Aşağıya aldığımız mahkeme kararlarından da anlaşılacağı üzere gündelik hayatta en fazla kullandığımız “kaba” sözlerden birisi olan “lan” ceza hukukunda hakaret ifadesi olarak kabul edilmiyordu.
Çorum'da bir kavgaya müdahale eden polis memurlarına "lan" dediği iddiasıyla hakkında dava açılan kişiye yerel mahkemenin hakaret suçundan verdiği 8 bin 840 liralık para cezası, Yargıtay tarafından lan’ın, "Şikâyetçilerin onur, şeref ve saygınlıklarını rencide edici boyutta olmayıp, rahatsız edici, kaba ve nezaket dışı söz" olduğu gerekçesiyle bozuldu.
Kent merkezinde 2009 yılında yaşanan bir kavgaya müdahale eden polis memurlarına "lan" diye hitap ettiği öne sürülen D.Ş. (33) hakkında "görevli memura hakaret" suçundan dava açıldı. 3. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen davada D.Ş, "lan" diyerek hitap ettiği polis memurlarına hakaret ettiğini gerekçesiyle suçlu bulundu ve 8 bin 840 liralık cezaya çarptırıldı.
D.Ş'nin avukatı Eşref Kaya ise mahkemenin verdiği bu kararı, temyiz hakkını kullanarak Yargıtay'a taşıdı.
Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 10 Haziran 2014'te yerel mahkemenin verdiği kararı inceleyerek, kamu görevlileri veya sivil vatandaşa yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövmek filini oluşturması gerektiğini belirtti.
Mahkemenin karar verdiği davada hakaret unsurlarının oluşmadığına hükmeden Yargıtay, kararında şunları kaydetti:
"Yargılamaya konu somut olayda, kavgaya karışan sanığın, olaya müdahale etmek isteyen görevli polis memurlarına söylediği kabul edilen 'lan' şeklindeki sözlerin, şikayetçilerin onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmayıp, rahatsız edici, kaba ve nezaket dışı söz niteliğinde olduğu ve hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, kanuni olmayan ve yerinde görülmeyen gerekçeyle mahkumiyet kararı verilmesi kanuna aykırıdır."
Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 30.01.2014 gün ve 2012/35914 E. 2014/2639 E sayılı kararında ise;
1- Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda nispi olup, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir. Kamu görevlileri veya sivil vatandaşa yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövmek fiilini oluşturması gerekmektedir. Olay günü sanığın, kendisinin ifadesini almaya çalışan polis memuru müşteki Öztürk Çelikten'e söylediği kabul edilen "beni burada tutamazsınız lan" şeklinde ve kaba hitap tarzı niteliğindeki sözlerin, müştekinin onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmaması nedeniyle hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, mahkumiyet kararı verilmesi,
2- Kabule göre de, hakaret eyleminin, karakoldaki ifade alma odasında gerçekleştiğinin anlaşılması karşısında, aleniyet unsurunun ne suretle oluştuğu tartışılıp açıklanmadan, yetersiz gerekçe ile cezanın artırılması, Kanuna aykırı ve sanık Hakan Tokgöz müdafinin temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden,
HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 30/01/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verilmiştir.
Ancak; "Lan" kelimesinin, çok sayıda hakaret davası nedeniyle Yargıtay'ın gündemine gelmesi üzerine Yargıtay, günlük yaşamdaki kavgaların hemen hemen hepsinde söylenen "lan" kelimesiyle ilgili içtihadını değiştirerek; bu sözün hakaret olduğuna ve hapis cezası verilmesi gerektiğine karar verdi.
Hakaret davalarına bakan Yargıtay 4'üncü Ceza Dairesi bu davalarda, “lan” sözü için, "kaba ve rahatsız edici" olarak kabul edip verilen cezaları bozuyor, beraat kararlarını da onuyordu. Ancak bu kez konu ceza davalarındaki son karar yeri olan Ceza Genel Kurulu'nda görüşüldü ve "bu söz hakarettir" kararı verildi. Karar bu yönüyle içtihat değişikliği anlamına geliyor ve emsal niteliği taşıyor.
Davaya konu olay, Ankara'nın Beypazarı ilçesinde yaşandı. Atilla A. isimli kişi, bir iş için geldiği karakolda tartıştığı polise "Yeter lan" ifadesini kullandı. Bu tepki, polis memuru tarafından tutanak altına alındı. Atilla A. hakkında olay nedeniyle "hakaret"ten açılan dava sonucu Mahkeme, sanığa 1 yıl 2 ay hapis cezası verdi. Ceza, 7 bin lira para cezasına çevrildi. Dosya, temyiz üzerine Yargıtay 4'üncü Ceza Dairesi'ne geldi. Hakaret suçunun oluşabilmesi için "açıkça onur, şeref ve saygınlığı rencide edici nitelikte, somut bir fiil veya olgu isnat edilmesi gerektiğini" belirten Daire, Beypazarı Sulh Ceza Mahkemesi'nin mahkûmiyet kararını bozdu. Bu kez devreye Yargıtay Başsavcılığı girdi. Başsavcılık, 4'üncü Ceza Dairesi'nin "sanığın beraat etmesi gerekir" yönündeki bozma kararını, itiraz yoluyla Genel Kurulu'na götürdü. Başsavcılık, sanığın "lan" sözünün hakaret niteliğinde olduğunu polis memurunun saygınlığını rencide ettiğini, onun şeref ve haysiyetini incittiğini savundu. Ceza, Genel Kurulu oy çokluğuyla, Başsavcılığın itirazını yerinde buldu ve "ayıp ama suç değil" diyen 4'üncü Ceza Dairesi'nin kararını kaldırdı. Buna göre sanık Atilla A. 7 bin TL'lik para cezasını ödeyecek. Bundan sonra da mahkemeler "lan" sözünü hakaret kabul edecek.
Bu karardan sonra ağzımızdan “lan” sözü çımadan evvel düşünmemiz gerekecek.
Artık; “kötü niyetle söylemedim, hakaret etmek kastım yoktu” gibi savunmalar da yapılamayacak.
Yapılsa da, kıymeti olmayacak.
Niyetiniz ne olursa olsun, bu kaba hitabı kullanırsanız sonucuna katlanacaksınız.
Aslında Yargıtay tarafından öncesinde, hakaret ifadesi olmadığı kabul edilmiş olsa da gündelik hayatta “lan” çoğunlukla hakaret ve kızgınlık ifadesi olarak kullanılmaktadır.
Kendisine “lan” diye hitap edilen herkes bunu saygısızlık ve hakaret ifadesi olarak olarak kabul eder.
Bu nedenle Ceza Genel Kurulu’nun almış olduğu son kararın isabetli olup ve ülke gerçekleriyle de örtüştüğü düşünülmektedir.