Avrupa ve ABD tarafından Rusya’ya karşı kışkırtılan Ukrayna; aylardır yaptığı hazırlıkla en uygun anı bekleyen Rusya tarafından işgal edildi.
Sonda söyleyeceğimizi başta söyleyelim. Bu işgal hiçbir ahlaki ve hukuki gerekçeye dayanmamaktadır. Ukrayna’nın yüzünü batıya dönmesi kendi siyasi tercihi olup herhangi bir saldırgan davranışı olmadığı halde işgal edilerek sivillerin katledilmesinin hiçbir haklı gerekçesi yoktur.
Ancak yaşananlar; geleceklerini başkalarının irade ve insaflarına bağlayanların nelerle karşılaşabileceklerini göstermesi açısından da ilginçtir.
Ukrayna'nın doğusundaki Donetsk ve Luhansk bölgelerinin içinde belirli alanları 2014'teki çatışmalardan bu yana fiilen kontrolü altında tutan Rusya yanlısı ayrılıkçılar, bu alanlarda tek taraflı olarak bu iki "cumhuriyet" ilan etmişlerdi. Ayrılıkçıların 2015'te yaptığı ateşkese rağmen bölgedeki çatışmalar devam ediyordu.
Rusya ile Ukrayna arasındaki gerilim özellikle son birkaç yılda çatışmaya ve hatta işgale dönme sinyalleri vermesine rağmen ABD ve Batı’nın bu süreci vaatler ve karşılıklı söz düellolarıyla geçirirken "Donetsk Halk Cumhuriyeti" ve "Luhansk Halk Cuhuriyeti" olarak kendini tanımlayan iki yönetimin liderleri Putin'den kendilerini bağımsız iki ülke olarak tanımasını istemeleri üzerine (bunu belki de kendisi kurgulayan) Putin işgal için düğmeye bastı.
İşgalin ilk günlerinde çaresiz, dağınık ve sorumsuz bir görüntü veren ABD ve Batı, işgalin beşinci gününe girilirken Ukrayna’nın gösterdiği güçlü direnişin ardından durumun ciddiyetini kavrayarak ciddi sonuçlar doğurabilecek yaptırım ve tedbirleri devreye soktular.
Başlangıçta aciz bir görüntü sergilemelerine rağmen, Zelensky’nin yalnız bırakıldıkları sitemi ve yurtsever Ukraynalıların, Rusların iki günde alacaklarını tahmin ettikleri Kiev’i vermemek için başlattıkları güçlü direniş ABD ve Avrupa’yı bir şeyler yapmaya mecbur etti.
AB tarihinde ilk defa bir ülkeye (Ukrayna) askeri yardım (nakit, silah teçhizat) kararı alındı. Avrupa hava sahası askeri ve ticari Rus uçuşlarına kapatıldı, Rusya bütün spor organizasyonlarından çıkartıldı.
Hâlihazırda uluslararası toplum tarafından yaptırım uygulanan tüm Rus bankaları ve gerekirse diğer Rus bankaları, uluslararası ödeme hizmeti sistemi Swift sisteminin (ülkeler arası para değiş tokuşu, paranın hızla sınır tanımadan bir yerden bir yere gönderilmesini sağlayan uluslararası mali yapılanmanın ismi. Dünya çapında bankalar arası finansal teleküminasyon ağı ve topluluğu (Society for Worldwide Interbank Financial Telecommunication). Merkezi Belçika’da. 11 binin üzerinde finansal kurum tarafından kullanılıyor. Bu aynı zamanda ödeme aracı olduğu gibi finansal kurumlar arasındaki mesajlaşma ağı sağlıyor. Günde 42 milyon kriptolu emir veriliyor. 11 bin 500 kullanıcısı var. 250 ülkede kullanıyor ) dışında tutuldu.
