Türkiye'deki katalog suçlarla(*) mücadeleye aykırı hareket ettiği gerekçesiyle Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) tarafından erişime engellenen Instagram, kurallara uyması için verilen 48 saatlik süreye rağmen politika değişikliğine gitmeyerek “şimdilik” ben sizin kurallarınızı tanımıyorum” dedi.
Şimdilik diyorum çünkü temsilci atama konusunda da ayak diremiş ama reklam geliri tatlı geldiği için tıpış tıpış temsilci ataması yapmıştı.
ABD'li META grubuna ait sosyal medya platformu Instagram paylaşımlarda uyguladığı çifte standartlı politikasına, hukuk ve kural tanımazlığına müdahale edilemeyeceğini zannetti..
Daha önce defalarca kez Türkiye aleyhtarı içerikleri kaldırmayan META'ya ait şirketler Instagram ve Facebook'a bugüne kadar BTK tarafından yaklaşık 100 milyon TL ceza kesildi.
Cezaların yarısı geç temsilci ataması yapıldığı için kesilirken, diğer yarısı da içeriklerle ilgili yasal süreçlere uymadıkları için uygulandı.
Para cezalarını binlerce kat fazlasıyla reklamlardan çıkarttığı için hukuk tanımazlıkta ısrar eden İnstagram bugüne kadar yüzlerce kez Atatürk'e hakaret, askerin şehit edilmesi görüntüleri, çocuk istismarı, fuhuş ve kumara yönlendirme gibi pek çok içerik nedeniyle resmi şekilde uyarılmasına rağmen burnundan kıl aldırmadı ancak Hamas lideri Haniye paylaşımlarını engellemesi bardağı taşıran son damla oldu.
Gazze’deki soykırımı ve katliamı saklamak için kısıtlamalar getiren, Filistinli şehitlerin fotoğraflarının paylaşılmasına dahi tahammül edemeyen İnstagram, İsrail tarafından alçakça katledilen İsmail Haniye için taziye paylaşımlarını da engelleyecek kadar derin bir soykırım destekçiliğine soyununca egemenliğin gereği olarak bu dayatmaya dur denildi.
Çıkarlarına ve dayatmalarına dokunulduğunda tipik bir mafya tavrı sergileyen dijital platformların Avrupa’da devlet politikalarına aykırı hiçbir paylaşımına izin verilmezken, Türkiye’de hiçbir kural tanımadan faaliyet göstermek istemelerine göz yummak ihanete eşdeğer bir gaflettir.
Instagram yetkililerine Hamas lideri Haniye'ye başsağlığı mesajı dileyen içeriklerin kaldırılması ile ilgili tutumlarının nedeni sorulduğunda; "Hamas, ABD tarafından bir terör örgütü olarak kabul edildiği için algoritmalar otomatik olarak bu tür paylaşımları kaldırıyor" masalını uydurunca Türk tarafı; "O zaman o algoritmalara söyleyin yine ABD'nin terörist gördüğü PKK ve sözde lideri Öcalan destekçisi paylaşımları da yok etsin" diyerek ikiyüzlülüklerini suratlarına çarpmış.
Toplantıda Instagram yetkililerine, "Size liste vererek şu ya da bu içeriği kaldırın ya da kaldırmayın demeyeceğiz. Eğer Türkiye'de faaliyet gösteriyorsanız Türkiye'nin milli çıkar ve menfaatlerine saygı duyacaksınız. Sizden süresiz ilkesel duruş talep ediyoruz" denilerek bu şartlara uyulmadığı takdirde faaliyetlerine izin verilmeyeceği anlatılarak benzer yasalar Belçika, İngiltere, Almanya gibi ülkelerde de çıkarılırken, META'nın bu ülkelerdeki kanunlara uyarak Türkiye'deki yasayı görmezden gelmeye çalışmasının kabul edilemez olduğu ifade edilmiş.
Bu arada İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu ve CHP Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun Instagram’a erişimi engelleme kararına karşı Ankara İdare Mahkemesi’ne dava açmışlar.
