Hatırlanacağı üzere CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, elektriğe gelen zamları bahane edip 1030 TL tutarındaki 3 aylık faturasını ödemeyeceğini söylemişti.
Kendisinin 73 eşinin70 yaşında olması nedeniyle tedarik şirketince, Şubat ve Mart ayı faturaları da ödememesine rağmen elektrikleri kesilmedi ancak Nisan ayında gelen faturayı da ödememesi üzerine elektriği kesilen Kılıçdaroğlu, konutunun önünde basın açıklaması yaparak "Ben elektrik parasını ödeyebilirim. Benim gelirim zaten fazlasıyla yetiyor ama sorun geliri olmayan ya da düşük gelirli ailelerin yaşadıkları dram, asıl sorun o" dedi.
Kılıçdaroğlu eşi ile birlikte kendi evinde tüplü lüx lambasının loş ışığında yaptığı paylaşımlardan sonra protestosunu bir adım ileri taşıyarak 23 Nisan günü Ankara Keçiören’de Güllü Demir isimli elektriklerinin kesik olduğu iddia edilen abonenin evini ziyaret etti ve açıklamalarda bulundu.
Bu ziyaretin ardından Enerji Bakanı Fatih Dönmez’in “Sn. Kılıçdaroğlu o gece elektrikler gerçekten kesik miydi? Kendinizi yine isteyerek ve bilerek karanlığa mı gömdünüz? Yapılan incelemeler sonucu o gün evin elektriği varmış. Ve o gün, o evde elektrikler olduğu halde ışıkları neden açmadınız?” sorusuna cevap vermek yerine “Katar’lı öğrencilere Türkiye’de sınavsız Üniversiteye giriş hakkı verildi, Katar’a 2,5 milyon koyun uçakla iki ayda ihraç edildi” gibi önceki dünya yalan tarihine altın(!) harflerle yazılan benzerlerinde olduğu gibi yalan ve suçlamasını sürdürerek kendinden son derece emin bir şekilde; “Erdoğan’ın enerji bakanı budur. Beceriksiz, yalancı, kelime cambazı. Ey Bakan, bu yazdığın yalansa hemen istifa edecek misin?” paylaşımında bulundu.
Keçiören Kaymakamlığı tarafından aile ile ilgili olarak yapılan bilgilendirmenin ardından elektriği kesik olduğu iddiasıyla evinde protesto eylemi yapılan Güllü Demir de bir açıklama yaparak; “Genel Başkan sayesinde benim elektriğim açıldı ve çok şükür karanlığıma aydınlık geldi. Allah hepsinden de razı olsun. Kaymakam Beyden de Allah razı olsun, onun sayesinde de bugün elektriğim açıldı benim.” Sözleriyle tiyatrodaki kuyruklu yalancı rolünü başarıyla(!) oynadı.
Kılıçdaroğlu Demir’in bu açıklamasını, "Beşli çetenin bakanı önce "evimin elektriği kesik değilmiş" algısına girişti, sonra bu operasyon ortaya çıktı. Saraya çağrımdır! Karanlıktaki yoksulların elektriğini ziyaretimle açacaksanız; Allah’a yemin olsun ki hepsini ziyaret ederim… Ödeyin yoksulun faturalarını utanmazlar!" sözleriyle paylaştı.
Tam operasyonda beklenen hedefe varılmak üzere idi ki Bakan Fatih Sönmez; “Dün gittiğiniz evde yapılan tespitler ve abonelik kayıtlarına göre ilgili abonenin 23.04.2022 itibarıyla borcundan dolayı elektriğinin kesik olmadığı tespit edilmiştir” açıklamasıyla tezgâhı yerle bir ederek operasyonu ellerinde patlattı.
Kılıçdaroğlu’nun ziyareti sırasında evin şalterinin indirildiğini deşifre eden Bakan Dönmez, akıllı sayaç verilerini de paylaşarak, 18:18 ile 21:31 saatleri arasında evde enerji kullanımı olmadığını, ziyaret sonrası 21:31’den itibaren enerji kullanımına devam edildiğini belgeledi.
