Yıllardır terör örgütlerine verdikleri destekle onlar için kuluçka makinesi gibi çalışan İskandinav ülkelerinden Finlandiya ve İsveç; Ukrayna’nın Rusya tarafından işgalinden sonra sıranın kendilerine geleceği korkusuyla (ABD’nin de gaz vermesiyle) NATO’ya üyelik başvurusunda bulundular.
Bu başvuru üzerine Türkiye bizzat Sayın Cumhurbaşkanının ağzından “terör örgütleri ile bağlarını kesmedikleri, sınır güvenliği için yaptığı operasyonları bahane ederek koydukları silah ambargosu ve yaptırımları kaldırmadıkları takdirde” söz konusu ülkelerin üyelik taleplerinin veto edileceği açıklandı.
NATO Dışişleri Bakanları Gayrı Resmi Toplantısı öncesi konuşan Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu Türkiye’nin kararlılığını sınırda zekâsı olanların bile anlayabileceği şekilde şöyle ifade etti.
“NATO bir birlik, uluslararası örgüt değil. NATO adı üstünde müttefiklik. Bu ne gerektirir? Bu sadece güvenlik meselesi değil, omuz omuza dayanışma gerektirir. Her alanda. Özellikle güvenlik konusunda bir tehdit olduğu zaman. İsveç ve Finlandiya PKK/YPG'ye çok açık destek veriyor. Bu da halkımızın hissiyatını olumsuz yönde etkiliyor, gözümüzün önünde tüm uyarılarımıza rağmen. Dolayısıyla müttefik olacak bir ülke açıkça PKK/YPG'ye, her gün bize saldıran askerlerimizi, polisimizi şehit eden sivillerimizi şehit eden terör örgütüne destek vermemeleri gerekiyor. Ayrıca PKK'yla mücadelemizden dolayı bize yönelik çok kısıtlamalar getirdi. Tüm bunları elbette açık bir şekilde kendileriyle de diğer müttefiklerimizle de görüşeceğiz.”
Yıllardır gözümüzün içine baka baka terör örgütlerine silah, mühimmat ve teçhizat yardımı yapan ve siyasi destek veren İsveç’te siyasetçiler bununla da yetinmeyip PKK’nın AB terör örgütleri listesinden çıkarılması için çaba gösteriyorlardı.
PKK/PYD-YPG’nin İsveç’teki STK yapılanmaları arasında; İsveç Kürt Konseyi ile ek kuruluşu olan İsveç Demokratik Kürt Toplum Merkezi, İsveç Kürt Kültür Derneği, Kürdistan Özgür Yaşam Partisi, PYD-İsveç Özgür Gençlik Hareketi, Rojava Komitesi bulunuyor. PYD/PKK propagandasını içeren eylemleri geliştirmeye devam ediyor. PKK/PYD-YPG’li terörist unsurlar “Rojava Solidarity” adlı STK’ları üzerinden faaliyet yürüttükleri AB üyesi ülkelerde örgütün sözde TV kanalları üzerinden de mali destek alıyor. İsveç’te Kürt Medya Vakfı’nın 1997’de kuruluşuyla başlayan PKK’nın medya yapılanması dâhilinde halen Aryen TV ve Rohani TV’nin de bulunduğu 4 yayın organı faaliyetlerini yürütüyor.
PYD/YPG’ye şimdiye kadar 210 milyon dolar destek veren İsveç bu desteği 2023’e kadar 376 milyon dolara çıkarmayı planlanıyor.
İsveç ve Finlandiya Türkiye’nin iade talebinde bulunduğu PKK ve Fetö terör örgü mensuplarını da iade etmiyorlar.
Terör örgütlerine verdikleri destek yetmiyormuş gibi Türkiye’nin sınır güvenliği için yaptığı operasyonları bahane ederek aylardır silah ambargosu ve yaptırım uyguluyorlar.
