Geçen hafta Irak’ın kuzeyinde, Türkiye sınırına 60 km mesafedeki Duhok’un Çemanke nahiyesi yakınlarında hangi ülkeye ait olduğu belirsiz(mi?) bir(!) helikopterin düştüğü haberi medyada yer aldı.
Olayın hemen ardından Erbil merkezli Rûdaw Televizyonu, ölen 7 kişiden 4’ünün erkek 3’ünün ise kadın olduğunu, yaşlarının 25 ila 45 arasında değiştiğini aktardı. Kaza mahalline giden Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’ne (IKBY) bağlı Peşmerge güçleri, cansız bedenleri olay yerinden aldı. Görgü tanıkları bölgede iki helikopter uçtuğunu ve helikopterin düşmesiyle birlikte büyük bir patlama sesi de duyduklarını ifade ettiler.
İlk bilgilere göre düşen helikopter, YPG’nin Kuzeydoğu Suriye’deki merkezlerinden biri olan Haseke’den Irak’ın Süleymaniye’ye doğru hareket halindeydi.
Önce olayda sadece bir helikopterin düştüğü belirtildi ancak ikinci bir helikopterin bulunduğu beş gün sonra ortaya çıktı ama düşüp düşmediği, içindekilerin kimler olduğu, akıbetlerinin ne olduğu ısrarla açıklanmıyor.
Muhtemelen taşıdığı ağır yükün(!) açıklanması ABD ve İKBY’nin başını derde sokacağından ikinci helikopterin akıbeti sır gibi saklanıyor.
İKBY’nin terörle mücadele servisinden yapılan açıklamada, “İlk bulgulara göre, helikopterin Eurocopter AS350 tipi ve ölenlerden bazılarının PKK militanları” olduğu ifade edildi.
Bölgede iki helikopter olduğunu, kaza sonrası diğerinin uzaklaştığını aktaran Duhok Valisi Ali Teter ise PKK’nın elinde helikopter olmadığını vurgulayarak, hava aracının kime ait olduğunun soruşturulduğunu belirtti.
İlk anda ölenlerle ilgilerinin bulunmadığını söyleyen PKK/YPG'den SDG adıyla iki gün sonra gelen açıklamada; "Süleymaniye'ye eğitim ve güç değişimi için giden" iki helikopterin olumsuz hava koşulları nedeniyle havada çarpışarak düştüğü belirtildi.
Örgüt tarafından yapılan açıklamada; helikopterlerde terör örgütünün sözde 'özel kuvveti' olan YAT biriminden 9 kişi bulunduğu, ölenlerden birinin aynı zamanda YPG/PKK'nın elebaşlarından Mazlum Abdi'nin yeğeni Şervan Kobani kod adlı (YAT Genel Komutanı) Mustafa Abdi olduğu ve helikopteri onun kullandığı belirtildi.
Elebaşı Mazlum Abdi, Twitter hesabından ölen 9 teröristin resimlerini paylaştı. ABD'nin başını çektiği Birleşik Özel Operasyonlar Müşterek Görev Gücü de Abdi'nin twitini paylaşarak PKK/YPG'ye başsağlığı diledi. Açıklamada, "Suriye'de güvenlik ve istikran korumaya devam ederken, ülkeleri için hizmete olan fedakârlıkları ve bağlılıkları unutulmayacak" ifadelerine yer verildi.
Washington merkezli Al Monitör sitesi 'bölgesel bir istihbarat kaynağına dayandırarak, "Helikopterler Haseke'den Kürdistan Yurtseverler Birliği'nin (KYB-Talabani'nin partisi) kontrolündeki Süleymaniye'ye gidiyordu. Türk radarlarından kaçınmak için çok alçaktan uçuyorlardı. Son üç gündür hava koşulları çok kötüydü ve muhtemelen zayıf görüş nedeniyle kaza meydana geldi" bilgisine yer verdi.
“Türk radarlarından kaçmak için alçaktan uçuyorlardı” demek, helikopterlerin Türkiye’ye zarar verecek bir faaliyet için uçtuklarını yani terörist transferi yapıldığını itiraf etmektir.
Olayla ilgili dikkat çeken iki nokta olduğunu görüyoruz.
Bunlardan birincisi; helikopterin hangi ülkeye ait olduğunun bilinmediği palavrası.
İKBY’nin açıklamasında düşen ilk helikopterin Eurocopter AS350 tipi olduğu ve içindekilerin PKK’lı oldukları belirtildiğine ve daha sonra da örgüt tarafından doğrulandığına göre hangi ülkeye ait olduklarının bilinmemesi mümkün değil.
