Maltepe’de, 23 yaşındaki kadına bir restoranda cinsel saldırıda bulunduğu iddiasıyla tutuklanan eski CHP Maltepe İlçe Başkan Yardımcısı Umut Karagöz hakkında, “cinsel saldırı”, “kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” ve “tehdit” suçlarından 15 yıl 6 aydan, 24 yıl 6 aya kadar hapis cezası istemiyle iddianame hazırlandı.
Karagöz’ün öfkeyle Z.Y’yi saçından sürükleyerek tuvalete götürüp dövdüğü, daha sonra da cinsel saldırıda bulunduğu belirtilen iddianamede, şüphelinin yalvaran ve bağıran müştekiye vurmaya devam ederek, “Bağırma seni burada kimse duymaz. Kapı da kilitli” dediği ve Z.Y’nin boğazını sıkarak tehdit ettiği kaydedildi. Müştekinin şüphelinin elinden kurtulabilmek için yaşananları kimseye anlatmayacağını söylediği ve şüphelinin eyleminin 1-1.5 saat sürdüğü anlatılan iddianamede, olayın ardından şüphelinin koltukta bulunan kanları bezle sildiği bilgisi yer aldı.
Mağdur kadın suç duyurusunda bulunduktan sonra İstanbul İl Başkanı tecavüzcünün CHP'li olduğuna dair kayıtları apar topar silerek teşkilat mensuplarına da bu konu hakkında tek kelime etmemeleri yönünde uyarıda bulundu.
Her ne kadar teşkilat mensupları uyarıya riayet etseler CHP eski Milletvekili Barış Yarkadaş, "Tarihe not düşmek için yazıyorum: Umut Karagöz'ün karıştığı cinsel saldırı olayına sessiz kalamam. Cezaevine atılan Umut Karagöz insanlık dışı bir suç işlemiş ve partimizin değerlerine leke sürmüştür. Derhal partiden atılmalıdır" diyerek bu işin üzerini kapatmaya çalışanlara isyanını yüksek sesle dile getirdiğinde, İstanbul İl başkanı bir gazeteye verdiği demeçte Barış Yarkadaş’ı "şov" yapmakla suçladı.
Bunun üzerine Yarkadaş; "Canan hanım beni bu işin içine katınca benim de doğal olarak kendisine cevap verme hakkım oldu. Niye? Çünkü ben yavşakça ilişkiyi deşifre ettim. Ortaya çıkarttım, üstüne gittim. Yavşaklığa izin vermeyeceğiz hiçbir koşulda. Ben hayatımda bu denli apolitik bir dile şahit olmadım sürekli kadın kimliğini öne çıkararak siyaset yapan Canan Kaftancıoğlu’nun 'cinsel saldırı ile ŞOV' kavramlarını aynı cümlede kullanması, bu ülkenin kadınları açısından büyük bir talihsizliktir. Kaftancıoğlu'nun sözlerini okurken onun adına utandım. Yazıklar olsun” dedi.
Barış Yarkadaş kendi ifadesiyle “yavşakça bir ilişkiyi deşifre” ederken S.E. Twitter’daki şahsi hesabından Yarkadaş’a; “Biraz frene basın lütfen, haklı bile olsanız” diye akıl verirken, C. G. isimli bir başkası ise "Ya sırası mı? Arkadaş… Aklınızı peynir ekmekle mi yediniz?" diyerek tacizden değil tacizin ifşa edilmesinden duydukları rahatsızlığı ortaya koymuş oldular.
Onlara göre tecavüzcüler aynı mahalleden olunca “sırası” değil.
Bu kafa, tecavüzcülerin neden bu kadar rahat davrandıklarını da ortaya koymaktadır.
Yapılırken utanılmayan davranışların ifşa edilmesinden rahatsızlık duymak en az tecavüz kadar utanç vericidir.
Süleyman ÖZIŞIK bu pervasızlıklardan sadece birisi ile ilgili olarak şunları yazdı.
