NATO’ya girmek için Türkiye’nin şartlarını kabul ettiklerine dair Madrid’de imzalanan üçlü Memorandumdaki taahhütlerinin hiç birisi yerine getirmeyen İsveç’te; Türkiye Cumhuriyetine, Hükümete, Seçilmiş Cumhurbaşkanına, İslam Dini ve rahmet Peygamberi Hz. Muhammed’e (SAV) yönelik düşmanca eylemlerdeki sistematik artış dikkat çekiyor.
Onlar bunu ülkelerindeki fikir ve ifade özgürlüğü ile açıklamaya çalışsalar da yapılanların fikir ve ifade özgürlüğü olduğunu kabul etmek için aptal olmak gerekir.
Bırakın İslamiyet’i, bir başka dinin kutsal kitabına, peygamberine ve mensuplarına yönelik alçakça saldırılar da asla kabul edilemez.
Herkes istediğine inanmakta serbesttir ama inanmadığının kutsallarına hakaret etme hakkına sahip değildir.
Kaldı ki hiç bir özgürlük sonsuz ve sınırsız değildir.
Her özgürlük bir başkasının hakkının başladığı yerde biter.
İsveç kendisine hiçbir şey kazandırmayacak Türkiye ve İslam düşmanlarına gösterdiği bu hoşgörü(!) ile bir “Eskort Devlet” gibi davranmaktadır.
Burada ilginç ve üzücü olan, Kur’an-ı Kerim yakılmasına izin veren İsveç’e Müslüman ülkelerden ağır bir tepkinin gelmemesidir.
Türkiye dışında hiçbir Müslüman ülkenin devlet ve hükümet başkanı seviyesinde tepki göstermemesi Müslümanların uyuşukluğun ibretlik bir göstergesidir ve Paludan gibi alçakların Kuran-ı Kerim’i yakma cesaretini nereden aldıklarının ibretlik göstergesidir.
İslam ülkelerinin ortak parlamenter platformu olan İSİPAB'ın Genel Sekreteri Mouhamed Khouraichi Niass, İsveç'in başkenti Stockholm'deki Kur'an-ı Kerim'in yakılması eyleminin tüm Müslümanlara karşı bir meydan okuma niteliği taşıdığına dikkat çekerken, İSİPAB dönem Başkanı olarak özellikle TBMM'ye karşı özel bir meydan okuma anlamına geldiğini vurguladı. İSİPAB Genel Sekreteri, "Bu iğrenç eylemin failleri, bu eylemi, geçmişte ve günümüzde bu hak dine yaptığı hizmetlerden hiçbir Müslüman'ın habersiz olmasının mümkün olmadığı Türkiye Büyükelçiliği önünde gerçekleştirmeyi tercih etmişlerdir" dedi.
Niass çok önemli bir noktaya parmak basarak bu aşağılık eylemin TBMM’ne karşı bir meydan okuma olduğunu söylüyor.
Nitekim Expressen gazetesine konuşan alçak Paludan "Türkiye'ye gol attığımda 'İşte bu' diye düşündüm ama işler hayal ettiğim gibi olmadı" diyerek bu tespiti doğruladı.
Eğer olup bitene sadece bir alçağın kutsal kitabımızı yakması olarak bakarsak yanılırız.
Mesele göründüğünden daha derin ve tam bir istihbarat senaryosudur.
İsveç; NATO’ya ABD’nin zoruyla girmek başvurusu yapmak zorunda kalmıştır.
NATO’ya girmek kendileri için bir garanti değil aksine “sınırlarımızda NATO olmasını istemiyoruz” diyen Rusya’nın hedefi olmaktır.
Yürekleri yetip te ABD’ye hayır diyemedikleri için ellerindeki tek koz Türkiye’nin kendilerine engel olmasıdır.
Böylece hem ABD ile Türkiye’yi karşı karşıya getirecekler, hem de NATO’ya alınmamalarının nedeninin Türkiye’nin vetosu olduğunu söyleyecekler, hem de NATO’ya hayır diyen kamuoyu ve besledikleri terörist grupları memnun ederek bir taşla üç kuş vuracaklar.
Planın yürürlüğe konulabilmesi için Türkiye’nin çok büyük tepki vereceği ve asla göz ardı etmeyeceği bir eylem yapmaları gerekiyordu.