İçindekiler PKK’lı ise o helikopterlerin kime/kimlere ait olduğunun bilinmemesi mümkün değildir. Kaldı ki düşen helikopterler Fransa üretimi ve basına yansıyan görüntülerde helikopterin seri numarası açıkça görülüyor.
Bu helikopterler kime satılmış? Ya da kimlere hangi amaçla tahsis etmiş? Bunu öğrenmek zor değil.
Fransa Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, "Helikopterin kime satıldığını Fransızların bilmesi gerekiyor mu?" sorusuna, "Yorumumuz yok" cevabını vererek bal gibi de helikopterleri kimlere verdiklerini ya da sattıklarını bildiğini ancak söyleyemeyeceğini itiraf etmiş oldu.
Onların terör örgütleri ile bağlantılarını La Farge’ın kendi yargıları tarafından ortaya çıkartılan ve kabul ederek tazminat ödemek zorunda kaldıkları kirli ilişkilerinden biliyoruz.
ABD Savunma Bakanlığı Sözcüsü Tuğg. Patrick Ryder, "Suriye'de PKK/ YPG helikopter pilotluğu eğitimi veriyor musunuz?" sorusuna "Bildiğim kadarıyla hayır" cevabını vermişti. Koalisyonun sözcüsü Yüzbaşı Kevin Livingston ise "Helikopter koalisyona ait değil ve operasyonların da bir parçası değil" ifadesini kullanmıştı. Sözcü helikopterin nereden nereye gittiğine yönelik soruya ise "Koalisyon o hava aracını takip etmiyordu" cevabını vermişti
Bölgede uçan kuşu izleyen ABD’nin özellikle de kendisinin eğittiği, desteklediği ve yönlendirdiği terör örgütünün üst düzey yöneticilerini taşıyan 2 helikopterin hareketliliğinden habersiz olması mümkün değildir.
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın ifade ettiği üzere; "PKK/YPG destekçileri, teröristlere helikopter vererek bir kez daha suçüstü yakalandıkları için yorumları yoktur.
ABD/Fransa üç maymunu oynadığına göre ortada kirli bir işbirliği vardır, aslında helikopterlerin kime ait olduğu bellidir ama işlerine gelmediği için bilinmiyor numarası çekilmektedir.
İkinci dikkat çeken husus, mayın eşeği vazifesi gören maraba teröristler için helikopter tahsis edilmeyeceğine ve içindekilerin de PKK’lı oldukları hemen kazadan sonra açıklandığına, 2 gün sonra da örgüt tarafından teyit edildiğine göre bu 9 kişilik (sayının daha fazla olması mümkündür özellikle saklanmaktadır) VİP uçuşun Irak merkezi hükümetinin bilgisi olmadan gerçekleştirilmesi mümkün değildir.
Kaza(!) kirli bir tezgâhı ortaya çıkartmıştır.
Devlet bu işin peşini bırakmaz.
Bugüne kadar örgütün çok sayıda büyükbaşını başarıyla paketleyen MİT’in de muhtemelen paket listesinde bulunan bu VİP dokuzludan bilgisinin/haberinin olmaması mümkün değildir.
Eminim bu kaza(!) ile ilgili olarak benim aklıma gelen ihtimal(!) sizin de aklınıza gelmiştir.
Terör örgütü ve hamilerinin bir şeyleri ısrarla gizleme çabaları o ihtimali(!) güçlendiriyor.
Evet, neden olmasın?
Demek ki adamlar harbiden salakmış...
ABD Merkez Bankası FED'in geçtiğimiz seneden bu yana uyguladığı agresif faiz politikası sonucunda ABD'nin en büyük 16'ncı bankası olan Silikon Vadisi Bankası’nın (SVB), iflas ettiğini duyurması Amerika borsalarında da depreme neden oldu.
SVB'nin iflasının ardından ABD'nin bilinen bankalarından Signature Bank da (SB) yüksek faizin kurbanı olarak iflas bayrağı çekti. Her iki bankaya da kayyum atanırken, mevduat hesapları üzerindeki tehdit nedeniyle toplamda 620 milyar dolarlık bir kayıp yaşandı.
Kaliforniya merkezli SVB'nin, 21 milyar dolarlık tahvil pozisyonunu yaklaşık 1,8 milyar dolar zararla kapatması ve 2 milyar doların üzerinde sermaye artırımına gideceğini duyurması sonrası hisse fiyatı yüzde 60'ın üzerinde değer kaybetmişti.
ABD Başkanı Joe Biden, mevduat sahiplerine uygulanan devlet güvencesinin batan Silicon Valley Bank and Signature Bank'a yatırım yapanları kapsamadığını hatırlatarak "Bilerek risk aldılar. Aldıkları risk gereği para kaybedebilirler. Kapitalizm böyle bir şey" demişti.