“Didim Belediye Başkanı Ahmet Deniz Atabay'ın kendisinden iş istemeye gelen bir kadına iki başkan yardımcısı ile birlikte iki ay boyunca tecavüz ettiğini, aynı zamanda evli olan kadın yardımcısı ile toplu seks yaşadığını görüntüleriyle belgeledik.
Yetmedi!
Uyuşturucu kullandığını, yolsuzluğa battığını da belgeledik. O da yetmedi, iki ayrı kadından çocuk peydahladığına dair bilgileri de kamuoyu ile paylaştık. Hatta o da yetmedi, sevgilisinin heykelini şehrin göbeğine diktiğini, cinsel organını da şehrin bir başka yerine heykel gibi diktiğini görüntüledik.
Sonuç ne oldu?
Adam kamuoyunun önüne çıktı, "Rant çetesi benimle uğraşıyor" dedi.
"Atatürk" dedi, "Laiklik" vurgusu yaptı. Bunları söylemesi yetti. Gerisin geri gitti, koltuğuna oturdu. Bugün aynı pislikleri yapmaya devam ediyor”. (02/12/2020 Türkiye Gazetesi)
Sayın ÖZIŞIK’a küçük bir ilavede bulunalım. Parti yönetimi “bu belediye başkanını yedirmeyeceklerini” söyleyerek arkasında durdular.
Ortalığa saçılan utanç verici görüntülere, ifadelere ve belgelere rağmen tecavüzlerin “sırası mı şimdi?” denilerek masumlaştırılması onlara kaymaklı kadayıf gibi geliyor.
Bir de araya “rant çetesinin komplosu, laiklik” gibi beylik lafları yerleştirince sütten çıkmış ak kaşık gibi oluyorlar.
Ama gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkmak gibi bir özelliği var.
CHP'nin İstanbul Maltepe örgütünde patlayan tecavüz ve taciz skandalı, öyle etkili oldu ki, insanlık dışı saldırılara muhatap olan ama sessiz kalan, sesini duyuramayan mağdurlardaki derin korku duvarı yerle bir oldu. Ve müthiş bir çözülme başladı. Konuşan konuşana... Suskun kalan, yaşadığı iğrençliği unutmaya çalışan, partisi CHP'ye zarar gelmesin diye acısını içine atan, kimseye söylemeyen veya yetkililere söylediği halde etkili olamayan onlarca insan birbiri ardına dökülmeye başladı. (13/12/2020 Sabah Mahmut ÖVÜR)
CHP Maltepe İlçe Başkan Yardımcısı Umut Karagöz'ün cinsel saldırısının ortaya çıkmasından sonra Eski CHP Avcılar ilçe yöneticisi Özlem Hanelçi cinsel saldırı mağduru olduğunu söyledi.
Ardından Ümraniye, Esenler ve CHP Sultangazi teşkilatlarında CHP'li kadınların ilçe yöneticileri tarafından taciz edildikleri, Bursa Osmangazi’de İlçe Başkanının henüz 17 yaşındaki bir genç kızı taciz etmesine rağmen olayın üstünün örtüldüğü iddiaları gündeme geldi.
CHP Konya İl Başkanı Barış BEKTAŞ hakkında disiplin soruşturması başlatıldığı açıklandı.
Ancak bu konuyla ilgili ihbar yedi ay önce yapılmasına rağmen yeni işlem başlatılması ortada açık bir ihmalin olduğunu göstermektedir.
15/12/2020 Tarihli Yeni Akit Gazetesinde yer alan habere göre;
“CHP Konya İl Başkanı Barış Bektaş’ın, B.I. adlı genç bir kızı 7 ay önce yardım vaadiyle bürosuna çağırarak taciz ettiği, genç kızın durumu Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’na bildirdiği ancak 7 ay hiçbir işlem yapılmadığı ortaya çıktı.
