Türkiye; İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyelik başvurularının ardından bu iki ülkenin terör örgütlerine verdikleri askeri, siyasi ve mali desteği durdurmamaları, iadesini talep ettiği teröristleri iade etmemeleri ve terör örgütüne yönelik sınır ötesi harekâtlar nedeniyle uyguladıkları silah ambargosunu kaldırmadıkları takdirde veto hakkını kullanacağını açıklamıştı.
Bu kararlı tavır üzerine Finlandiya, görüşmelerle engelleri aşabileceklerini umdukları şeklinde ılımlı bir dil kullanırken, PKK’ya taşıyıcı annelik yapan İsveç; güçlü(!) müttefiklerine güvenerek Türkiye’nin fazla direnemeyeceğini kibirli bir dille ifade etmişti.
CHP'nin Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Başdanışmanı Ünal Çeviköz, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu ülkelerin NATO üye olabilmelerini PKK-YPG ve FETÖ'ye verdikleri desteği kesmeleri şartına bağlamasını "taktiksel hata" olarak tanımlamış ve NATO üyeliğinin bu konuya karıştırılmaması gerektiğini, hatta Atatürk’ünde Finlandiya’yı çok sevdiğini söyleyerek safını belli etmişti.
Muhalefetin arka bahçesi olan TÜSİAD; “Terörden çok çekmiş, acılar yaşamış bir toplumun hassasiyetlerine dost ve müttefik ülkelerin daha fazla dikkat etmesini istemek elbette Türkiye'nin hakkıdır. Ancak en haklı olduğumuz konularda bile çıkarlarımızı korurken tercih edeceğimiz yöntem amaca varmamızı kolaylaştıracak şekilde formüle edilmelidir.” Açıklaması ile “Finlandiya ile İsveç’in” yanında yer almıştı.
İspanya'nın Başkenti Madrid’de gerçekleştirilen NATO Liderler Zirvesi öncesi Genel Sekreteri Jens Stoltenberg gözetiminde yapılan görüşmeler sonucunda; Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu, Finlandiya Dışişleri Bakanı Pekka Haavisto ve İsveç Dışişleri Bakanı Ann Linde tarafından imzalanan ortak memorandumun ardından, Türkiye’nin gerekçelerini kabul ettirerek bunu yazılı metne dönüştürmesi dünyada başarılı bir hamle olarak görülürken muhalefet bunu artık alıştığımız ve yadırgamadığımız bir şekilde taviz/geri adım olarak değerlendirdi.
Partisinin grup toplantısında konuşan Meral Akşener mutabakatı; "İktidarın attığı bu imza ülkemizin çıkarlarıyla bağdaşmayan bir tavizdir. Üçlü mekanizma İsveç ve Finlandiya NATO üyesi olduktan sonra devreye girecek" sözleriyle eleştirirken, ittifak ortağı Kemal Kılıçdaroğlu; "'Başta kaldığım sürece asla giremezler.' Ne oldu? Gittin bastın imzayı, çıktın geldin. Peki Türkiye Cumhuriyet Devleti'nin ağırlığı oldu mu? Olmadı. Ciddiye alınır mı artık Türkiye Cumhuriyeti Devleti?" sözleriyle alıştığımız çarpıtmalarından birisini daha sergiledi.
Peki, gerçek muhalefetin iddia ettiği gibi mi?
Yani Türkiye; çıkarlarıyla bağdaşmayan tavizler mi verdi? İstediklerini alamadan, imzayı basıp çıkıp geldi mi?
Yoksa muhalefet bol keseden sallıyor mu?
Muhalifgillerin çok ciddiye aldıkları ve ülkelerini karalayan demeçler vermek için birbirleriyle yarıştıkları Financial Times; NATO tarafından duyurulan ortak bildiriye değinilen haberde iki ülkenin, terörist gruplara verilen desteği sona erdirmeyi ve Türkiye'ye silah satışlarına yönelik kısıtlamaları durdurmayı kabul ettiği belirtildi.
Haberde, "Erdoğan'ın tüm talepleri yerine getirildi ve aylarca sürebilecek bir anlaşmazlığı sona erdirdi. İsveç ve Finlandiya'nın, PKK ve bununla bağlantılı örgütlere desteğe son vermesi ve Türkiye'ye silah ihracatı ambargosunu kaldırmasıyla birlikte Türkiye tarafından belirlenen taleplerin karşılandığı ifade edildi.