(Mahmut Tanal’ı anlayabiliyoruz, Şanlıurfa’da çevre temizliğinin hesabını Müftüye soracak kadar marjinal bir kimlik olduğunu biliyoruz da hukuk tanımaz soykırım destekçisi META’nın avukatlığına soyunmak Dervişoğlu’na mı kaldı? Dijital faşizmin değirmenine su taşıyarak iktidar olacaklarını mı zannediyor)
Avukatlık denilince Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce’den bahsetmemek olmaz.
Ayşe Ünlüce; ''Biz belediye olarak istemediğimiz insanlar su kullanıyor diye suları tümden keselim mi? Doğru olur mu? Keyfi nedenlerle bir sosyal mecrayı erişime kapatmanın da bundan farkı yok. 21. yüzyılda çoktan aşmamız gereken bir eşik bu. Uzatmanın kimseye faydası yok! Kararı alanlar dahil” paylaşımıyla Dijital faşistlere selam çakmış.
Hanımefendi kendilerine oy vermeyenlerin sularını kesmemeyi zatı alilerinin bir lütfu olduğunu ima etmeyi de unutmamış.
İnsanların suyunu kesmekle hukuk tanımaz soykırımcı dijital faşistlerin faaliyetini durdurmanın aynı şey olduğunu zannetmek ancak stratejik düşünceden yoksun sığ bir aklın ürünüdür.
İfade özgürlüğü; soykırım/katliam destekçilerinin takdirine bırakılmayacak değerli, stratejik düşünceden yoksun, hukuka saygısı olmayanların sulu şakalarına konu edilemeyecek kadar önemlidir.
Egemenlik duvarlara yazılmakla elde edilmez.
Egemenlik, bir toprak parçası üzerindeki kural koyma gücü ve hukuk yaratma kudretidir. Egemenlik aynı zamanda bir devletin ülkesi ve uyrukları üzerindeki yetkilerinin tümünü ifade eder. Kaynağını devletten almayan egemenlik de olmaz.
Kim ne derse desin, dinleri imanları para olan ve bebek/kadın/yaşlı/çocuk demeden acımasızca öldüren katillere acık destek veren dijital faşistlere Türkiye’nin bir kabile devleti olmadığını, bu ülkede faaliyet göstermek isteyen her şirketin bu ülkenin hukukuna uymak zorunda olduklarını hatırlatmak egemen bir devlet olmanın gereğidir.
Gerisi boş laftan ibarettir.
Paris Olimpiyatlarına LGBT dayatması damga vurdu….
Paris 2024 yaz olimpiyatları açılış törenindeki LGBT rezaletine çocukların alet edilecek kadar utanç verici sahnelerin sergilenmesi yetmezmiş gibi Da Vinci’nin “Son Akşam Yemeği “ Parodisi olarak yer alan gösteride Hz İsa’yı propagandalarına malzeme edecek kadar zıvanadan çıkılması, olimpiyatların sportif rekabetin yaşandığı organizasyonlar olmaktan çıkartılarak küresel çetenin dayatma ve tek tipleştirme çabalarına meşruiyet kazandırılma platformları haline dönüştürülmek istendiğinin somut en son örneğidir.
Oysa literatürdeki tanımıyla olimpizm; beden gücü ve becerisi ile birlikte insan aklının gelişmesini amaçlayan ve böylece insanın tüm niteliklerinin bir uyum için gelişebileceğini düşünen bir felsefe, bir ruh durumu, yaşam biçimi ve mükemmelliği yakalayan insan görüşüdür.
Olimpiyatlar; asaletin, ahlakın ve en iyi olanın kazandığı küresel bir organizasyon olduğu için katılan sporcular ”olimpiyat oyunlarında ülkemin şerefi ve sporun zaferi için kurallara uyarak dürüst yarışacağımıza ve gerçek sportmenlik ruhu içinde mücadele edeceğimize and içeriz” diyerek olimpiyat yemini ederler.
Bu kısa bilgiler ışığında bir değerlendirme yapmak gerekirse Paris Olimpiyatlarının; olimpiyat ruhunu taşımaktan ve küresel temsilden uzak, ayırımcılığı ön plana çıkartan, batı bloku içinde yer almayan ülkelerin sporcularına yönelik çifte standart ve tahammülsüzlükle tüm ahlaki ve dini değer ayaklar altına alınarak LGBT dayatmasına boyun eğen, skandallarla dolu, ruhsuz bir organizasyon olduğunu söyleyebiliriz.