Üniversite öğrencisi B.I., babasının üyesi olduğu CHP’ye burs almak için gittiğini söyledi ve yaşadıklarını şöyle anlattı:
"Bana ‘Fotoğrafından daha güzelsin’ dedi. ‘Alkol alıyor musun, erkek arkadaşın var mı, akşamları nerelere takılıyorsun?’ diye sordu.” Ben bu durumdan rahatsız olup kalkınca saçlarımı okşayarak yine beklediğini söyledi. Ertesi gün beni aradı telefonu açmayınca yabancı numaradan arayarak yardım çeki fazlalığı olduğunu söyledi."
Genç kız mektubun sonuna da ‘Bu yazıyı sizi direk bilgilendirmek için yazdım’ notunu ekledi. Ancak söz konusu mektuptan sonra Konya İl Başkanı Bektaş hakkında hiçbir işlem yapılmadı. Olayın duyulmasının ardından ise il başkanı disiplin kuruluna sevk edildi.
30 Temmuz'da yaşanan bir başka olayda, CHP Muğla İl Başkanlığı'nda sekreter olarak görev yapan A.E., partinin CHP delegesi olan İl Başkanlığı çalışanı Mehmet A. (58) tarafından il binasında cinsel saldırıya maruz kaldı. Mağdur A.E., Mehmet A.'dan şikayetçi olurken, şüpheli hakkında Muğla Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yürüttüğü soruşturma sonucu 'sarkıntılık yapmak suretiyle cinsel saldırı' suçundan iddianame düzenlendi. Dava halen, Muğla Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülüyor.
“Mağdur A.E.'nin olayın ardından CHP İl Başkanı Adem Zeybekoğlu ile İl Kadın Kolları Başkanı Aysun Korkut'a konuyu açtığı, iki CHP'li il yöneticisinin tacizci Mehmet A. ile mağduru bir araya getirerek barıştırmak istedikleri ortaya çıktı. A.E. ifadesinde o anları, "Bu yüzleşme sırasında, 'Başkanım sizin de kızınız var, tacizcisi ile barıştırmak, el öptürmek ister miydiniz' diye itiraz ettim ama zorlamaları üzerine tacizcimin elini sıkmak zorunda kaldım"(16/12/2020 Sabah) sözleriyle anlattı.
Tacizci ile mağduru barıştırınca meseleyi çözmek nasıl bir ilkel kafadır?...
Hesap sorulması gereken tacizciyi ile mağduru barıştırmaya çalışmak en az taciz kadar utanç verici değil midir?
Elbette bir parti, bir örgüt, bir vakıf, bir camia vs. içindeki ahlaksızların yaptıkları fiiller nedeniyle toptan suçlanamaz.
Suçlar şahsidir.
İyi de Ensar Vakfı'na ait yurtta çalışmış tacizcinin pislikleri ortaya çıkınca Vakfı'n aynı zamanda avukatı olan Başkanı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve 30 avukat davaya müdahil olup mağdurları savundu. Yargılama sonucunda tacizci sapık 508 yıl ağır hapse mahkûm edilmesine rağmen linç edilmediler mi?
Bu olay nedeniyle her fırsatta bu vakfı ve dindar insanları çok ağır ifadelerle suçlayanlar, İstek Vakfı'ndaki taciz vak’ası ortaya çıkınca (Kartal'da faaliyet gösteren İstek Vakfı Özel Uluğbey Okulu'nda 2017 yılında beden eğitimi öğretmeni S.A.'nın 5 yaşındaki kız çocuğu S.A.A.'ya yönelik cinsel saldırıda bulunduğu iddiasıyla 17 buçuk yıla kadar hapis istemiyle Anadolu 16. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılama devam ediyor) görmezden, duymazdan geldiler.
Neden?..
Çünkü onlar tecavüzcüler kendi mahallelerinden olunca bunu tecavüz olarak görmüyorlar.
Müptezel bir gazetecinin deyimiyle; “taciz” kendi mahallelerinde ise iki kişi arasında hoş olmayan ve kadının da “yollu” olduğu sıradan bir olaydan ibaret oluyor.
Yemezler.