Buna ek olarak, Rus Merkez Bankasının Ruble döviz kurunu uluslararası finansal işlemlerle destekleme imkânları kısıtlandı. Onaylanan yaptırımlar, Rusya'da ve Ukrayna'ya karşı savaşı destekleyen başka yerlerdeki kişi ve kurumları da hedef alıyor. Varlıklı Rusların kendilerine ve aile fertlerine Avrupa vatandaşlığı alma imkânı da sonlandırıldı.
Özellikle Rus ekonomisini hedef alan bu gecikmiş tedbirler ve yaptırımların Putin’i geri adım atmaya zorlamak için yeterli olup olmadığını şimdilik bilmiyoruz ama uzun vadede etkileyici sonuçları olabileceğini söyleyebiliriz.
İlk günlerde yalnız bırakılmanın şaşkınlığının hâkim olduğu Ukrayna’da artık direnişin işe yaradığını görmenin verdiği umut var. Masa başında her şeyi planlasa da direnişi hesaba katmayan Rusya’nın verdiği kayıplar motivasyonlarını arttırıyor.
Ukraynalıların direnişleri Rus ordusunu durdurabilir mi? masaya oturmaya zorlayabilir mi? bilmiyoruz ama bu direnişin uzaması Rusya’nın ödeyeceği bedeli de büyütecektir.
Ukraynalı vatanseverler hayatlarında ellerine almadıkları tüfeklerle namuslarına sahip çıkmaya çalışırken, aynı gezi ayaklanmasında olduğu gibi sözde özgürlük, demokrasi ve insan hakları masallarıyla Soros destekli 2014 yılındaki sokak ayaklanmalarını finanse eden, ABD ve Avrupa ile iş kotarıp ülkelerinin bugünkü acıklı hale gelmesinin baş sorumlusu olan oligarklar daha işin başında özel uçakları ile ülkelerini terk ederek kendilerini Avrupa’nın şefkatli kollarına bıraktılar.
Yani Ukrayna’yı kaderi ile baş başa bırakanlar sadece ABD ve Avrupa değil.
2014 yılından bu yana daha fazla özgürlük ve demokrasi nutukları çeken Soros’un çocukları..
Eğer 15 Temmuz darbe girişimi başarılı olsaydı Türkiye de aynı Ukrayna gibi içerideki Soros’çuların da destekleriyle işgal edilecekti.
İşgalcilerin kimler olacağını söylemeye gerek var mı?..
O nedenle ABD ve Avrupa’nın Rusya’nın işgali ardından Ukrayna’nın toprak bütünlüğü masalı okumalarının hiçbir kıymeti yoktur.
Çünkü kendileri Suriye’nin, Irak’ın, Afganistan’ın, Libya’nın ve hatta Türkiye’nin toprak bütünlüğüne saygı duymamışlardır, bugün Rusya’nın yaptığını dün onlar yapmışlardır.
Nükleer silah bulundurduğu yalanı ile Irak’ın işgalini, kendi kurdukları DAEŞ ile sözde mücadele kılıfı altında Suriye’ye nasıl çöktüklerini unutmadık.
Onlar için mesele petrolse işgal teferruattır.
Türkiye’nin topraklarına göz diken PKK, PYD’ye binlerce TIR ve yüzlerce uçak dolusu silah, mühimmat ve teçhizat yardımı yapan, kazılan tüneller için tonlarca çimentoyu hibe eden, Türkiye’ye karşı savaşmaları için eğitim veren, terör elebaşları ile sarmaş dolaş fotoğraflarını servis edecek kadar yakın bir işbirliği içinde olan sözde müttefiklerimizin, Ukrayna’nın toprak bütünlüğünden bahsetmeleri tam bir utanmazlık ve ikiyüzlülük örneğidir.
****
ABD ve Avrupa istihbarat raporları yayımlayarak Rusya’nın işgali için tahmin toto oynarken Rusya, Ukrayna sınırına Elit tank tabur görev kuvvetlerinden oluşan yüz bin üzerinde askeri yığınak yaptı, Ukrayna’nın kuzey komşusu Belarus’a da askeri uçaklar ve hava savunma sistemleri yerleştirdi.