Terör örgütüne destekleri nedeniyle örgütün döktüğü kandan da sorumlu olan İsveç ve Finlandiya sanki hiçbir şey olmamış gibi Türkiye’nin Nato’ya üyelik taleplerine “evet demesini bekliyorlar.
Herhalde Türkiye’de Yunanistan’ın Nato’ya dönüşüne kayıtsız şartsız evet diyen darbeci/işbirlikçi bir yönetim var zannediyorlar.
12 Eylül darbe yönetimi ABD’nin hatırına(!) Yunanistan’ın Nato’ya dönme başvurusuna “evet” diyerek tarihi bir hata (!) yapmıştı.
Aslında hata da değil ihanetti ve ABD’nin siparişi yerine getirilmişti.
Çünkü 12 Eylül darbe nedenlerinden birisi de sivil iktidarların ABD’nin tüm baskılarına rağmen Yunanistan’ın Nato’ya dönme talebine “evet” dememeleri idi.
Darbenin başı olan Kenan Evren’in ülke yararına hiçbir şart koşmadan aceleyle ABD’nin emrini yerine getirmesi de bu gerçeği doğrulamaktadır netekim(!).
Türkiye’nin Vetosu kaldırılarak Nato’ya kabul edilen Yunanistan'ın o günden bu yana nasıl hasmane bir tutum sergilediğini.
Türkiye’yi terörden kurtaran(!) darbeciler Batının gayrımeşru çocuğu Yunanistan’a Nato üyeliğini altın tepsi içinde sunmuşlardı.
Hepimizin gözü önünde yaşanan olaylardan sonra Nato’ya girişlerine evet denilebilmesi için İsveç ve Finlandiya’dan terör örgütleri ile arasına mesafe koymalarını, ambargoları/yaptırımları kaldırmalarını ve yazılı garanti vermelerini istemek milli çıkarlarımıza uygun bir davranış değil mi?
Milli çıkarlarımıza uygun ama bu ülkede HDP’nin kuyruğuna takılan ve onu incitmekten ödleri kopan muhalefet öylesine tavizkar davranıyor ki İsveç ve Finlandiya’ya terörle aranıza mesafe koyun demek bu kesim tarafından “taktik bir hata” olarak değerlendiriliyor.
Bununla da kalmıyor “biz İsveç ve Finlandiya’nın Nato’ya girmesini istiyoruz, hatta Atatürk de Finlandiya’yı severdi” diyerek ülke çıkarlarına ters söz ve davranışlarını Atatürk’ün arkasına saklanarak meşrulaştırmaya çalışıyorlar.Bu konuda HDP’nin tavrını yadırgamıyoruz.
Çünkü İsveç ve Finlandiya onların sırtlarını yasladıkları terör örgütüne evlat muamelesi yapıyorlar. Bu nedenle de İsveç ve Finlandiya’nın Nato’ya girmesini istemeleri normal.
Bu nedenle “Finlandiya’nın insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne önem veren, tarafsız bir ülke olduğunu savunan HDP’li Hişyar Özsoy’un; “Finli ve İsveçli politikacıların ve hükümetlerin nasıl bu kadar savunmacı bir duruş sergilediklerine gerçekten şaşırdık. Finlandiya’nın neden Türk liderliğini memnun etmek ve taviz vermek için yola çıktığını anlamak bizim için zor. Gülünç görünüyor. Finlandiya ve İsveç hükümetlerinin bu aşırı taleplere boyun eğmesi bizim için büyük bir hayal kırıklığı olur” ifadeleri bizi şaşırtmamıştır.
Ama ne yazık ki CHP’nin görüşlerinin de HDP’den farklı olmadığını görüyoruz.
