Türkiye 14 Mayıs Milletvekili/Cumhurbaşkanlığı birinci tur ve 28 Mayıs Cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçimlerini demokrasi havarisi kesilen batılı ülkelerin hiç birisinde rastlanmayacak kadar yüksek bir katılım ve büyük bir demokratik olgunluk içerisinde tamamlayarak dünyada en güvenli seçim yapılan ülkelerden birisi olduğunu dosta düşmana bir kez daha gösterdi.
Aylardır seçimlerde hile yapılacağı, oyların çalınacağı yalanlarını sürüme sokan muhalefet cephesinin iftirası bizzat Faik ÖZTRAK’ın; “Sandık güvenliği konusunda sistemik bir güvenlik açığı yaşanmadığını, vatandaşımızın oylarına sahip çıkıldığını tespit ettik." İtirafıyla ellerinde patladı.
Aynı Faik Öztrak matine/suare yalan söyledikleri seçmenlerine geçtiğimiz Nisan ayında bakın hangi masalları anlatıyordu?
“Artık herkes biliyor, geminin su aldığını. Herkes biliyor, kaptanın yalan söylediğini. Ve herkes biliyor, zarların hileli olduğunu. Kimse Erdoğan’ın gemisine bilet almak istemiyor. Yeniden Refah Partisi, Erdoğan’ı reddetti. Eski Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Erdoğan’ı reddetti. Erdoğan’ın elinde kala kala, Saray’ın bekçisi ile Gaffar Okkan’ın katillerine ‘terörist’ diyemeyen HÜDAPAR kaldı. Erdoğan’ın bakanları da paçalarını kurtarmanın derdine düşmüş. Yardımcısı da dâhil 17 bakanını da milletvekili listelerine koyacakmış. Bakanlar, yeni dönemde koltuklarının gittiğinin farkında, hepsi dokunulmazlık zırhı istiyor. Ekşi yemeyenin karnı ağrımaz. Korkunun ecele faydası yok. Herkes, yediği ekşinin hesabını adalet önünde verir”.
Anlattıklarının hiç birisinin gerçek olmadığı kısa süre içinde anlaşıldı.
Palavralarının aksine Yeniden Refah Partisi Cumhur İttifakına katıldı, Mehmet Şimşek Erdoğan’ın teklifini kabul ederek tekrar Hazine ve Maliye Bakanı oldu.
Önceki dönemin 17 bakanı da milletvekili seçildi.
Cumhur İttifakı Meclis çoğunluğunu sağladığından aylardır yutturmaya çalıştıkları parlamenter sistem çöpe gitti.
Akşener’in Başbakanlık hayalleri Van Gölünde yüzüyor.
Affedeceklerini ve tekrar eski görevlerine iade edeceklerini söyledikleri Fetö’cüler geri dönüş biletlerini iptal ettirdiler.
Kandil’in terör baronları kan ağlıyor, destek verdikleri Kılıçdaroğlu’nu eleştirerek yerine başka bir aday olsaydı kazanırdı diyorlar.
Serbest bırakacaklarını ifade ettikleri Selahattin Demirtaş;“Kürt orta sınıfı da siyasal hedefsizlik, işinden aşından olma korkusu gibi nedenlerle hızla geri çekildi. Bunun yerini de ne devrimci tarz doldurabildi ne de reformcu tarz. Bu boşluğu dolduranlar lafta radikal, pratikte okey masasından kalkamayan düşkünler oldular. Slogan dışında hiçbir numarası olmayan tipler, siyasal ve sosyal ortamı domine edip nitelik ve nicelik kaybına yol açtılar. Kraldan daha çok kralcı davranarak ortamların hâkimi oluverdiler.” Sözleriyle partisine sert eleştirilerde bulunarak aktif siyasetten çekildiğini söyledi.
