İlginç günler yaşıyoruz.
Siyasetin en kirli örneklerinin arzı endam ettiği, bir gün önce tükürülenlerin bir gün sonra yalandığı, ilkelerin/değerlerin sakız gibi çiğnendiği, kişisel çıkarların milletin çıkarlarına tercih edildiği, akşam üzerlerine sifon çektiklerine sabah vidanjör gönderdikleri, “oturmayız!” diyerek rest çekip kalkanların itinayla kumar masasına oturtuldukları, noterlik yapmayacaklarını söyleyenlere kuzu kuzu noterlik yaptırıldığı, bir yıldır “kazanacak aday değil” diyerek karşı çıktıkları adayın yardımcılığına razı oldukları, Ankara ve İstanbul Büyükşehir belediye başkanlarının, uygun görülecek bir zamanda görevlendirilmeleriyle cumhurbaşkanının kontrol altına alınacağını zannedenlerin, yedi yardımcılı evlere şenlik bir cumhurbaşkanı ile ülke yöneteceklerini düşünecek kadar gaflet içinde olanların matine suare her gün ayrı bir oyun sergiledikleri ilginç günler.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kuşoğlu; “İmamoğlu ve Yavaş Cumhurbaşkanlığı ve belediyle başkanlığını aynı anda yapamayacaklar. Yapmamalılar. Türk Devlet geleneğinde böyle bir şey söz konusu olamaz. Sayın Kılıçdaroğlu onu hiç yaptırmaz, hiç istemez, aynı şekilde Millet İttifakı Liderleri de buna karşıdır” diyerek bu iki belediye başkanının Cumhurbaşkanı yardımcısı yapılacakları önerisinin ciddiye alınmadığını göstermesine rağmen, sanki bu önerileri kabul edildiği için masaya döndüklerini havasını basarak milletle dalga geçmeye kalkanların ibretlik hallerini izlediğimiz ilginç günler..
Aylardır düzmece anketlerle kazanacak aday denilerek pohpohlanan, seçildikleri şehirlere hizmet etmekten çok Cumhurbaşkanı adayı olabilmek için belediye kaynaklarını kişisel hesapları için kullanan, “hadi buyurun” denildiğinde ise kuyruklarını kıstırıp “Sayın Genel Başkanımızın arkasındayız” diyerek seçime kadar dekor vazifesi görecek kartondan kahramanlardan medet umulan ilginç günler..
Bir zamanlar Başbakanlık yapmış bir zatın “Cumhurbaşkanı deprem bölgesine 5-6 gün sonra gitti” diyerek gözümüzün içine baka yalan söylediği ilginç günler.
Geçmişte kendilerine yaşama hakkı vermeyen zihniyetten “mücahit” türetenlerin davalarına ihanet gösterisi sergiledikleri ilginç günler.
Anayasa Mahkemesinin kapatma davasını gördüğü HDP’nin seçime girmesi için kolaylık ve anlayış göstererek savunma tarihini seçmen listelerinin YSK’ya verileceği tarihten bir gün öncesine aldığı ve bu çerçevede kendisinin verdiği hazine yardımına bloke konulması kararının yine kendisinin kaldırdığı ilginç günler..
Muhalif Yazar Yılmaz Özdil’in Meral Akşener’e verdiği desteği hazmedemeyen mahallesi tarafından aforoz edilerek önce genel müdürü olduğu Sözcü TV’den sonra da yazdığı Sözcü Gazetesinden kovulduğu ilginç günler..
Suriye'deki iç savaşın on ikinci yılına girilmek üzere iken, 4 Mart tarihinde ABD Genelkurmay Başkanı Mark Milley’in Suriye'nin kuzeyindeki terör örgütü PKK/YPG'nin işgali altındaki bölgeleri ziyaret ettiği, (ki bu 2014'ten bu yana geçen sekiz yıl içinde bölgeye yerleşen Amerika'nın gerçekleştirdiği en yüksek düzey ziyaretti), dört gün sonra, 8 Mart tarihinde bu kez ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) Komutanı General Michael Erik Kurilla’nın Suriye'nin kuzeydoğusunda terör örgütü YPG'yi ziyaret ettiği, PYD'yi terör örgütü olarak değil vatansever bir grup olarak tanımlayan Kılıçdaroğlu'nu ortak adayları olarak açıklayan altılı masaya PKK elebaşı Mustafa Karasu’nun destek verdiği ve daha önce HDP’ye yapılacak hazine yardımına bloke konulması yönünde oy veren bir üyenin her ne hikmetse bu kararından vazgeçmesiyle bloke kaldırılarak HDP’ye yeşil ışık yakılmasının peş peşe gelmesinin sadece tesadüften (mi?) ibaret olduğu ilginç günler..