Rusya’nın işgal ettiği Kırım yarımadası ile Rus anakarası arasında bağlantı yolu Donbass bölgesinden geçtiğinden Moskova yönetimi Azak Denizi’nin Ukrayna’ya ait kıyılarına el koyarak Karadeniz’in kuzeyinde stratejik hâkimiyet sağlamayı amaçlıyor.
17 Şubat tarihinde NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Rusya-Ukrayna girişimine ilişkin yaptığı açıklamasında "Rusya saldırmaya bahane arıyor, geri çekilme çağrımızı tekrarlıyoruz" demişti. ABD Savunma Bakanı Llyod Austin ise "Eğer yapmamız gerekirse NATO'nun her karış toprağını savunacağız. Putin her zaman diyalog kurmak istediğini söylüyor, NATO buna hazır." ifadelerini kullanmıştı.
AB Konseyi Başkanı Michel, Putin’e “Bu savaşı derhal durdurun” demekle yetindi. AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ise mültecileri karşılamak için planlarının olduğunu söyledi.
Beyaz Saray Sözcüsü Jan Psaki, “Rusya ile savaşmayacağız ya da askerlerimizi Rusya ile savaşması için Ukrayna’ya göndermeyeceğiz” diyerek Ukrayna’ya kendi hesabını kendin gör mesajı vermişti.
Sivillerin ölmesi ise umurlarında değildi. Çünkü kendileri, Afganistan’da, Irak’ta ve Suriye’de binlerce sivili katletmişlerdi.
Onca yaşanan ve olup bitene rağmen Amerika’nın sesi gibi konuşarak meseleyi S-400’lerin iadesine, Akkuyu Nükleer Santrali’nin millileştirilmesine (ne demekse) indirgeyip, Rusya’dan doğalgaz alınmasını ve Rusya’dan turist gelmesini eleştiren mandacı zihniyetin Ukrayna’nın işgalinden Türkiye’yi sorumlu tutacak kadar gaflet içinde olması ise ibretliktir.
****
ABD Gürcistan’ı kışkırttı, tarih 08.08.2008 Rusya müdahale etti. ABD ve Avrupa Ukrayna’yı kışkırttı tarih 24.02.2022 ardından yine Rusya’nın müdahalesi geldi.
Yaşananlardan ders alınmazsa tarih tekerrürden ibarettir.
Ukrayna'da Soros’un koordinatörlüğünde oligarkların destek verdiği 2014'teki Meydan olaylarının ardından, Batı yanlısı bir hükümet yönetime geldi. Hemen ardından Rusya, Kırım'ı yasa dışı şekilde ilhak ederken ( ABD ve Batı bu işgale de seyirci kalmışlardır) Ukrayna'da Rus etnik kökene sahip nüfusun yoğun olarak yaşadığı Donetsk ve Luhansk bölgelerinde ayrılıkçılar sözde yönetimler ilan etti. Rusya'nın desteklediği ayrılıkçı güçlerle Ukrayna ordusu arasında kanlı çatışmalar yaşandı. Batılı güçlerin Moskova nezdinde devreye girmesiyle 2014 ve 2015'te Minsk Anlaşmaları imzalansa da ateşkes ihlalleri sürdü ve Şubat ayı itibarıyla çatışmalarda yaklaşık 14 bin kişi hayatını kaybetti.
2019 Nisan ayında yapılan seçimlerin ikinci turunda oyların % 73,3 ünü alan Zelenski’nin Devlet Başkanı seçilmesinden ülkenin batılı politikalardan vazgeçmeyeceğini gören ve rahatsızlıklarını her fırsatta dile getiren Putin adım adım işgal planını uygulamaya koydu.
Saldırıların, 1941 senesinde Nazilerin Kiev'e saldırısını hatırlattığına işaret eden Zelenski, "Ülkemizi tek başımıza savunuyoruz. Dünyanın en kudretli güçleri uzaktan izliyor. Dünkü yaptırımlar Rusya'yı ikna etti mi? Yeterli olmadığını gökyüzümüzde ve yerde görüyoruz." Diyerek dost bildiklerine sitem etti.
