CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, TV100 ekranlarında gündeme ilişkin soruları cevaplarken; "HDP'nin PKK ile ilişkisi varsa minimalize etmesini ben de isterim. İddialar var, gördüğüm bir ilişki ben bilmiyorum. Bir siyasi partinin terör örgütüyle ilişkisi olmamalı." İfadelerini kullandı.
Türkiye’nin ikinci büyük partisinin grup başkan vekilinin, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından HDP’nin kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesine sunulan İddianame ’de ayrıntılı bir şekilde ortaya konulan ilişkilerden haberdar olmaması inandırıcı değildir ama oylarına duyulan ihtiyaç nedeniyle yürütülen (ve müşterek anayasa taslakları hazırlayacak kadar derinden) gizli ortaklığın ruhuna son derece uygundur.
Nitekim: PKK ile HDP’nin ilişkisi olduğunu Mısır’daki sağır sultan bile bildiği ve sağduyu sahibi hiç kimse kendisine inanmayacağından Sayın Altay hafif bir “U” dönüşü yaparak “tamam var ama bari minimalize edin” diye sufle veriyor.
Kanlı bir terör örgütü ile minimal ilişkinin sınırını bilmiyoruz ancak bir iki bakanlık verilmesi düşünüldüğüne ve hatırları için Tezkere ’ye bile “Hayır” denildiğine göre dostlarının(!) uygun görecekleri dozda bir minimallik onlar için yeterli gibi görünüyor.
“Her evden bir oy” verecek kadar sahip çıkmaları, ne kadar inkâr etmeye kalkarsalar kalksınlar minimalliğin aslında seçmeni ürkütmemek için kullanılan bir yem olduğunu göstermektedir.
Çünkü onlar da dostlarının terör örgütü ile bağlarını tamamen kopartamayacaklarını adları gibi biliyorlar.
Mademki bazıları yüzlerce olaya rağmen bilmediklerini söylüyorlar o zaman PKK/HDP ilişkisini Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nca hazırlanarak, Anayasa Mahkemesi'ne gönderilen İddianameden kısaltarak aktaralım, pek umudumuz olmasa da belki gerçekleri görmelerine bir katkımız olur.
"HDP silahlı terör örgütü PKK/KCK'nın emir ve talimatları doğrultusunda faaliyet yürüten, yaptıkları veya yapmadıkları bakımından halka değil terör örgütü PKK/KCK'ya hesap veren, terör örgütünün siyasi görünümlü bir uzantısı, organıdır. Başka bir deyimle HDP; PKK'nın partisidir".
"Ortaya konulan delillerden davalı HDP'nin daha önce Anayasa Mahkemesi'nce kapatılan partiler gibi tamamen PKK/KCK'nın güdümünde olan ve PKK'nın legal görünümlü bir yan kuruluşu olduğunu ortaya koymaktadır. Davalı partinin kongreleri bir siyasi partinin kongresinden ziyade terör örgütünün propagandasının yapıldığı, ölen teröristlere saygı duruşlarında bulunulduğu, Anayasal düzenimize ve üniter devlet yapımıza yönelik açıkça düşmanlığın sergilendiği adeta 'PKK kongreleri' şeklinde cereyan etmiştir. Bunun son örneği 23.02.2020 tarihli davalı partinin 4'üncü Olağan Büyük Kongresi'dir. Davalı Halkların Demokratik Partisi terör örgütü PKK/KCK'yı açıkça desteklemekten öteye geçerek onun bir organı gibi faaliyette bulunmuştur".
“HDP ile terör örgütü PKK/KCK arasında fark bulunmamaktadır, parti yöneticileri ile terör örgütü PKK elebaşı Abdullah Öcalan söylemleriyle bunu açıkça belirtmiştir. Aslında buna şaşırmamak gerekir. Çünkü partinin Eş Genel Başkanlığını yapmış Pervin Buldan ve Selahattin Demirtaş açıkça HDP'nin terör örgütü lideri Öcalan'ın projesi olduğunu, Öcalan'ın HDP fikriyatında büyük emeği olduğunu belirterek açıkça söylemekten çekinmemişlerdir. Bu hususu örgüt elebaşı da kabul etmektedir”.
