Hatırlanacağı üzere WhatsApp, 8 Şubat tarihine kadar kullanıcılarından Avrupa Birliği ülkelerinden farklı olarak Türkiye dahil birçok ülkede Facebook ve bağlı kuruluşlarının telefon numaraları ve konumları da dahil olmak üzere kullanıcı verilerini toplamasına izin vermelerini istemişti.
Ahlaki temelden yoksun bu çifte standartlı uygulama nedeniyle adeta kavimler göçü gibi büyük bir kaçışa sahne olan WhatsApp’tan yapılan 15/01/2021 tarihli açıklamada;
"Gizlilik Politikamız hakkında paylaştığımız son güncellemeden bu yana Türkiye'deki kullanıcılarımızdan birçok soru aldık ve bu soruları yanıtlamak istiyoruz. Bu sabah itibariyle Türkiye’deki kullanıcılarımıza, WhatsApp'ın ve Facebook’un mesajlarınızı göremediğini tekrar teyit eden özel bir durum mesajı göndermeye başlıyoruz.
Gizliliğinizi korumaya kararlıyız. Kişisel sohbetleriniz uçtan uca şifreli oldukları için WhatsApp bunları okuyamaz ve dinleyemez. WhatsApp paylaştığınız konumu göremez.
WhatsApp kişilerinizi Facebook ile paylaşmaz” denilmişti.
İkiyüzlü tavırlarında değişiklik yapmadan laf salatası ile vaziyeti kurtarmayı amaçladıkları bu açıklama beklenen etkiyi yaratmadığından bu defa WhatsApp'in sahibi olan Facebook'tan bir açıklama geldi.
Kabul edilmesi istenen değişiklikle WhatsApp'ın kullanıcıların bu uygulama üzerinden alışveriş yapmalarını ve işletmelerden destek almalarını kolaylaştırmak istediğini belirten Facebook, "Şeffaflığı daha da artırmak ve işletmelerin WhatsApp üzerinden müşterileriyle iletişimlerine yardımcı olmak adına, gizlilik politikamızı güncelliyoruz. Bu sayede, işletmeler ana şirketimiz Facebook üzerinden güvenli hosting hizmeti alma seçeneğine sahip olabilecekler" ifadelerini kullandı.
Bu açıklama da tepkileri ve göçü durdurmaya yetmeyince yeni bir açıklama daha yaparak, insanların şartları incelemeleri ve kabul etmeleri için gerekli sürenin ileri bir tarihe ertelendiği, daha önce belirtilen 8 Şubat'ta hiç kimsenin hesabının askıya alınmayacağı ya da silinmeyeceği vurgulanarak, "WhatsApp'ta gizlilik ve güvenliğin nasıl çalıştığına dair yanlış bilgileri aydınlatmak için daha fazlasını yapacakları ve verilen sürenin 15 Mayıs'a ertelendiği kaydedildi.
Yani geri adım filan atmadılar.
Sözleşme imzalanmasını sağlamak için ikna turlarına devam edeceklerini söylediler.
Birbirinin tekrarı olan ve gerçek niyeti örtmeye yetmeyen boş laflarla akılları sıra zaman kazanarak tepkilerin azalmasını bekliyorlar.
WhatsApp'ın kendi sitesindeki bilgilere göre uygulamanın kullanıcılarından topladığı bilgiler arasında; hesap bilgileri, mesajlar, bağlantılar, durum bilgisi, işlem ve ödeme verileri, müşteri desteği ve diğer iletişimler, kullanım ve kayıt bilgileri, cihaz ve bağlantı bilgileri, konum bilgileri, çerezler, üçüncü taraftan sağlanan bilgiler yer alıyor. Uygulama elde ettiği bilgileri; hizmetler, emniyet, güvenlik ve bütünlük, Facebook şirketleri hakkındaki iletişimler ve kurumsal iletişimler için kullanıyor.
