Yeni doğan çetesinin haksız kazanç elde etmek için anlaşmalı oldukları hastanelerin yoğun bakımına sevk ettirdikleri masum bebekleri göz göre göre ölüme gönderdiklerine dair bir yıl önce başlatılan soruşturma sonucunda hazırlanan Fezlekede ortaya çıkan yeni bilgiler, para için her şeyi yapabilecek gözü dönmüş vahşi bir çetenin varlığını ortaya koydu.
Hipokrat yemini etmiş hekimlerin ve görevleri şifa vermek olan diğer sağlık personelinin 12 masum yavrunun canına kıyacak, eksik ve yetersiz tedavi nedeniyle onlarcasının engelli kalmasına neden olacak kadar acımasızlıkları, tapacak kadar paraya düşkünlükleri ve işledikleri cinayetlerden zerre kadar pişmanlık duymayıp soruşturma savcısını tehdit ettirecek kadar küstahlaşmaları Katil Netanyahu’dan hiç bir farkları olmadığını gösteriyor.
Belgesellerde izlediğimiz vahşi hayvanlar bile avladıkları hayvanın neslinin devamını sağlayacak bir dengeye dikkat ederlerken bu katil çetenin merhametsizliğini kelimelerle anlatmak mümkün değil.
Bu vahşeti eğitimsiz insanlar yapsa cahillikle suçlanarak iş eğitime bağlanabilirdi ama meselenin eğitimin çok ötesinde; ahlak, karakter, vicdan ve Allah korkusu yokluğu olduğu, üniversite bitirmenin vicdansızlığa engel olmadığı anlaşılıyor.
Gönderildiği Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince değerlendirilme aşamasında olan İddianamede; şüpheliler (örgüt lideri/ PKK’dan 5 yıl hapis yatmış) Fırat Sarı ve (örgüt yöneticisi) İlker Gönen'in 10 kez "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve 11 kez uygulanmak üzere "resmi belgede sahtecilik" suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9'ar aya kadar, şüpheli (112 Ambulans şoförü) Gıyasettin Mert Özdemir hakkında ise "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi", "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis istendi.
Aralarında doktor, hemşire ve diğer sağlık görevlilerin de bulunduğu 18 şüpheli hakkında da bebeklerin ölümüne ilişkin "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi" suçundan 10 ila 437 yıl 6 ay arasında hapis cezası talep edildi.
Diğer şüpheliler hakkında da benzer suçlardan hapis cezaları öngörülen İddianamede, ayrıca, malen sorumlu olarak belirtilen hastaneler ve hastanelerin bağlı olduğu şirketler lehine "dolandırıcılık" suçu işlenerek maddi menfaat temin edildiğinden, tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması, hastanelerin ve şirketlerin kapatılıp mal varlıklarına el konulmasına karar verilmesi talep edildi.
Çete elemanlarına İddianamede talep edilen cezalar aynen verilse bile hiç biri bu sürelerde hapis yatmayacak. Çünkü İnfaz Yasasına göre; “Ağırlaştırılmış müebbet ile süreli hapis halinde en çok 36 yıl, Müebbet ile süreli hapis halinde en fazla 30 yıl, Tekerrür şeklinde işlenen suç nedeniyle müebbet halinde 33 yıldır.”
Millet bu bebek katillerini beslemek zorunda mı?
İdam şimdi değilse ne zaman?
Bebek katilleri yasadaki maksimum süre kadar hapis yatsalar bile kaybedilen 12 masum yavru geri gelmeyecek. Engelli yavrular ömür boyu engelli olarak kalacaklar
Ailelerinin acıları nasıl dinecek? Yürekleri nasıl soğuyacak? Kaybettikleri ve ömür boyu engelli kalacak evlatlarının aşağılık ve kirli çıkar hesaplarına alet edilmesine nasıl tahammül edecekler?
Bugüne kadar “diplomalı katillerin maddi çıkar uğruna bu kadar pervasız cinayet işlediklerine” tanık olmamıştık. Akla gelmeyen başa geldi.
Çete elemanlarının aşağıda yer alan telefon konuşmalarından insani ve ahlaki değerlerden yoksun nasıl acımasız bir çete olduklarını anlayabilirsiniz.
