30 Temmuz 2022 tarihinde Ankara Çankaya’daki Türkmen Alevi Bektaşi Vakfı Genel Merkezi, Mamak’taki Şah-ı Merdan Kültür Evleri Yaptırma ve Yaşatma Derneği ile Ana Fatma Cemevi’ne peş peşe üç saldırı düzenleyen provokatör Ahmet Ozan K. Eskişehir girişindeki kontrol noktasında yakalandı.
İzmir’de yaşayan saldırganın 30 Temmuz günü saat 06.00 sıralarında Polatlı’ya geldiği, saat 14:00 te başlayarak toplam 45 dakika içinde üç saldırıyı gerçekleştirdiği tespit edildi.
Plaka üzerinden yapılan sorgulamada aracın Ahmet Ozan K. üzerine kayıtlı olduğu ve plaka tanıma sistemi kayıtlarından aracın Eskişehir yönüne hareket halinde olduğunun tespit edilmesi üzerine Eskişehir girişindeki kontrol noktasında yakalanan saldırgan gözaltına alındı.
Emniyetteki sorgusunda; “sosyal medya üzerinden Muharrem sayının birinci günü olduğunu görmesi üzerine bu eylemi gerçekleştirmeye karar verdiğini ve eylemli tek başına tasarladığını” söyleyen Ahmet Ozan K. zaman zaman uyuşturucu madde kullandığını, psikolojik ve ailevi sorunlarının bulunduğunu, ailesinin kendisinden sır sakladığını düşündüğünü, bu sırrı öğrenmek için her şeyi yapacağını bir de dalga geçer gibi İllimünati’nin kendisine bu eylemi yaptırdığını söyleyerek bu tür provokatif eylemler için çalışılmış ve önceden hazırlanmış hedef şaşırtma amaçlı bir ifade vermiş.
Psikolojik ve ailevi sorunların varsa psikoloğa git, ne diye İzmir’den kalkıp Ankara’ya gelerek üstelik Muharrem ayının başlangıcında Cemevlerine saldırıyorsun.
İplerini tutanlar beslemelerine ne yapacağını iyi ezberletmişler ama bebelerin bile kıçlarıyla gülecekleri bu masalları kendileri gibi malların dışında Milletin de Emniyetin de ve Yargının da yemeyeceğini hesap edememişler.
Saldırganın bu olaydan önce bir travestinin gasp edilmesine karışması da Fetö’nün renklendirme taktiğine benziyor.
İzmir’den kalkıp Ankara’ya geleceksin, elinle koymuş gibi alçak eylemini yapacağın yerleri bulup toplam 45 dakika içinde de işini bitirip defolup gideceksin ve biz de senin masallarına inanacağız öyle mi?
Bilmediği bir şehirde 45 dakikalık süre, bir yabancının tek başına yapacağı eylemler için yetmez.
Benim diyen Ankaralı bile bu üç ayrı adrese 45 dakikada gidemez.
Belli ki bu hainin Ankara’da işbirlikçileri ya da kılavuzları var.
Failin hemen yakalanması, olay sonrası yapılan sağduyulu açıklamalar provokatörlerin heveslerini kursaklarında bıraktı.
Ankara C. Başsavcılığı şüpheli hakkında “kasten yaralama”, “mala zarar verme” ve halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçlarından soruşturma başlattı.
Elbette yargılama sonucunda bu eylemi kimlerin planladığı, kimlerin yardım ettiği ortaya konulacaktır.
Devlet, kılavuzlarını da işbirlikçilerini de bulup cezalarının verecek güç ve kudrettedir.
Sayın Süleyman Soylu olayda” eski Türkiye’nin ayak izlerinin” görüldüğünü söyledi.
Belli ki bazıları at izinin it izine karıştırıldığı o eski günleri özlüyorlar.
Ama Türkiye artık eski Türkiye değil.
Eski Türkiye meraklıları boşuna heveslenmesinler, ayak izlerini biliyoruz, yakalandıklarında yeni Türkiye’nin yumruk izlerini kalıcı dövme gibi ömürleri boyunca taşımak zorunda kalırlar.
Böyle saldırılar “tek kişinin” yapacağı işler değildir.
Mayın eşekleri mayın tarlasında tek başlarına yürürler ama onları izleyen sahipleri vardır.
Eşekler gerekirse ölerek sahiplerine yol açarlar.
Geçmişte devlet refleksinin gösterilemediği Sivas, Çorum ve Kahramanmaraş’taki mezhep kışkırtmalarının devletin acizliği ve müdahalede gecikmesi nedeniyle nasıl üzücü sonuçlara neden olduğunu gördüğümüz için bu konudaki hızlı tepki yüreklere su serpmiştir.
(Bu arada dün Sivas Madımak Otel’de 33 vatandaşımızın ölümünden sorumlu tuttukları dönemin belediye başkanına bugün oy hesabıyla bilge lider muamelesi yapanların ikiyüzlülüklerini de zikretmeden geçmeyelim)
Her olayı provokasyon amaçlı kullanan yeminli vatan hainleri dışında toplumun büyük bir çoğunluğunun tek yürek olması ve saldırının tahrik amaçlı olduğu gerçeğinde birleşmesi gelecek için ümit vericidir.
