Önceki iki sene bu zamanlarda PKK’nın kolu olan “ateşin çocukları” tarafından çıkartıldığı açıklanan orman yangınları bu sene daha geniş bir alanda ve daha çok zarar verecek bir şekilde çıkartıldı. Bu yazı yazılmakta iken bu yangınların büyük bir bölümü söndürülerek hiç vakit kaybedilmeden rehabilite çalışmalarına başlanmıştı.
PKK’nın önce üstlenip (abilerinin ne yapıyorsunuz lan siz?..işbirlikçilerimiz zor durumda kalır demesi üzerine) sonradan vazgeçtiği 174 yangının bazıları tedbirsizlik, dikkatsizlik, mevsim şartları gibi nedenlere çıkmış olsa da büyük çoğunluğunun sabotaj olduğu, yangınların hemen ardından millet ve devlet düşmanlarının ve işbirlikçilerinin söz ve eylemlerinden çok daha iyi anlaşılmaktadır.
Emniyet raporlarına göre yangınlar sırasında sosyal medya üzerinden dezenformasyona dayalı paylaşımların % 32 sinin Fetö’cü, % 23 ünün marjinal sol, % 18’inin PKK’lı ve %12 sinin DHKP-C’li hesaplardan yapılması bize bu konuda yeterli ipucu vermektedir.
Yangınların çıkmasıyla birlikte devleti aciz göstermek, devlet millet beraberliğini bozmak için tek merkezden organize edilen (Fetö/PKK olduğunu söylemeyle gerek var mı?) “Help Türkiye” kampanyası başlatıldı.
Yemek şefi ve programcısı Ece Zaim 01/08 2021 Pazar gecesi saat 22.38 de Türkçe, İngilizce, Fransızca, Almanca ve Arapça olarak “Help Türkiye” isimli bir paylaşım yaparak işaret fişeğini yaktı.
Paylaşım metninde şunlar yazılı idi.
“Bize yardım edebilecek tüm ülkelere sesleniyorum. 112 yangın sebebiyle perişan ve harap olduk. Halen devam etmekte olan yangınlar çok güçlü. Bunları söndürmeye yetecek adette uçağımız yok. 8 insanı ve sayısız hayvanı, ormanlarımızı kaybettik. Lütfen bize yardım edin”
Gece saatleri olmasına rağmen çıkış kaynağı İnstagram olan mesaj “Help Türkiye” etiketi ile Twitter’den dünya gündemine taşınarak hızla yayıldı.
Ardından Globall Call (küresel çağrı) etiketi öne fırladı.
Bu mesajın amacı; yangınlar karşısında devlet sanki hiçbir şey yapmıyormuş, yapacak gücü de yokmuş gibi aciz gösterilerek korku, yılgınlık, panik ve kaos ortamı oluşturulmasına ve bu bahaneyle Türkiye’ye müdahale edilmesine zemin hazırlamaktı.
Kampanyayı İnstagram’da yayan etkileşimi yüksek hesapların, ünlü e-ticaret markalarının tanıtımlarını üstlenen sosyal medya ajansına çalışması amacın masum bir yardım isteme çabasından ibaret olmayıp profesyonel bir çalışma yapıldığını göstermektedir.
Nitekim “Help Türkiye” etiketinin gece geç saatlerde olmasına rağmen hızla Twitter’a taşınması planlanmış bir organizasyon ve hazırlığın bulunduğunu gösteriyor.
Ellerini ovuşturarak bu fırsatı bekleyen içimizdeki mandacı hain ve besleme fondaşlar kampanyaya gönüllü olurken ABD’li ünlü şarkıcı ve söz yazarı Della Miles; “PKK’yı destekleyen, Avrupa ve Amerika ormanları yakarak Türkiye’ye diz çöktürmeyle çalışan PKK ve siz halen Help Türkiye diyerek PKK destekçilerinden yardım dileniyorsunuz. Yazık size.” Diyerek ezik beslemelere kapak olacak cesur ve samimi bir tepki gösterdi.
