Diyarbakır'da 21 Ağustos tarihinde kaybolan 8 yaşındaki Narin Güran'dan acı haber 19 gün sonra geldi ve cansız bedeni köyün yakınındaki dere yatağında çuval içinde bulundu.
Şu ana kadar yapılan araştırmalar, incelemeler ve soruşturmalar Narin yavrumuzun katledilmesinde anne/kardeş ve amcanın güçlü şüpheli olduklarını gösterse de katil ya da katillerin kimler olduklarını henüz bilmiyoruz.
Ne hazin değil mi?
Katledilen Narin ile katillerin aynı aileden olduklarından şüpheleniliyor.
Narin’in cesedinin bir bacağı kopartılmış vaziyette bir çuvala konulduktan sonra dere yatağına bırakılarak çuvalın üzerinin taş ve topraklarla örtüldüğü Nevzat Bahtiyar’ın ifadesinden anlaşıldı.
Nevzat Bahtiyar’ın evinde yapılan aramada Narin’in taşındığı çuvalın seri numaralarını takip eden çuvalların bulunması cesedin onun tarafından taşındığını kesinleştirdi.
Derede defalarca arama yapılmasına rağmen Narin’in cesedinin bulunamamasının, içine konulduğu çuvalın üzerine taşlar ve otlar yığılarak kamufle edilmesinden kaynaklandığı anlaşılıyor.
Narin’in cesedine ulaşma zorluğu sadece bu planlı kamuflaj değildi.
Öncelikle Narin’i arama çalışmaları esnasında başvurulan ifadelerden hiçbir bir sonuç çıkmadı. Çünkü dinlenenlerin tümü; “bilmiyorum, görmedim, duymadım” şeklinde özetlenebilecek ısmarlama ve tek tip ifadeler verdi.
500 kişinin yaşadığı 70 haneli köy tam bir Omerta sessizliğine büründü, duyduklarını ve gördüklerini Jandarmaya anlatabilecek bir tek kişi bile çıkmadı.
Bunun korkudan mı? Katili koruma çabasından da mı? Yoksa çıkar elde etmekten mi kaynaklandığı henüz bilinmiyor. Bilinen bir şey varsa o da cinayetin aydınlatılmaması için adı konulmamış ısrarlı bir direnişin olduğudur.
Narin kaybolduktan sonra amca Salim Güran’ın da aralarında bulunduğu aile üyelerinden 6 kişinin o güne ait telefon aramaları, WhatsApp aramaları ve yazışmalarını silmeleri, SIM kartlarını çıkaran akrabalar tarafından Acil arama kodlu 50'den fazla sahte ihbar yapılması, Soruşturma Dosyasındaki JASAT tutanağına göre 'Suriyelilerin kaldığı çadıra yakın bir konumda terlik bulunduğu' iddia edilerek jandarma personelinin bu kısma yönlendirilmeye çalışılması, (böylece suç Suriyelilerin üstüne atılarak çok daha büyük bir provokasyon gerçekleştirilecekti) köyde yangın çıkarılması, arama kurtarma çalışmaları esnasında olağan dışı elektrik kesintilerinin yaşanması, iki şahsın bir kız çocuğunu köyün üst tarafına götürdüğü şeklinde ihbarda bulunması, yanlış ifadelerle güvenlik birimlerinin yanlış yönlendirilmesi gibi eylemlerle jandarma personelinin Eğertutmaz Deresi'nden uzaklaştırılmaya çalışılması hem Narin’in cesedinin bulunmaması ve hem de (muhtemelen bildikleri) suçluları korumak için organize bir çaba içine girildiğini göstermektedir.
****
Güçlü şüphe nedeniyle amca Salim Güran tutuklandıktan sonra 8 Eylül Pazar sabahı kaybolmasının 19. gününde Narin’in cansız bedeni bulunmasıyla sıva ustası Nevzat Bahtiyar’ın da aralarında bulunduğu 24 kişi gözaltına alındı.