WhatsApp'ın Avrupa dışındaki ülkelerde kullanıcılarına sunduğu yeni şartlar, Avrupa'da yürürlükte olan Genel Veri Koruma Yönetmeliği (GDPR) nedeniyle Avrupa Birliği (AB) ülkelerini kapsamadığından Avrupa'daki kullanıcılar AB'de geçerli olan yasalar gereği kişisel verilerini paylaşmak zorunda kalmıyor.
İşte bu çifte standart nedeniyle beklemedikleri büyük kaçışın ardından panikle yapılan ve meselenin özüne değinmeyen açıklamaların hiçbir kıymeti yok.
Israrla çifte standardı perdelemeye çalışıyorlar.
Oysa soru çok basit..
Avrupa için yapamadığınız uygulamayı neden Türkiye için yapmak istiyorsunuz?..
Burada kişisel verileri kullanmaktan daha utanç verici ve ahlaksız olan şey çifte standarttır ve bu çifte standart ortadan kaldırmadığı müddetçe WhatsApp’tan yapılan/yapılacak hiçbir açıklamanın değeri yoktur.
Whatsapp, Facebook tarafından 2014 yılında satın alınmıştı. Facebook, dünyanın en çok kullanılan sosyal medya platformları arasında yer alan Messenger, Facebook ve Instagram'ı da bünyesinde bulunduruyor. Facebook, Cambridge Analytica gibi veri skandallarıyla gündeme gelmiş, kurucusu Mark Zuckerberg geçtiğimiz günlerde ABD'nin ilgili kurumlarına konuyla ilgili ifade vermişti.
TV ekranlarına da yansıyan bu ifadelerden birisinde; “bir gece önce hangi otelde kaldığınızın ve kimlerle mesajlaştığınızın bilinmesini ister misiniz? sorusuna hayır” cevabı vermişti.
Kendileriyle ilgili olarak bu kadar basit bilgilerin bilinmesini istemeyenlerin, Türkiye’deki WhatsApp kullanıcılarının hesap bilgileri, mesajları, bağlantıları, durum bilgisi, işlem ve ödeme verileri, müşteri desteği ve diğer iletişimler, kullanım ve kayıt bilgileri, cihaz ve bağlantı bilgileri, konum bilgilerini öğrenmekte ısrarlı olmalarını daha iyi hizmet vermekle açıklamak milleti aptal yerine koymaktır.
Uçtan uca şifreliyorlarmış da her türlü güvenlik önlemini almışlar da kişisel bilgilerin korunmasına önem veriyorlarmış da falan da filan da.
Geçin bunları.
Boş laflara karnımız tok.
Boşuna çenelerini yormasınlar..
Bugün için sanılandan çok daha büyük ticari değeri olan paylaşımların, yarın ülke ve kişi güvenliğini tehdit amaçlı kullanılmayacağının garantisinin bulunmadığı ABD seçimlerindeki manüplatif uygulamalarından anlaşılmaktadır.
WhatsApp, kullanıcılarının özel mesajlarını dünyanın en çok kullanılan ve en büyük arama motoru olan Google üzerinden paylaşıyor.
İlk olarak Gadgets 360 tarafından keşfedilen bir hata WhatsApp sohbetlerinin Google’da indekslenmesine neden oldu. Söz konusu hata özel WhatsApp gruplarının Google’da arama yapan kişiler tarafından erişilebilmesinin önünü açtığı belirtildi. Bu hata aynı zamanda gizli WhatsApp gruplarının katılma linklerini arama motorunda yer almasına da neden oldu. Kısaca, bir kişi kısa bir Google aramasından sonra özel olması gereken gruplara ait katılma bağlantısını bularak o gruplara dahil olabiliyor.
WhatsApp gruplarının katılma bağlantılarını arama motoruna indekslemesi ile başlayan ve pek çok kullanıcının tepkisini çeken bu durum güvenlik açığına sebep oldu. The Economic Times’ın haberine göre, WhatsApp söz konusu sorunun çözüldüğünü açıklasa da benzer bir sorun 2020 yılında da yaşanmıştı.
