Adalet, hakkın gözetilmesi ve yerine getirilmesidir. Haklı ile haksızın birbirinden ayırt edilmesi ancak adaletle sağlanır.
Adalet kavramı temelde hukuk kurallarına uygunluğu içerir. İnsanların toplum içinde yapmış oldukları davranışlarıyla ilgili olduğundan ahlak ve din kurallarıyla da ilişkilidir.
Düşünürler daha önceki çağlardan beri adalet kavramıyla ilgilenmişlerdir. Kutsal kitapların hepsinde adalete ve adaletli olmaya ait bölümler bulunur.
Eski Yunanlı düşünür Platon’a göre adalet en yüce erdemlerden biri, insanın ve devletin temel davranış kuralıdır.
Aristoteles’in hareket noktasını ise eşitlik kavramı oluşturur. Ona göre, herkese eşit davranmak adalet için yeterli değildir.
Kuran-ı Kerim’de;
“Nisa 58. Şu bir gerçek ki; Allah size emanetleri mutlaka ehline vermenizi, insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder.
Maide 8. Ey iman edenler Allah için adaleti ayakta tutan, adalet timsali şahitler olun. Bir kavme duyduğunuz kin sizi adaletten sapmaya sevk etmesin. Adil davranın, takvaya daha yakın olan da budur.
Maide 42. Onlar yalan dinlemeye çok meraklı ve haram yemeye pek düşkündürler. Eğer sana gelirlerse, ister aralarında hükmet, istersen onlardan yüz çevir. Eğer yüz çevirirsen sana hiçbir şekilde zarar veremezler. Eğer hükmedersen aralarında adil bir şekilde hükmet. Hiç şüphesiz ki Allah adaletli olanları sever” ayetlerini ilk akla gelenler olarak ifade edebiliriz.
Adaletle ilgili sevgili Peygamberimizin de (SAV) aşağıdaki hadislerini aktarabiliriz.
Verdiği hükümlerde, ailesinin ve halkın yönetiminde adaletli davranan yöneticiler, kıyamet gününde Allah Teâlâ’nın yanında nurdan yüksek koltuklar üzerinde otururlar. (Müslim,İmâre18)
Cennetlikler üç gruptur. Bunlar: Âdil ve başarılı devlet başkanı, Yakınlarına ve Müslümanlara karşı merhametli ve yufka yürekli olan kişi, Ailesi kalabalık olduğu halde haram kazançtan sakınıp kimseden bir şey istemeyen adamdır. (Müslim, Cennet 63)
Bir saat veya bir gün adaletle hükmetmek, bir sene veya altmış sene nafile ibadet'ten hayırlıdır. (El-Aclûnî,Keşfu'l-Hafâ,II,58,1721)
En faziletli cihat zalim bir idarecinin yanında ona adaleti söylemektir. (Ebü Davud, Melahim 17; Tirmizî, Bey'at 37)
Peki, toplumsal huzur ve barış için bu kadar önemsenen adaletin, yani hakkın yerine getirildiğine inanıyor muyuz?
Göğsümüzü gere gere adalete, adaletin terazisinin her zaman doğruyu gösterdiğini düşünüyor musunuz?
Doğru oturup doğru konuşalım. Adaletsizlikten yaygın bir şikayet var. Adaletin güçlüden yana olduğu ya da güçlünün hakkının korunduğu ne yazık ki yaygın bir kanaat. Yani çölde serap gibi adalet. Umutla koşuyorsunuz. Çaresiz kıvranıyorsunuz.
Yıllar süren davalar, bilirkişilerin keyfine bırakılmış dosyalar, karakolda söyleyip mahkemede şaşan tanıklar, adalete olan güvensizliği arttırıyor. Adalet sadece hakimlerin kararlarıyla sağlanmıyor. Hangi alanda olursa olsun hak yerine getirilmiyor ise orada adaletsizlik vardır. Bu anlamda hakimlerin, savcıların, emniyet görevlilerinin ve elbette müfettiş ve denetim elemanlarının sorumlulukları diğer meslek mensuplarına göre daha ağırdır. Çünkü yapılan iş doğrudan insanların hayatlarını etkilemektedir.
Ben de bir denetim elemanı olduğum için bazı meslektaşlarımızın özensizlik, şirin görünme, makam kapma, kendini kabul ettirme gibi nedenlerle zaman zaman adaletsiz kararlar verdiklerini ve bu nedenle çok sayıda çalışanın mağdur olduğunun bizzat tanığıyım.