Bir Kur’an kursu ve vakıfta meydana gelen bir iki sapkının karıştığı bir olayda tüm vakıf ve Kur’an kurslarını ve dindar insanları hedef alarak saldıranların kendi içlerinden çıkan tecavüzcülere seslerini çıkartmamaları tam bir ikiyüzlülüktür.
Ve bu ikiyüzlülük tecavüzden çok daha aşağılık bir davranıştır.
Tecavüz kim tarafından yapılırsa yapılsın alçakça bir eylem ve insanlık suçudur.
Hiçbir gerekçesi, mazereti savunması yoktur.
Siyasi görüşüne, dini inancına, mahallesinden olmasına bakarak tecavüzü görmezden gelmekle tecavüz yapmak arasında hiçbir fark yoktur.
Taciz ve istismarlar birer ikişer ortaya dökülürken yumruklarını masaya vurmayanlar -sanki fıkra gibi- kadınlara şiddete karşı geliştirilen "Yaşam Hak" isimli bir uygulamayı tanıttılar.
Tanıtım toplantısında konuşan Sayın Genel Başkan kadınlara; "Bu ülkede yaşayan kadınlardan iki şey bekliyorum. Ben sizin haklarınızı savunuyorum. Ama siz de kendi hakkınızı savunun” diye seslendi.
Kulağa ne kadar hoş geliyor değil mi?..
Peki inanalım mı?..
Önce Bülent ORAKOĞLU’nun aşağıda yer alan satırlarını okuyun sonra inanıp inanmamaya karar verin.
“Tecavüz ve taciz suçlularının büyük bir kısmı korunarak, fatura taciz ve tecavüze uğrayan mağdur kadınlara çıkarılıyor. Tecavüz ve tacize uğradıkları yetmiyormuş gibi dava açmamaları medyaya bilgi vermemeleri konusunda tehdit de ediliyorlar. Bazı taciz ve tecavüz mağdurları ile davadan vazgeçme anlaşmaları yapılıyor. Tecavüzcüler başka bir belediyede daha üst mevkilere atanıyorlar. Herkes kaderi ile baş başa bırakılmış durumda.
Şişli Belediyesi’nde eski Başkan Yardımcısı U.G.Y.’nin cinsel saldırısına uğrayan Z.A. eşiyle birlikte Kod 29’dan kovulmuş. CHP’li Şişli Belediyesi içerisinde taciz sonrası yaşanan bu son dakika skandalı yargıya taşınınca Kod 29’un neden verildiği sorusunu bakın nasıl cevapladılar! Sosyal Güvenlik Kurumu’na evrak dökümü almak için başvurduğunda ise iş akdinin 29 numaralı kodla tanımlanan “yüz kızartıcı suç” gerekçesiyle feshedildiğini öğrendi. Neticede mağdure ve eşi ile yapılan anlaşmada şikayeti geri alması sonrasında Kod 29’un yanlışlıkla verildiğini belirtip Kod 4 ile ayrılmasını sağladılar. Tecavüzcü ise terfi ederek Sarıyer Belediyesi’nde Halkla İlişkiler Müdürü olarak çalışmaya başladı. (14/12/2020 Yeni Şafak)
CHP İstanbul Milletvekili Saliha Sera Kadıgil Sütlü’nün Bütçe görüşmeleri esnasında söz alıp “CHP içinde taciz, tecavüz oldu mu oldu, tabii ki olacak, cinsiyet eşitliğinin olmadığı bir toplumda yaşıyoruz” derken aslında malumu da ilan etmiş oldu.
Partisinin genişletilmiş İl Başkanları toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan; “Türkiye'nin ikinci büyük partisinin böyle yüz kızartıcı olayların yaşanmasından biz utanç duyuyoruz. Bu iddiaların araştırılıp, soruşturulması konusunda en küçük adım atmıyorlar. STK'ların büründüğü derin sessizlik de manidardır” Diyerek tecavüzlere karşı takınılan derin sessizliği en üst perdeden dile getirdi.