Kimi medya organlarında iddia edildiği üzere Nevzat Bahtiyar itirafçı olmadı.
Güvenlik kamerası kayıtlarını inceleyen Jandarmanın Nevzat Bahtiyar’a ait kırmızı aracın olay günü 50 dakika boyunca Eğertutmaz Deresi’ne giden patikada park halinde olmasından şüphelenerek ifadesine başvurmasıyla cesedi torba içinde dereye kendisinin koyduğunu itiraf eden Bahtiyar Narin’in cesedini niçin aldığını şöyle anlattı:
“Salim Güran aracın ön yolcu koltuğunda bulunan battaniyeye sarılı bir şeyi göstererek ‘Bunu yok edeceksin’ dedi. Ben de gösterdiği şeyin yanına yanaştım, bakınca battaniyeye sarılı ve hareketsiz yatan bir insanın olduğunu gördüm. Şaşırdım ve tereddüt ettim. Salim Güran bana ‘aileyi düşün, sana 200 bin lira veririm’ dedi.”
Savcılıkta ise bu ifadesini değiştirdi ve Salim Güran tarafından ölümle tehdit edildiği için cesedi almak zorunda kaldığını iddia etti. Hâkimlik ifadesinde de bunu tekrar ederek “Savcılıkta verdiğim ifademde geçen Salim’in bana dediği ‘Arif’in kızını öldürdüm, sen de bu cesedi alıp yok edeceksin. Yoksa seni ve aileni öldürürüm’ şeklindeki ifade doğrudur. Daha önce ifademde bu durumdan bahsetmemiştim çünkü Salim Güran’dan korkmuştum.” Dedi.
Nevzat Bahtiyar, jandarma ifadesinde cesedi amca Salim Güran’dan aldıktan sonra “Bana hitaben ‘Aracında torba var mı?’ dedi. Ben de aracımın bagajından rengini hatırlamadığım bir çuval çıkartarak Salim Güran’a verdim. Battaniyeye sarılı çocuğu alıp çuvalın içerisine beraber koyduk.” Demişti.
Bahtiyar savcılık ve hâkimlikte ifadesinin bu bölümünü “Daha sonra ben kendi ikametimde Narin’in cesedini tek başıma çuvalın içerisine yerleştirdim” diyerek değiştirdi.
Jandarma ifadesinde cesedi aldıktan sonra ne yaptığını ise şöyle anlatmıştı: “Mezarlığın yanından inerek Villalar mevkiine gittim (…) Derenin yanındaki stabilize yoldan inerek aşağı inerek uygun bir yer baktım. Aracımı derenin kenarında durdurdum.”
Ancak hem savcılıkta hem hâkimlikte cesedi aldıktan sonra evine gittiğini söyledi.
Nevzat Bahtiyar, Jandarma ifadesinde çuvaldaki cesedin kime ait olduğunu bilmediğini de iddia ederek “Beraber çuvala koyduğumuz esnada cesedin Narin Güran olup olmadığını anlamadım. Dere yatağına inip çuvalın ağzını bağladığım esnada cesedin Narin Güran olduğunu anladım.” Dese de Savcılık ve mahkeme ifadesinde Salim Güran’ın kendisine “Arif’in kızını öldürdüm” dediğini iddia ederek çuvala koyduğu cesedin Narin olduğunu baştan beri bildiğini itiraf etmiş oldu.
Bu arada 15 yaşındaki şüpheli R.A ile amca Salim Güran arasındaki telefon görüşmelerinin MİT’in de desteği ile çözülmesiyle Salim Güran’ın yanında çalışan işçisi R.A.’ya “kız ölmüş mü diye sorduğu”, R.A’nın ise “daha ölmemiş” diye cevap verdiği tespit edildi.
Elbette bu veriler ve ifadeler önemli ama henüz katilin kim olduğunu şüpheye yer bırakmayacak şekilde kanıtlamaya yetmiyor.