Çünkü ancak kardeşliğimize birliğimize ve beraberliğimize sahip çıktığımız takdirde huzur içinde yaşayabiliriz.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin vatandaşları olarak farklılıklarımız zenginliğimizdir.
Bu zenginliğimizi koruyabildiğimiz takdirde güçlüyüz.
İşte bu nedenle Cemevine yapılan saldırı ile camiye yapılan saldırı arasında hiçbir fark yoktur.
Hiç kimse hiç kimsenin mezhebini, inancını sorgulama, yargılama hakkına sahip değildir.
Mübarek Muharrem ayında özellikle yapılan bu alçak saldırının amacı toplumdaki birlik ve beraberliği bozmaya yöneliktir.
Bu nedenle de arkasında “yabancı bir el” in bulunması sürpriz değildir.
O yabancı elin mezhepçilik ve etnik köken kışkırtmalarından vazgeçmediğini ve vazgeçmeyeceğini yaşananlardan biliyoruz.
Biz birlik ve beraberlik içinde oldukça kuklacılar da kuklalar da amaçlarına ulaşamayacaklardır.
Mayın eşekleri de öldükleriyle kalacaktır.
“15 Temmuz cemaatın planıydı, bunu herkes biliyordu”(Fetö’cü firari gazeteci Kamil Maman)
15 Temmuz darbe girişimi sonrası firar eden FETÖ’nün firari gazetecilerinden Kamil Maman Fetö’nün kapatılan medya kuruluşu Today’s Zaman’ın eski genel yayın yönetmeni Sevgi Akarçeşme’nin yayınına katılıp “15 Temmuz’u FETÖ’nün planladığı ve sivil imamların o gece TSK içindeki komutanları örgütlediğine dikkat çekmek suretiyle ilk defa Fetö içinden bu kadar açık bir şekilde darbenin kendileri tarafından planlanıp uygulamaya konulduğunu itiraf etti.
Bu darbe girişiminin, TBMM ve Özet Harekât Başkanlığını bombalayacak, 251 masum vatandaşımızı katledecek, düşmanlara karşı kullanılması gereken silah ve mühimmatı masum vatandaşlarına karşı kullanacak kadar gözü dönmüş ABD’nin uzatmalı metresi FETÖ’nün yaptığını zerre kadar vatan sevgisi bulunan herkes bilmesine rağmen üç kuruşluk siyasi çıkar uğruna bu alçak girişimi tiyatro ve kontrollü darbe olarak ifade ederek adına cemaat dedikleri terör örgütüne selam gönderenlerin maskelerinin bir kez daha düşürülmesini sağladığı için örgüt içinden yapılan bu açıklama önemlidir.
Önemlidir, çünkü kimlerin kontrollü siyaset yaptıklarını, kimlerin siyaset adı altında tiyatro oynadıklarını ve kimlerin bu ülkenin istiklal ve istikbali için en büyük tehdit olduğunu bir kez daha ifşa etmiştir.
Esasen; milletin sokakta tanklara direndiği o gecede konforlu odalar ya da güvenli mekânlarda çay kahve içerek tebliğ edilecek görevleri bekleyenlerin ya da o gece kayıplara karışanların kimler olduğunu göstermesi açısından da önemlidir.
Evet, gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkmak gibi -kimileri için- kötü bir özelliği vardır.
Maman 15 Temmuz kimin planladığı sorusuna “cemaatın planıydı, bunu herkes biliyordu” diyor ve devam ediyor; “bugün gözaltına alınmış 15 Temmuz’un başında olmuş isimlerin hepsi cemaata (FETÖ’ye) yakın komutanlardır. TSK içinde yer değiştirmek isteyen kişinin Kemal Batmaz’a söylemesini yeterliydi, “ben İzmir’e gitmek istiyorum diyorsun ve gidiyorsun”, diyen Maman Akıncılar üssü komutanının Fetö’nün darbe girişimini yöneten sözde “yurtta sulh konseyi” üyesi eski tuğgeneral Hakan Evrim olduğunu ifade etti.
Demek ki neymiş?..
15 Temmuz bal gibi bir darbe girişimiymiş ve bu girişimin mimarı da Fetö’ymüş .
Kimileri bu alçak girişimin başlangıcında yollara çıkmaya çalışan tanklara selam durup kimileri de belki yağlı bir kemlik düşer umuduyla “darbe şerefine” kadeh kaldırırlarken milletin şanlı direnişi ile önlenen darbe nedeniyle kendilerine sunulacak makamları kaybedenlerin darbeyi tiyatro olarak niteleyerek darbecileri masumlaştırmaya çalıştıkları Kamil Maman’ın itiraflarıyla bir kez daha bütün çıplaklığı ile ortaya çıkmıştır.
Bu gerçeğe rağmen her kim ısrarla ve inatla 15 Temmuz’u kontrollü darbe ya da tiyatro olarak nitelemeye devam ediyorsa Fetö’nün değirmenine su taşıyordur.
Gerisi teferruattan ibarettir.