Doğu Akdeniz’de varlığımıza, Libya ile Deniz Yetki Alanları Anlaşması yapılarak Mavi Vatana sahip çıkılmasına, sınırlarımızın PKK terör örgütü ve türevlerinin saldırısından korunması için sınır ötesi operasyonlar yapılmasına, Ermenistan’ın işgal ettiği Dağlık Karabağ’ın kurtarılması için Azerbaycan’a destek verilmesine karşı çıkan CHP bu kez de terör örgütü hamileri Finlandiya ve İsveç’in yanında yer aldı.
Türkiye’yi hedef alan terör örgütlerine kucak açan Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya üyeliği konusunda 16 gündür açıklama yapmayan CHP, bu ülkelerin üyelik için Türkiye’den vize almak için heyetlerini Ankara’ya göndermesi ve görüşmelerde ilerleme kaydedilmesi ardından suskunluğunu bozarak her iki ülkenin de üyeliğine vize vereceklerini açıkladı.
CHP İstanbul Milletvekili Ünal Çeviköz (ne tesadüf değil mi?), Finlandiya medyasına yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, Finlandiya’nın terör örgütü PKK/YPG’ye desteği nedeniyle NATO üyeliğine karşı çıkmasını ‘taktiksel bir hata’ olarak nitelendirerek, “CHP, Finlandiya’nın NATO üyeliğini desteklemeye hazır” diye konuştu. Hişyar Özsoy ile Ünal Çeviköz’ün röportaj verdiği Helsingin Sanomat isimli haber sitesi röportajı, sözde Kürdistan haritası ile yayınlandı.
Sadece bu tablo bile “Kandili yerle yeksan edecekleri iddiasının nabza göre söylenmiş nasıl büyük bir palavra olduğunu göstermeye yetmiyor mu?
(Yeri gelmişken hatırlayalım, Ahmet Türk The İndependent’e verdiği röportajda ne diyordu? “Sadece Kılıçdaroğlu değil; CHP içinde de buna benzer yalpalamalar, günübirlik konuşmalar ve ziyaret edilen yerin ahalisi göz önüne alınarak nabza göre şerbet vermeler devam ediyor”)
Çeviköz, Türkiye’nin NATO ortaklarımızdan güçlü tepkiler almasına şaşmamalı” diyerek emirlerine amade oldukları“dostlarından tepkiler beklediklerini” de itiraf etti.
Dostlarının kimler olduklarını söylemeye gerek var mı?
PTT/YPG terör örgütleri ile sınır ötesinde yapılacak mücadele için gerekli olan tezkereye HDP’nin güzel(!) hatırı(!) için hayır diyenlerin İsveç ve Finlandiya’nın Nato’ya üyelik taleplerine evet denilmesi için terör örgütlerine verdikleri desteği çekmelerinin şart koşulmasından rahatsızlık duymaları ve bu şartı taktiksel bir hata olarak değerlendirmeleri binlerce masum insanımızı katleden PKK/YPG’nin değirmenine su taşımaktır..
Gerçekten sözün bittiği yerdeyiz.
Bu ülkenin istiklal ve istikbalini düşünerek tepki göstermek taktiksel bir hata ama PKK/YPG’ye açık silah, teçhizat ve mühimmat yardımı yapan ve siyasi destek veren İsveç ve Finlandiya’nın Nato’ya girmelerine kayıtsız şartsız evet demek doğru bir davranış öyle mi?
İsveç ve Finlandiya’nın Terör örgütleri ile bağ ve desteklerini kesmeden Nato’ya girmeleri PKK/YPG’nin meşrulaştırılması ve Türkiye’ye yönelik terör saldırılarının Nato güvencesiyle yapılmasından başka bir anlam taşımaz.
Böyle sinsi bir planı görmemek sadece gafletle açıklanamaz.
Sayın Cumhurbaşkanı boşuna biz kuklalarla değil kuklacılarla mücadele ediyoruz demiyor.
Yalan söyleyenden siyasetçi olur ama yalan söyleyen siyasetçiden devlet adamı olmaz. (İsmet İnönü)
Zaten yargıya da intikal ettiği için işin yalan ve iftira kısmını bir tarafa bırakıyor ve soruyoruz.