Hükümete yönelik ağır eleştiri ve muhalefete verdiği açık destekle bildiğimiz İngiliz Economist Dergisi; Madrid’deki NATO zirvesinde, Türkiye’nin veto tehdidini kaldırması ile sonuçlanan anlaşmayı “Erdoğan’ın zaferi” olarak yorumladı. Gazete; Erdoğan’ın futbolcu geçmişine gönderme yaparak “Türkiye'nin Cumhurbaşkanı uluslararası siyasette istediğini alabilmek için profesyonel faul yapmaktan kaçınmıyor. Geçen ay İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya üyeliğine çelme takma girişimi de, üstelik de Rusya böylesine bir tehdit ortamı yaratmışken, korkutucu olduğu kadar etkiliydi” ifadelerine yer verdi.
BBC News Türkçe; Mutabakatı “Türkiye'nin 'terörle mücadele' konusundaki beklentilerine genel olarak olumlu yanıt veren İsveç ve Finlandiya, mutabakat muhtırasında "örgüt" olarak bahsedilen PYD/YPG ve Türk tarafının 15 Temmuz darbe girişiminden sorumlu tutup "terör örgütü" olarak nitelediği Gülen (FETÖ) yapılanmasına destek sağlamayacaklarını beyan ettiler.” İfadeleriyle değerlendirdi.
İsveç’in muhalefetteki Yeşiller Partisi eş lideri Marta Stenevi, silah ihracat kurallarında yapılan değişikliklerin “çok endişe verici” olduğunu söyleyerek Türkiye’nin iadesini istediği isimlerin geri gönderilmesini de doğru bulmadığını vurguladı.
Sol Parti lideri Nooshi Dadgostar Twitter hesabından yaptığı açıklamada; “İsveç dış politikasını despot Erdoğan’ın eline bırakmanın tehlikeleri konusunda daha önceden uyarıda bulunmuştuk. Şimdi soruyorum: Türkiye’yi Suriye’ye yönelik saldırı savaşında silahlandıracak mıyız? Hangi muhalifler iade edilecek?” dedi.
İsveç Komünist Partisi'nin (SKP) yayını Riktpunkt "Sosyal Demokrat bir hükümet için, bir zamanlar sığınma hakkı verilen mültecilerin iadesinden daha büyük bir utanç hayal etmek zor" yorumuna yer verdi.
Aftonbladet yazarı Wolfgang Hansson: ''Erdoğan'ın önünde eğilmek hiç de hoş değildi. Çok küçültücüydü. Beklentim o ki; İsveç'in ödediği geçici bir bedel olsun".
Expressen yazarı Magnus Falkehed: "Bizim başbakanımızın diz çöküp Erdoğan'ın ayakkabılarını diş fırçasıyla boyaması, İsveç'in Ukrayna'ya dönmemesi için anlaşılabilir".
Sosyal Demokratlı Eski Kalkınma Bakanı Pierre Schori: "Türkiye ile yapılan bu anlaşma utanç verici."
Sosyal Demokrat Eski Dışişleri Bakanı Lena Hjelm-Wallén: "Türkiye ile bu süreci yaşamak zorunda kalmak çok üzücü".
Açıklamaları ile mutabakattan duydukları rahatsızlıklarını dile getirdiler.
NATO üyesi Norveç'in Komünist Rodt (Kızıl Parti) lideri Bjørnar Moxnes, "NATO Başkanı Jens Stoltenberg, “Kürtleri İsveç ve Finlandiya'yı ittifaka dâhil etmek için feda etti". dedi.
Terör örgütlerine yakınlığıyla bilinen ve Türkiye'nin iadesini istediği İsveç’te güvensizlik oyu tehdidiyle hükümeti kuklaya çeviren Amineh Kakabaveh; "Erdoğan'a boyun eğdiniz" diyerek hayal kırıklığını ifade etti.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg Mutabakat metninin imzalanmasından sonra yaptığı açıklamada; "Türkiye, Finlandiya ve İsveç bugün bir memorandum imzaladı ve Türkiye'nin endişeleri ele alındı. Bunların arasında terörle mücadele ve silah ambargoları konuları da yer almaktadır. Başka hiçbir müttefikimiz Türkiye kadar ağır terör saldırılarının hedefi olmamıştır. Bu saldırılar arasında terör örgütü PKK'nın saldırıları da yer almıştır" dedi.
Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu’nun ifade ettiği üzere;
“Bu bir yazılı taahhüttür. Biz bunların yazılı ve imzalı olmasını istedik. Mutabakat bir başlangıçtır. Esas olan bağlayıcılıktır. TBMM'den geçmediği takdirde bu iki ülke de NATO'ya giremez”.
Bir ilkokul öğrencisinin zekâ düzeyine sahip olanların anlayacağı ifadelerle anlatmak gerekirse; yazılı taahhütleri yerine getirmedikleri takdirde İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyesi olmaları mümkün değil. Böyle olduğu için de mutabakattan YPG/PYD/PKK rahatsız, FETÖ rahatsız, Yunanistan rahatsız, İsveç ve Finlandiya muhalefetleri rahatsız, terör destekçi ve sevicileri rahatsız.
Peki muhalefetimiz neden rahatsız?.. Neden yalanlarla mutabakatı itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar?
Cevap basit;
Destekleri uğruna her türlü fedakârlığı göze aldıkları, fırçalarına tehditlerine, şantajlarına boyun eğdikleri, hatta seçimi kazanırsalar iki bakanlık vermeye bile razı oldukları HDP’nin sırtını yasladığı ve “bize mi saldıracak?” dedikleri YPG/PYD’nin ve seçimi kazanmaları halinde mensuplarına af taahhüdünde bulundukları FETÖ’nün bir terör örgütü olduğunun ilk kez NATO belgelerine yazılmış olması konforlarını bozdu.
Artık siyasi uzantıları ile işbirliği yaptıkları örgütler NATO belgelerine göre de terör örgütü olduğundan eskisi kadar rahat davranamayacaklar.
"Üçlü muhtıranın terörle mücadelede iş birliğini hızlandırmak için iyi bir platform sunduğunu” söyleyen Stoltenberg’in, "Akılları ve kalpleri kazanmanın en iyi yolu hem daha agresif Rusya hem de FETÖ terörü ile karşı karşıya olduğumuz tüm güvenlik tehditlerine karşı birlikte durmaktır. Hem daha agresif bir Rusya ve elbette FETO terörü." İfadeleri YPG/PYD ve FETÖ için hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını göstermektedir.
Mutabakat Metninde yer alan ifadelere bakıldığında Türkiye’nin başından beri dile getirdiği ilkelerden taviz verilmediği, asıl tavizi Finlandiya ve burnundan kıl aldırmayan İsveç’in verdiği açıkça görülmektedir. Muhalefeti çileden çıkaran gerçek budur.
İlgili mevzuattan haberi olmayan Meral Akşener’in; Üçlü mekanizma İsveç ve Finlandiya NATO üyesi olduktan sonra devreye girecek iddiası gerçek değildir. Çünkü TBMM’de onaylanmadan İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya girmeleri mümkün değildir. Daimi Ortak Mekanizmanın üyelik sonrasına bırakıldığı iddiası kesinlikle yalandır. Metnin içinde böyle bir ifade yoktur.
Aklı olan herkes bilir ki bu tür mekanizmalar üyelik aşamasındaki adımların atılıp atılmadığını kontrol için vardır. Üyelik gerçekleştikten sonra bu mekanizmanın ne gereği var?.
Bakın anlaşma metninde neler yazılı?
*Finlandiya ve İsveç, milli güvenliğine yönelik tüm tehditlere karşı Türkiye’ye tam destek verirler. Bu çerçevede, Finlandiya ve İsveç, PYD/YPG ve Türkiye’de FETÖ olarak tanımlanan örgüte destek sağlamayacaklardır.
*Finlandiya ve İsveç, PKK’nın yasaklanmış bir terör örgütü olduğunu teyit eder. Finlandiya ve İsveç, PKK ve diğer tüm terörist örgütlerin, bunların uzantılarının faaliyetleri ile iltisaklı kuruluşlar ve paravan örgütler içerisinde yer alan veya bu terör örgütleriyle bağlantısı bulunan şahısların faaliyetlerini engelleyeceklerini taahhüt eder.
*Türkiye, Finlandiya ve İsveç aralarında artık hiçbir milli silah ambargosu bulunmadığını teyit ederler. İsveç, NATO Müttefiklerine yönelik olarak silah ihracatına ilişkin milli mevzuatını tadil etmektedir.