Global çete ile kirli işbirliği içinde ellerini ovuşturarak yürürlüğü koydukları planları tıkır tıkır işlerken hiç olmayacak bir şey gerçekleşti ve ABD’li sosyal medya ağ analizleri ile tanınan Akademisyen Dr Marc Owen Jones sürpriz sayılabilecek bir araştırma ile Fetö, PKK, Mossad ve BAE tarafından desteklenen ve Türkiye’deki yangınlarla ilgisi bulunmayan paylaşımlarla yürütülen bu kampanyanın gerçek yüzünü ortaya sererek “kral çıplak” deyiverdi.
Elbette Türkiye Cumhuriyeti Devleti olup bitenin farkında ve gereğini yapıyor/yapacak iken bir ABD’linin bu çalışması ne kadar sürpriz ise kampanyanın ardından iflah olmaz PKK, Fetö, Mossad ve BAE gibi iflah olmaz namussuzların çıkması da o kadar beklediğimiz bir durumdur.
Kışın kışlığından vazgeçtiği nerede görülmüş ki?..
Yaşanan olaylardan bu millete ve devlete düşmanlıkta yarışan nesebi bozukların kimler olduklarını artık öğrendik.
Jones’un araştırmalarına göre; etiket paylaşan hesapların birçoğunun 3 ay önce açılması ve çoğunun hiç tweet atmaması böyle özel(!) günler için hazırda beklediklerini gösteriyor.
En çok Tweet atan “ege20281770” isimli hesap 2 Ağustos’ta açılmış, yeteri kadar Tweet attıktan sonra ertesi gün kapatılmış.
ABD, İngiltere, Pakistan, Azerbaycan ve Pakistan’dan çok fazla sayıda paylaşım yapılmış.
Etiketin paylaşımında kullanılan görsellerin hemen hepsi fotoşoplu olup, bir saat içinde hazırlanması, kurgulanması mümkün olmadığından; yangınlarla ilgili bir ön hazırlık yapıldığı anlaşılıyor.
Yangından sonraki bir saat içinde henüz gerçek görüntülere ulaşılamadığından Avusturalya yangınındaki kangurular, Kaliforniya yangınındaki tavşanları ve başka ülkelerdeki yangınlara ait dramatik görüntüleri Türkiye’deki yangın diyerek paylaşmaları sadece alçak ve hain değil ne kadar aşağılık ve kullanışlı birer aptal olduklarını da göstermektedir.
Bu yangınların çıkacağından(!) o kadar emindiler ki Ece Zaim’in işaret fişeğini çakmasıyla 2 Ağustos saat 02.30 da yani Türkiye’de insanlar uykuda iken 2 milyonun üzerinde paylaşım yapıldı.
Tweet’lerden 868 bini; 14 bin 710 hesaptan, 945 bini ise 26713 hesaptan atılmıştı.
Bırakın diğerlerini sadece bu rakamlar bile organizasyonun büyüklüğü hakkında bir fikir vermektedir.
İçimizdeki mandacıların aksine yaklaşık 11 saat sonra Twitter Merkezi bile “Help Türkiye” paylaşımlarını spam olarak algıladı ve gündemden sildi ama 11 saatliğine de olsa Türk ve Türkiye düşmanı kanı ve sütü bozuklar aciz “Türkiye algısının” gündemde tutulmasını sağlayarak orgazm oldular.
Marc Owen Jones Araştırmasının sonucunu şöyle açıklıyor; “Bu türden siber saldırıların insanların bilgiye erişimini engellemeyi ve algısını etkilemeyi amaçladığını vurgulayarak bu manipülasyonu yapanlar “Help Türkiye” etiketine tıklayan insanları öfkeye, endişeye ve paniğe sürüklemek istiyorlar. Onları mevcut hükümetin işlevini yerine getiremediğine dair ikna etmeye çalışıyorlar. Saldırının amacı bu. Bu türden bir operasyonu yürütmek sen derece geniş ve maliyetli bir çaba. Bunu yalnızca paylaşımların sayısında gözlemlemek mümkün. Organik kullanıcıların aksine bazı belli başlı hesapların olağan dışı bir şekilde sistematik olarak bu etiketi yaydı. Bu hesaplar tarafından etiket ile birlikte atılan postlar bir süre sonra silindi ,kampanyanın gerçek amacının manipülasyondu ve paylaşımların büyük bir bölümü bot hesaplardan yapıldı”.
