DOĞRUYOL
Çankırı Kültürünü Yaşatma Derneği, özlem duyduğumuz anıları yad edip geleneklerimizi yaşamak ve yaşatmak için düzenlediği geleneksel ikinci temşüt, diğer adı ile sahur gecesinde davetlilere geçmişe yolculuk yaptırdı.
Arzu Çetin Akyol’un akıcı sunuculuğunda, Büyük Otel’de düzenlenen etkinlik Çankırı Kültürünü Yaşatma Derneği Başkanı Serpil Özkan’ın konuşması ile açıldı.
Çankırı'nın günümüze kadar gelebilen somut olmayan kültürel mirasını geleneksel yapısı içinde yaşatmak, gelecek nesillere aktarmak için kurdukları derneğin kültürün manevi öğeleriyle birleştirme özelliğini değerlendirerek temşüt gecesini düzenlediklerini ifade ederek konuşmasına başlayan Özkan, rahmet, bereket ve oruç ayı olan Ramazan’ın kardeşlik ve sevgi bağlarının, birlik ve beraberliğin güçlendiği, ruhlarımızın güzel öğütlere ve uyarıcı telkinlere açık olduğu, manevi duygularımızın canlılık kazandığı kutsal ve uğurlu bir ay olduğunu ifade etti.
Özkan, Ramazan’ın manevi ikliminin hayatımızdaki yerini anlatırken şöyle devam etti:
“Her toplum dini inancını kendi kültürel değerini katarak uygular. Ramazan orucu Türk insanının ince zevkiyle birleşince günlük Ramazan yaşantımızdan bir gelenek doğmuştur. Bu gelenek ekmeğinden yemeğine mutfağımıza, şiirinden nesrine edebiyatımıza, ahlaki yaşantımızdan, estetiğimize kadar kültürümüze çok çeşitli zenginlikler kazandırmış, böylece bir ramazan medeniyeti doğmuştur.” diyerek
Çankırı’da bir Ramazan ayını hep birlikte hatırlayıp, gençlere hatırlatmak istedikleri için geceyi düzenlediklerini söyledi.
. RAMAZANA HAZIRLIK
Özkan, Ramazan’ın ruh ve beden yönünden faydalarını anlattıktan sonra geleneksel ramazan hazırlıklarına yer verdiği konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Ramazan'da ruhlarımızı arındırmak için yaptığımız hazırlık beden ve ev temizliği ile de kendini gösterir. Kadınlarımız, Ramazan temizliği, dediğimiz bütün evi dip bucak temizler, mutfak gözden geçirilir, bakır kaplar kalaylanır, erzaklar tamamlanır.
Cami minarelerine asılan ‘hoşgeldin ya şehr-i ramazan!'la başlayan mahyalar ışıklı gecelerde kendini gösterir. Dükkânların önüne tablalarda hurmalar, kuru kayısılar, kadayıflar, lokma tatlıları, peynir tatlıları dizilir. Mahallede mukabele okutacak evlerin sahibi birkaç gün önceden komşulara haber verir.
Orucun ilk günleri alışma günleridir. Davetler hemen başlamaz. Çankırı insanı biraz müsaade eder birbirlerine. Önce büyükler çağırır küçükleri, sonra küçükler büyükleri davet eder. Her gün yemek pişirirken habersiz misafir gelmesi temenni edilir, maddi gücü zayıf olanları davet etmeye gayret edilir.
Çocukların oruç tutmasının da ayrı bir önemi vardır. Önce tekne orucu dediğimiz yarım gün ile başlayan oruçla çocuklar oruca yavaş yavaş alıştırılır, hediye, para vererek sevindirilir. Çocuklara iftar saatini haber verdirmek, onları sevindirmek zihninde silinmeyen güzel izler bırakır.
İftar sofralarımız iftariyelik dediğimiz peynir, zeytin, reçel çeşitleri, mevsimine göre yeşillikler, bakır sahanlarda pişirilen ortaya konan pastırmalı yumurta ile başlar.