Hem PKK ve hem de Fetö’nün desteğini alıp ikinci turda da kargaları bile güldüren milliyetçilik masalları anlatarak kafaya almaya çalıştıkları millet yedikleri ekşinin hesabını sandıkta sordu ama onlar sanki kaybeden kendileri değilmiş gibi seçmenlerini uyutmaya devam ediyorlar.
Aylardır düzmece anketlerle, sosyal medya manipülasyonları ile açık ara önde olduklarını, döke saça seçimi kazanacaklarını öne süren ana muhalefeti medyası dolandırıyor, ajansları dolandırıyor, anketçisi dolandırıyor, danışman diye tutup çuval dolusu para ödedikleri ve uzaktan canlı bağlantısını millet teknoloji görsün diyerek parlatmaya çalıştıkları Rıfkı dolandırıyor, kumar masasındaki ortakları dolandırıyor ama onlar “vardır bir hikmeti “ diyerek hiçbir şey olmamış gibi davranmaya devam ediyorlar.
Adam açık açık “seçmenimize yalan söylemişsek size ne?” Diyerek seçmenine koyun muamelesi yapıyor, iki belediye başkanı 14 Mayıs gecesi hiç utanmadan “öndeyiz kazanıyoruz, 13 Cumhurbaşkanı Sayın Kılıçdaroğlu oldu” diyerek yalan söylüyor ama hiçbir partili bu sorumsuzluğa tepki göstermiyor.
Toplam oyları yüzde bir bile olmayan dört ufak partinin adaylarına tıpış tıpış gidip oy veren seçmen her seferinde aynı şeyleri yaparak farklı bir sonuç bekliyor ama olmuyor.
Kaybetmelerinin nedenlerini araştırmak yerine kulaklarına üflenen yalanlara inanarak rahatlamaya çalışıyorlar.
14 Mayıs’a kadar Fetö ve PKK’nın destek açıklamalarına hiçbir tepki gösterilmedi ama 14 Mayıstan 28 Mayıs’a kadar sahte bir milliyetçilik gösterisi sergilendi.
CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu seçim çalışmaları kapsamında ülkücü(?) grubun yürüyüşüne katıldı. Yürüyüş sırasında Kaftancıcoğlu'nun arkasında Göktürk Kağanlığı'nın sancağını açan vatandaşlar bozkurt işaretleri eşliğinde "Bozkurtlar ulusun Tanrı Türk'ü korusun" sloganları attı.
İkinci turda milliyetçilerin değil de dindarların oylarına ihtiyaçları olsaydı emin olun Ayasofya’da en ön safta yer alarak sabah namazı bile kılarlardı.
Yurt içi ve yurt dışı bütün desteklere rağmen kaybettikleri halde Kılıçdaroğlu’nun % 48 gibi müthiş bir oy almak suretiyle % 42 alan Bülent Ecevit’ten bile başarılı olduğunu söyleyerek seçmenlerini uyutmaya devam ediyorlar.
Oysa ortada bir başarı filan yok, Ecevit o oyu tek başına almıştı.
Kılıçdaroğlu ise tüm muhalefet cephesi ile birlikte Fetö ve PKK’nın desteğine rağmen (seçmen sayısı arttığı halde) 2014 yılında muhalefetin adaylarının aldığı oyu ancak alabildi.
2014’te Erdoğan yüzde 51.79 oy alırken, CHP’nin adayı (ekmek için Ekmeleddin gibi dünya siyasi tarihinin en komik sloganıyla tanıdığımız) Ekmeleddin İhsanoğlu yüzde 38.44, Selahattin Demirtaş yüzde 9.76 olmak üzere muhalefet bloku yüzde 48.3 oy almıştı.
2018’de ise Erdoğan yüzde 52.4 oy alırken, Muharrem İnce yüzde 30.6, Selahattin Demirtaş yüzde 8.3, Meral Akşener yüzde 7.3, Temel Karamollaoğlu yüzde 0.8, Doğu Perinçek yüzde 0.1 olmak üzere muhalefet bloku yüzde 47.3 oy aldı.
