Mesaj şöyle: “Ben Çankırı Merkez Alaçat Köyü Haydar Mahallesinde oturuyorum. Evimizin ışıkları yok. 5 kardeşiz. Annem ve babam ne yapacaklarını bilmiyorlar. Eğitim alamıyoruz. Derslerden geriyiz. Hiçbir derse katılamıyoruz.3 yıldır ışıksızız. Nedenini merak ederseniz eğer; babam, dedemin elektrik saatinden elektriği kullanıyorduk. Dedem öldükten sonra amcam ‘elektriği ayırın’ dedi ve kabloyu çıkardı ayırmamız için de. Evimizin yeri hisseli olduğu için Enerjisa elektriğimizi bağlamıyor. Bizim oturduğumuz arsa 30 tane hissedarın. Hangi birini bulup bağlatacağız. Biz yirmi yıldır bu evde oturuyoruz. Burası başkasının değil ya!.. Karanlıkta ve mum ışığında oturuyoruz. Lütfen bize yardımcı olun evimize ışıkları getirelim. Kimse sesimizi duymuyor. Lütfen sesimizi duyun ve bize yardım edin. Ben NURTEN K. bunu size bana yardım edesiniz diye yazdım. Lütfen bana ve kardeşlerime yardım edin, bizi karanlıktan kurtarın. (Görenlerin yetkililerle paylaşmasını rica ediyorum)”Okuma aşkı dolu bu sese kulak vermek her vicdan sahibi insanın görevi olmalı. Öğrenci Nurten K’nın çığlığına kulaklarımızı tıkayıp, mesajı görmezden gelemezdik. Sessizlerin sesi olmak için baba Ali K’ya telefon ile ulaştık. Ali Bey; bir dokun bir “ah!” işit. Dertli mi dertli… 45 yaşında; köyünde çiftçilik, hayvancılık ve fırsat buldukça inşaat işçiliği ile geçimini temin eden Ali Bey, köylerden şehirlere akın olmasına rağmen, toprağına bağlı ( hükümet yetkilileri de aynı düşüncede değil mi!) eşi ile köyde kalıp “çocuklarımız okusun, ülke kalkınmasına destek olsun” diye binbir fedakârlıkla Çankırı’ya göndermişler. Kiralık ev tutup, göz -kulak olsun, yemeklerini yapsın diye büyük annelerini başlarına oturtmuşlar. 3-18 yaş aralığındaki 5 evlattan biri Gazi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi son sınıf, biri Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, Atatürk Okulunda biri 2. sınıf diğeri son sınıfta 4 kardeş okumak, yurda faydalı birey olmak için zorluklarla adeta savaş içindeyken Koronavirüs salgın hastalığı onları da vurmuş. Pozitif olmamışlar ancak okulları negatif, yani kapanıp uzaktan eğitime geçince hem Çankırı’da hem köyde iki ocak yakacak bütçe nerede! Öğrenciler Evlerinde elektrik olmayan köyün yolunu tutmak zorunda kalmışlar. İşte ne olduysa bundan sonra olmuş… Köy evinde tatil günlerinde mum ışığında ailece idare etmek kolay da… Elektrik olmayınca uzaktan eğitim nasıl takip edilecek? Şapkadan tavşan çıkaracak halleri yok!.. Ali bey ve eşi çalmadık kapı bırakmamacasına yollara düşmüş…Yönetmeliklere takılan Enerjisa’dan eli boş dönen Ali Bey, bu defa Devlet babanın kapısını, eşi de siyasi kapının tokmağını çevirmek zorunda kalmış. “Hay! gitmez olsaydık!” diyen fedakar karı -koca, aldıkları şaşırtıcı cevaplarla adeta yıkılmışlar. Bu arada okuma aşkı dolu çocuklar boş durmayıp umutla Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’a mektup yazarak yardım istemiş.Nurten K., Sadık K., Ravza Hümeyra K., Kezban Kübra K. Hamza Muhammed K. Ortak imzalı mektuplarının bir bölümünde sorunlarını şöyle dile getirmiş:“….3 yıldır kimseye sesimizi duyuramadık. Tam üç yıldır ışığa hasretiz. Lütfen kardeşlerim ve bize yardım edin. Bizi aydınlığa çıkarın, karanlıklardan kurtarın bizi. Elektriksizliğin yüzünden eğitim alamıyoruz, derslerimize katılamıyoruz.Bir insan nasıl karanlıkta kalır, nasıl karanlıklarda yaşar en iyi biz biliriz. Çünkü biz o karanlıklarda tam üç yıldır kaldık ve hala da kalmaya devam ediyoruz. Sizden tek ricamız bizi karanlıklardan kurtarıp, derslerimize katılmamızı sağlamanızdır.” Bizden bu kadar… Evin 4 köşesinde yanan mum ışığında ders yapmak nasıl bir şey? 21. yüzyılda olacak şey değil! Çocukları sokağa dökmek de, ışık olmak da, anne –babayı “ne haliniz varsa görün!” demek de, önlerinde ceket iliklemek de; sizin, bizim, hepimizin, en çok eli kolu uzun DEVLET BABA’nın şefkatli ellerinde…
GÜNDEM
18 Aralık 2020 - 07:38
Bu çığlığı duyun!...
Her şey aşağıdaki mesajın sosyal medyada yayınlanması ile başladı.
GÜNDEM
18 Aralık 2020 - 07:38