İletişim uzmanı Serdar Kuzuloğlu; veri kullanım sözleşmesinin güncellenmesi konusunun 2017’den beri masada olduğunu, Mark Zuckerberg’in bunu yürürlüğe koymak istediğini, Facebook WhatsApp’ı satın aldıktan sonra, WhatsApp’ın iki kurucusu Brian Acton ile Jan Koum’un, 2017 ve 2018’de art arda ayrıldıklarını, bu istifaların gerekçesi olarak ise iki ismin mahremiyet konularında Zuckerberg ile fikir ayrılığına düşmelerini gösterdi. Kuzuloğlu’nun verdiği bilgiye göre WhatsApp’ın bugün kullanıcıları zorladığı uygulama kamuoyuna 2019 yılında duyurdu, Plan yeterince piştiği gerekçesiyle yürürlüğe konuluyor” sözleriyle anlattı.
Serdar Kuzuloğlu, şirketin Mayıs ayına ertelediği kararı devre sokması halinde şunların yaşanacağını söyledi; “Bilgilerimiz zaten paylaşılıyordu. Yeni dönemde olacak olan şey, Facebook kendine ait bütün uygulama ve platformlardaki bilgileri birbiriyle eşleştirecek. Bunu da resmi olarak yapabilecek. Facebook’ta yeni bebeği olmuş bir arkadaşımızın paylaşımını beğendiğimizde, Instagram’da onunla ilgili paylaşımı gösterme konusunda biraz daha öncelik tanıyor. Bunun WhatsApp tabanlı senaryoları karşımıza çıkacak. Kiminle temasa geçiyoruz, arkadaş grubumuz kimlerden oluşuyor buna bakılarak reklam çalışmaları için pratikler denenecek.”(Deniz KİLİSLİOĞLU/Milliyet 17/01/2021)
Yani ortada hiç te masum olmayan bir niyet var.
İşte bu nedenle kişiler tepkisini alternatif uygulamalara geçerek gösterirken önce Rekabet Kurumlu soruşturma başlattı, sonra da KVKK’dan (Kişisel Verileri koruma Kurulu) yapılan açıklamada; başlatılan inceleme kapsamında, yurt dışında bulunan başka bir şirkete aktarım yapılmak şartıyla uygulamanın kullanılmasına izin verilmesinin kanunun 4. maddesinde sayılan ilkeler açısından bir ihlale sebebiyet verip vermediği, yurt dışında yerleşik veri sorumlularına yapılacak aktarım hususunda kanunun 9. maddesi hükümlerine aykırılık olup olmadığının araştırılacağı belirtildi.
Bu arada Areda Survay tarafından yapılan bir araştırma sonucuna göre; (katılanların %86.5’i WhatsApp kullanıyor) 'hangi mesajlaşma uygulamasını daha güvenli buluyorsunuz?' sorusunun cevabı %38,2 ile yerli BiP'e ait.
Araştırma sorularının yöneltildiği kişilerin %32,2'si WhatsApp’ın dayattığı sözleşmeyi onaylamadığını belirtiyor, 'hayır onaylamadım ve uygulamayı kaldırdım' şeklinde cevap verenler ise %11,5 civarında..
Bundan sonraki süreçte uygulamayı kaldırmayı düşünenlerin oranı ise %31,3 olarak belirtiliyor.
Sonuçta katılımcıların % 75’i gibi çok yüksek bir oran sözleşmeyi uygun bulmadığını, onaylamadığını ve kaldırmayı düşündüğünü ifade ediyor.
Araştırmada bir de 'yeni kullanmaya başladığınız mesajlaşma uygulamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?' şeklinde soru yer alıyor.
Buradaki cevaplar da genel olarak kullanıcıların en fazla geçiş yaptığı yerli BiP uygulamasından memnun olduklarını gösteriyor.