2023 seçimlerinde ise Erdoğan yüzde 52.18 alırken Kemal Kılıçdaroğlu yüzde 47.82 oy aldı.
Yani Erdoğan, bu üç seçimi de yüzde 52 ile önde bitirirken adayları farklı olsa da muhalefet blokunun oyu % 48’ler civarındaydı.
Son üç yılda yaşanan onca olumsuz gelişmeye, küresel çapta ağır ekonomik sorunlara neden olan pandemi, yangınlar, seller, depremler, yüksek enflasyona rağmen muhalefet cephesinde değişen bir şey yok, çünkü muhalefet güven vermediği gibi umut ta vermiyor.
PKK’nın siyasi uzantısını kumar masasına oturtmadılar ama desteği karşılığında bir takım sözler verildiği HDP’li Sırrı Sakık tarafından bizzat itiraf edilmesine rağmen bunu milletten gizlediler.
Sadece Erdoğan karşıtlığı yaparak seçmeni kendilerine oy vermeye mecbur zannettiler.
Bir yanda PKK’nın Fetö’nün desteğini alıp, diğer taraftan Ümit Özdağ ile protokol imzalayarak eşi benzeri görülmemiş bir oportünizm örneği sergilediler.
Ülkeyi AB içtihatlarına göre yöneteceklerini söylediler, yabancı ülkelerin büyükelçilerini kapı komşusu yaptılar...
Yerli ve milli olan her şeyin karşısında durdular.
TOGG’u, TCG Anadolu’yu, Kızılelma’yı, Karadeniz’de doğalgaz, Gabar’da petrol keşfini keşfini, milyonların katıldığı ve genç beyinlerin teknolojik yeteneklerini Teknofest’i panayır diyerek küçümsediler, dalga geçtiler.
Can Azarbeycan’a açık düşmanlık yaptılar.
Yüz akımız olan ve dünya savaş tarihinin seyrini değiştiren ve ihraç edilmesiyle ülkemize büyük bir gelir sağlayan İHA’ları SİHA’lara üreten BAYKAR’a dokunacaklarını söylediler.
Yozgat’ta Kandil’i bir gecede yerle yeksan etmekten, Diyarbakır’da yerel yönetimlere özerklik sağlamaktan bahsederek milleti aptal yerine koymaya kalktılar.
Sosyal medyadaki trol ordusunun yalan ve iftiraları ile milleti kandırabileceklerini zannettiler.
Kendi şehirlerini yönetmekten aciz 14 Mayıs gecesinin komedi dans ikilisini cumhurbaşkanı yardımcısı yaparak seçim kazanacaklarını zannettiler.
Öyle ki bunlardan birisi daha seçim olmadan katılacağı programlarla ilgili davetiyelerde Cumhurbaşkanı yardımcısı unvanını kullanacak kadar egosuna yenik düştü.
Çantada keklik gördüğü seçimi ağır bir yenilgi ile kaybeden Genel başkanları ise İlerleyen süreçte Nobel ödülü alabileceğini söyleyen çakma anketçilerin ve “Kılıçdaroğlu’nun siyasal iletişim ve liderlik performansının bugün sadece Türkiye’de değil, dünyanın birçok ülkesinde popülist lider hegemonyasına ve temsili demokrasinin girdiği krize karşı yeni bir alternatif sunmakta olduğunu söyleyebiliriz” diyen akademik dalkavukların verdikleri gazla genel başkanlık koltuğundan kalkmayı düşünmüyor.
Acaba, girdiği her seçimi kaybetmesine rağmen koltuğundan kalkmak istememesinin sırrı 7 Mayıs'ta Antalya'da yaptığı mitingde söylediği; “Unutmayın uzun süre koltuğunda oturup, koltuğundan kalkmayan insanın yaptığı bir şey vardır, bir pislik vardır. Oradan kalkamıyor çünkü." Sözlerinde saklı olabilir mi?