İşte bu yüzden Narin’in cesedinden alınan 91 doku örneği ile Narin’i kurtarmak için oğlu Enes’i ısırmış olabileceği ihtimali nedeniyle anneden alınan diş izi örneklerinin gönderildiği Diyarbakır ve İstanbul Adli Tıp Kurumlarında; patolojik, biyolojik, kimyasal tetkikler yapılıyor.
Düğümün ancak Adli Tıp’tan gelecek raporlardan sonra çözülmesi bekleniyor.
****
Bu cinayet kadar can yakan bir diğer gerçek te arama çalışmaları sürerken sosyal medyada yapılan provokatif paylaşımlarla dini ve etnik kimlikleri cinayet sebebi olarak gösterilen bölge halkının aşağılanmasıdır.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada; 21 Ağustos-9 Eylül tarihleri arasında Narin Güran'la ilgili 15 ayrı etikette 4 milyon 761 bin 420 paylaşım yapıldığını belirterek, "Bu paylaşımlarda bulunan 1 milyon 302 bin 209 hesabın yüzde 38,3'ü yani 498 bin 713'ünün bilgisayarlar tarafından yönetilen bot hesaplar olduğu tespit edildi. Bu içeriklerin yüzde 76'sının ise provokatif amaçlı ve olumsuz olduğu belirlendi." bilgisini verdi.
Sosyal medyadaki paylaşımların yaklaşık yüzde kırkının bilgisayarlar tarafından yönetilen BOT hesaplar olması meselenin aslından kopartılarak toplumda ayrışma ve huzursuzluğun körüklenmek istendiğinin açık bir kanıtıdır.
Sosyal medyada gerçeğe aykırı paylaşım, ırkçılık ve bölücülük yaparak kin ve nefret saçanlar ne kadar kötü niyetli ve suçlu iseler bunlara engel olmayarak yayılmasını sağlayan sosyal medya platformları da o kadar kötü niyetli ve suçludur.
İfade özgürlüğünün arkasına sığınarak toplumun huzurunu bozan bu sosyo-foseptiklere hesap sormak için daha neyi bekliyoruz?
****
Bu olay nedeniyle ekranlarda boy gösteren kerametleri kendilerinden menkul çokbilmişlerin zırvalarının aksine alçaklığın coğrafyası, ırkı, dini, mezhebi ve etnisitesi yoktur.
Narin’in Kur’an kursuna gitmesinden, cesedi gömdükten sonra eve giderek (belki de kasıtlı olarak) namaz kıldığını söyleyen müptezelin sözlerinden cinayetten dini ve dindarları sorumlu tutanlarla, 13-15 yaşındaki gencecik evlatları kaçırıp Kandil’in azgın tekelerine yem yapan bölücülerin HÜDA-PAR’ı sorumlu tutma gayretlerinin kendi kirli geçmişlerini unutturmak amacı taşıdığını biliyoruz.
Kimi ahmakların iddia ettikleri gibi bütün bu olanlar feodal düzenin sonucu ise İKİ yaşındaki SILA bebeğe Tekirdağ/Malkara’da üvey babası ve komşu çocukları tarafından tecavüz edilmesi ve annenin de bunu saklaması hangi feodal düzenin sonucudur?
Tekirdağ’da ne zamandan beri feodal düzen hüküm sürüyor? İki yaşındaki bir sabiye tecavüz edecek kadar alçalan şerefsizler hangi feodal yapının mensubudurlar?
Narin’in mezarına konulan ve asılında masumiyetin simgesi olan gelinliği “bir erkeğin karısı olmak hayaliyle” aşağılamaya çalışanlar, iki -EVET SADECE İKİ- yaşındaki Sıla’nın TEVACÜZE UĞRAMASINI, DÖVÜLMESİNİ ne ile açıklayacaklar?
Tekirdağ Baro Başkanı Av. Egemen Gürcün konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada, Adli Tıp Kurumu'nun kati raporlarından edinilen bilgilere göre 2 yaşındaki Sıla’ya bir cinsel istismarda bulunulduğu, bazı detaylı bilgilerin soruşturmanın gizliliği nedeniyle kamuoyu ile paylaşılamadığını söyledi.