Ukrayna; darbelerle ülkelerdeki yönetimleri değiştirmek, ayak işlerini yaptırdığı PKK, DAEŞ ve benzeri terör örgütlerine destek vermek, Suriye’de, Irak’ta olduğu gibi uyduruk gerekçelerle ülkeleri işgal etmek, petrol kuyularına el koymak dışında bir güç ve becerileri olmayan ABD ve Avrupa’nın yalnız bıraktığı ilk ülke değil.
Yaşananlardan ders alınmaz ise son örnek te olmayacak.
Moskova'ya karşı olası bir Ukrayna işgali durumunda en sert cevabın verilmesi gerektiğini savunan ülkelerden biri olan İngiltere'nin başbakanı Boris Johnson, "Sanıyorum Ukrayna'nın göğsüne tabanca dayayarak ve sindirerek, bizi (Avrupa'nın güvenliğine) yeni bir bakış açısına zorlamayı deniyor" diyen Johnson, bu sözleri ile tehlikeyi abartmadığını, tersine açık askeri hazırlıkların olası bir Rus harekâtı tehlikesinin gerçekliğini ortaya koyduğunu belirtmişti.
Peki önlemek için ne yaptılar?..
Hiçbir şey..
Onlar boş laflarla zaman geçirirken askeri tahkimatı güçlendiren Putin; 2008 yılında NATO’nun Bükreş Zirvesi’nde dönemin ABD Başkanı George W. Bush’la görüşmesinde; Ukrayna diye bir devlet yok. Onun topraklarının yarısını ona biz verdik, diğer kısmı da Polonya’dan aldı”, diyerek meselenin Donetsk Halk Cumhuriyeti” ve “Lugansk Halk Cumhuriyetini tanımaktan ibaret olmadığının işaretini yıllar önce vermesine rağmen Ukrayna’yı yönetenler de Ukrayna’yı pembe devrimlerle oyalayanlar da, NATO’ya alacağız diyerek kışkırtıp Rusya’nın hedefine koyanlar da en az Putin kadar bu işgalden sorumludurlar.
****
Ukrayna’nın işgali üzerine açıklama yapan post modern yuvarlak masa ittifakının büyük ortağının genel başkanı; "Bir ülkeye bu kadar bağımlı kalamazsınız. Turist gelmediğinde perişan oluyoruz. Güzel bir ülkede yaşamak varken, beraber yaşamak varken, bütün komşularımızla huzur içinde yaşamak varken böyle bir tabloyu Türkiye hak ediyor mu?" diyerek aklımızla dalga geçerek işgalin sorumluluğunu hükümete yüklemeye kalktı.
Sayın Genel Başkan doğalgaz ihtiyacımızın % 60-70 inin Rusya’dan karşılandığını iddia edip Akkuyu nükleer santralinden bahsederken içim acıyor dedi ama ne yazık ki verdiği bilgiler doğru değil. Eğer kasıtlı çarpıtma yoksa (ki bu daha kötü) böylesine ciddi bir bilgi eksikliği Türkiye’yi yönetme iddiası taşıyan bir siyasiye yakışmıyor.
PKK terör örgütünün siyasi kolu ile işbirliği yaparken içi acımayanların, enerji ihtiyacımızın karşılanması için çok büyük önemi olan Akkuyu Nükleer santralinden içleri acıyarak bahsetmeleri en hafif ifadeyle ciddiyetsizliktir.