“Davalı parti üyelerinin yerel ve genel seçimler öncesi bölge halkı üzerinde HDP' ye oy vermeleri yönünde baskı oluşturarak, baskılara direnen vatandaşları kırsalda faaliyet gösteren terör örgütü mensuplarına şikâyet ettikleri, bazı vatandaşların kırsalda kurulan sözde 'adalet komisyonu' adlı mahkemede cezalandırılmaları için götürüldükleri anlaşılmıştır.”
“Belediye başkan adaylarının PKK/KCK terör örgütü tarafından belirlendiği, seçildikten sonra iş ve işlemlerinin terör örgütü mensuplarınca yönetildiği ve denetlendiği, örgütün talimatları ile belediyede çalışanlarından örgüte destek için 'zekât' adı altında para toplandığı, belediye araç ve gereçlerinin PKK'nın hizmetine sunulduğu, belediye çalışanlarına çalışmadıkları halde fazla mesai ücreti yazılıp, paraların çalışanın haberi olmadan terör örgütüne aktardıkları belirlenmiştir.”
"Davalı partinin genel başkanından üyesine kadar görev yapmış veya yapmakta olan partililer bugüne değin ısrarla PKK terör örgütüne 'terör örgütü' ve onun aktif olarak bölücü yıkıcı eylemlerine katılan elemanlarına da 'terörist' diyememişlerdir. Bunun aksine bölücü yıkıcı silahlı terör örgütü için 'tabanımız', 'muhatap alınması gereken bir örgüt', 'halk özgürlük hareketi', 'demokrasi ve eşitlik mücadelesi veren bir örgüt', 'mazlum bir halkın öfkesi, umudu, sığınağı' gibi ifadeler kullanılmış, etkisiz hale getirilen terör örgütü üyeleri 'şehit' olarak adlandırılmıştır".
"Davalı parti, zaman zaman PKK/KCK ile işbirliği altında zaman zaman ise onun direktifleri doğrultusunda yaptığı faaliyetleri, gerçekleştirdiği eylemleri meşrulaştırmak için aldığı oylara sığınmış ve tüm enerjisini PKK/KCK silahlı terör örgütüyle birlikteliğine harcamıştır. Ne yazık ki bir siyasi partiden beklenen bağımsız bir politika üretememiş, Kandil'in ve İmralı'nın dayattığı politikaları hayata geçirme konusunda kendini görevli kılmış ve silahlı terör örgütünün gölgesi altında siyasi çıkar elde etmeye çalışmıştır. Davalı partililer kendi deyimleri ile sırtlarını PKK'ya dayamışlardır. PKK yöneticilerinden Cemil Bayık'ın 'PKK olmasa HDP yüzde 5 oy alamaz' sözü de bu hususu doğrulamaktadır".
“3 Eylül 2019'dan bu yana Diyarbakır'da HDP il binası önünde çocukları terör örgütü PKK tarafından kaçırıldığı için oturma eyleminde olan ailelerin açıklamalarından partinin PKK'ya eleman temin ettiği açıkça anlaşılmaktadır.”
"Bir siyasi partinin, siyasi faaliyet görüntüsü altında ülkenin tamamının huzur ve güvenliğini olumsuz yönde etkileyen, tüm vatandaşların temel hak ve hürriyetlerinden yararlanmalarını engelleyen veya ortadan kaldıran terör eylemlerini desteklemesi, bunları meşrulaştırmaya çalışması ve hatta bizzat organları vasıtasıyla bu eylemleri işlemesi demokratik olsun olmasın dünyanın hiçbir ülkesinde kabul ve koruma göremez. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin de yukarıda sayılan eylemleri gerçekleştiren böyle bir partiyi Anayasa ve yasaların çizdiği çerçeve karşısında kabul etmesi mümkün değildir."