Bakalım 14 Mayıs’a kadar kumar masası bileşenleri ile destekçilerinin ve özellikle Anayasa Mahkemesinin başka hangi ilginç karar ve uygulamalarına tanık olacağız?..
****
Çarpınca fena çarpan milliyetçi ablamız millet iradesini temsil etmediğini söyleyerek kalktığı (kendi ifadesiyle) kumar masasına 72 saat sonra döndü/döndürüldü.
Her ne kadar ışık geldiği için olduğunu söylese de yıllar geçse de unutulmayacak yüz ifadesinden masaya oturmak zorunda kaldığını/bırakıldığını anlıyoruz.
Yaşar Okuyan’ın açıklayacağını söylediği dosyadan mı? her hafta ziyaret ettiği büyükelçilerin kıramadığı ricasından mı? maruz kaldığı linç kampanyasına daha fazla dayanamadığı için mi? bilmiyoruz.
Sonuçta masayı kuranlar istemedikçe kalkamayacağı için tıpış tıpış gitti ve oturdu.
Hafife aldığı, oyalayarak adaylıktan vazgeçireceğini zannettiği Kılıçdaroğlu böylece Yenikapı “çak çak” larının rövanşını ağır bir şekilde almış oldu.
Ablamızın iki yıldır yönetmenliğini yaptığı esnaf/kürsü tiyatrolarıyla sürdürdüğü ucuz siyaset, başrolünü bizzat kendisinin oynadığı son oyunla iflas etti.
Oysa manevi oğlu ile “her şey yeniden başlıyor” diyerek Yenikapı’da “çak yaparken” ne kadar mutlu ve umutluydu.
Kılıçdaroğlu’na gol atarak oğlunu aday yapacak, sonra da bunun sefasını sürecekti.
Meğer başlayan kendisinin tükeniş süreciymiş..
Teatral gösterilerle bir süre herkesi oyalarsınız ama gerçekler işte şimdi olduğu gibi gelir karşınıza dikilir ve yüzünde rabbi yessir gördüğünüz evladınız bir uyduruk yardımcılık uğruna size sırtını döner, bütün planlarınız çöp olur gider.
Aynı masada olmayacağınızı, asla bakanlık verilmesine izin vermeyeceğinizi söylediğiniz HDP ile işbirliğine sizi razı ederler, sözcülerinize de laf cambazlığı ile seçmeninizi uyutma görevi verirler.
Binde dört, binde beş oyu olanlara bir Cumhurbaşkanlığı yardımcılığı bir de Bakanlık verecek kadar cömert davranan Kılıçdaroğlu’nun HDP’ye bakanlık vermeyeceğine, HDP’nin isteklerini yerine getirmeyeceğine inanmak için saf olmak gerekir. Çünkü HDP’nin oylarına kesinlikle ihtiyacı var.
Bunun için de HDP ne derse vermek zorundadır verecektir..
Nitekim, hem tutum ve hem de mutabakat belgelerinde (ki kendilerinin de imzaları var) HDP’nin isteklerinin önemli bir bölümü kabul edilerek imza altına alınmışken, “yapamazlar edemezler” diyerek karşı çıkıyormuş gibi görünmek nafile bir çabadır.
Efendim HDP, CHP lideri Kılıçdaroğlu ile görüşüyormuş, CHP Genel Başkanı istediği kişiyle görüşebilirmiş. Böyle olduğu için kendileri için bir sakınca yokmuş.
HDP-CHP birlikteliği nikâhla sonlanmak üzere. O nikâhın kıyılacağı masada oturduğunuza göre şahitlerden birisi de siz olacaksınız.
HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar açık açık; “ CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ile değil bizim de destek verdiğimiz Millet İttifakının Cumhurbaşkanı adayı Sayın Kılıçdaroğlu ile görüşmek için kendisini partimize bekliyoruz” dedi.
CHP Sözcüsü Faik Öztrak, Sancar’ı doğrulayarak Millet İttifakı Ortak adayı Kılıçdaroğlu’nun HDP ile görüşmesinin son derece doğal olduğunu ifade etti.