Ve nihayet Başkent Elektrik Şirketinin; “24.04.2022 tarihinde yapılan saha tespitine ve kayıtlarımızda yapılan incelemeye göre 23.04.2022 tarihinde, ilgili tesisatın borcundan veya herhangi bir nedenden dolayı elektrik enerjisinin şirketimizce kesilmiş olmadığı, söz konusu tesisatın 31 Mart 2022 tarihinde elektrik enerjisinin borçtan dolayı kesildiği, borcun ödenmesini takiben 5 Nisan 2022 tarihinde elektrik enerjisinin bağlandığı tespit edilmiştir. 5 Nisan tarihinden bu yana söz konusu tesisatta şirketimizce herhangi bir nedenle enerji kesme işlemi yapılmamıştır.” Açıklaması ve yayımlanan tutanaklarla kimin beceriksiz, kimin yalancı, kimin kelime cambazı ve kimin utanmaz oldukları kabak gibi ortaya çıkıverdi.
Anlama ve algılama zorluğu çekenler, yalandan medet umanlar, milleti aptal yerine koyanlar utanması olmayanlar ve yüzsüzler için Bakanlıktan yapılan 25 Nisan tarihli basın açıklamasıyla bir de küçük ders verildi.
"Akıllı sayaçlar elektrik tüketim ve kesinti bilgilerini hafızasında muhafaza etmektedir. "Bilindiği üzere akıllı sayaçlar elektrik tüketim ve kesinti bilgilerini hafızasında muhafaza etmektedir. Söz konusu sayaca ait bilgiler Bakanlığımızın talebi üzerine ilgili dağıtım şirketi tarafından tespit edilerek kayıt altına alınmış ve bakanlığımıza bildirilmiştir. Bu verilerden görüldüğü üzere iddia edildiği gibi 4 aydır enerjinin kesik olmadığı, geçmiş tarihlerde enerji kullanımının mevcut olduğu gibi, 23 Nisan Cumartesi gününde de enerji kullanımının mevcut olduğu ancak ilgili dağıtım şirketinin herhangi bir kesme ve açma işleminin bulunmamasına rağmen ekte sunulan Güç Kesintisi kaydında görüldüğü üzere Sayın Kılıçdaroğlu'nun ziyaret saatlerini de kapsayan 18:18 ile 21:31 arasında enerji kullanımının olmadığı, 21:31'den itibaren enerji kullanımına devam edildiği anlaşılmıştır.”
Muhalefet Partisinin Genel Başkanı 4 milyon (gerçek rakam 270 bin bu da toplam abone sayısının %0,6 sı) abonenin borçlarını ödeyemedikleri için elektriklerinin kesik olduğunu iddiasıyla mum ışığında, lux lambası ışığında karanlıkta kalan insanların yaralarına parmak bastığı iddiasıyla açıklamalar yapıyor ama Koskoca Ankara’da iddia ettiği 4 milyon kişiden elektrikleri kesik BİR TEK ABONE bulamıyor, gidiyor hatır için elektriklerini sigortadan kendileri kesen bir ailenin evinde tiyatro yapıyor.
Fiyaskonun bundan ibaret olduğu zannediliyordu ki bu kez de İstanbul’da yapılan bir karanlıkta kalan ev ziyareti tiyatrosunda başka bir fiyasko daha ortaya çıktı.
Yaptığı ziyaret partisinin sosyal medyasında "Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul Okmeydanı'nda, maddi imkânsızlıklar nedeniyle elektrik borcunu ödeyemeyen ve 10 gün önce elektrikleri kesilen 3 çocuklu Gökay ve Ayşe Taflan çiftinin yaşadığı eve giderek dayanışma ziyaretinde bulundu" ifadeleri ile paylaşılmıştı.
