Ülkemizin ve dünyanın tüm muteber bilim adamları tarafından son iki yüzyılda dünyada meydana gelen en yıkıcı deprem olduğu konusunda görüş birliğine varılan Kahramanmaraş merkezli 7,7 ve 7,6 şiddetindeki iki depremden sonra devlet bütün kurumları ve milletle el ele vererek öncelikle enkaz altında kalan canlı vatandaşlarımızın kurtarılması için gece gündüz demeden çalışırken, daha önceki deprem, yangın, sel, heyelan ve maden kazalarında olduğu gibi yalan kusan alçaklar, devleti aciz göstermek ve vatandaşları kışkırtmak için ellerinden geleni artlarına koymadılar.
Böylesine büyük, böylesine şiddetli ve böylesine geniş bir alana yayılan deprem sonrasında kaçınılmaz olan erişim, ulaşım ve müdahaledeki aksaklıklar makul sürede telafi edilmesine rağmen koro halinde “devlet yok” diye uluyarak başta AFAD ve Kızılay olmak üzere kendi uşaklıklarını yapmayan bütün kurumları itibarsızlaştırmak için kıçlarını yırtmaktan hepsi basur oldular.
Mitçotakis’in gösterdiği insanlığı T.C. vatandaşı olmalarına rağmen göstermediler.
Bulabildikleri her yalanı sürüme soktular, başka ülkelerdeki felaketlerle ilgili görüntüleri yayınlayarak şerefsizliğin kitabını yazdılar.
O kadar alçaldılar ki yakınları enkaz altındaki vatandaşlarımızı tahrik edebilmek için AFAD’ın insan yerine banka kasalarını çıkarttığını bile yazabildiler.
Gazeteci kılıklı bir hain; “Tayvanlı bir ekip göçük altındaki bir kişiye tam ulaşacakken Türk ekip tarafından uzaklaştırılmış. Tam işi Tayvanlı ekip yapmış. Türk ekip kendi yapmış gibi göstermiş” paylaşımında bulundu. Tayvan’ın ülkemizdeki diplomatik misyonu tarafından yalanlanmasına rağmen paylaşımını silmedi.
Şeytan bunları öpmesin de ne yapsın?
Devleti güçsüz ve aciz göstermek için bugüne kadar hiçbir düşmanın yapmadığı kötülükleri yapmak en az deprem kadar yıkıcıdır ve telafisi mümkün değildir.
Kendi ülkesine, kendi milletine ve büyük bir acı yaşayan felaketzedelere yönelik böylesine hain bir tutum dünyanın hiçbir ilkel kabilesinde görülmemiştir.
Mevlana’nın söylediği gibi “bozuk olunca maya ne ar kalır ne haya”.
Onlarca ülkeden gelen ekiplerle birlikte Anadolu’nun binlerce yiğit evladı gece gündüz çalışıp bir kardeşimizi dahi canlı çıkartabilmek için ölümüne mücadele ederken bu süreçte sadece yalan, iftira, şahsi/siyasi çıkar hesabı ile hareket edenlerin tarihe birer utanç belgesi olarak geçecek utanç verici yalanlarından bazılarını aşağıya aldım.
Bunların hepsinin bilinçli söylendiğine dikkatinizi çekerim.
