuklayın ya da geceden beri tutukladığınız gençleri, gazetecileri serbest bırakın, çok işimiz var” diyerek enkaz altında kalanları zerre kadar umursamayan ve “yaşananlara siyaset üstü bakmayı reddediyorum” diyecek kadar siyasi ihtiras peşinde olanların bu ülkeye verecekleri hiçbir şey yoktur, en fazla sömürge valiliği yaptırırlar.
Üç-beş TIR malzeme götürüp sanki tek yardım yapanlar kendileri imiş gibi, İskenderun’daki yangına devlet sivil, asker bütün hava ve yer unsurları ile müdahale ederken, üç tane itfaiye araçları görev aldı diye sanki yangını tek başlarına söndürenler kendileri imiş rahatlıkla yalan söyleyebilmek siyaset ise bu siyasetin de cehennemin dibine kadar yolu var.
Dünyanın bütün bilim otoriteleri böylesine büyük ve böylesine yıkıma neden olan artarda iki depremin asla beklenmediğini, bunun olağanüstü bir durum ve çok büyük bir yıkıma neden olacağı söylemleri sahadan gelen yarılmış dağ, çökmüş yollar ve binlerce yıkılmış bina görüntüleriyle doğrulanmasına rağmen birilerinin; “Bir algı operasyonuyla olayı çok fazla büyütüp sıyrılmaya çalışıyorlar. Asrın felaketiymiş. Başka ülkede niye böyle olmuyor?” diyerek bu büyük felaketi küçümsemeye kalkması, hem gerçeklere, hem bilime ve hem de depremzedelere hakarettir.(*)
CHP Hatay belediye Başkanı Lütfi SAVAŞ; partisinin “devlet yardım etmedi, ayırım yapıyor; bir algı operasyonuyla olayı çok fazla büyütüp sıyrılmaya çalışıyorlar” iddialarının doğru olmadığını; “Gerçekten de çok geniş bir alana yayılmış, bu kadar yıkımın olduğu belki de 500 yılda bir deprem olur o da bizi buldu. Meseleyi iyi tartmak lazım, 10 ilde birden olmuş herkese yetişmeniz gerekiyor. Kışın en sert zamanında oldu. Havaalanı pert oldu. Şimdi bütün bunlara baktığınızda çok yayıldı, 2 binin üzerinde binada hasar var, daha doğrusu çökmüş. Hepsine bütün dünyadaki AKUT’çuları getirseniz anca yetişirler” ifadeleriyle ortaya koymasına rağmen, “başka ülkelerde neden olmuyor?” diyerek asrın felaketini küçümsemek sadece gaflet değil açık bir cehaleti de göstermektedir.
****
Asgari genel kültür sahibi olan herkes bilir ki tutuklama kararlarını mahkeme verir.
Polis tutuklama yapmaz, savcı ancak tutuklama istemiyle şüpheliyi mahkemeye sevk eder, Mahkeme ancak yeterli delil var ise tutuklama kararı verir.
Yani “hadi beni Tutuklayın” diye yalvaranların bile hatır için tutuklanmaları mümkün değildir.
Türkiye’yi yönetmeye talip olanların böylesine temel hukuk bilgisinden yoksun; “gelin tutuklayın” diye hava atması sahte kahramanlıktır.
Ankara BB başkanı Mansur Yavaş resmi Twitter hesabından yaptığı bir paylaşımda; "Hatay Havalimanı'nın en kısa sürede yeniden uçuşlara açılması için çalışmalara başladık. Mesai arkadaşlarımız alandaki hafriyat atıklarını temizliyor" ifadelerine yer verdi..
Bakan İsmail Karaoğlu da yaptığı açıklamada Ankara Büyükşehir Belediyesi'ne ait araçların moloz toplamak için havalimanına yönlendirildiğini ifade etti.
Ama moloz taşımayı havaalanını onarmak zanneden Kılıçdaroğlu “havaalanını biz onarıyoruz” palavrası sıkarak sanki engelleyen varmış gibi bir de “gelin tutuklayın” diye hava attı.
Hatay Havalimanı pistini İstanbul Havalimanı işletmecisi İGA onararak bir hafta geçmeden hizmete açtı.
Kılıçdaroğlu CHP’li belediyelerin engellendiğini iddia etti ama depremin hemen sonrasında AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik ile birlikte açıklama yapan Adana BB Başkanı Zeydan Karalar, “Sayın Bakanımız bahsetti. Bir koordinasyon içerisinde hep birlikte çalışıyoruz. Herkes elinden geleni yapıyor. Vali beyin ve belediyede benim başkanlığımda bir koordinasyon kurulu var. AFAD, devlet, valilik, bakanlık, belediyelerin tamamı elinden gelen her şeyi yapıyor. Hep bir aradayız.” dedi.