İddianamede, 6-8 Ekim olayları soruşturması kapsamında tutuklu bulunan HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın, KCK içerisinde "Siyasi Alan Merkezi Sorumlusu" olduğu kaydedilerek 2016 yılı Nevruz etkinliğinde "...Ben bu vesileyle Sakine, Leyla, Fidan arkadaşlarımızın şahsında bütün şehitlerimizi saygı ile anmak istiyorum... Bir nöbet kulübesinde bir gece yarısı nöbet tuttunuz mu? Kandil'i dümdüz ederiz diyenler kendilerini davet ediyorum, omuzuna G-3 takıp gitsinler. Bir gece Gabar'da nöbet tutsunlar bakalım. Kandil dümdüz oluyor mu? Olmuyor mu?" şeklindeki ifadeleri olduğu kaydedildi. Demirtaş hakkında İstanbul, Ankara, Diyarbakır, Adana, Mersin, Van, Adıyaman, Ağrı, Bingöl, Şırnak, Mardin, Yozgat ve Hakkâri Cumhuriyet Başsavcılıklarınca 235 farklı soruşturma açıldığına dikkat çekildi.
HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan'ın değişik ortamlarda yaptığı konuşmalara tek tek yer verilen iddianamede, bu konuşmalarda Buldan'ın terörist başı Öcalan'ı özgürlük hareketi lideri olarak tanıttığı kaydedildi. Buldan ile ilgili Yargıtay Başsavcılığı "Gerek PKK'yı gerekse örgüt lideri Abdullah Öcalan'ı överek anadilde eğitim ve öğretim haklarının kabul edilmemesi halinde 30 yıl daha savaşın süreceğini belirtti" denildi. İddianamede Cumhuriyet Başsavcılıklarınca, Buldan hakkında Ankara, İstanbul, Ağrı, Diyarbakır, Mardin, Mersin Şanlıurfa, Hakkâri ve Van'da 140 farklı soruşturmanın açıldığı belirtildi.
İddianamede 24, 25 ve 26'ncı dönem Milletvekili Faysal Sarıyıldız'ın PKK'ya verilmek üzere Suriye'den getirilen ağır silahları teslim alacak kuryeyi buluşma noktasına götürdüğü, kurye ve silahları teslim etmek isteyen kişi emniyet güçlerince gözaltına alınırken, Sarıyıldız'ın dokunulmazlığı dolayısıyla gözaltına alınamadığı belirtildi. Olayda ise 3 roketatar, 4 adet M-16 otomatik tüfek, 25 el bombası ve 2 bin merminin ele geçirildiği aktarıldı. Ayrıca firari şüpheli Faysal Sarıyıldız'ın PKK/KCK terör örgütü üyesi olan ve dava açılan T.Ş.'nin yakalanmasını önlemeye çalıştığı belirtildi. R.D. isimli şüphelinin alınan ifadesinde ise "Faysal Sarıyıldız örgütten gelen talimatları harfiyen uygular, yasak sırasında bütün mevzileri gezdi örgüt mensuplarına moral-motivasyon veriyordu. M.T. ve A.Y. ile toplantı yapar koordinasyonu kurar sadece MAMO(K) ile temas kurar onunla görüşür" şeklinde beyanda bulunduğu kaydedildi. İddianamede Sarıyıldız hakkında Şırnak, Cizre, Silopi, Şanlıurfa, Ceylanpınar, Diyarbakır ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılıklarınca 71 farklı soruşturma yürütüldüğü belirtildi.
İddianamede, 28 Kasım 2020'de 'Terör örgütü üyesi olmak' suçundan Cizre'de gözaltına alınan Ercan Oğuz'un cep telefonunu alırken kameraya yansıyan Şırnak milletvekili Nuran İmir hakkında yürütülen soruşturmaların detaylarına da yer verildi. Olay sırasında Nuran İmir'in işlem yapan güvenlik güçlerini engellemeye yönelik sözlü müdahalede bulunduğu ve aynı anda şüpheliye yaklaşarak arka cebindeki içinde suç delilleri bulunan cep telefonunu alarak kendi cebine koyduğunun anlaşıldığı belirtildi. Ercan Oğuz'un daha sonra ele geçirilen cep telefonunda örgütsel dokümanlar bulunduğu aktarıldı. İddianamede, İmir hakkında, Ankara, Hakkâri, Cizre, Diyarbakır, Elbistan, Patnos, Silopi, Şırnak, Van ve İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılıklarınca 76 farklı soruşturma yürütüldüğü de anlatıldı.