Kullanıcılar, mesajlaşma uygulamalarını tercih ederlerken öncelikle kişisel bilgilerin korunmasına ve güvenliğe yönelirken, araştırmanın son kısmında aslında kullanıcıların büyük bir bölümünün aslında Facebook, Twitter, Instagram ya da YouTube'a güvenmediklerini ortaya çıkıyor.
Bu sonuçlar, halkımızın WhatsApp’ın dayatması ve çifte standardı konusunda bilinçli davranarak tepki gösterdiklerini, çifte standardı perdeleyen içi boş laflardan ibaret açıklamalarla kafaya alınamayacaklarını göstermesi açısından umut vericidir.
Anadolu’da “oynarken çulunu yırtmak” diye bir söz vardır.
WhatsApp’ta oynarken çulunu yırttı ve iyi de oldu.
Bu sayede dijital faşizmin gerek kişisel ve gerekse milli güvenlik açısından ne kadar ciddi bir tehdit ve tehlike oluşturduğu ve buna bağlı olarak yerli yazılım ve yerli dijital platformların ne kadar gerekli olduğu görüldü.
Bu kapsamda Türkiye'nin 3 GSM Operatörü; Turkcell, Türk Telekom ve Vodafone yerli mesajlaşma ve sosyal medya uygulamaları için son derece olumlu bir iş birliğine imza attılar.
İşbirliği kapsamında Türk Telekom müşterileri BiP'i, Turkcell kullanıcıları ise Türk Telekom'un sosyal medya platformu Yaay'ı internet kotalarından harcama yapmadan kullanabilecek. BiP ve Yaay, diğer uygulamalarla birlikte Vodafone'un İletişim Pass paketinde ücretsiz sunulacak.
Böylece kriz fırsata çevrilerek 15 Mayıs’ta geri adım atsa dahi telafi edemeyeceği bir darbe yiyen WhatsApp istemeden de olsa yerli operatörleri motive etmiş oldu.
İfade özgürlüğünü kendilerince tanımlayarak herhangi bir yargı kararı olmadan ABD Başkanını bile kısıtlayacak kadar zıvanadan çıkan bu dijital faşistlerle mücadele, ancak anladıkları dilden yapılırsa etkili olur.
Çifte standart uygulamaktan vazgeçinceye kadar devlet, millet ve şirketler bu zorbaların enselerinde boza pişirmeye devam etmeli, Türkiye’nin istedikleri gibi at koşturabilecekleri bir muz cumhuriyeti olmadığı gösterilmelidir.
Kararlılığımızı sürdürmemiz halinde; dinleri imanları para olan bu dijital faşistlerin Türkiye gibi dinamik ve devasa bir pazarı kaybetmemek için 15 Mayıs’ta tıpış tıpış gizlilik sözleşmesini uygulamaktan vazgeçtiklerini söylemeleri sürpriz olmayacaktır.
Bu zihniyetin gerçekten Türkiye’yi iyi yönetebileceğine inanıyor musunuz?..
TV kanallarında katıldığı programlarda anlattığı için ilgi duyan herkesin bildiği nedenlerden dolaylı İyi Parti; kurucusu ve Milletvekili olan Ümit ÖZDAĞ’ı partiden ihraç etti.
Sayın Özdağ ihraç sonrası bunun açık bir hukuksuzluk olduğunu ileri sürerek mahkemeye gideceğini belirtmişti.
Nitekim başvurudan 28 sonra çıkan kararla Ümit ÖZDAĞ’ın ihracının hukuka uygun olmadığı gerekçesiyle işlemin iptaline karar verildi.