Bunun için de bir Danimarkalı şerefsize Türkiye’nin Stockholm Büyükelçiliği önünde hem de devlet koruması altında göstere göstere Kur’an-ı Kerim yaktırdılar.
Türkiye bekledikleri gibi çok sert tepki gösterdi ve Sayın Cumhurbaşkanının ağzından NATO’ya girmeleri için onay verilmeyeceği söylendi.
İsveç’li yetkililerin yapacakları ziyaretler ve süreç kapsamındaki görüşmelerin tümü iptal edildi.
Üçlü memorandumdaki taahhütleri yerine getirilinceye kadar da hiçbir görüşme yapılmayacağı açık açık ifade edildi.
Bundan sonrası İsveç’in sorunu.
Ya taahhütlerini yerine getirecek ya da ABD’nin şamar oğlanı, sözüne güvenilmez haysiyetsiz eskort devlet olarak bir devlet olarak varlığını sürdürecektir.
İfade özgürlüğü masalları ile kandırabilecekleri bir Türkiye olmadığını ya öğrenecekler ya da öğrenecekler..
****
HÜDA-PAR ve Kur'an Nesli Platformu'nun düzenlediği protesto eylemi sırasında İsveç konsolosluk görevlilerince cama İngilizce "We do not share that bookburning idiot's view" (kitabı yakan bu aptalın görüşünü paylaşmıyoruz) yazan bir kağıt yapıştırılarak güya tepki gösterdiler..
Sormazlar mı adama;
Madem aptal ve madem görüşüne katılmıyorsunuz, neden kutsal kitabımızı yakması için izin ve destek veriyorsunuz?
Kaldı ki bu eylem bu şerefsizin ilk vukuatı da değil.
Danimarka'da 2017 yılında kurduğu aşırı sağcı siyasi parti Stram Kurs ile dikkatleri üzerine çeken Paludan, tüm Müslümanların Danimarka'dan sınır dışı edilmesi çağrısı ile de tanınıyor.
Paludan'a 2019 yılında 'ırkçılık' suçundan hapis cezası verildi ancak hapis cezası ertelendi.
2020 yılında partisinin sosyal medya kanallarından İslam karşıtı videolar yayınlamaktan suçlu bulunarak yeniden hapis cezasına çarptırıldı.
O dönem ırkçılık, iftira ve tehlikeli araç kullanma dâhil olmak üzere 14 farklı suçlamayla karşı karşıya kalan Paludan Eylül 2022'deki seçimler öncesinde düzenlediği mitinglerde yine Müslümanları hedef alarak Kuran-ı Kerim yakmaya çalıştı.
Tek düşmanlarının 'İslam ve Müslümanlar' olduğunu her fırsatta dile getiren Paludan, Aralık 2018'de yayınlanan bir videosunda "En güzeli yeryüzünde tek bir Müslümanın kalmamış olması. O zaman nihai hedefimize ulaşmış olurduk." ifadelerini kullanmıştı.
Adamın amacı ve niyeti belli olmasına rağmen devlet kontrolünde ırkçı, faşist eylemler yapmasına sadece izin değil destek te veriliyor, sonra da aptal denilerek masumlaştırılmaya çalışılıyor.
2022 yılında İsveç’te dört kez Kur’an-ı Kerim yakıldı. Onlarca cami kundaklandı.
İsveç’te sistematik bir İslam ve Türk düşmanlığı var.
Avrupa Birliği (AB) Komisyonu sözcülerinden Johannes Bahrke bile bu alçaklığa tahammül edemeyerek; "Daha önce de defalarca dediğimiz gibi ırkçılık, yabancı düşmanlığı, ırk ve din temelli nefretin AB'de yeri yoktur. Bu, İsveç makamlarının ilgilenmesi, onların adım atması gereken bir konu." Diyerek sorumluluğun İsveç’e ait olduğunu vurguladı.
Zaten Devlet tarafından desteklenmese bu düşmanlık bu kadar rahat yapılamaz.
Hatırlanacağı üzere bundan kısa bir süre önce başkent Stockholm'de İsveç hükümetinin izin ve desteği ile terör örgütü PKK/YPG yandaşları Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a benzetilen bir cansız manken başkent Stockholm’deki belediye binasının önünde ayaklarından asılmıştı.