İddianamede, HDP 24. dönem Van milletvekili Aysel Tuğluk'un terörist başı Abdullah Öcalan'ın talimatı ile Demokratik Toplum Kongresi'ni kurduğu, eş başkanı olarak seçildiği belirtilerek, sanığın DTK faaliyetleri ve eylemleri kapsamında 2011, 2012 ve 2013 yılında Diyarbakır’da düzenlenen DTK toplantılarına katıldığı, Nihat Oğraş isimli kişinin "…[email protected]" mail hesabından Tuğluk'un örgüt yönetiminden emirler aldığı, DTK tarafından organize edilen yasadışı eylemlere ve faaliyetlere katıldığı belirtildi. Tuğluk hakkında Diyarbakır, Van, Şanlıurfa, Tokat, Gaziantep, Şırnak İstanbul Ankara gibi onlarca il ve ilçede Cumhuriyet Başsavcılıklarınca 75 farklı soruşturmanın açıldığı yer aldı.
HDP 25. ve 26. dönem Şırnak Milletvekili Ferhat Encu ile ilgili ise iddianamede D.E.'nin ifadesine yer verilerek, "HDP Cizre ilçe teşkilatı binasında çaycılık yaptığı dönemde halen HDP milletvekilleri olan Ferhat Encu, Faysal Sarıyıldız, Leyla Birlik ve Aycan İrmez'in milletvekili adayı olmadan önce 15-20 gün kadar PKK'nın Cudi kampına gittiklerini, burada 20 gün boyunca silah ve ideoloji eğitimi aldıklarını ve eğitimi başarı ile tamamladıklarını, eğitimi yapamazlarsa milletvekili olamayacaklarını bizzat kendisine söylediklerini hatta kendisine, ‘dağa gittin mi, eğitim aldın mı’ diye sorduklarını, kendisinin gözlerinin bozuk olduğundan dolayı gitmediğini söylediğini" beyan ettiğine dikkat çekildi. İddianame Encu'nun PKK/KCK'ya yönelik operasyonlara karşı vatandaşları kışkırttığı ve şiddete çağırdığı hakkında Ankara, Diyarbakır, Şırnak, Ankara, Cizre, Midyat, Silopi, Şırnak ve Uludere Cumhuriyet Başsavcılıklarınca 59 soruşturmanın açıldığı kaydedildi.
İddianamede yer alan terör örgütü üyesi S.B. ifadesinde, "HDP içerisinde siyaset yapan Belediye Başkanı olarak seçilen şahısların hiçbir zaman kendi iradeleriyle özgürce aday listelerini belirleyemediklerini söyleyebiliriz. Türkiye'de yapılan genel ve yerel seçimlerde adı BDP, HDP olan yasal siyasi partilerin adayları terör örgütünün Kandil'de bulunan üst yönetimi tarafından belirlendi. Örgüt kadrolarından oluşan adayları listelerine dahil ederek yerel veya genel seçimlerde seçilmeleri sağlandı. Bu sayede terör örgütü adına faaliyet yürüten kadroları yerel yönetimlere ve milletvekili olarak meclise girmeleri sağlandı" dedi.
İkna yoluyla teslim olan terörist M.U. ise iddianamedeki ifadesinde, 9 Haziran 2019'da Irak'ın Mahmur alanına 'Pirdoğan', 'Özgür Çiya' ve 'Arin' kod adlı terör örgütü mensuplarıyla birlikte geçtiğini, araçta kod isimlerini hatırlamadığı 3 erkek örgüt mensubunun daha olduğunu, herkesin yanında silah ve teçhizatların bulunduğunu, Gara alanında 1,5 saat yolculuk yaptıktan sonra yolda başka bir aracın yanında durduklarını, bu araçtan sonradan televizyondan HDP milletvekili olduğunu öğrendiği Taşdemir'in indiğini ve kendi araçlarına bindiğini, Taşdemir'in sivil kıyafetli olduğunu, yanında sırt çantası ve poşetler bulunduğunu, yaklaşık 1 saat yolculuktan sonra Mahmur kampına vardıklarında araçtan indiğini ve başka bir araç tarafından alındığını belirtti. Taşdemir hakkında 73 farklı soruşturmanın açıldığı kaydedildi.