Bir; Bu ülkede iktidarı değiştirmek için (beslemelerine) darbe yaptıracak kadar büyük çaba gösteren ve düşmanlıkları bizzat Başkan Joe Biden tarafından; “Bence ona (Erdoğan'a) çok farklı bir yaklaşım uygulamalıyız. Muhalif liderleri desteklediğimizi açıkça göstermemiz lazım.
Bir yol haritamızın olduğunu açıkça göstermemiz lazım. Düşündüğümüz şeyle ilgili sesimizi yükseltmemiz lazım, bedel ödemeli.
Yani çok endişeliyim. Ama benim yaptığım gibi onlarla doğrudan temasa geçip Erdoğan'ı yenecek duruma gelmeleri için hala var olan Türk liderliği unsurlarından daha fazla verim almalı ve onları güçlendirmeliyiz. Darbe ile değil, seçim süreci ile” sözleri ile açık açık ifade edilen bir kişi ABD’ne kaçar mı ?
İki; Fetö ve PKK terör örgütlerine açık destek vererek Türkiye’ye düşmanlığını gösteren, Türkiye’nin Akdeniz’de Karadeniz’de ve Ege’de hak ve çakarlarını korumak için gösterdiği her çabanın karşısında olan, Türkiye’yi hizaya getirmek için akla hayale gelmedik yaptırımlarla tehdit eden, hukukun ırzına geçerek Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısını yargılayan ve mahkûm eden ABD’nin, kendi toprakları içinde faaliyet gösteren (Fetö’nün nefret ettiği) Türken Vakfı’nın herhangi bir hukuka aykırı işlem ve uygulamasını tespit etse en ağır yaptırımları uygulayacağına ve bunu da cümle âleme ilan edeceğine kuşku yokken, resmi sistemde kayıtlı ve isteyen herkesin ulaşabileceği belgeleri kaçma gerekçesi olarak göstermek akıl işimi dir?
Üç; Partisinin grup toplantısında konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, gizli para transferleri gibi açıkladığı verilerin ABD'nin resmi kayıtlarına dayandığını itiraf etti.Yani gönderilen paralar da transfer şekli de yasaldı. Ortada gizli saklı bir işlem olmadığı halde yasal işlemler ve açık belgelerden “kaçma iddiası” çıkarmak için Almanya’nın Ankara Büyükelçisinden mi görüş aldınız?
Dört; ABD'nin Teksas eyaletindeki merkezinden yaptığı küresel istihbarat ve araştırma çalışmalarıyla tanınan ve CIA ile ilişkili bir kuruluş olan Stratfor'un, 15 Temmuz'daki darbe girişimi gecesi darbecilerin suikast için yerini tespit etmeye çalıştığı Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İstanbul'a hareket eden uçağının yerini çok kısa süre içinde tespit ederek havadaki konumuyla ilgili birçok tweet atarak gözü dönmüş infaz sürüsüne asist yapmasına rağmen kaçmayarak (birilerinin tankların arasında kaçırılarak güvenli bir eve götürüldüğü) Atatürk Havalimanı inen Cumhurbaşkanı şimdi neden ve üstelik ABD’ne kaçsın?
Beş; Bu kaçma iddiası ve yalanları 27 Mayıs’tan bu yana hep aynı zihniyet tarafından neden tekrarlanır? Eskişehir Örfi İdari komutanı Tuğgeneral Bedii Kireçtepe (emekli olduktan sonra önce sosyalist YÖN dergisi çevresine girdi, ünlü Yön Bildirisi imzacılarından oldu, 1963'te de ne tesadüf ki CHP'ye katıldı) imzalı “Ankara’da bütün hükümet erkânı ve Demokrat Parti başkanları yabancı memlekete kaçarken yakalanmışlardır. Beraberlerinde 12 uçak dolusu altın mücevherat ve parayı kaçırmakta iken yakalandılar. Sabık Başbakan Adnan Menderes ve sabık Reisicumhur Celâl Bayar, askeri kumandanlık tarafından tevkif edilmiştir. Eskişehir’de matbaası olan herkes bu havadisi basıp yayınlamalıdır. Dikkat... Dikkat... Dikkat...” ifadelerinin yer aldığı ahlaksızlıkta sınır tanımayan utanç verici yalan ve iftira zihniyeti neden hiç değişmemiştir?