"Kapılar açıldı, Suriye'den yüz binlerce sığınmacı getiriliyor"; "Hasar tespit çalışmalarını öğretmenler ve imamlar yaptı"; "Diyanet, Elazığ'daki Harput Külliyesi'ni depremzedelere açmadı"; "Afet bölgesinde yakalanan yağmacının kulağını kestiler"; "Yüzlerce afetzede Ankara Esenboğa Havalimanı'nda bekletiliyor"; "Kızılay’ın konteyner üretemeyen fabrikasını torpille gelen kebapçı genel müdür yönetiyor"; "Afetzedeler çöp konteynerleri arasında yaşıyor"; "Yakalanan yağmacı direğe bağlandı"; "Erbil'den Adıyaman'a gelen iş makineleri bekletiliyor, engelleniyor"; "Belediye başkanı gelince kurulan çadırlar, başkan gidince toplandı"; “Hatay’da Yarseli barajı patladı”; “CHP’yi belediyelerin yardımları engelleniyor”; “Afet bölgesinde TSK arama kurtarma çalışmalarında devreye girmedi”; “Enkazdan ilk olarak AKP’lileri çıkarıyorlar”; “Alevilerin olduğu yerlere yardım gönderilmiyor”; “Arama kurtarma yapılmıyor”; “Malatya Kızılay Bölge Kan Merkezi tamamıyla yıkıldı”; “Malatya Özel Güvenim Bakım Merkezi’ndeki engelli bireyler sokakta kalıyor”; “Sakarya’da 5.5 büyüklüğünde deprem meydana geldi”; “Adana Havalimanı uçuşlara kapatıldı”; “AFAD, akşam 8.5 şiddetinde deprem beklendiğini açıkladı”; “Samsun’da bir saat içinde 6.3 şiddetinde deprem olacak”; “Kahramanmaraş’ta yanardağ patladı”; Maraş’ta fay hattı kopmuş 8.5 büyüklüğünde deprem bekleniyor” ; “TÜBİTAK deprem bölgesiyle ilgili projeyi reddetti”; “Depremde hasar gören Mersin Şehir Hastanesi boşaltılıyor”; “Atatürk Barajı’nda çatlaklar oluştu”; “Suriyeliler itfaiye erinin telefonunu çaldı”; “Hatay Samandağı’na teröristler geldi, eylem yapacaklar”; “Şanlıurfa’da çocuklar çalınıyor”; “Bir Afgan, çıkan cesetlerin elini kesip altınlarını çalıyor”; “Üzerinde bira reklamı olduğu için içinde polar kazak bulunan yardım kutuları geri çevrildi”; “Suriyeliler Fenerbahçe tırını yağmaladı”; “Mersin KYK’da kız öğrenciler Suriyeli erkekler tarafından taciz ediliyor, Yerleştirilen Suriyeliler cinsel ilişkiye girip nargile içiyorlar”; “Ankara’da bazı kişiler deprem bölgesinden evlerine aldıkları çocuklara şiddet uyguluyor”; “Arap, Alevi, Kürt nüfusun yoğunlukta olduğu illere AFAD gitmiyor”; “Kahramanmaraş’taki depreme ABD’li şirketin açtığı 6 bin metrelik petrol kuyusu sebep oldu”; “Deprem bölgesinde İHA kullanılmadı, İsrail Heron’ları kullanıldı”; “Mersin’e gönderilen akaryakıt gemisi EPDK tarafından engellendi”; “Kimliği belirlenemeyen cenazeler resmi rakamlara dahil edilmiyor”; “Antakya’da cenazeler isim yerine numara verilerek gömülüyor”; “Deprem mağdurlarına yardım yapılmadan önce GBT araştırması yapılıyor”; “Savcılar mesai bitti diye işlem yapmadığı için cenazeler defnedilemiyor”; “Deprem bölgesinde kullanılacak araç ve ekipmanlar gümrük vergisi uygulandığı için bekletiliyor”; “İsrail’den gelen yardım ekibi bekletiliyor”; “Hatay Havalimanı, Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından onarılıyor”; “Valilik İBB’yi Hatay’dan çıkartmaya çalışıyor”; “ HDP’li belediyenin yardım aracına el konuldu”; “Avusturyalı kurtarma ekibi bir çocuğu kurtaracakken Türk ekibi kameralarla gelip görevi devraldı”; “Macar yardım ekibi kötü muameleye maruz kaldı”.
Çarpınca fena çarpan ablamız da depremle ne alakası varsa “Hatay'dan başlayarak, bütün Türkiye'de şu an itibariyle toprak satışı ve mülk satışı yabancıya yasaklanmalı" fetvası verdi. Oysa 1980 yılından bu yana Hatay, Kilis ve Mardin’de yabancılar mülk satışı zaten yasak.
