Ne demişlerdi İstanbul için?
Nimet, nimet..
Peki, sıradan vatandaş için de nimet midir İstanbul?
Hayır, o kadar da uzun boylu değil dostlar.
Kuzu kuzu oy verip, “her şey güzel olacak” masalları ile uyutulan sadece vatandaş için ÇİLE olan İstanbul, “bedelini” ödeyenler için bulunmaz bir nimettir.
Bedel ne midir?
Amma da safsınız..
Saraçhane bülbüllerinin eşleri de dâhil olmak üzere akraba-i taallukatı Paris’lere, Romalara götürecek kadar gözü kara bir sponsor; para destelerinden kule yapımına katkıda bulunacak kadar cebi dolu babayiğit iseniz, İstanbul sizin için de nimet olabilir.
Duruma ve şartlara göre, bir koyar beş alırsınız.
Hatta bir kaz verip bir dana almanız bile mümkündür.
Yani yöntemini bilenler için bereketli bir nimettir İstanbul.
Yeter ki bedelini verin.
Ormanmış, SİT alanıymış umurunuzda olmaz, istediğiniz yerde istediğiniz kadar ağacı keser, istediğiniz yere villanızı kondurursunuz.
Misal; Üsküdar’ın en değerli yeri olan Vaniköy sırtlarında ormanlık alanda 100 tane ağacı kesersiniz ama kimse size “ne yapıyorsun birader?” demez, diyemez, dedirtmezler..
İBB’nin ve Üsküdar Belediyelerinin görmezden gelmesiyle Boğaz’a nazır villanızı kondurur, “Özel Mülktür Girilmez” tabelası bile asarsınız.
Ele güne karşı göstermelik bir izin belgesi hazırlanır, ekipler sanki kontrol etmiş gibi “her şey yolunda” raporu verir, Roma’da Paris’te sefa süren ve söz konusu İBB olunca dut yiyen Saraçhane bülbülleri görmezden gelir, siz de tıkır tıkır işinizi yürütürsünüz.
Ama olur da namuslu medyanın veya dönemlerinde ormanlık araziye tek çivi çaktırmayan eski belediye başkanlarının radarına takılırsanız, işler tersine döner, ödenen bedel uçar gider.
Rus Oligark Boris Borisenko’nun Boğazın gözbebeği Vaniköy’de Boğaziçi öngörüm bölgesindeki ormanlık arazide elini kolunu sallaya sallaya yaptığı kaçak binaya İBB ve Üsküdar Belediyeleri göz yumdular.
Ancak Üsküdar’ın bir önceki Belediye Başkanı Hilmi Türkmen aşağıdaki ibretlik paylaşımıyla bu doğa katliamını kamuoyuna duyurarak İBB ve Üsküdar Belediyelerinin başarıyla oynadıkları Üç Maymun tiyatrosunu sonlandırdı.
“Vaktiyle merhum bir bakanımızın (Kemal Unaktıtan) eşi tadilat yapacağım diye bizden izin istemişti, kat atıldığını fark edip durdurmuş, yıkmıştık yapıyı. Bizim zamanımızda tek çivi çakılmasına izin vermedik Boğaz öngörünümüne. Şimdi orman kesip villa yapıyorlar! Bu zirvedir, daha üstü yoktur, genel durumun vahametini siz düşünün.
Tüm kamuoyuna sesleniyorum; kaçak yapıları yıkıyoruz diyerek ters algı yaparken, aslında korkunç bir talana imza atılıyor İstanbul'da. En büyük örneği işte budur. Vaniköy'de, dünyanın en değerli emlak bölgelerinden birinde bu kadar cüretkâr biçimde buna göz yumanlar, gözden biraz uzak yerlerde neler yapıyor, orasını da siz düşünün. Trol şebekelerinin, fondaş medyanın yalanlarına, sizi kandırmasına izin vermeyin."
Hilmi Türkmen’in dikkat çektiği çok önemli bir husus var.
Vaniköy'de, dünyanın en değerli emlak bölgelerinden birinde bu kadar cüretkâr biçimde buna göz yumanlar, kim bilir gözden biraz uzak yerlerde neler yapmazlar?