Terörle mücadelede yüz akımız olan İHA’ları SİHA’ları yerden yere vuranların, YPG’ye PYD’ye toz kondurmayanların, Suriye’de diktatör Esed, Libya’da Batının uşağı Hafter, Ege’de Avrupa’nın gayrı meşru çocuğu Yunanistan, Akdeniz’de besleme Güney Kıbrıs ağzıyla hükümeti ağır biçimde eleştirenlerin, Can Azerbaycan’a verilen desteği “maalesef silah ve cihatçı gönderiliyor diyerek” itibarsızlaştırmaya kalkanların, sabah akşam insan hakları, barış, kardeşlik masalı okuyanların iş içlerindeki taciz ve tecavüzlere gelince ağızlarını bıçak açmaması manidar değil mi?..
Yoksa sükut ikrardan mı geliyor?.
Bu suskunluk aynı zamanda suçüstü yakalanmanın yarattığı derin travmayı da gözler önüne sererken; "Tarihe not düşmek için yazıyorum: Umut Karagöz'ün karıştığı cinsel saldırı olayına sessiz kalamam. Cezaevine atılan Umut Karagöz insanlık dışı bir suç işlemiş ve partimizin değerlerine leke sürmüştür. Derhal partiden atılmalıdır" diyerek işin üzerini kapatmaya çalışanlara isyanını yüksek sesle dile getiren eski Milletvekili Barış Yarkadaş’ın Halk TV’deki programı sonlandırılarak cezalandırılması gerçeklere tahammülsüzlüğün hazin bir göstergesidir.
Tahammülsüzlük gerçekleri ortadan kaldırmaz aksine tahrip gücünü arttırır.
Tecavüzcülerin terfi ettirilmesi, mağdurların şantaj, tehdit ve korkutularak sindirilmesi, tecavüzü ifşa edenin cezalandırılması ve fırçalanması hiçbir siyasi, ahlaki, insani ve hukuki gerekçe ile savunulamaz.
Neyse ki tacize uğrayan kadınların üçü Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonuna başvurarak konunun TBMM gündemine girmesine sağladı.
Komisyon Başkanı Fatma AKSAL; “Bu olayların takipçisi olacağız. Hangi siyasi görüşten olursa olsun, tacize uğrayan gelsin bilgi versin, korumaya ve elimizden geleni yapmaya hazırız” diyerek üstü örtülmüş ne kadar taciz/tecavüz varsa kendilerine bildirilmesi halinde gereğinin yapılacağı güvencesini verdi.
Artık Pandora’nın kutusu açıldı.
Bakalım ortaya daha neler saçılacak?..
****
Geçtiğimiz Temmuz ayında Antalya'nın Elmalı ilçesinde patlak veren “Noter onaylı aşk skandalından” uygunsuz görüntüler bugünlerde medyada yer almasına rağmen parti yönetimi üç maymunu oynamaya devam ediyor.
Tekrar söylüyoruz hiçbir parti, dernek, vakıf, örgüt ve kuruluş; içlerindeki çürük elmalar yüzünden toptan suçlanamaz.
Ancak çürük elmalarla ilgili işlem yapmayan ya da onlara göz yuman yönetimler haklı olarak suçlanırlar ve er ya da geç bunun bedelini öderler.
Kaldı ki bazı şeylerin şüyuu vukuundan beterdir.
“Komplodur kumpastır, başkanımızı yedirmeyiz” diyerek iddiaların üstünü örtmeye çalışırsanız yarın açıklamakta zorluk çekeceğiniz gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalabilirsiniz.
Ortada öyle görüntü ve mesajlar dolaşmaktadır ki Rıdvan’ın deyimiyle “ bu da mı gol değil ?” cinsindendir.
Siyasette sahiplenme/vefa elbette önemlidir.
Ancak bu namusuyla yaşayanlar için geçerlidir.
İşin içinde “ayağa düşmüş uçkur sevdası” varsa yapılacak olan sahiplenme değil hesap sormaktır.
Bugün bu hesabı soramayanlar yarın halkın soracağı hesaba katlanmak zorunda kalacaklardır.