Açık kaynaklardan kolaylıkla ulaşılabilen bilgilere göre; Doğal gaz alımı yaptığımız ülkelerin başında yüzde 36,9 ile Rusya geliyor. Rusya’yı yüzde 15,7 ile Azerbaycan, yüzde 13,5 ile Cezayir, yüzde 11,7 ile İran, yüzde 7 ile Nijerya, yüzde 5,8 ile Katar, yüzde 3,2 ile ABD ve yüzde 3,1 ile Trinidad Tobago takip ediyor. (https://www.gazete4.com 29/11/2011)
Görüldüğü gibi Türkiye doğal alımında çeşitlilik sağlayarak tek bir ülkeye bağımlı olmamış. Kaldı ki doğal gaz her ülke tarafından satılan bir ürün değil. Ancak bu kaynağa sahip olan ülkelerden alım yapabilirsiniz. Tabloya bakıldığında tek bir kaynağa bağlı kalınmadığı görülüyor.
Her sene kış aylarında bir bahane ile gaz kesintisi yaptığını bildiğimiz İran’dan bile doğal gaz alıyoruz. Ülkemizin zorunlu ihtiyacını karşılarken siyasi/duygusal bir tercihte bulunma hakkımız yok.
Tıpkı bugüne kadar ülkede yapılan bütün darbelerin planlayıcısı ve uygulayıcısı olan, PKK/ PYD/YPG terör örgütüne açıkça maddi yardım yapan, eğitim ve silah desteği veren ABD ve Avrupa ile yaptığımız ticarette olduğu gibi. Düşmanca davrandıklarını, darbe yaptırdıklarını darbecileri beslediklerini biliyoruz ama ticari ilişkilerimizi kesmiyoruz.
Eğer mandacı değilseniz, devlet yönetiminde duygusallığa yer yoktur.
Mandacılar için de zaten yönetilecek bir devlet yoktur, onlar sahiplerinin sesidirler.
Dün Karadeniz’de doğalgaz yatakları bulunduğunda sevinemeyenlerin, rezervi küçümseyenlerin ve bunun ekonomik getirisi olmayacağını söyleyenlerin, bugün neden doğalgazda Rusya’ya bağlılıktan ( ki değiliz) şikayet etmeleri sadece gaflet ile açıklanabilir mi?..
Akkuyu meselesine gelince; Bizim nükleer santral yapmamızı istemeyen ve her türlü engeli çıkartan ABD ve Avrupa ile işbirliği yapılamadı ise Rusya ile yapmanın sakıncası ne?
Eğer içinizin acıması gerekiyor ise dünyada elektrik enerjisi üretiminde nükleer santrallerin payı % 25 iken bizde bir tane bile nükleer santral olmamasına acımalı.
56 nükleer reaktörle elektrik üretiminin yüzde 70,6'sını bu kaynaktan sağlayan Fransa yeni santral yapmanın peşinde iken ülkeyi yönetme iddiası taşıyan bir siyasinin Akkuyu’dan içi acıyarak bahsetmesi ibretlik bir vizyonsuzluk örneğidir.
Post modern yuvarlak masa ittifakının milliyetçi bacısı da; "Türkiye ise Rusya ile kurduğu asimetrik ilişki modelinden sıyrılmalı, kendisini kırılgan hale getiren S-400'lerden acilen kurtulmalı, Akkuyu nükleer santralini derhal millileştirmeli, bölgesel istikrara risk oluşturabilecek Kanal İstanbul projesini durdurmalıdır" diyerek ortağıyla aynı zihniyette olduğunu göstererek “ABD/Avrupa’ya teslim olalım bu bize yeter” mesajı verdi.
Görülen o ki yuvarlak masanın muhteşem ikilisi Ukrayna’da yaşananlardan zerre kadar ders almamışlar. Onlar ABD’nin ve Avrupa’nın kendilerine yeterli olduğunu düşünüyor olmalılar.
Temsilcileriyle düzenli görüşerek sadakatlarını beyan ettikleri ABD ve Batılı ülkelerle kurdukları asimetrik ilişkilerden cesaret alarak siyaset yapanlar, Afganistan’ı terk eden ABD’nin ortada bıraktığı sadık adamlarının binmeye çalıştıkları uçakların kanatlarından ve tekerlerinden düşerek yere çakıldıklarını unutmamalıdırlar.