Saadet HDP ile görüşmemenin büyük bir eksiklik olacağını söylerken; Babacan, Davutoğlu ve Uysal dünden razılar. Meclise giriş biletlerini Kılıçdaroğlu vereceği için hiçbir şeye itiraz etmeleri mümkün değil. Onlar çantada keklik.
Meral Akşener’in HDP ile bakanlık görüşmeleri olamaz asla masaya getirilemez sözlerinin üzerinden bir gün geçmeden Özgür ÖZEL; HDP’ye bakanlık verilemez diyemeyeceğini Yavuz Ağıralioğlu, Koray Aydın, Müsavat Dervişoğlu gibi milliyetçilerin de duyacakları netlikte söyledi.
Akşener zehir zemberek sözlerle suçladığı ve gizli ajandaları olduğunu ve milleti temsil etmediklerini söylediği ortaklarının masasına nasıl kuzu kuzu oturtuldu ise HDP ile işbirliğine de öyle kuzu kuzu razı edilecektir.
Çünkü artık “hayır” deme güç ve cesareti, dese de etkisi yoktur.
Akşener; “Türk Milleti’ne yapıldığı gibi ölüm ve sıtma arasında, bir tercihe zorlanmıştır. Ve elbette, buna boyun eğmeyecektir. Sağduyusunu azme çevirecek, kişisel ikbal hesapları için üretilmiş, devşirme bir siyasetin, hınk deyicisi olmayacaktır……”
“Kişisel ajandalar uğruna mubah sayılan kuyruklu yalanlar, milletin kazandığı bir büyük hakikate tercih edilmiştir. Anlamış olduk ki, yenilgi yenilgi büyüyen küçük hesaplar, 85 milyonun kazandığı kutlu bir zafere tercih edilmiştir…..” diyerek kahramanlık yapmaya kalkmış ama kendisini masaya oturtan üst aklın ikazıyla devşirme siyasetin hınk deyicisi olarak, trajik bir hikayede figüranlığa razı olmuştur.
Hal böyle olunca kumar masasında ikbal arayanların ütülmekten ve trajik bir hikâyenin figüranı olmaktan şikâyet etmeye hakları olmayacaktır.
Kargaya yavrusu şahin görünürmüş..
“Geçiş süreci yol haritası ne demek; bir ortak yönetim modeli. Yani 6 parti seçimden sonrası ülkeyi beraberce nasıl yönetecek. Dün biliyorsunuz sadece cumhurbaşkanı adayımızı açıklamadık aynı zamanda 6 partinin ülkeyi ortak nasıl yöneteceğini detaylarıyla ilan ettik. İnanın şu anda bizim yaptığımız iş var ya, Avrupa Birliği'nde bu kalitede iş yok şu anda. Avrupa Birliği demokrasilerine bakın, seçimlere bakın, bizim kalitede çalışmayı çok az görürsünüz. Belki Almanya'da, Hollanda'da falan tek tük denk gelirsiniz. Ama bu kadar kalitede bir çalışma yok.” (DEVA Partisi Genel Başkanı/Ali Babacan)
Görünmeden göbekte yer almak gibi üstün bir yeteneği bulunan Babacan her zaman ki gibi mütevazı(!) davranmış, bahsettiği kalitede(!) bir çalışma sadece Avrupa birliği demokrasilerinde değil; Kribati, Zambiya, Moritanya, Gambiya, Malavi, Cibuti, Papua Yeni Gine gibi gelişmiş demokrasilerde bile yok...
Zaten Avrupa kendilerini bu büyük başarıları nedeniyle ayakta alkışlıyor(!).
Necip Fazıl ne güzel söylemiş;
“Pazarcı bağırır, kuyumcu bağırmaz. Eskici bağırır, antikacı bağırmaz. Çünkü sadece malı ucuz olanlar kendi reklamını yapar.”
Haftanın duyurusu
Mücahit olmak isteyenlere müjde..
En kısa yoldan mücahitlik kampanyası başladı.
Bu fırsatı kaçırmayın.
“Saadet” yazıp 2023’e gönderin “mücahitlik sertifikanız” cebinize gelsin.
Sırada ne var?
Gandi, demokrat amca, bozkurt, ülkücü, hafız, seyit, mücahit…