Her özel günlerimizde düğünlerimizde sıra yemeklerinde, başağa gecelerinde yapılan geleneksel menümüz olan takım yemeği Ramazan davetlerinde de kendisini gösterir
Eskilerde 12 çeşitle tamamlanan bu menü günümüze kadar özelliğini koruyabilmiştir. Günün şartlarına göre yemeklerin çeşitleri değişse de gelenek kaybolmamıştır.
Pirinç çorbası veya Tatar böreği ile başlayan menünün çorba bölümünde Ramazan'da tarhana çorbası daha rağbet görür. Kuru kıymalı veya sızgıçla pişen tarhananın üzerine kuru nane, küpecik peyniri ve arzuya göre de bayat ekmek doğranarak yenilir
Bütün et veya güveç et yemeği çeşididir.
Bir börek çeşidi, zeytinyağlı sarma etli yaprak dolması, tavuklu pilav, etli veya tavuklu bamya. Tatlı olarak eskilerde baklava, hameyli daha çokken, günümüz şartlarında yumurta tatlısı tercih edilmektedir.
Pilavdan sonra tatlı ve en sonunda bamya Çankırı'mızın değişik bir özelliğidir. Bamyanın hazmettirici özelliği soda vazifesi gördüğü düşünülerek en son yenilir.
Ekmek olarak tırnaklı dediğimiz yumurtalı pide tercih edilir.
O da geleneksel bir ritüelimizdir. Pide kuyruğuna girenler yumurtasını, üzerine dökülen susamı, çörek otunu yanında getirir. Son dakikaları tercih edenler orucun da verdiği sabırsızlıkla sıradayken tatlı atışmalar olur. Çok kişi soğuyan pidenin bayatladığını düşünürler ve sıcak sıcak yemeyi tercih ettiği için son dakikaları bekler.
Konaklarda verilen davetlerde ve hali vakti yerinde olan ev sahipleri iftardan sonra diş kirası adı altında hediyeler verir.
Yemekten sonra yatsıya kadar dinlenme yatsı vakti teravih için kimileri evde kılmayı tercih ederken çoğunluk camiye gider.
Cami çıkışında uzun kış günlerinde erkekler kahveye veya kıraathaneye giderken, bayanlar kendi aralarında oturmalar yapar, vakti maniler söyleyerek, bilmeceler, tekerlemeler, hikâyeler, masallar, anılarla hoş vakit geçirirler. Sahur vaktine kadar biraz dinlenmek için yatan kadınlar, yatmadan evvel hamur yoğururlardı. Bir gün önceden bıraktıkları bir pazilik hamuru yeni yaptıkları hamura katarak mayalandırırlardı.
Eğer yaz günü ise avlulu, bahçeli evlerde odun ateşinin üzerine konulan sacın üzerinde yapılan yağlı ekmeğin, gözlemenin uğra ve tereyağı kokusu bütün mahalleyi alırdı. Her gün yapılan yağlı ekmek, gözleme, tava çöreği, bazen de artan bayat ekmek ve pideleri değerlendirmek için çullama yapılırdı. Yanına üzüm hoşafı, kızılcık ekşisi, ayran ya da pestil ezilirdi. Bu geleneğimiz günümüze kadar gelebilmiştir. Her gün olmasa da ramazanda birkaç kere yapılmaktadır. İmsak vaktini belli etmek için davul çalan davulcu da bu ekmeklerden nasibini alırdı. Bahşiş olarak paradan ziyade bu ekmekler verilirdi.”
JET İMAM
Konuşmasında, Ramazan'ın manevi boyutu yanında eğlence boyutuna da yer veren Özkan, hatırasını paylaşarak konuşmasına renk katarken, davetlilere geçmişe yolculuk yaptırdı.
“ 2. Mahmut zamanında zengin bir zat aralarında nüktedan şair İzzet Mollanın da olduğu bir grubu iftara davet eder. Oruçlar açıldıktan sonra sıra teravih namazına gelir. Neredeyse iki rekâtı bir rekât süresinde hızlı kıldıran bir hocayla namazı kılarken on rekâtı bitiriyorlar. Ev sahibinin bir yakını abdestim var teraviye yetiştim ben de kılayım, deyince kan ter içinde kalan İzzet Molla hemen lafı yetiştirir:
"Be adam!.. Biz içindeyken yetişemiyoruz sen dışarıdayken nasıl yetişeceksin?"