Her mesleğin iyileri olduğu gibi kötüleri de vardır ve bu anlamda hiçbir mesleğin kutsiyeti yoktur. Zaten hepimiz iyi olmak zorunda olduğumuzdan doğru ve adil karar verilmesine katkıda bulunmamız övünülecek bir davranış değildir. Göz göre göre suçluya suçsuz, suçsuza suçlu muamelesi yapmak ise zulümdür.
Ne yazık ki günümüzde müfettiş, denetçi, muhakkik ne derseniz deyin bunlardan mağdur olmuş çok sayıda insan ve özellikle kamu görevlisi bulunmaktadır.
Bir müfettişin ceza önermediği bir fiile bir başka müfettiş kademe ilerlemesinin durdurulması cezasını önerirken, bir müfettişin devlet memurluğundan çıkartılmasını önerdiği bir kişi hakkında sonradan giden bir müfettiş uyarma cezasını yeterli görmektedir.
Takdir yetkisi bu kadar esnetilemez ve aradaki yorum ve değerlendirme farkı bu kadar büyük olamaz. Müfettişin kendisini sağlama alma, nasıl olsa uygulayan idare ben sadece öneririm diyerek işin içinden çıkma, kişisel beklenti ve kanaatlerle yazılan kimi raporlarla çok sayıda mağdur mahkeme kapılarında hak aramak zorunda bırakılmışlardır. Haklı oldukları anlaşılsa da bu insanların yaşadıkları adaletsizlik yanına kar kalmakta ve doğal olarak ta güven kaybı yaşamaktadırlar.
Belki hatırlarsınız. Bolu Fizik Tedavi Hastanesinin Başhekimi bir müfettişin baskı, tehdit, taciz ve aşağılamaları sonucunda intihar etmişti.
Sayın Murat Başeskioğlu’nun Sosyal Güvenlik Bakanı olduğu dönemde, liseden dönem arkadaşım ve hemşehrimiz olan bir denetim elemanı koltuğunu korumak ve danışmanlara yalakalık yapmak için hakkımda uydurma bahanelerle soruşturma açtırmak için çok çalışmıştı ancak Sayın Başeskioğlu’nun devlet adamlığı ciddiyet ve dirayeti sayesinde amacına ulaşamamıştı.
Denetlemek için gittiğim bir Rehabilitasyon Merkezinin girişindeki kutudan aldığım galoşu giymek üzere idim ki müdür; “efendim sizin giymenize gerek yok” dedi.
Neden? Müfettişin ayakkabısında mikrop olmaz mı? Diye sordum.
Efendim sizden önce bir müfettiş geldi, kendisine galoş giymesini söylediğimizde “Ben Müfettişim galoş mu giyeceğim” diye itiraz etiği için size de giymeyin dedik dedi.
Geçenlerde Üniversitedeki dersten çıkıp Ankara’ya dönmek üzere otobüse bindiğimde biletimde numarası yazılı olan koltukta bir bayanın oturduğunu gördüm. Kendisine o koltuğun bana ait olduğunu söylediğimde, önce bir yüzüme baktı sonra hiçbir şey söylemeden kalkıp bir öndeki koltuğa oturdu. Birkaç dakika sonra muhtemelen öğrenci olan genç bir kız gelerek öndeki koltukta oturan bayana bir şeyler söylemek istedi ancak bayan hiç oralı olmayınca genç kız aşağı indi. Beraberinde gelen şirket görevlisi öndeki bayana o koltuğun kendisine değil genç kıza ait olduğunu söyleyerek kalkmasını istedi. Bayan büyük bir pişkinlikle “ama ben denetim elemanıyım” diyerek kalkmak istemeyince şirket görevlisi, “bana ne sizin denetim elemanlığınızdan kalkın oradan” diyerek kaldırdı. Denetim elemanı olduğunu söyleyen bayan otobüsün en son koltuğuna oturarak yolculuğunu tamamladı.
Otobüste bile bir başkasına ait koltuğu işgal etmekten çekinmeyen bir denetim elemanına siz olsanız güvenir misiniz?
Kamyoncu abiler, ne güzel yazmışlar…
Ne umarsın bacından, bacın da ölüyor acından…