Altı;15 Temmuz öncesi Malezya ve Endonezya’ya kaçacağını söyledikleri Cumhurbaşkanının 15 Temmuz gecesi Almanya’ya kaçtığı yalanını üfürmüşlerdi, şimdi ABD’ye kaçacak diyorlar, bir karar verin Cumhurbaşkanı hangi ülkeye kaçacak?
Yedi; İnsanların kendi akıllarıyla dalga geçmeleri bireysel tercihtir. Sonuç ta akıl onların olduğu için ister kullanır, ister kiraya verir, ister dalga geçerler ama başkalarının akıllarıyla dalga geçmek çok tehlikelidir. Milletin aklıyla dalga geçmek cesaretini kimden/nereden alıyorsunuz?
Sekiz; Gobbels’ten ilham aldığınızı biliyoruz. Ama milletin bu tür yalanlara inanacak kadar “salak” olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Dokuz; İsmet İnönü “yalan söyleyenden siyasetçi olur. Ama yalan söyleyen siyasetçiden devlet adamı olmaz” demiş. Bu durumda yalan söyleyen siyasetçi devlet adamı olmayacağına göre kimin adamı olur?.
Yoksa Almanya’nın mı?
Sorular bu kadar, dağılabilirsiniz.
Kim uyduruyor?...
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP'nin kampa girdiği Van'da esnaf ziyaretinde bulunduğu sırada bir vatandaşla İstanbul'daki İETT otobüslerine yapılan zamlar hakkında konuştu. Esnafın otobüs biletlerine 3 kat zam yapıldığını söylemesi üzerine İmamoğlu, "3 kat olmaz, uyduruyorsun. Belediye otobüsüne 3 katı değil, yüzde 40 zam yapıldı" dedi. Vatandaşın ısrar etmesi sonucu İmamoğlu, İETT Genel Müdürü Alper Bilgili'yi arattı.
İETT Genel Müdürü ise konuyla ilgili olarak vatandaşı doğrulayarak "Belediye otobüsleriyle taşınmış ve çift bilet ücreti uygulanır bu hatlara. Bu hatları kullanmıştır muhtemelen. Bahsettiği dönemde otobüs biletlerimiz 3,5 liraydı, bugün 7,67 lira çünkü 3 kere zam geldi. Bir seneden uzun bir süre geçti vatandaşımızın bahsettiği süreden. Çift bilet olunca 15 küsura geliyor" dedi.
İmamoğlu, İETT Genel Müdürü'nden aldığı bilgilerin ardından "Demek ki vatandaşımız hemen hemen haklı yani" dedi.
İngiltere ve ABD’nin desteği ile Cumhurbaşkanı adayı olmak için İBB’nin bütün imkânlarını kullanan Belediye Başkanının İETT’ye yapılan zamlardan haberi yok ve bunu Van’daki bir vatandaştan öğreniyor?
Ekrem İmamoğlu’nun niçin Cumhurbaşkanı odayı olamayacağını aynı mahallenin gazeteci/yazarlarından Can ATAKLI bakın nasıl açıklıyor;
“Bunlar bile gösteriyor. Daha kendi kurumundaki zam oranını, bilet fiyatını bilmeyen kişiyi sen alacaksın cumhurbaşkanı yapacaksın. Allah aşkına güldürmeyin, bırakın, bunu eleştirenlere de çemkirmekten vazgeçin.”