*Terörizmle, örgütlü suçlar ve diğer ortak sınamalarla mücadelede mutabakat temelinde işbirliğini geliştirmek için kolluk kuvvetlerini ve istihbarat kuruluşlarını da içeren her düzeyde hükümetler arası yapılandırılmış bir diyalog ve işbirliği mekanizması tesis edeceklerdir. *Finlandiya ve İsveç, Avrupa İade Sözleşmesi’yle uyumlu biçimde, Türkiye tarafından sağlanan bilgi, delil ve istihbaratı dikkate alarak Türkiye’nin terör zanlılarına dair sınır dışı veya iade taleplerini ivedilikle ve bütün boyutlarıyla işleme koyacak ve Türkiye’yle iade ve güvenlik işbirliğini geliştirmek için gerekli ikili ahdî düzenlemeler yapacaklardır.
*Finlandiya ve İsveç, 5. paragrafta kayıt altına alındığı çerçevede, PKK terör örgütünün ve bütün uzantıları ile iltisaklı kuruluşlarının ve paravan örgütlerinin para toplama ve eleman devşirme faaliyetlerine yönelik soruşturma başlatacak ve bunları yasaklayacaklardır. Türkiye, Finlandiya ve İsveç dezenformasyonla mücadele edeceklerini taahhüt edecek ve yasalarının, Türkiye’ye yönelik şiddeti kışkırtan faaliyetler dâhil olmak üzere, terör örgütlerinin propagandası amacıyla istismar edilmesini engelleyeceklerdir.”
*Buna ilaveten, Finlandiya 1 Ocak 2022 tarihinde yürürlüğe giren Ceza Yasası’nda yaptığı bir dizi değişiklikle cezalandırılabilir terör suçları kapsamına yeni faaliyetler eklemiştir. 1 Ocak 2022 tarihinde yürürlüğe giren bu son değişikliklerle terörist grupların faaliyetlerine katılım suçunun kapsamı genişletilmiştir. Aynı zamanda, kamusal alanda terörizmi tahrik eylemleri ayrı bir suç olarak cezalandırılmıştır. İsveç, yeni ve daha etkin bir Terör Suçları Kanunu’nun 1 Temmuz itibariyle yürürlüğe gireceğini ve hükümetin terörle mücadele mevzuatını daha da tahkim edeceğini teyit eder.
Yasalarında yapacakları değişikliklerle bugüne kadar suç sayılmayan PKK, PYD, YPG ve FETÖ terör örgütlerinin faaliyetleri, bundan sonra bu iki ülkede de suç kapsamına girecek.
Allah aşkına şu maddelerden hangisi taviz? Daha ne alınması gerektiği halde alınmadı?
İsveç ve Finlandiya Türkiye’nin bütün taleplerini kabul edip imza atmışlar.
Ya İsveç ve Finlandiya sözlerini tutmazlarsa?
Taahhütlerinin gereğini yapmaz iseler üyelik süreci TBMM de kabul edilmez, bu kadar basit.
Bu mutabakat vetonun kaldırılması değil, şartlarımızın yazılı kabulüdür.
Muhalefet bu gerçeği bilmiyor mu? Bal gibi biliyor ama yalan söylemek işine/kolayına geliyor geliyor. Çünkü o yalanı yutturduğu bir sosyoloji var. Çünkü kendi yalanları ile mutlu oluyorlar.
"YPG terör örgütü değildir" diyen, PKK'nın siyasi uzantılarıyla ittifak yürüten, FETÖ'cü isimlere sahip çıkan ve Fetö’nün düzmece belgeleriyle siyaset yapan, hapisten çıkan Fetö’cüleri bağrına basan, İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye başkanları da bilecek ki seçimleri HDP’nin yardımıyla kazandılar, oturduğunuz koltuklarınızı bize borçlusunuz" diyen PKK sözcüleri karşısında dut yemiş bülbüle dönen, altılı masada imzaladıkları basit bir metni bile Almanya’nın Ankara Büyükelçisine gönderip kontrol ettirmeden açıklayamayanların içeriğini hazmedemedikleri Mutabakatı taviz olarak nitelemelerinin hiçbir anlamı yoktur.