Bir yandan NATO’ya girmek için Türkiye ile işbirliği yapacaklarını söylüyorlar, diğer taraftan bu işbirliğine karı çıkan terör örgütlerine her türlü desteği veriyorlar.
****
İçimizdeki İrlandalıların da sözcülerinden George W. Bush yönetiminin 2005-2006'daki BM Temsilcisi, Donald Trump yönetiminin 2018-19'daki Ulusal Güvenlik Danışmanı olan neocon John Bolton, The Wall Street Journal (WSJ) gazetesinde yazdığı makalede "Batı, Türkiye'de muhalefetin cumhurbaşkanlığı seçimlerinde eşit fırsata sahip olmasını sağlamak için cesur adımlar atarsa, Erdoğan'ın durdurulması şansı var" diyerek, Erdoğan'ın seçimleri kazanmasını zorlaştırmak için NATO'dan çıkarma tehdidinin kullanılmasını savundu.
NATO'nun kuruluş tüzüğünde bir üyenin ihraç edilmesi veya askıya alınmasına ilişkin madde bulunmamasına rağmen Bolton 'Sorunu aşmak için Türkiye'yi kovmanın başka yöntemleri olduğunu' da öne sürerek, anlaşmaların yapıldığı koşullarda köklü değişim olması durumunda uygulanmamasına imkân veren uluslararası hukuk ilkesi 'rebus sic statibus'u andı. Dolayısıyla 'NATO'nun yönetim organı Kuzey Atlantik Konseyi'nin Türkiye'nin Rus sistemini satın almasıyla baltalanan kurumsal güvenliğini korumak için gerekli önlemleri alma yetkisine sahip olduğunu' iddia etti.
Erdoğan'ın seçimleri kazanması gibi ciddi bir risk olduğu manzarası çizen Bolton, "Yine de, eğer Batı, Türkiye'de muhalefetin yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde eşit ve adil fırsata sahip olmasını sağlamak için cesur adımlar atarsa, Erdoğan'ın durdurulması şansı var. Bunun için ittifakın Ankara'nın üyeliğini topun ağzına koyması gerekiyor." Diyerek dilinin altındaki baklayı çıkarttı, çıkartmasına da böyle toksik tiplerin destekledikleri/destekleyecekleri bir adayın bu ülkeye hizmet etmesi mümkün mü?
MIT Technology Review Baykar’a torpil mi yapmış?
Amerikalı teknoloji devi MIT Technology Review 2023 yılının çığır açan 10 teknolojisi arasında gösterdiği Bayraktar TB2'den övgüyle bahsedip, Amerikan ve İsrail yapımı ürünlere göre çok daha kullanışlı olduğu vurgulayarak; “Askeri drone'lar, masrafları ve katı ihracat kontrolleri nedeniyle bir zamanlar küçük ülkeler için ulaşılamazdı. Ancak tüketici bileşenleri ve iletişim teknolojisindeki gelişmeler, drone üreticilerinin karmaşık savaş makinelerini çok daha düşük fiyatlarla oluşturmasına yardımcı oldu. Türk Bayraktar TB2 ve diğer ucuz insansız hava araçları, insansız hava aracı savaşının doğasını değiştirdi" değerlendirmesini yaptı.
Kısa bir süre önce; Baykar ile Kuveyt Savunma Bakanlığı arasında 370 milyon dolarlık Bayraktar TB2 SİHA ihracat sözleşmesi imzalandı ve böylece Bayraktar TB2 SİHA sözleşmesi imzalayan ülke sayısı 28’e yükseldi.
Kızılelma 2. uçuş testini de başarı ile tamamladı.
Sizce bu haberler kimin kimyasını bozmuştur?
İpucu veriyorum; küsuratların efendisi
Haftanın fıkrası..
“Altılı masanın adayı o liderlerden biri olur. O lider de açık farkla seçilir. Gültekin Uysal aday olursa açık ara farkla seçilir, çok da rahat seçilir. Türkiye Cumhuriyetinin merkez sağının çimentosundan bahsediyorsunuz. Onun liderinden bahsediyorsunuz. 77 yıllık bir geleneği mirasçılık yapmayıp, üzerine koyan gencecik eğitimli, donanımlı, partisinin ışığının söndürmemiş, direnmiş, hiçbir zaman hükümete sırtını dayamamış bir liderden bahsediyoruz”
(DP Ankara İl Başkanı Erkin Delikanlı)