Bu gelişmenin ardından İstanbul Çevre İl Müdürü Maliki Ejder Batur, sosyal medya hesabından; "Üsküdar Vaniköy’de Boğaziçi Öngörünüm Bölgesi’nde birtakım izinsiz inşa faaliyetlerinin gerçekleştiği tespiti üzerine İl Müdürlüğümüzce inceleme başlatılmış olup, mezkur bölgenin İBB Boğaziçi İmar Müdürlüğü yetki sahası içerisinde olması nedeniyle gerekli cezai işlemlerin ivedilikle yapılması gerektiği konusunda uyarı yazısı ilgili kuruma iletilmiştir." Bilgisini paylaştı.
Vaniköy'deki inşaat alanına gelen Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü ekipleri şantiyeye alınmayınca ancak bölgeye sevk edilen Polis ekiplerinin müdahalesi ile kapı açıldı ve il müdürlüğü ekipleri inşaat alanına girerek inceleme yaptılar.
Bu arada Türk Ceza Kanununun 184. Maddesi uyarınca “İmar Kirliliğine Neden Olma” suçundan Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından re’sen soruşturma başlatıldı.
Bakanlık ekiplerinin incelemelerinin ardından; İstanbul Üsküdar Vaniköy Boğaziçi Öngörünüm bölgesindeki bir alanda, yasal düzenlemelere aykırı inşaat faaliyeti gerçekleştirildiği, İBB Boğaziçi İmar Müdürlüğü yetki sahası içerisinde bulunan alanda yapılan incelemede, meskenle ilgili kişiler tarafından herhangi bir yapı inşaat izin belgesinin Bakanlığa ibraz edilmediği ve ruhsatsız inşa faaliyetinin devam ettiği gerekçesiyle inşaatın durdurulduğu açıklandı.
Düşünebiliyor musunuz, İstanbul’un göbeğinde bir oligark elini kolunu sallaya sallaya ruhsatsız inşaat yapıyor, ama sorumlu İBB ve Üsküdar Belediyesinin kılı kılı kıpırdamıyor.
Demek ki oligarklar için de herşey çok güzel oluyor..
Yapılan incelemede, Boğaziçi Doğal ve Tarihi Sit Alanında öngörünüm bölgesinde kalan, meri uygulama imar planında, 2. grup koru alanı ağaçlandırılacak alanlar lejantında kalan alanda 3 adet 2 katlı ve 4 adet 1 katlı kısmen betonarme, kısmen çelik konstrüksiyon taşıyıcı sistemli yapılar, 1 adet havuz yapısı, 1 adet güçlendirilmiş set yapısı, betonarme istinat duvarları, betonarme merdivenler, bahçe duvarları, bekçi kulübeleri, altyapı çalışmaları, yapı malzemeleri ve atıkları, doğal zeminde beton enjeksiyonu, kazı, dolgu, kademelendirme ve setler yapıldığı, doğal zemin ve bitki örtüsüne fiziksel müdahalede bulunularak tahribat yapıldığı tespit edildi.
Görüleceği üzere Borisenko’ya az buz kıyak geçilmemiş, adam boğaza nazır villa değil neredeyse site inşa etmiş.
Demek ki gücü kesesinde saklı sağlam bir sponsormuş.
Peki, Boğaz’ın en nadide yerinde yüz kayın ağacı kesilecek kadar büyük bir katliam yapılırken, sözde çevre duyarlılığı ile otoyollara, köprülere, tünellere, havalimanlarına karşı çıkan Meslek Odaları, Tema Vakfından ve Çevreci olduklarını iddia eden örgütlerden neden hiç ses çıkmadı?
Gezi kalkışmasında yerleri değiştirilen üç beş ağacı bahane ederek yeri göğü inletenler şimdi neden hala susuyorlar?
Boğazdaki vahşi talan ilgi alanlarına girmiyor mu?
Sorumlu İBB olunca talan teferruat mı oluyor?