HDP 24. dönem İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel hakkında 55 farklı soruşturma açıldığı belirtilen iddianamede, Tuncel'in Abdullah Öcalan'ın talimatı ile kurulan siyaset akademilerinde 'PKK Tarihi' konusunda eğitim verdiği belirtilen iddianamede, "Şüphelinin siyasi kimliği adı altında PKK/KCK silahlı terör örgütünün ideolojisi ve amacı doğrultusunda örgüte halk desteği sağlamak, örgüt ideolojisini yaymak ve geniş kitlelere ulaşmak amaçları doğrultusunda örgüt içerisinde kendisine verilen görevleri yerine getirdiği anlaşılmaktadır" denildi.
İddianamede HDP 25. ve 26. dönem Van Milletvekili Figen Yüksekdağ'ın; "…PKK bir halk özgürlük hareketidir. Aynı zamanda demokrasi ve eşitlik mücadelesi veren bir örgüttür. Bizler PKK'nın bu hedeflere ulaşma konusunda başvurduğu yöntemleri onaylamıyoruz. Ancak şunu da kabul etmeliyiz ki uyguladığı program terör değildir" şeklinde beyanlarda bulunduğu kaydedildi. İddianamede 6-8 Ekim olaylarında da halkı suç işlemeye alenen tahrik etmekle de suçlanan Yüksekdağ hakkında Adana, Ankara Ağrı, Diyarbakır, İstanbul, Şanlıurfa, Van, Gaziantep, İzmir ve Batman Cumhuriyet Başsavcılıklarınca 113 farklı soruşturma açıldığı bilgisine yer verildi.
İddianamede, tek tek anlatılan suçlamaları gerçekleştirenlerin sıradan kişiler olmadığı partide genel başkanlık, milletvekilliği, MKYK üyeliği, MYK üyeliği, MDK üyeliği, belediye başkanlığı, teşkilat kademelerinde yönetici gibi HDP'de üst düzey görev almış kişiler olduğu vurgulandı. "Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bağımsızlığı, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün ne kadar büyük bir tehdit altında olduğu daha iyi anlaşılmıştır. Davalı partinin genel başkanları, milletvekilleri, belediye başkanları ve merkez organlarında görev alan yöneticileri zamanlarının önemli bir kısmını terörist cenazelerine katılmak, teröristlerin tedavileri ile ilgilenmek, onları ve yakınlarını işe yerleştirmek, PKK'ya silah temin etmek için çalışmışlardır" denildi.
Sayın Savcı daha ne desin..
Bu kadar açık kanıtlara, gözümüzün önünde yaşanan ve aklı olan herkesin hafızasında tazeliğini koruyan olaylara rağmen; “PKK ile HDP arasında bir ilişki yok” varsa bile minimalize edilsin demek PKK’nın değirmenine su taşımaktır.
Hiçbir kanıt olmadığı halde; “Katarlı öğrenciler Türk Üniversitelerine sınavsız girecekler”, THK uçakları yangın söndürmede kasıtlı olarak kullanılmıyor” gibi yüzlerce yalanı sırf provokasyon amacıyla yaymaktan çekinmeyenlerin, HDP’nin kapatılması istemiyle hazırlanarak Anayasa Mahkemesine gönderilen “İddianame” deki yüzlerce somut kanıta rağmen; “PKK ile HDP arasında bir ilişki yok” demeleri aklımızla dalga geçmektir.
Anladık; tiyatroyu seviyorsunuz ama buram buram gaflet ve ihanet kokan bu kadar ucuz oyunları oynamaya mecbur musunuz?..
Ya bu kirli oyunu ellerini ovuşturarak seyredenlere ne demeli?..