Ankara ve İstanbul Büyükşehir belediye başkanlıkları da çalışmalarını AFAD koordinesinde yürüttüklerini açıkladılar.
Bırakın her acımızda yanımızda olan kardeş ülkeleri, Ermenistan’dan, Yunanistan’dan gelen kurtarma ekipleri bile enkaz altından can kurtarmaya çalışarak acımıza ortak olurlarken; yüzyılın bu en büyük felaketinden siyasi çıkar elde etmeye çalışmak, yalan ve kurgu paylaşımlarla korku ve panik yaratarak halkı kışkırtmak, milletin acısıyla alay etmek, kelimelerle anlatılamayacak kadar büyük bir kötülüktür.
Yüzyılın felaketinden ne yazık ki yüzyılın ihaneti çıktı.
Aferin(!) bekledikleri ülkeler bile Türkiye’ye bu kötülüğü yapmadılar.
(*) Kahramanmaraş merkezli 7,7 ve 7,6 lık iki depremin bir algı operasyonuyla büyütülüp büyütülmediğini -teşekkür bekledikleri- ülkelerin yayın organı olan Euronews’un son güncellemesi 07/02/2023 tarihli internet sayfasından alınan aşağıdaki bilgilere bakıp anlayabilirsiniz.
“Sismologlar, merkez üssü Kahramanmaraş olan depremi son yıllarda meydana gelen en ölümcül depremlerden biri olarak tanımlıyor. Depremin, fay hattında 100 kilometreden fazla yırtılmaya yol açmış olabileceği tahmin ediliyor. Sismologlara göre Doğu Anadolu Fay hattı 20. yüzyıl boyunca çok az sayıda büyük denilebilecek sismik aktivite gösterdi. İngiliz Jeolojik Araştırmalar Kurumu'nda araştırma görevlisi olan Roger Musson, "Sadece sismometreler tarafından kaydedilen (büyük) depremlere bakacak olursak, neredeyse boş görünecektir" dedi.
ABD Jeolojik Araştırmalar Kurumu'na göre 1970'ten bu yana bölgede Richter Ölçeği'ne göre 6.0'ın üzerinde sadece üç deprem kaydedildi. Ölçümlere göre dünya genelinde bir yıl içinde 7.0 büyüklüğün üzerinde ortalama 20'den daha az deprem meydana geliyor; bu da Türkiye'deki depremin oldukça şiddetli sarsıntılar arasında yer aldığını gösteriyor.
University College London Risk ve Afet Azaltma Enstitüsü Başkanı Joanna Faure Walker'a göre, 2016 yılında İtalya'nın merkezini vuran ve yaklaşık 300 kişinin ölümüne neden olan 6.2 büyüklüğündeki depremle karşılaştırıldığında, Türkiye depremi 250 kat daha fazla enerji açığa çıkardı.
Bilim insanlarına göre 2013-2022 yılları arasında meydana gelen en ölümcül depremlerden sadece ikisi Türkiye'de 6 Şubat'ta yaşanan depremle aynı büyüklükteydi.”
Bu bilgiler bizi kesmez diyenler için bir açıklama da Newyork’tan karayolu ile giderken yolda tost yiyebileceğiniz Washington Üniversitesi Yer Bilimleri Bölümü öğretim üyesi Profesör ve Kuzeybatı Pasifik Sismik Ağı Direktörü olan Profesör Harold Tobin’den;
"Bunlar, sadece Türkiye'de son yıllarda yaşadığımız en büyük deprem değil, dünyada da son yüzyılda ya da daha uzun süredir meskûn bölgelerde yaşanan en büyük deprem. 24 saatten daha kısa bir zaman diliminde 7,7 ve 7,6 kadar büyük bir şiddette depremi son 200 yılda dahi bilmiyorum.
24 saatten kısa bir süre içinde bu kadar büyük iki deprem neredeyse eşi benzeri görülmemiş bir olay. Çok çok uzun zamandır ki tahminim sismolojik aletlerin icadından bu yana böyle bir olay görmedik." Bu bilgilere rağmen 9 saat arayla meydana gelen 7,7 ve 7,6 depremlerin algı operasyonu yapılarak büyütüldüğünü iddia edenler için pozitif bilimin yapacağı bir şey yoktur.