FED’in agressif faiz artışına karşı çıkan Birleşmiş Milletler 2022 Ekim ayında yapılan açıklamada “yüksek faizi ihtiyatsız bir kumar” olarak niteleyerek ekonomiler üzerinde ciddi bir etkisi olacağı uyarısında bulunmuş ve dikkatli olma çağrısı yapmıştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da faiz artışına karşı olduğunu, yüksek faizin yatırımların önünü tıkadığını ifade ederek Merkez Bankasının faiz indirimi kararlarını desteklediğini ifade etmişti.
Ancak Ekonomi biliminin kabul görmüş kuralları ile faiz indirimini bağdaştıramayan TÜSİAD, "Merkez Bankası'nın faiz indirim adımları ekonomiye olumlu yansımıyor" diyerek tepki göstermiş, ekonomi uzmanı(!) oldukları iddia edilen bazı aklı evveller de faiz indirimini eleştirmişlerdi.
Bunlardan Prof. Refet Gürkaynak; “Faiz indirerek enflasyonu düşürmek hakikaten bize has bir garabet ve olmuyor”, Ekonomist Mustafa Sönmez; “Dünyada artan faizler küresel sermayeyi bu merkezlere çekecek. Türkiye’de çıkan zaten epey çıktı, yapabilecekleri tek hamle var, faizleri yükseltmek fetvalarıyla yüksek faiz güzellemesi yaparlarken, sosyal medyada ekonomi vaazları veren Özgür Demirtaş; “Haddinden fazla düşürülen faizler de aynen doping gibidir arkadaşlar. Allah aşkına şöyle düşünün, eğer bu iş bu kadar kolay olsaydı kardeşim, aya ilk defa giden, Marsta ilk defa roketini veya robotunu kullanan ülkelerden biri olan ABD 1980’lerde inanılmaz bir şekilde artan enflasyona karşı faizi arttırır mıydı? Yani bu adamlar salak mı?” diyerek yüksek faizi savunmuştu.
Şimdi gördük ki yüksek ve agressif faizler ABD’nin güçlü bankalarını birer birer batırıyor, Avrupa’daki bankalar da ciddi risklerle karşı karşıya..
Demek ki neymiş?
Adamlar harbiden salakmış!..
Bu durumda onlara salaklığı yakıştıramayanların ne olduklarına da siz karar verin..
Uçmak güzeldir ama inmesini bilirsen…
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, TV5’te yayımlanan "Gündem Türkiye" programında soruları cevaplarken şunları söyledi;
"İttifakın içinde bulunan partilerden özellikle yeni kurulan Gelecek ve DEVA Partisi’yle Saadet Partisi arasında bir seçim ittifakının yapılmasını önemsiyorum. Bunu parti liderlerine de aktardım. Üç parti ayrı ayrı seçime girdiğimiz zaman alacağımız oy mertebeleri anketlerde şöyle veya böyle görünüyor. En fazla 3-4 milletvekili çıkartılabiliyor. Ancak biz bir araya geldiğimiz zaman mecliste 30-40 milletvekili ile temsil edilme imkânımız var. AK Parti bir sene öncesinden beridir yüzde 15’ten fazla seçmeni kaybetti. Onlar gidecek yer aradılar, kısmen belli bir yerlere niyetlendiler ama hâlâ bu seçmenin yüzde 5 ile 7’si adres arıyor. Az önce ifade ettim bir ittifak içerisinde bir araya gelirsek 30-40 milletvekili çıkarabiliriz ama doğuracağı sinerjiyle birlikte 130-140’lara çıkarabiliriz."
Hatırlanacağı üzere Karamollaoğlu Kılıçdaroğlu’nun kazanma şansını da % 99 olarak açıklamıştı.
Madem bu sinerjilerle 140’lara çıkıyorlar, madem Cumhurbaşkanlığı çantada keklik, neden kendilerine maraba muamelesi yapan HDP’nin gözünün içine bakıyorlar?
Neden oturdukları masayı kumar masası olarak niteleyerek kalkan ve kendi çıkarlarını milletin çıkarlarından üstün tuttukları suçlamasını yönelttikten sonra geri dönen ve ortak adaylarının aylardır kazanacak aday olmadığını söylemesine rağmen kuzu kuzu yardımcılığına razı olan Akşener’in fırçalarını/kaprislerini sineye çekiyorlar?
Yüksek uçmak kartalların şanındandır siyasetçilerin değil.
Şair ne güzel söylemiş?
Uçmak güzeldir ama inmesini bilirsen
Düşmek kaderindir, fazla yükselirsen.
Her kuş bile uçamazken
Kime güvenip te havalanırsın sen?..