BAHAR KANIK: “Bir tane kalan curosurfumuzu çocuğa yaptık hocam.”
FIRAT SARI: “Peki, curosurftan sonra bir işe yaradı mı?”
BAHAR KANIK: “Hiçbir işe yaramadı.”
FIRAT SARI: “Boşa mı gitti yani?”
BAHAR KANIK: “Niye ona curosurf yaptırdınız ki? Ben bilmiyorum valla.”
FIRAT SARI: “En azından ben gelinceye kadar yaşasın diye. Hahahah”.
BAHAR KANIK: “Yani bilmiyorum valla çok tuhaf şeyler yapmışsınız. Keşke bıraksaydınız Sarıkaya'ya (bebeğin adı) falan yapardık.”
FIRAT SARI: “Valla haklısın.”
BAHAR KANIK: “Hocam Halime'nin kalbi yokmuş, CPR yapalım mı?”
FIRAT SARI: “CPR bir iki tane dokunun, dönerse döner.”
BAHAR KANIK: “Bir iki tane dokunun”
FIRAT SARI: “Dönerse biraz daha yaşasın, ben gelinceye kadar.”
BAHAR KANIK: “Valla siz gelinceye kadar... Kusura bakmayın.”
FIRAT SARI: “Ölmesin ha !..”
BAHAR KANIK: “Sarıkaya'nın da fişini çekeceğim, gelmezseniz.”
FIRAT SARI: “Nasıl?”
BAHAR KANIK: “Sarıkaya'nın da fişini çekeceğim, az kaldı.”
FIRAT SARI: “Hahaha, dedemin fişi.”
BAHAR KANIK: “Hahaha, çekeceğim fişi.”
FIRAT SARI: “Kız Halime'yi boşver. Sarıkaya nasıl, eli ayağı toparlıyor mu? Sabah toparlıyor dedi Selin.”
BAHAR KANIK: “Kim toparlıyor ya?”
FIRAT SARI: “Sarıkaya'nın eli ayağı.”
BAHAR KANIK: “Toparlamıyor. Siz Selin'e bakmayın. Ama o da sizin gibi, güzel düşünüyor hemen.”
FIRAT SARI: “Pozitif canım o. Pembeleşmemiş mi? Orta parmağı pembeleşmiş dedi.”
BAHAR KANIK: “Ucu hafif açılmaya başlamış.”
FIRAT SARI: “Ucundan açılacak.”
BAHAR KANIK: “ Ucu açılıyor zaten hocam. Güzel bir açılma değil.”
FIRAT SARI: “He iyi yaptın. Peki, kreksana ne diyorsunuz? Kreksana mı yapsak ona?”
BAHAR KANIK: “Gelin yaparız.”
BAHAR KANIK: “Tüh Halime'yi de bugün besleyecektik bak.”
FIRAT SARI: “Hahaha plana bak.”
BAHAR KANIK: “Hahaha kalk kız besleyeceğiz seni.”
FIRAT SARI: “Aynen ya aynen. Bugün seni besleyeceğiz kız.”
BAHAR KANIK: “Bugün seninle ilgileneceğiz.”
FIRAT SARI: “Doğru dün ilgilenemedik, bugün ilgileniyoruz hahahah.”
BAHAR KANIK: “Hahahah, hocam enerjim çok yerinde.”
Bebek öldürürken ve fişi çekerken ENERJİSİ YERİNDE olan KANSIZ bir hemşire ve o bebeğin öldürülmesine gülerek karşılık veren KANSIZ ve VİCDANSIZ bir doktor.
Merhametsizlik ve kansızlık hiç bu kadar utanç verici bir şekilde sergilenmemişti.
Reyap Hastanesindeki bebek hastaların takibini yürüten şüpheli hemşire Mehtap Sayar'ın şüpheli Hasan Basri Gök'le yaptığı telefon konuşmasında bebek hastanın tedavisinin uygun olmayan koşullarda gerçekleştirildiği anlatılan İddianamede konuşma içeriğinde; şüpheli Gök'ün "Mehtap çocuğu öldür elli satürasyonlu çocuk mu olur." dediği, Sayar'ın ise "Öldüreceğim de öldürsem de bir dert biliyorsun yani" dediği aktarılıyor.