Yalan ve kışkırtma kampanyası elbette sadece içimizdeki aşağılık/hainlerin söyledikleriyle sınırlı kalmadı. Londra merkezli CBKNEWS’in mavi tikli Twitter hesabı, Lübnan’ın başkenti Beyrut Limanında 2020 de gerçekleşen patlamaya ait bir videoyu yayınlayarak, görüntünün Türkiye’deki nükleer bir santralden geldiğini iddia etti.
Türkiye’de faal bir nükleer santral olmadığı için görüntülerin doğru olmadığı ortaya çıkmasına rağmen görüntüleri kaldırmayan CBKNEW provokasyonlara katkıda bulundu.
Belçika Başbakanı Dee Croo’nun; depremin akabinde yeni bir mülteci dalgasının ortaya çıkacağı, AB’nin de bu dalgayı kaldıramayacağı gerekçesiyle Suriyeli depremzedelerin Türkiye’de barındırılması için destek verilebileceği açıklaması da yalancılara asist oldu.
Daha önce Türkiye’de yaşanan orman yangınları sırasında yapılan sosyal medya operasyonunu ortaya çıkaran İngiliz uzman Marc Owen Jones’un kendi sosyal medya hesabından yayınladığı verilere göre, deprem sırasında farklı ülkelerden açılmış profiller, yaklaşık 30 bin dezenformasyon tweeti gönderdi.
Abese İrca isimli Twitter kullanıcısı depremin ardından bu ülkenin sosyal medyasında yürütülen provokasyonun merkez üssü olan Ekşi Sözlük'te nasıl bir ihanete kalkışıldığını tek tek belgeleyerek şöyle ifşa etti.
“6 Şubat'taki depremin ardından Ekşi Sözlük'te tıpkı Babala Tv'deki gibi binlerce sahte yardım çağrısı devletin ve Afad'ın ortada olmadığı notlarıyla birlikte paylaşılmaya başlandı. O geceden itibaren 15 Şubat'a kadar girilen entrylerin yüzde 70'i şu an ortada yok. Deliller yok edildi. Başak Purut “Suriyelilerin yardımları yağmalaması başlığını tam 48 saat Ekşi Sözlük gündeminde tuttu. Verilen linklerde video olmamasına rağmen sanki deprem bölgesinde Suriyeliler her yeri yağmalıyormuş gibi yüzlerce entry girildi. Bir anda Ekşi Sözlük'te devletin kontrolü tamamen kaybettiği algısı yayılmaya başladı.
Konuyla alakalı onlarca başlık açıldı ama başlıklarda verilen linklerde video ya da bu iddialara delil olabilecek hiçbir şey yoktu. Amaç bunu sözlükte konuşturmak okuyucuları provoke etmekti. Provokasyonun seviyesini giderek artırdılar. Bir süre sonra iç savaş başlıkları açıldı.
Deprem bölgesinde kaynağı belli olmayan ve muhtemelen bir iki askerin havaya ateş etmesi sonucu ortaya çıkan silah seslerinin olduğu bir videoyu paylaşarak deprem bölgesinde çatışma çıktığını ve bir iç savaşın başladığı yalanını yaydılar. Bu başlık 4 gün boyunca gündem oldu
Ortalık sakinleşince Ekşi Sözlük günler boyunca sürdürdüğü provokasyon içeriklerini silerek delilleri yok etmeye başladı. Dört gün boyunca defalarca şikayet edilmesine rağmen dolaşımda tutulan bu başlıklar 15 Şubat gecesi tek tuşla yok edildi.
İç savaş ve Suriyelilerle çatışma yalanları gündemi meşgul ederken Ekşi Sözlük gündeme başka bir yalan haberi soktu. " 11 Şubat 2023 Hatay'da baraj patlaması". Tabii ki şu an bu başlık da ortadan kaldırılmış durumda.
Peki niçin hiçbir yazar bu olanların provokasyon olduğunu söylemedi. Bu kadar yalan ve iftira hiç itirazla karşılaşmadan günler boyunca Ekşi Sözlük'te nasıl gündem olabildi? Çünkü bu operasyona karşı çıkan yazarların tamamı banlandı. Cimer linki veren yazarlar anında uçuruldu”(https://m.star.com.tr/guncel/depremin-ilk-gunleri-algi-operasyonu-baslatip-ardindan-delilleri-yok-ettiler-haber-1768952/son Güncelleme: 19 Şubat 2023 Pazar 05:49)
Baraj patladı yalanıyla kurtarma çalışmalarına sekiz saat ara verilmesi nedeniyle kim bilir enkaz altında kaç kişi hayatını kaybetti?