Hatırlarsanız Çırağan caddesindeki asırlık çınarlar kesildiğinde de Halk TV patronu Cafer Mahiroğlu’nun Sarıyer’deki Boğaz’daki villasında yaptığı kaçağa da seslerini çıkartamamışlardı.
Bu ölümcül suskunluğun “Duygusal” bir karşılığı olduğu muhakkak.
Hani doğa, siyaset üstü bir durumdu?
Kimse aklımızla dalga geçmesin.
Boğazın en değerli yerinde kaçak inşaata göz yummak ancak oligarkların/sponsorların karşılayabilecekleri kadar büyük bedellerle söz konusu olur.
Bu büyük bedeller olmasaydı, Pazar günü döviz bürosu açtırarak siyaseti dizayn etmek, para destelerinden kuleler yapmak mümkün olmazdı.
Metrobüs duraklarında çile çeken, artık rutinleşen metrobüs kazalarında/ yangınlarında ölen ve yaralanan sahipsiz İstanbullulara kaçak inşaat yapan bir oligark kadar ilgi gösterilmemesinin nedeni “her şeyin çok güzel olmasından mı?
“Hiç kimse yanlış olanı yaparak ONUR’a ulaşamaz.” (Thomas Jefferson)
İzmir’de gerçekleştirilen sokak röportajında konuşan bir terbiyesiz; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiye’yi “ahır” yaptığı, Allah’ın adıyla hayvanların katledileceği kanun çıkardığı yalanlarını söylemekle kalmadı, Erdoğan’ı ve AK Parti’yi destekleyenler için de “Üzerini basa basa vurguluyorum beyni ‘emcüklenmiş’ geri zekâlısınız” diyerek hakaret ettiği için yasa gereği hakkında adli işlem başlatılarak tutuklandı. (17 gün sonra da tahliye edildi)
Beklendiği üzere CHP sözlerinin ifade özgürlüğü olduğunu iddia ettiği terbiyesize sahip çıkarak tutuklanmasını eleştirdi.
Tutuksuz yargılama istemek ne kadar anlaşılabilir ve insani bir tavırsa, terbiyesizliğe destek vermek o kadar ikiyüzlü ve utanç verici bir tavırdır.
Aynı ifadeler CHP seçmeni ve Özgür Özel için kullanılsaydı “ifade özgürlüğü” denilerek hoş görülüp, küfürbaz protokolde mi ağırlanacaktı?
CHP Genel Başkanı Özgür Özel bu küfürbazı hapishanede ziyaret ederek arkandayız mesajı vermekle yetinmedi onu İzmir Fuarı’nın açılış törenlerine “onur konuğu” olarak davet ederek, 30 Mart seçimlerinden sonra oynadığı “normalleşme” gösterilerinin de göstermelik bir tiyatrodan ibaret olduğunu göstermiş oldu.
Oysa 30 seçimlerinden sonra Sabah Gazetesinden Yavuz Donat’a verdiği röportajda; “makama saygıdan asla taviz yok” diyerek yeni bir başlangıç yapacağını ve halkın iradesine saygılı olacaklarını ifade etmişti.
Meğer hepsi numaraymış, onların makamdan anladıkları kendi makamlarıymış.
Bu ülkenin halk tarafından seçilmiş cumhurbaşkanına ve ona oy verenlere küfür ve hakaret edenlerin onurlandırılması “ONUR’u” ayağa düşürmektir.
Thomas Jefferson’un ifade ettiği üzere; “Hiç kimse yanlış olanı yaparak ONUR’a ulaşamaz.”
Çünkü onur doğru davranışlarla kazanılır.
Küfürbazları dizinizin dibine oturtarak onurlandıramaz aksine terbiyesizliğe ortak olursunuz.
Kendisi ile aynı siyasi düşüncede olmayanlara üzerine basa basa; “beyinleri emcüklenmiş geri zekâlı olduklarını” söyleyenlerin yeri pişkin pişkin sırıttıkları protokol sıraları değil, sağlık merkezleridir.
Ve tedaviye ne kadar erken başlanırsa iyileşme oranı da o kadar yüksektir.