Nitekim; Edar Araştırma şirketinin; “Türk Dış Politikasını en iyi şekilde hangi lider temsil edebilir? sorusuna %54,81 Recep Tayyip Erdoğan, % 6,63 Kemal Kılıçdaroğlu, % 2,51 Meral Akşener cevabı verilmesi, mutabakatı taviz olarak niteleyen iki siyasiye kendi seçmenlerinin bile inanmadığını/güvenmediğini ortaya koyarken, İsveç ve Finlandiya’ya karşı izlenen politikayı toplumun %59,36 sının olumlu bulması muhalefetin boş iddiaları ve palavralarının toplumda karşılığının bulunmadığını göstermektedir.
Kendi yalanlarına inanarak mutlu olmaları bizim muhalefete çok yakışıyor.
Ne demiş şair;
Nasıl olsa inanan var salla gitsin yalanı.
Açları doyurur, sana da yeter kalanı...
*****
Yalan demişken; CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Merkez Bankası'nın rezervlerinde 128 milyar doların kaybolduğuna yönelik iddialarının yalan olduğu İstanbul Anadolu 29. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin CHP'yi, Hazine ve Maliye eski Bakanı Berat Albayrak'a 60 bin TL tazminat ödemeye mahkûm etmesiyle kesinleşti.
Berat Albayrak'ın vekili Av. İsa Sinan Göktaş, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda şu ifadeleri kullandı:
"CHP yöneticileri tarafından senaryosu yazılan yakın siyasi tarihin en büyük iftirası "128 milyar dolar" yalanı, daha önce kamuoyuna duyurduğumuz üzere, CHP'nin tazminat ödemeye mahkûm edilmesiyle sonuçlanmıştır. CHP tarafından yapılan itiraz ise üst mahkemece reddedilmiştir.
Önceki basın açıklamamızda ifade ettiğimiz üzere; davalı CHP'den tahsil edilen tüm bedelin, Sn. Berat Albayrak tarafından Türkiye Şehit Yakınları ve Gaziler Dayanışma Vakfı'na bağışlandığını kamuoyuna saygılarımızla bildiririz."
Böylece 128 milyar Doların kaybolmadığını, yerinde durduğunu ama parti olarak örgütlü ve kuyruklu bir yalan söyledikleri öğrenmiş olduk ama istifa etmesini sağladıkları Yüksek Disiplin Kurulu Üyesi Tuba Torun’un ifadesiyle dolarla milletvekili olanların kimler olduğunu öğrenemedik.
128 milyar doların kaybolmadığını 60 bin lira ödeyerek öğrenenlere tekrar soruyoruz;
Dolarla milletvekili olanlar kimler?..
Dodurgalılar; iradesine saygı duymayanlara hak ettikleri dersi verdiler.
Nüfusu 2014 yılında 2 binin altına düşünce köye dönüştürülen Çankırı'nın Dodurga beldesi açılan davayı kazandı. Belde statüsünü korumasına yönelik karar verilen Dodurga'da belediye başkanlığı seçimi yapıldı.
Seçimi Cumhur İttifakı'nın adayı Hasan Hüseyin Kaşıkçı kazanırken, DEVA Partisinin adayı CHP ve İYİ Parti'nin desteğine rağmen 24 oy aldı.
DEVA Partisi Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Koordinatörü, emekli büyükelçi Abdurrahman Bilgiç yaşanan bu hezimetin ardından Twitter hesabından, "Dodurga jelibon bulmuş", "AKP bu gazla erken seçim kararı alabilir." ve "Bu yoklukta neredeyse bin oy az mı AKP için?" ifadelerini kullanarak nasıl faşist bir zihniyete sahip olduğunu ifşa etti.
Bu ifadeler; Halka tepeden bakmanın, halkın iradesi küçümsemenin en görünür hali ve neden halkın kendilerine güvenmediğinin de en açık kanıtıdır.
Bir Hadis’te "Kibirliye karşı kibir, sadakadır." (Münâvî, Feyzü'l-Kadîr, IV, s. 366/5299)” buyuruluyor.
Dodurga’lılar bu kibir abidelerine 24 oyla sadakalarını verip göndermişler.
Rakiplerinin aldığı bin oyu küçümseyenlerin sadece 24 oy alabilmeleri “uzanamadığı üzüme koruk” diyen aciz tilkinin haline benzemektedir.
Bu vesileyle haklarına sahip çıkan ve kibir abidesi “faşistlere” hak ettikleri dersi vererek maskelerini indiren Dodurga’lı hemşerilerimi tebrik ediyor seçim sonuçlarının beldelerine hayırlı olmasını diliyorum.