Öylesine ruhsuz ve öylesine ikiyüzlü bir organizasyon ki günümüze kadar gerçekleştirilen tüm sportif yarışmalarda kazanan sporcunun kendi ülkesinin bayrağı ile sevinç gösterisi yapması olağan karşılanır ve saygı duyulurken üzerine LGBT gölgesi düşmüş Paris Olimpiyatlarında Kazakistan ve Azerbaycanlı sporcuların kendi ülkelerinin bayrakları ile sevinç gösterisi yapmalarına izin verilmedi.
Oysa Başta ABD’li olmak diğer ülkelerin sporcularının bayrakları ile sevindiklerini gördük.
Olimpiyat yemininde ülkelerinin şerefi için yarıştıklarını söyleyen Türk kökenli sporcular bu şerefin temsil edildiği bayrakları ile neden kutlama yapamadılar?
Bayrağa tahammülü olmayanlar hangi yüzle olimpiyat ruhundan bahsedecekler?
Ukrayna savaşını bahane ederek Rusya’nın olimpiyatlara katılmasını önlenirken kuduz köpekler tarafından yönetilen ve kırkbinden fazla masumu vahşice katleden soykırımcı İsrail’in sporcularının olimpiyatlara katılmasını kabul etmek hiçbir ahlaksızlığın tanımlayamayacağı kadar utanç verici bir ikiyüzlülüktür.
Paris olimpiyatlarındaki kepazelikler bunlarla sınırlı değil.
Cezayirli boksör İmane Khelif 2023 İBA Kadınlar Dünya Boks Şampiyonasında cinsiyet uygunluk testinde başarısız olduğu için diskalifiye edildiği halde Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin (IOC) kriterleri (!) göz önüne alınarak Paris Olimpiyatlarında yarışmasına izin verildi.
Kadın olmayan bir sporcu kadınlarla yarıştırılarak cinsiyetsizleştirme politikasına sportif bir kılıf uyduruluyor.
Ve böylece gelecekte yapılacakların alt yapısı hazırlanıyor.
Cezayirli İmane Khaliften yediği yumruktan 46 saniye sonra ringten çekilmek zorunda kalan İtalyan kadın boksör Angela Carini maçtan sonra; “hayatım boyunca bu kadar sert yumruk yemedim” diyerek rakibinin bir kadın olmadığını ima ederken İtalya Başbakanı Giorgia Meloni de eşleşmenin dengeli bir eşleşme olmadığını belirtti.
Uzun lafın kısası Eurovision Şarkı yarışmasında sonra Paris Olimpiyatları da LGBT dayatmasına alet edildi.
Bundan sonraki olimpiyatlarda LGBT sporcular için ayrı bir kategori açılır ve LGBT kontenjanından sporcu getirmeyen ülkeler olimpiyatlara katılmaları engellenirse sürpriz olmaz.
Sportif rekabetin yerini küresel çetenin dayatmalarının yer alacağı günleri biz görür müyüz bilmiyorum ama gidişat gelmekte olanın yaklaştığını gösteriyor.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------
(*) 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) 100/3 hükmünde yer alan katalog suçlar şunlar: “Soykırım ve insanlığa karşı suçlar, göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti, kasten öldürme, kasten yaralama ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama, işkence, cinsel saldırı, çocukların cinsel istismarı, hırsızlık ve yağma, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti, suç işlemek amacıyla örgüt kurma, devletin güvenliğine karşı suçlar, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, düşmanla işbirliği yapmak, devlete karşı savaşa tahrik, düşman devlete maddi ve mali yardım, cumhurbaşkanına suikast ve fiili saldırı, silah kaçakçılığı suçları, banka yönetim kurulu başkan ve üyeleri ile diğer mensupları tarafından işlenen zimmet suçu, kasten orman yakma suçu, kültür ve tabiat varlıklarını haksız olarak yurtdışına çıkarma suçu, kaçakçılık suçlarının tamamı, sağlık personeline yönelik işlenen kasten yaralama suçu.”