Doktor yokluğundan bir hemşire yardımcısının müdahale etmek zorunda kaldığı ve bebeğin hayatını kaybetmesine ilişkin bir diğer telefon görüşmesi ise kan donduracak cinsten.
Hakan Doğukan Taşçı: Kanka bir tane bebek ölüyordu. Lan gizlice girip iki dakika ‘CPR’ yap çocuğa diyecektim de...
Hüseyin Günerhan: Nerede?
Hakan Doğukan Taşçı: Güneyde.
Hüseyin Günerhan: Güneyden bize ne bırak bebek ölsün ki rahat şikâyet edelim.
Hakan Doğukan Taşçı: Kanka yazık ya çocuk gözümün önünde öldü.
Hüseyin Günerhan: Ne oldu ki nesi varmış?
Hakan Doğukan Taşçı: 28 haftalık. Hoca demiş ki, kayarsa tüpünü çek yaşamaz bu...
Hüseyin Günerhan: Şaka mı yapıyorsun ya hiçbir şey yapmamışlar, ölsün demişler.
Kansızlık ve vicdansızlık bunlarla sınırlı değil. İşte çete elemanlarının birbirleriyle yaptıkları görüşmelerde kullandıkları aşağılık ifadelerden bir başka örnek;
"5 tane değil 3 tane bebek istiyorum biraz daha anası s.... ölümden dönmüş böyle gebermeye yakın.
Doğukan deneysel tedavi yapıp çocukların canına kastediyor. Bak inatla bebek yolluyorum ölüyor orada.
Sipisi çıkmış a.... k... çocuğunun hocam ya.
O çocuk gitti artık damar yolu bile açılmaz ki ona s.... çocuğu ya.
Devlet bunların anasını s... o sözleşmeyi görse. Bu hasta kaçırma, pazarlamaya giriyor.
Dolaptaki geçmiş tarihli ilaçları neden kullanmadın?
Ya bir bebek ölmüştü saatlerde yanlışlık vardı ben düzelttim ama şeyi hesaba katmamışım ölüm saatini.
Muhasebe beni aradı Yünaç bebeğin akciğer grafisi ilk gün çekilmemiş, şu an entübe olarak yatan bir bebeğin çekimini yapın Yünaç diye kayda girin.
Mehtap ex olan bir bebeğin var senin değişik isimli a.... koyayım.”
Yenidoğan yoğun bakım hemşiresi olarak çalışan Gizem Büyükköleş savcılıkta alınan ifadesinde kirli çarkın nasıl döndüğünü şöyle anlatıyor;
“Yenidoğan yoğun bakımımızda doktor Fırat Sarı çalışıyordu. Şehmuz Çelik de görevliydi. Öncesinde Doğukan Taşkın vardı. Doğukan kendini doktor olarak tanıtıp ailelerle görüşüyordu
Bebeğin öldüğü gece yoğun bakım sorumlu hemşiresi Tuğçe Toptemel'di. Ben de 4 bebekten sorumlu hemşireydim. Bebeği ben devraldığımda gayet sağlıklı ve normaldi. Nabzı normaldi, hiçbir sıkıntısı yoktu. Gözlerini açıyordu ve gayet sağlıklı görünüyordu.
Taninat ve esmeron isimli ilaçlar serum olarak veriliyordu. Bu ilaçlar bebeği sersemletti. Bebeğin kolları da ben devraldığımda çarşafla kısıtlanmıştı. Hastayı teslim aldığımız anda Tuğçe, Doğukan'a hitaben "Bu çocuk altı aylık, neden kuvöze alıyoruz, bu bebek uygun değil" dediğinde Doğukan, "Bunun günlüğüne 20 bin TL alacağız, siz hemşiresiniz işinize bakın" demişti.
İddianameye giren müfettiş raporunda, “teorikte hekimin, pratikte ise hemşirenin izlemine bırakılan yüzde 90 yenidoğan bebeğin hayat hakları ellerinden alınmıştır. Değişiklik yapılmadan bu olayların tekrar ve tekrar yaşanacağı kanaatindeyiz” denildi.
O halde gereken en radikal önlemler hiç vakit geçirilmeden alınmalı bir daha hiç kimse böyle bir vicdansızlığı ve kansızlığı aklından bile geçirmemelidir.