Bu nedenle yalancılar kasten ölüme sebebiyet vermekten cezalandırılmalıdırlar.
İçimizdeki hainler yalan ve iftiralarla kurtarma çalışmalarını engellerken; Köpük, Poyraz, Ateş, Çakıl, Balam, Orly, July, Rex, Territorio, Timba, Barato, Balanceo, Bureta, Biosfera, Proteo, Biosfera, Tardio, Kiara, Teologia, Protoe, Tobeak, Haetae, Tori, Leader, Cuna, Luna, Kilian isimli arama kurtarma köpekleri can kurtarmak için çalıştılar, bunlardan Proteo kurtarma çalışmaları esnasında öldü.
Şimdi söyleyin bakalım!
Bu köpekler kadar merhameti olmayanlar insan olabilir mi?
Rahmetli Atilla İlhan’ın söylediği gibi; ne yazık ki bu ülkenin nüfusunun yüzde onluk bir hain kontenjanı var. Şartlar ne olursa olsun bu kontenjanda tek kişilik bir boşluk olmuyor.
Bu yüzde onla kıyasladığımızda arama/kurtarma çalışmaları esnasında ölen Proteo isimli köpek, heykeli dikilecek bir onur abidesi gibi duruyor.
***
CHP Milletvekili Av. Alpay Antmen sosyal medya hesabı üzerinden; "Bu Cumhurbaşkanlığı kararını her vatandaşa ulaştırın! Depremde binlerce insanımızı kaybettiğimiz Hatay İskenderun'da afet riski altında alan ilan edilen bölge kararının tam bir yıl önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından kaldırıldığı kararname. Demek ki deprem kader değilmiş. Çünkü deprem cinayetleri de politiktir!" paylaşımında bulundu.
Aklı sıra yıkımın faturasını cumhurbaşkanına yıkacaktı ama kaş yapayım derken göz çıkarttı ve söylediği yalanla gerçeğin ortaya çıkmasını sağladı.
Çünkü Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, İskenderun'da 6 mahalle için 23/8/2013 tarihli ve 5185 sayılı yazısı üzerine, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2'nci maddesine göre, Bakanlar Kurulu'nca 16/9/2013'te aldığı kararı uygulamaya koydu.
Ancak TİP’li Barış Atay'ın başını çektiği bir grup sözde muhalif ve sol örgütler bu karara karşı çıkarak halkı kışkırttılar.
Meydan Mahallesi Muhtarı Ramazan Güneş tarafından 6 mahalle adına açılan dava sonucunda İdare Mahkemesinin 04.10.2017 günlü kararıyla Bakanlar Kurulu tarafından alınan yıkım ve Kentsel Dönüşüm Kararı mahkemece iptal edildi.
İdare Mahkeme tarafından iptal edilen yıkım kararının ardından Bakanlar Kurulu bu karara itiraz etti ve söz konusu 6 mahalleyi yeniden Riskli Alan ilan ettiğini 14 Aralık 2017 tarihli Resmi Gazete’de yayımlandı. Ancak bu kararın ardından 6 mahalle yeniden itiraz etti.
Yargı süreçleri 2022 yılında tamamlandı ve Danıştay davaya son noktayı koyarak Bakanlar Kurulu Kararını iptal etti. Mahkeme kararları kesinleşince de Cumhurbaşkanlığı riskli alan kararını -yargı kararlarını uygulama zorunluluğu nedeniyle-iptal etmek zorunda kaldı.
Meydan Mahallesi Muhtarı Ramazan Güneş 2022 yılında yaptığı paylaşımında yargı sürecini büyük bir iş başarmış gibi şöyle anlatmıştı.
