Yazımın başlığına bakıldığında ilginç gelebilir. Ancak bu durum, hayatın gerçeğini değiştirmez. Toplumu meydana getiren insanlar arasında bazen kırgınlık, dargınlık, münakaşa ve huzursuzluk gibi olumsuz olaylar olabilir. Her olumsuz olayın olduğu yerde etkilenen insanlar olabilir. Etkilen, zarar gören, mağdur olan insanın olduğu yerde de bir etkileyen vardır. Dolayısıyla haksızlığın, zulmün olduğu yerde bir zalim vardır, demektir. Hayatın akışı içerisinde zulmedilen, mağdur edilen insanların bir şekilde içinde bulundukları sıkıntılardan kurtulması gerekir. Bunun için yapılması gereken onlara haksızlık edip zulmeden zalimin zulmüne engel olmaya çalışmak, mazluma yardım olduğu gibi, zalime de yardım etmektir. Zalimin zulmüne engel olarak mazlumu rahata kavuştururken, zalime de büyük bir günah işlemekten beri kılındığı için kendisine yardım edilmiş olunmaktadır.
Peygamberimiz (sav) efendimiz: “ Zalime de, mazluma da yardım edin” buyurdular. Sahabeler den bazıları Ey Allah’ın Resulü!, Mazluma yardım edelim de, zalime nasıl yardım edelim, dediklerinde, Peygamberimiz, zalimin zulmüne engel olduğunuzda bu, zalime yardımdır buyurdular. Riyazüssalihin. Görülüyor ki, zalimin yaptığı zulmüne mani olmakta hayır var, insanlık var. Dünyaya bakıldığında fakirler, yoksullar, güçsüzler, çoğunluğu da Müslümanlar sürekli eziliyor ve zulme maruz kalıyorlar. Sanki itilip kalkılmak, her türlü şiddet ve eziyete maruz kalmak bunların kaderi. 21. yüzyılda gözlenen bu utanç verici manzaralar karşısında insanlık nerede diye sormak gerekiyor. Kendi rahatları için başkalarının can ve mallarına zarar vermeyi mubah görenler, bilmeliler ki, zorbalık ve kaba kuvvetle kazanılanlar, bir gün yok olmağa mahkûmdur. Filistin ve özellikle Gazze’de Müslümanlara yapılan her türlü işkence ve katliam, insanlık tarihine kare leke olarak girecektir. Dünya tarihinin başlangıcından itibaren hiçbir devirde İsrail’in Filistin ve Gazze halkına uyguladığı sürgün ve katliamın benzeri görülmemiştir.
Dünya âleminin gözleri önünde her gün Gazze ve Filistin’de işlenen soykırım ve katliamlar sanki normalmiş gibi hal almaya başladı. İsrail, hak ve hukuk tanımadan aklına geldiği her türlü işkenceyi malum bölgede Müslümanlara uygulamaktadır. İsrail, kiminle savaşıyor. Karşısında bir ordumu var. Her gün Gazze’ye binlerce bomba atarak bölgeyi yaşanmaz hale getirdi. Başkalarına demokrasi ve hukuk dersi verenler, neden İsrail’e hukuk dersi vermiyorlar. İsraile yardım edeceğini ileri sürerek bölgeyi silah, araç ve gereç deposu Haline getirenler kiminle savaşacaklar. Karşılarında bir ordumu var. Gayri mislimler birbirlerini haksız da olsa koruyup kolluyorlar. Zalim ve kırk bin masumun katilini meclislerinde konuşturup alkışlıyorlar. Peki, Müslümanlar bu durum karşısında ne yapıyorlar. Haksızlığın karşısında susan dilsiz şeytandır buyuran bir evrensel Peygamberin ümmetiyiz. Zalimin zulmüne mani olmak için bir çaba göstermek gerekmez mi? Neyi bekliyorlar. Filistin ve Gazze düşmek üzere. Böyle giderse bu bölgede Müslüman kalmaya bilir. Ardından Müslümanların ilk kıblesi mescidi aksa yı yıkar bunlar.
Her insan sahip olduğu maddi ve manevi gücünden dolayı Allaha karşı sorumludur. Müslüman olarak inancımız o dur ki, geleceği kesin olan hesap gününde her insan yapıp ettiğinin hesabını Allaha verecektir. Filistin ve Gazze’de İsrail’in katliamına seyirci kalanlar, bunun hesabını Allaha verecektir. Zaman müsait iken, Gazze ve filistindeki mazlumlara yardım etmek gerekir. Bununla beraber zalimlerin zulmüne mani olmak adına barışın tesisi için yapılması gereken ne varsa yapmaya çalışmak, insani ve İslami bir görevdir Gazze konusunda İslam âlemi büyük bir imtihanla karşı karşıyadır. Bu imtihanı kaybetmek te kazanmakta insanın elindedir. İmtihanı kazanmak için peygamberimizin sözüne tabi olmak yeterli olacaktır. Allah Müslümanlara basiret nasip etsin.