Oysa, Kılıçdaroğlu'nun ziyaret ettiği hanenin elektriğinin 10 gün değil ziyaret gününden 2 gün önce ve kaçak kullanımdan dolayı 26 Nisan saat 13.00'te kesildiği ve buna rağmen kaçak kullanımın devam ettiği ancak Kılıçdaroğlu’nun ziyareti esnasında şalter indirilerek kaçak kullanıma ara verildiği nitekim 26 Nisan tarihinden itibaren ailenin18 kilovatsaat kaçak elektrik kullandığı tespit edildi.
Yani Kılıçdaroğlu Ankara’dan sonra 18 Milyonluk İstanbul’da da borcunu ödeyemediği için elektriği kesilen bir abone bulamıyor, kaçak elektrik kullandığı için elektrikleri kesilmesine rağmen kaçak elektrik kullanmaya devam eden bir ailenin evine dayanışma ziyaretine gidiyor.
Sayılarını 4 milyon olarak iddia ettiği borçlarını ödeyemedikleri için elektriği kesik bir aboneyi toplam 23 milyonluk Ankara ve İstanbul’da bulamamak adına dayanışma dedikleri ziyaretlerin bir ilkokul müsameresinden farkı olmadığını göstermektedir.
Sayın genel başkan akıllı sayaçların elektrik tüketim ve kesinti bilgilerini hafızasında muhafaza ettiğinden bile haberleri olmayan danışmanlara neyi danışıyor?
Aklın sadece kendilerinde var olduğunu zannedenler el kadar bir saatin aklı karşısında tarumar oluyorlar.
Hangi akıl sahibi sigortadan elektriği kesip karanlıkta kaldık diyerek evinde şov yapılmasına izin verir?
Hangi akıl sahibi elektriği kaçak kullanıp, borcumu ödeyemediğim için kestiler yalanına sığınır?
Ve hangi akıl sahibi Bakanın elinde bilgi ve belge olduğu belli olan ısrarlı açıklamalarına rağmen bakanı istifaya davet edecek kadar pişkin davranır?
Hangi akıl sahibi tartışmasız gerçeğe rağmen ev sahibinin elektriklerin açılmasından haberi yokmuş diyerek yalanda ısrar eder?
Yoksa sayın genel başkanın etrafında onu tuzağa düşürmek isteyen bir çete mi var?
Böylesine paçalardan akan rezalete, hiçbir şey olmamış gibi davranmak ne siyaset ne de muhalefettir. Bunun adı tek kelimeyle pişkinliktir.
Siyaset bu kadar sululuğu, yalanı ve pişkinliği kaldırmaz.
Çağdaş Gobbels olmak için verilen mücadeleyi anlayabiliyoruz ama bu kadarı fazla.
Bakan yalan söylediği gerekçesiyle istifasını isteyenler yalan söyledikleri halde istifa etmiyorsalar söylediklerinin de yaptıklarının da hiçbir değeri/ciddiyeti yoktur.
Saman Sarısı başlıklı uzun şiirinde;
“Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?” diye soran Nazım Hikmet yaşasaydı muhtemelen “bana pişkinliğin resmini yapabilir misin Abidin? diye sorar Abidin Dino da “kusura bakma üstat böylesi bir pişkinliği anlatmaya ne tual yeter ne de boya” diyerek cevap verirdi.
Geçmişte SSK’yı da batıran ve bir protesto tiyatrosunu bile beceremeyen zihniyet Türkiye’yi nasıl yönetecektir?
“Önemli değil, Almanya’nın Ankara büyükelçisine danışırız o bize ne yapacağımızı söyler” diye düşünüyorsalar yapacakları Cumhurbaşkanlığı değil olsa olsa olsa sömürge valiliği olur.
Sadece bu rezalet bile 6+1 li masanın neden bütün ısrarlara rağmen “Cumhurbaşkanı adayımız Sayın Kılıçdaroğlu’dur” demediğini/diyemediğini anlatmaya yetmiyor mu?