Daha ne desin?..
Adam her şeyi açık açık söylemiş.
Bunları devlet söylese kuduz köpek gibi saldıracak olanlar Jones söyleyince dut yemiş bülbüle döndüler.
Seslerini çıkartamasalar da oyunlarını bozan Jones’un muhtemelen yandaş olduğunu düşünüyorlardır.
Hatırlanacağı üzere “Ecole Polytechnique Federale de Lausanne”, geçtiğimiz Haziran ayında yayınladığı araştırmada; “Türkiye’de yerel trendlerin % 47 sinin sahte olduğunu, 2015-2019 yılları arasında 108 bin bot (sahte) hesap tespit ettiklerini” açıklamıştı.
Yani sosyal medyada yalan yanlış paylaşımda bulunarak sazanlara ve kullanışlı mallara yön vermeye kalkan hesapların hemen hemen yarısı sahte.
Bu bot hesapların hangi şerefsizlere ait olduğu Türkiye aleyhine her operasyonda nasıl kullanıldıklarından anlaşılmıyor mu?..
İçimizdeki saf/salak ve mandacı gafiller “İnsanlar Türkiye’ye yardım edin demiş, ne var bunda masum bir yardım talebi diyerek” bu operasyona alet olup savunurken, elin Amerikalısı bunun hiç te masum olmayan bir organizasyon olduğunu kanıtlarıyla ortaya koydu.
Bu olay bu ülkedeki kimlerin ne kadar kolay aldatılabileceğini, kimlerin ihanette sınır tanımayacak kadar alçalabildiğini, kimlerin ne kadar kolay gaza getirilebileceğini, kimlerin ne kadar ucuza satın alınabileceğini ve kimlerin nasıl tepe tepe kullanılabileceğini göstermesi açısından da ibret vericidir.
Bu kadar işbirlikçiyi/mandacı/ezik/haini dünyanın hiçbir ülkesinde bir arada bulmak mümkün değildir.
Yapılan organizasyonun derinliğinden(!) esas amacın “Türkiye’ye müdahale etmenin” yolunu açmak olduğu da anlaşılmaktadır.
Bilindiği gibi bu amaç için ilk deneme gezi kalkışması, ikinci deneme olan15 Temmuz darbe girişiminden beklenen sonuç alınamayınca bu kez ormanlar ateşe verilerek kaos ve ardından müdahale beklendi.
Çünkü bunların tetikçi gazetecilerinden birisi aylar önce hükümetin gitmesi izcin büyük felaketler depremler, seller ve yangınların olması gerektiğini söylemişti.
Dilek Güngör’ün Sabah Gazetesindeki yazısından; (06/08) Orman yangınlarının başladığı 28 Temmuz tarihinden üç gün sonra Tarım ve Orman Bakanlığı’na gece yarısı gerçekleşen ve 4 saat süren bir siber saldırı yapılarak Bakanlığın çok önemli verilerinin hedef alındığını ancak Tarım ve Orman Bakanlığı, BTK ve Dijital Dönüşüm Ofisinin devreye girmesiyle herhangi bir veri kaybı olmadan saldırının önlendiğini öğreniyoruz.
Birileri klavye fahişeliği yaparlarken devlet sadece yangınları söndürmekle değil, sosyal medyada ortaya atılan yalanları ifşa etmekle ve siber saldırıları önlemekle uğraşıyor.
Yangınların başlamasının hemen ardından Tarım ve Orman Bakanlığının Çiftçi Kayıt Sisteminden, Türkiye’deki hayvan varlığına, bitkisel üretim verilerine kadar her türlü bilgiyi ele geçirmek istemenin ardında orman yangınları ile başlatılan sürecin daha kaotik bir aşamaya evrilmesi olduğunu görmemek için ancak aptal olmak lazım.
İşte böylesine kirli bir operasyon nedeniyle Ankara C. Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatılması devletin/yargının olup bitenin farkında olduğunu göstermektedir.