"Mahallemiz 2013 yılında bakanlar kurulu kararı ile riskli alan ilan edilerek kentsel dönüşüme geçirilmişti. Meydan mahallesi muhtarlığı olarak 2015 yılında Danıştay 14 daire başkanlığına yürütmeyi durdurma ile ilgi dava açtım. Yaklaşık 5 yıl süren dava neticesinde, Danıştay lehimize karar vererek yürütmeyi durdurup kentsel dönüşümü iptal etmişti. Mahallemiz tekrar bakanlar kurulu kararı ile kentsel dönüşüme geçirilmişti. Meydan mahallesi muhtarı ve İskenderun Meydan Mahallesi Yardımlaşma Derneği Başkanı olarak mahallemizin durumunu izah ederek sıkıntıları arz ettiğim, belediye başkanımızın ve vekilimizin uzun uğraşları sonucunda bugün itibarı ile Resmi gazetede yayınlanan Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Meydan mahallemiz riskli alandan çıkarılmıştır."
Yani direne direne iptal ettirdikleri karar nedeniyle o mahalleler yerle bir oldu.
Direnişe ön ayak olup provokasyon yapanlar da yüzlerce insanımızın göz göre göre ölümüne neden oldular.
Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş 2019 seçimlerindeki adaylık sürecinde deprem sonrası binaların yıkıldığı Emek Mahallesi'nde kentsel dönüşüm karşıtı miting düzenleyerek ranta geçit vermeyeceklerini söylemişti.
Hem engellediler hem de şimdi utanmadan suçu başkalarına atıyorlar.
Dün kimler direne direne kazandık diye nara attıysa gerçek suçlular onlardır.
CHP’li vekilin yalan ve iftira dolu paylaşımına araştırma yapmaya gerek görmeyen; Cumhuriyet, Birgün, Gazete Duvar, Sözcü, Evrensel, Diken, Ekşi Sözlük gibi algı operatörleri de o altı mahallede enkaz altında kalan canlardan ez az direnenler kadar sorumludurlar.
Saman Sarısı şiirinde;“Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?”
Dizeleriyle Abidin Dino’ya seslenen Nazım Hikmet ve Abidin Dino hayatta olsalardı, Nazım Hikmet; “Bana utanmazlığın resmini yapabilir misin Abidin? Diye sorar, Abidin Dino da; “Yapamam Nazım, böylesine büyük bir utanmazlığı resmetmeye yeteneğim yetmez” diye cevap verirdi.
Hz Ali (r.a) “Yalancıdan uzak dur, yakınında durma. Çünkü o pisliğini yanındaki herkese bulaştırır” buyurmuş.
Allah bu necip milleti yalancılardan ve pisliklerinin bulaşmasından muhafaza etsin.
Kurdukları tuzakları, düşündükleri kötülükleri de kendi başlarına makus eylesin inşallah..
Dürüst iseniz; “öldüğümüzde bizi camiye götürmeyin, gömün gitsin” desenize.
Felaketin üzerinden 200 saat geçtikten sonra hala enkaz altından bazıları çocuk canlı çıkartılan kardeşlerimiz var.
Allah onları kurtaranlardan razı olsun, hepsinin pak alınlarından öpüyoruz.
Ellinci altmışıncı saatlerde çıkartılanlar için mucize deniliyordu.
200 saat sonrası canlı çıkartılanlar için mucize tanımı yetmez, bu Allah’ın lütfudur ve tam da “Allahuekber” demenin yeri ve zamanıdır.
Her kurtarılan candan sonra “Allahuekber” diyerek sevinen fedakâr insanları aşağılayarak kendi aşağılıklarını gizlemeye çalışanlar için artık DİB’nın artık bir karar alması gerekli.
Allah için namaz, Peygamber için salavat ve meyyit için duadan ibaret olan cenaze namazı sadece inananlar için gerekli bir dini vecibe olduğunu göre; Allah’ın (c.c) büyüklüğünün ifadesinden rahatsız olanlar öldüklerinde “Allahu ekber” diyerek namaza durulur mu?
Bir çift söz de Allahuekber’den rahatsız olanlara..
Dürüst iseniz; “öldüğümüzde bizi camiye götürmeyin, gömün gitsin” desenize..