Demek ki ortada tecavüzden de öte şeyler var.
Netice itibariyle Narin’in vahşice katledilmesiyle, iki yaşındaki Sıla’nın tecavüze uğraması arasında hiçbir fark yok.
İkisinde de failler alçaktır.
Narin’in katledilmesiyle ilgili olarak ortalığı yıkanların, ahkâm kesenlerin iki yaşındaki Sıla’nın tecavüzünü görmezden gelmeleri gerçekten utanç verici bir ikiyüzlülüktür.
Bir kötülüğü öne çıkartarak toptan suçlama ve bölücülük yapmak, halkı, inançlarını, etnik yapısını, mezhebini aşağılamak daha büyük bir kötülüktür.
Hukuk devletinde suç ve suçlu sosyal medya platformlarında TV ekranlarında, gazete sayfalarında belirlenmez.
Suçu ve suçluyu yargı belirler, hükmü de yargı verir.
Elbette yargı kararları eleştirilebilir.
Ama daha hükme esas olan kanıtlar toplanmadan, Adli Tıp incelemeleri sonuçlanmadan, suçlu ilan etmek doğru değildir.
Türk Milleti adına verilen HÜKMÜN altına hâkimler imza atıyor, klavye soytarıları, herşeyi bilen ekran bülbülleri değil.
“Şüphe sanık lehinedir” ve “ suçluluğu kanıtlanıncaya kadar herkes masumdur” temel hukuk ilkeleri doğrultusunda bırakalım yargı işini yapsın, kararını versin.
Hüküm kanıtlarla verilir, tahmin, temenni, önyargı ve varsayımlarla değil.
Almanya'daki genelevlerde çalışan kadınların yaklaşık yüzde 50'si Ukraynalı.
24 Şubat 2022 de başlayan Rusya ile Ukrayna savaşı nedeniyle milyonlarca Ukraynalı Avrupa'ya göç ederken en çok tercih edilen ülke ise Almanya oldu.
Alman basınından Welt'in haberine göre Almanya'daki genelevlerde çalışan kadınların yaklaşık yüzde 50'si artık Ukraynalı kadınlardan oluşuyor.
Haberde göçmen statüsünden bulunan Ukraynalı kadınlar ödenek alma hakkına sahip olmalarına rağmen çoğunun bu haktan faydalanmak yerine fuhuş yaptıkları bilgisi paylaşıldı.
Zelenski’nin Rusya ile anlaşmasını neden istemediklerini şimdi anladınız mı?
Bu anlamsız ve aptalca savaş Ukrayna’ya hiçbir şey kazandırmadı, ülke perişan oldu binlerce insan göç etti.
Ukrayna İstanbul görüşmelerinde Rusya ile anlaşmak üzere idi.
Fakat ABD ve başta İngiltere, Almanya ve Fransa olmak üzere Batı, Zelenski’ye yardım vaadinde bulunarak savaşı sürdürmesini istediler.
Amaçları Ukrayna’yı mayın eşeği gibi kullanıp Rusya’yı oyalamaktı.
Hiçbir kazancı olmadığı halde ABD ve Batı’nın çıkarları uğruna sürdürülen anlamsız ve aptalca savaş ne kadar erken sona erdirilirse Ukrayna’nın geleceği için o kadar iyidir ve zararın neresinden dönülürse kardır.
Zelensky artık bir karar vermek zorundadır.
Putin’le bir an önce ülkesini imar mı edecektir?
Yoksa Almanya ve diğer batı ülkeleri genelevlerinin fahişe ihtiyacının karşılamaya devam mı edecektir?
Kıssadan hisse; ABD’ne güvenmenin sonu ya Afganistan’da olduğu gibi binmeye çalıştıkları uçaklardan yere çakılarak ölmek ya da Almanya genelevlerinde fahişe olmaktır.