Bu hatıra bana benim çocukluğumdaki Yeni Camideki jet imamı hatırlatır.15 dakikada kıldırdığı teravih namazıyla gazetelere çıkan Bursalı Hakkı Hoca’ ya bizim Çankırı'mızın güzel insanları içinde de dışında da yetişebiliyordu ki; cemaati çok kalabalıktı.” sözleri ile jet imam olarak anılan Hakkı Hoca’da bu gecede anıldı.
GEÇMİŞE ÖZLEM
Çocukluk anılarına dönen Özkan, “Benim çocukluğum Yeni Cami’nin ve karşımızda da İskiliplerin fırınının olduğu sokakta geçtiği için ramazan denilince pide kuyruğu ve dağılan cemaatin kapımızın önünden geçen ayak seslerini dinlediğim güzel günler geliyor.” ifadesi ile eskiye duyulan özlemin altını çizen Özkan,
" ‘Ah nerede o eski Ramazan'lar?’” diyoruz. Eski ramazanlardaki güzelliklerin şimdiler de olmadığından mı, yoksa çocukluk günlerine özlemden midir?.. Bizim büyüklerimiz çocukluk döneminin ramazanlarını arardı, bizler kendi çocukluğumuzu, bizim çocuklarımız da şimdi yaşadığımız döneme özlem duyacaklar.
İnsanın en problemsiz günleri çocukluk günleri olduğu için hatıraları taze kalır, unutulmaz, sürekli o günlere özlem duyar, bu özlem de geçmişi yaşatmanın kapısını açıyor.”
Geçmişe duyulan özlemle Ramazanda temşüt geleneğimizi yaşatmak ve aktarmak için geceyi düzenlediklerini aktaran Özkan,
Bu gecede kendilerini yalnız bırakmayan şehrimiz yöneticilerinin halkla kaynaşıp bu samimi ortama katkıda bulundukları için Vali Fırat Taşolar eşi Didem Taşolar’a, Belediye Başkanı İsmail Hakkı Esen ve eşi Betül Esen’e, Dernek çalışmaları için yer tahsis eden iş insanı Ticaret Borsası Başkanı Erdal Aslan’a, Büyük Otel iletmecisi ve Dernek yönetim kurulu üyesi Kadir Sezgin’e, gecenin sunuculuğunu yapan masal öğreticisi Arzu Çetin Akyol’a, kültür aktarımını yapabilmeleri için kendilerine destek olan değerli hemşehrilerine, program akışında çocuklara ve onlara etkinlik yapmalarında destek olan ailelerine, yol arkadaşlığı yaptığı Dernek kurucu yönetim kurulu üyeleri: Zeynep Küçükbabuccu, Nejdet Tunçkafa, Esra Gökmen, Şule Merzi, Hülya Kütükçü, Zübeyde Tosyalıoğlu’na, onlara destek veren ailelerine ve kendisini her çalışmasını destekleyen eşi ve çocuklarına teşekkür ederek konuşmasını tamamladı.
“Kız anadan öğrenir sofra düzmeyi, oğlan babadan görür sohbet gezmeyi”
Çankırı Yaran kültürüne büyük hizmetleri olan, Dernek onursal üyesi Orhan Özkan'ın oğlu Burak ve torunu Çınar Özkan’ın karşılıklı oyunu Türk halkının özelliklerini temsil eden sevgi, saygı, tatlı şaka ve nükte ile dolduran çocukların davul eşliğinde seslendirdiği manilerle devam etti.
Çankırı Kültürünü Yaşatma Derneği halk oyunları öğrencileri “mahim”i başarı ile sergiledi.
Gece, geleneksel Temşüt ikramı, sohbetle geç vakitlere kadar devam etti.
Davetlilerin iler yaştakileri geçmişte kalan ramazan anılarını tazelemenin, arkadaşları ile hasret gidermenin, gençler de dinledikleri ve yaşadıkları ramazan günleri ile mutlu şekilde, 3. Temşüt gecesinde buluşmak üzere vedalaştı.
Vedalaşırken dernek tarafından davetlilere diş kirası taş helva hediye edildi. (MEHMET ATEŞ)