ABD Senatosu 6 bin sayfalık CIA İşkence Raporunun 500 sayfalık özetini açıkladı.
Bu rapora göre; “günlerce aç-uykusuz bırakma, anal yoldan zorla besleme, ıslak havluyla nefessiz bırakma, dikkati sabit bir noktaya tutma, duvarda durma, dar alanda hapis, alt bezi kullanma, böcek kullanma, sahte defin, kasten acı çektirme ve cinsel taciz gibi uygulamalar” geliştirilmiş sorgu teknikleri olarak niteleniyor. Bu gelişmiş sorgu tekniklerinin mimarı olan 2 psikoloğa 81 milyon dolar ödeme yapılması, uygulamanın ciddi bir emek mahsulü olduğunu ortaya koyuyor.
Bush’un Yardımcısı DickCheney; yöntemler tümüyle ve nihai olarak adildir derken, CIA şefi John Brenan yöntemlerin istihbarat sağlamak anlamında verimli olduğunu savunuyor.
İnsan hakları denilince mangalda kül bırakmayanlar, yüzleri maskeli Vandallara, kamu mallarını yakıp yıkanlara, halkı sokağa davet edip 50 kişinin hunharca öldürülmesine neden olanlara bırakın ses çıkartmayı, yaptıklarını masumane protesto ve gösteri hakkı gibi gösterip, gezi kalkışmasında İstanbul’a karargâh kurarak köpürte köpürtepolis şiddetinden bahsedenAmanpour’larınülkesinde işkence tümüyle ve nihai olarak adil bir uygulama adil olarak ifade ediliyor.
Yani onlara sevdanın yolları, bize kurşunlar.
İşkencenin adil olduğu bir ülkede silahsız siyahi vatandaşlar patır patır öldürülüyor.
Yine işkencenin adil olduğu bir ülkede silahsız siyahi vatandaşları öldüren polisler hakkında, değil yargılama yapmak soruşturma bile açılmasına gerek görülmüyor.
Bütün bunlar dünyaya jandarmalık yapan özgürlükler ülkesi Amerika’da oluyor.
İsrail bu konuda doktorasını yaptığı için kimse onu konuşmuyor bile.
Filistinli bir bakan öldürüldü. Dünyada ses yok.
Herhalde Filistinliler insan olarak kabul edilmediği için onlara yapılan şiddet ve katliam insan hakları ihlali olmuyor.
Gazetelerde kınama-taziye mesajları yayınlanmıyor.
Oysa böceklere, çiçeklere, kelebeklere mesajlar yayınlanıyordu.
Uluslararası sularda Mavi Marmara gemisinde insanlarımız, Filistin’de bebeler öldürülüyor, insanların evleri başlarına yıkılıyor. Kimsede ses yok.
Sonuçta ülkemizde yaşanan her olaya müdahil olan, iki de bir kaygılarını ve üzüntülerini bildirenlerin ağzına bakarak siyaset yapmaya çalışanlar bu konuda çıkıp tek laf edemediler.
Niye?
Çünkü Amerika yaparsa bir bildiği vardır…
Çünkü Amerika büyük patrondur.
Bu durumda İŞİD’in, El Kaide’nin kafa kesme operasyonlarının da tümüyle ve nihai olarak adil bir uygulama olarak mı kabul edeceğiz?
Ne günlere kaldık. İslam’la uzaktan yakından bağı olmayan İslamcılar, adaleti/özgürlüğü temsil eden işkenceciler..
2004 yılında Bakka esir kampında kalan El Bağdadi’nin Amerikalı subaylar tarafından arabulucu olarak kullanıldığı ve ABD ordusunun Bağdadi’ye çok saygı duyduğu Abu Ahmed kod adlı militan tarafından TheGuardin’a verdiği röportajda ifade edilmiş.
Yani İŞİD’i de yeşerten, yaşatan ABD.
Önce besliyor, büyütüyor, sonra da sözüm ona mücadele ediyor.
Ne kadar adil bir uygulama değil mi?
Kimyasal silahı olmadığı anlaşılan Saddam, olmayan kimyasal silahları teslim etmediği için yok edildi.
Zalim Kaddafi İtalya’da Fransa’da dünya kadar rüşvet dağıtmasına rağmen, demokrasiyi getirmek için yok edildi.
Demokrasiye kavuşan Libya, yapılan bu iyiliğe Amerika’nın elçisini öldürerek teşekkür etti.
Etme bulma meselesi.
Mısır’da halkın seçtiği Mursi ahlaksız ve ABD/Batı destekli bir darbe ile devrilerek kukla Sisi getirildi. ABD istemiyorsa, seçilmiş olmanın bir anlamı olmadığı bir kez daha görüldü.
İki de bir zırt pırt demokrasi, insan hakları, demokrasi vaazları geren Amerika ve gelişmiş batı pervasızca yapılan bu darbeye darbe diyemedi.
Amerika diyemedi ama Müslüman yönetimler de darbe diyemedi.
Hatta daha da beteri darbe ile gelen Sisi’ye Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri milyar dolarlık hibeleri su gibi akıttı.
Bu paraları fakir/aç Müslümanlara verselerdi yeryüzünde fakir/aç Müslüman kalmazdı. Ama Sisi’ye verilen bu paralar Müslümanlara çekilen silahlara mermi oldu.
İran Petrol fiyatları düşmeye başlayınca (Arabistan’a atfen) bunun bir Müslüman zulmü olduğunu söylemeye başladı. Ama kimyasal silahla Müslümanları öldürdüğü sabit olduğu halde, Esed’in yaptığına zulüm diyemediği gibi açık açık Esed’e ve zulmüne destek verdi.
Hatırlarsanız giden ABD’nin Ankara eski BüyükelçisiBüyükelçisi;Francis J. Ricciardone olgunlaştığını zannettiği gayrimeşru ortamı ifade etmek için utanmadan “bir imparatorluğun diz çöküşünü izleyeceksiniz” diyebilmiş ve bu ifadeler kimi çevreler tarafından sevinçle karşılanmıştı.
Bağımsızlığı ağızlarından düşürmeyenlerin bağımsızlığa meydan okuyan bu pervasızlığa ses çıkartmamaları hazin olduğu kadar utanç verici.
İçeride meşru sınırlar içinde en sert siyasi rekabeti yapalım. Eleştirelim.
Ama elin ipiyle kuyuya inmeyelim.
Hiçbir dış destek karşılıksız değildir.
Körle yatan şaşı kalkar ve kılavuzu karga olanın burnunun çekeceği vardır.