Başsavcılıktan yapılan açıklamada; “bazı kişi ve grupların gerçek veya bot hesaplar üzerinden organize bir şekilde halk arasında endişe korku ve panik yaratmaya, Türkiye Cumhuriyeti devletini aşağılamayla çalıştıkları saptanmıştır.
Söz konusu hesaplar ile yangın olayına ilişkin bilgi kirliliğine yol açan gerçek dışı içeriklerin dolaşıma sokulduğu, konuya hassasiyeti olan sosyal medya kullanıcılarını tahrik edilmesiyle kaos ortamı yaratılmayla çalışıldığı, daha önce bu hesaplar üzerinden benzer yöntemlerle terör örgütlerinin propagandalarının yapıldığı dezenformasyon ve yıpratma haberlerinin ön planda tutularak çoklu bir strateji belirlendiği, araç olarak ise Twitter isimli sosyal medya platformunun aktif olarak kullanıldığı tespit edildiği” belirtilerek suç unsuru içerdiği tespit edilen paylaşımlarla ilgili re’sen soruşturma başlatıldığı ifade edilmiştir.
Başsavcılık açıklamasında; “ayrıca ilgili birimlere devam eden eylemlere ilişkin sahte hesapların koordinasyonunu sağlayarak ve suç unsuru içeren paylaşımları dolaşıma sokarak iştirak ettiği anlaşılan gerçek kişilerin kimliklerinin belirlenmesi amacıyla gerekli analizlerin yapılmasına yönelik talimatlar verilmiş olup suç işlendiğinin tespit edilmesi halinde yeni soruşturmalar açılacaktır” denilerek, sahte hesaplarla provokasyona gönüllü alet olanlar hakkında da yasal sürecin başlatıldığı belirtilmiştir.
Yangınlar söndürülür, mal kayıpları telafi edilir ama böylesine bir sabotaj/katliamda dahi yalan, iftira ve provokasyonlarla gerçek suçluları perdelemeye çalışarak siyasi rant peşinde koşanlar unutulmaz.
Tıpkı tepesinde helikopter ve uçaklar vızır vızır çalışırken; “Gündoğmuş’ta yangın şehre indi. Ne olur buraya uçak gönderin helikopter gönderin. Bütün yetkililere sesleniyorum, yanıyor insanlar” diyerek yalan söylemekten utanmayan belediye başkanı gibi, onlarca TOMA aracı yangın söndürme çalışmalarına katıldığı halde TOMA’lar söndürme faaliyetlerinde neden kullanılmıyor diyen yalancı milletvekili gibi, yüzlerce asker ve jandarma ekip ve ekipmanlarıyla söndürme faaliyetlerine katıldığı halde asker neden yangına müdahale etmiyor? diye soran her cinsten(!) provokatörler gibi, hangarında üç beş hurda uçaktan başka kullanılır vaziyette bir tek uçağı bulunmayan THK’nu yangını söndürecek tek yetkili organ gibi gösteren, ancak hangarında uçak olmadığını gözleriyle gördükten sonra “THK’nun yangın söndürme uçağı yokmuş” demek zorunda kalan, Orman Genel Müdürlüğü hiçbir şekilde yangın söndürme ihalesi yapmadığı halde THK bu ihalelere neden alınmıyor diye soran, manipülasyonlarını boşa çıkartarak gerçekleri yazan gazetecilerden rahatsız olup onlardan bir kadın gazeteciyi dövmek için üzerine yürüyecek kadar gözlerini kin ve nefret bürümüş bir köhne zihniyetin mensupları gibi, günlerdir sahada canla başla mücadele eden resmi ve gönüllü kişiler ve eldeki tüm imkanları kullanan devleti görmezden gelip hatta suçlayıp iki İspanyol uçağının söndürme çalışmalarından gurur duyan aşağılık ezikler gibi, daha yangın bitmeden yanan yerlerin imara açılacağı yalanıyla satılık tarla ilanı veren şerefsizler gibi, yangın söndürme malzemelerine bir haftada yüzde beşyüz zam yapan namussuz fırsatçılar gibi, orman yanarken yüzmeye, hiçbir şey yokmuş gibi masadaki yemekleri yemeye devam eden, selfi çeken aşağılık yaratıklar gibi, yangın sönmesin biz de provokasyona devam edelim diyerek yangın bölgesindeki görevlilerin işini zorlaştıran başıbozuk itler gibi, hastalığında devletin Tayland’dan alıp getirip tedavisini yaptığı sanatçı müsveddesi nankörler gibi, başka yangınlara ait görselleri Türkiye’deki yangınlar gibi paylaşan karaktersizler gibi, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütüne göre (FAO) Türkiye ağaçlandırma çalışmalarında Avrupa’da birinci dünyada dördüncü sırada iken, 2002 de 20 milyon 763.250 hektar olan orman varlığı 2021 yılında 22 milyon 933 bin hektara yükseltildiği halde otel yapmak için ormanların yakıldığının iddia ederek başta PKK olmak üzere gerçek failleri gizlemeye çalışan müptezeller gibi….