“Olayla ilgili olarak; İstanbul’da çok sayıda bebeğin, aralarında hekimlerin ve sağlık çalışanlarının da olduğu bir çete tarafından tıbbi gereklilik olmadığı halde anlaşma yapılmış özel hastanelerin yenidoğan yoğun bakım ünitelerine yönlendirildiğine, bu sayede Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan ve ailelerden haksız gelir elde edildiğine ve daha vahimi bebeklerin bir kısmının yoğun bakım takipleri sırasında hayatını kaybettiğine ilişkin haberleri Türk Tabipleri Birliği olarak yakından takip etmekteyiz. Olayla ilgili kamuoyuna yansıyan ayrıntıların hekimlik değerleri bir yana, insanlık ile bağdaşmayacak nitelikte olduğu ve sorumluların en ağır şekilde cezalandırılması gerektiği açıktır.” Açıklaması yapan TTB; Emniyet delilleri topladığı, Savcılık İddianameyi Mahkemeye sunduğu halde neden bir disiplin soruşturması bile başlatmadı. Neyi bekliyorlar?
Sorumluların en ağır bicinde cezalandırılacağına kuşku yok ta meslek odası olarak ellerini tutan mı var? Türk Ordusuna kimyasal silah kullandığı iftirasını atarken gösterdikleri cesareti(!) neden şimdi gösteremiyorlar?
Yaşanan bu gelişmelerin ardından çarpık ve istismara açık yoğun bakım politikasının; yoğun bakımda devlet hastanelerine öncelikle sevk esas olmak üzere hangi hastanenin yoğun bakımında ne kadar boş yatak olduğunun hasta sahiplerinin sorgulanıp tercih kullanabilecekleri bir şekilde yeniden belirlenmesinde zorunluluk vardır.
Son 20 yılda ülkemizde özel hastanelerin sağlık hizmetleri içindeki payı % 23’den % 40’a ulaştı. Sağlık Bakanlığı verilerine göre yenidoğan yoğun bakım yataklarının % 56'sından fazlası özel hastanelerin kontrolünde. Özel sektör 565 hastane ile Türkiye sağlık hizmetlerinin 1/3'ünü kontrol ediyor.
Türkiye'deki yoğun bakım yataklarının % 60'ı özel hastanelerde. Bu çarpık ve yanlış uygulamaya artık bir son verme zamanı gelmiştir. Yoğun bakım hastaları özel hastanelerin finans kaynağı olmamalıdır.
Son sözüm cesur Savcımız Sayın Yavuz Engin’e.
Tetikçiler yardımıyla kendisini geri adım atmaya zorlayan çeteye direnerek bebek katliamını katliamı ortaya çıkartan, memleketi Bolu'ya gider gitmez telefon edip "Şu an Bolu'ya geldiğini biliyoruz, ensendeyiz" mesajı veren çete mensubuna; "16 tane mermim var, gelin hepinize yeter" diyerek Cumhuriyetin Savcısına yakışan bir cesaret gösteren ve “Kurt kapanına girerek kucağımıza düşen şahıslar, Türk adaletinin elindedir. 2400 yıllık Türk devlet geleneğine kafa tutanlar pişman olacaklar ve bizimle hiç tanışmamış olmayı dileyeceklerdir.” paylaşımıyla asil ve vakur bir duruş sergileyen Savcı Yavuz Engin’e teşekkür ediyor, onun bu cesaretinin diğer meslektaşlarına ve özellikle genç savcılara örnek olmasını diliyorum.
Sayın Savcım iyi ki varsınız.
Haftanın fıkrası
"4 yoksul Çinli bir hayvan pazarında bir yarasa çorbasını 4'ü pişirdiler ve bir yerden yediler. Yarasa vahşi hayvan, onun yakalanıp çorbasının içilmesi gıda güvencesi açısından kabul edilebilecek bir şey değil. Gıda güvenliği uygulansaydı koronavirüs (yarasa) bir 'memeli' olduğu için 'memeli insana' kolayca geçen ve o günden sonra insandan insana bulaşmaya başlayan o virüs, hayvandan insana geçmeyecekti!.."."(Özgür Özel/CHP Genel Başkanı)