Genel Başkan Meral Akşener, İstanbul Milletvekili Ümit Özdağ’ın İYİ Parti’den ihraç kararının mahkeme tarafından iptaline ilişkin olarak; “Partimizin sistemi içerisinde yargı çok hızlı çalıştı. Bu çok manidar. Bütün yargıyla işi olan, gücü olan insanlara bu konuda inşallah örnek olur bu hızlı karar verme işlemi. Diğer taraftan hatırlarsınız, Sayın Bahçeli’nin bir hızlı yargılama, çok uzun süreli tutuklulukların doğru olmadığına dair bir beyanatı olmuştu. Demek ki yargı Bahçeli'nin bu ortaya koyduğu tavrı doğru bulmuş. Ben de kendisine katıldığımı söylemiştim o zaman. Ama bu arada çok uzun süre dava açılmış, ben başta olmak üzere ifadesi alınmamış insanlar var” diyerek eleştiride bulundu.
Kendisinin beş yıldır süren bir davası olduğunu hatırlatarak, “Darısı onun başına. İl Başkanımızın kendi kendine müracaatı var. Orada da demek ki yargı hızlı çalışabiliyormuş. O yargılamanın da çok hızlı, o soruşturmanın da çok hızlı olabileceğine dair bir örnek bu. Çok ilginç geldi bize. İnşallah bütün yargılamalarda aynı şey olur” şeklinde konuştu.
Oysa 15 Temmuz öncesinde hepimizin gözü önünde yaşanan MHP’nin ele geçirilme sürecinde de ışık hızında, ekspres ve de çok ilginç mahkeme kararları alınıyordu.
Aynı zamanda adrese teslim kararlardı bunlar.
Gelelim Ümit Özdağ’la ilgili kararın özüne;
Sayın Genel Başkan yargının hızlı çalışmasını manidar bulup eleştirirken Siyasi Partiler Kanunu’nun 57. Maddesinden haberinin olmadığı anlaşılmaktadır.
Siyasi Partiler Kanunu’nun 57. maddesine göre (Değişik: 28/3/1986 - 3270/15 md.); Hakkında partiden veya gruptan geçici veya kesin çıkarma cezası verilen parti üyesi, bu cezaya karşı disiplin kuruluna sevkeden organ veya merci veya disiplin kurulunun görev ve yetkisizliği veya alınan kararların kanuna, parti tüzüğüne ve içyönetmeliğe şekil ve usul bakımından aykırı bulunduğu iddiasıyla, parti itiraz yollarını kullandıktan sonra nihai karar niteliğindeki son karara karşı otuz gün içinde nihai kararı veren merciin bulunduğu yer asliye hukuk mahkemesine itiraz edebilir. Mahkeme bu itirazları, diğer işlerden önce ve en geç otuz gün içinde basit muhakeme usulüne göre inceleyerek karara bağlar, bu karar kesindir.” Denilerek yargının en geç 30 içinde karar vermesi ve bu kararın kesin olduğu hükme bağlanmıştır.
Karar; sürenin bitimine iki gün kala 28 günde verildiğine göre yargının hızlı çalışması ve taraflı davranması söz konusu değildir.
Hadi Siyasi Partiler Kanunu bilmiyorlar(!) diyelim, kendi hazırladıkları Tüzüğe göre; Ümit Özdağ statüsündeki üyenin disipline sevk edilebilmesi için ya genel başkan imzası ya da GİK kararının olması gerekiyor.
Sayın Genel Başkan Ümit Özdağ’ı disipline sevk işlemini yapmıyor, Genel İdare Kurulu da disipline sevk kararı almıyor ise bırakın hakim olmayı mantıklı düşünebilen herkesin tereddütsüz hukuka aykırı olduğunu söyleyeceği bir uygulama için mahkemenin verdiği karar neden taraflı oluyor?..
Partilerinin kurucusu bir milletvekilini kendi yazdıkları Tüzükte belirledikleri esaslara göre ihraç etmeyi dahi beceremeyen ve yasa gereği 30 gün içinde karar alması gereken mahkemenin 28 günde karar vermesini hızlı ve taraflı karar verdi diyerek eleştirerek kendi beceriksizliklerini örtmeye çalışan bir zihniyetin gerçekten Türkiye’yi iyi yöneteceklerine inanıyor musunuz?..