Yaşadığımız her felaket varlığıyla gurur duyacağımız elleri ayakları öpülesi değerleri, onur abidesi yürekli insanları ortaya çıkartırken ne yazık ki yüzlerine tükürülecek besleme hainleri de ortaya çıkartmaktadır.
Ve tarih iyiyi de kötüyü de yazmaktadır.
İleride bugün yaşananları okuyanlar; bu kadar ezik/besleme/ mandacı haine ve ihanetlerine rağmen ayakta kalmayı başaran Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ve Türk Milletinin büyüklüğünün tesadüf olmadığını daha iyi anlayacaklardır.
Sakın bulaşmayın yaşa başa bakmadan adam indiriyor.
Geçtiğimiz günlerde Çeşme Ildır Mahallesinde, yasak olmasına rağmen zıpkınlı balık avlayan bir milletvekili 67 yaşındaki emekli bir öğretim üyesi tarafından şikayet edildi.
Bu duruma çok sinirlenen asabi milletvekili yaşlı emekli öğretim üyesinin boğazını çıkarak ”yaşına bakmam aşağı indiririm seni, sen kimi oluyorsun da beni şikayet ediyorsun?” Diyerek tehdit etti.
Bilin bakalım yaşına başına bakmadan adam indireceğini söyleyen bu mebus kim?..
İpucu..
Hani villasına kaçak eklentiler yaptığı ortaya çıkınca kendisi yıkarak şov yapmıştı..
Bu hesap mahşere kalmaz
Kumluca beldesindeki esnaf ziyareti sırasında bir vatandaşın "Ankara'da Kılılıçdaroğlu'nun koluna giriyorsun. Kılıçdaroğlu el kaldıracak, Meral Hanım da el kaldıracak. Aldatmayın milleti." şeklindeki ifadelerine tepki gösteren Akşener, şunları söyledi:
“Bak helallik alman lazım benden, çok ciddi söylüyorum."
Akşener, vatandaşın helallik istemesi üzerine, "Etmiyorum, size hakkımı helal etmiyorum. Sen bana oy vermemekle haklısın, beğenmemekte haklısın, bu başka bir şey. Bu düşündüklerini söylemekte haksızsın. Benden helallik almak zorundasınız. Haram olsun hepinize, tamam mı? Ruzi mahşerde özellikle seninle görüşeceğiz. 'Kol kola...' Çok günah… Ne ayıp bir şey, ne zaman koluna girdim ben Kılıçdaroğlu'nun?"
Bence bu hesap mahşere bırakılmamalı, bu dünyada görülmeli.
Vatandaşın kolkola girmekten kastettiği; grup kursunlar diye 15 milletvekilinin bir gecede transfer edildiği, Libya’da ne işimiz var kampanyasına iştirak, yabancı uyruklulara suyu 10 kat pahalı satacak, gizli kapaklı anayasa taslakları hazırlayacak vd. kadar derin bir işbirliği.
Bunun böyle olduğu cümledeki; “Kılıçdaroğlu el kaldıracak, Meral Hanım da el kaldıracak” ifadesinden de anlaşılmıyor mu?...
İki parti hemen hemen her konuda ortak tavır sergilemiyor mu?..
Vatandaşın kastettiği siyasal işbirliği olduğu halde; düşündüğünü söylemekte neden haksız?..
Gerçeği söylemek neden ayıp/haram oluyor?