Büyük Cami ( Ulu Cami) sabah namazında farklı bir gün yaşadı. Camiyi dolduran cemaat namaz çıkışında avluda düzenlenen etkinliğe katıldı. Basın açıklamasına Ak Parti İl Başkanı Av. Abdulkadir Çelik, Merkez İlçe Başkanı Bahri Kılıç, STK temsilcileri ve ellerinde Türk ve Türkistan bayrakları taşıyan kadın – erkek çok sayıda vatandaş katılarak Çin katliamına karşı Dünya’nın duyarsız kalmaması için tepki verdiBasın açıklaması İHH Çankırı İl Temsilcisi Hasan Kale tarafından okundu.Kale, Doğu Türkistan’ın 70 yıldır Çin işgali altında yaşayan İslam yurdu olduğunu ifade ederek “İşgalle birlikte başlayan zulüm ve işkenceler sürekli yeni bir boyut kazanarak devam etmekte. Doğu Türkistan tıpkı Filistin, Arakan, Keşmir gibi hiçbir zaman zulmün eksik olmadığı bir İslam coğrafyası. Zaman zaman işkencenin şekli değişmekte fakat mahiyeti ve hedefi değişmemekte” dedi.İslami kimlikleri yok edilmek istenen Doğu Türkistan’ın Çin faşizmince uygulanan sistematik işkence yöntemleriyle karşı karşıya olduğunu vurgulayan Kale şunları söyledi:
“Bölgede halen 1 milyondan fazla Uygur eğitim kampı adı altında kurulan toplama kamplarında tutulmakta, burada insanların inançlarına aykırı dahi olsa zorla ideolojik eğitimler verilmekte ve potansiyel tehdit olarak görülenler cezalandırılmakta.Son birkaç yıldır yapılan bir uygulama ile Uygurların evlerine yönelik zorunlu ziyaretler, gerekçesiz baskınlar ve Uygur-Çinli zorunlu akraba olma uygulamaları insanları ürkütmekte. Toplama kamplarına alınmış olan aile bireyleri yerine Çinli insanlar yerleştirilmesi, Uygur toplumunun değerlerini tehdit eden bir uygulamaya dönüşmüş durumda.
Çok sayıda Uygur aydını ve kanaat önderi haksız yere tutuklu bulunuyor. Bunların bir bölümü ya hapiste iken ya da bırakıldıktan hemen sonra hayatını kaybetti. Sadece insanların yaşamına değil, kültürlerine yönelik ihlaller de dikkat çekmekte. Birçoğu Uygur kültürünü ve dini eserlerini ihtiva eden 730 çeşit kitap ya yasaklandı ya da yok edildi. 100’den fazla web sitesi kapatılarak yöneticileri tutuklandı. Bugün Doğu Türkistan’da Müslümanlar zaten işgal altındaki yurtlarında tam bir esarete mahkûm edilmek istenmekte. En ufak bir direnişin, Müslümanca yaşama çabasının karşılığı şiddet, işkence ve ölümdür.”
Kale, Çin’in Doğu Türkistan’a getirdiği yasaklar ve uyguladığı ağır cezalar sonucu Doğu Türkistan dünyanın en büyük açık hava cezaevine döndüğünü belirterek “Çin zindanlarında 350 bin Müslümanın bulunduğu tahmin ediliyor. Yalnızca Müslüman oldukları için hapse atılan Uygurlu kardeşlerimiz kötü şartlar ve çeşitli işkenceler altında. Hapse atılan Uygurlulardan sağlıklı bir haber dahi alabilmek imkânsız hale geldi. Batı, her zaman olduğu gibi Doğu Türkistan üzerindeki baskıları her geçen gün artırırken, yaşanan zulümler karşısında 3 maymunu oynamakta. Daha önce Tibet’te yapılan zulümleri kendi çıkarları için kullanan yine kendi çıkarları için Müslüman memleketlerini yerli piyonları marifetiyle kan gölüne çeviren, Doğu Türkistan halkına yapılan zulmü yıllardır görmeyen ve bugün birdenbire Doğu Türkistan haklarının savunucusu ve havarisi kesilen Büyük Şeytan ABD ve Avrupa Birliği’nin davranışı şovdan öteye geçmemekte” diye konuştu.
DOĞU TÜRKİSTAN MESELESİ BİZİM MESELEMİZDİR
“Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin gözü ve kulağı Türkiye’dedir. Türkiyeli kardeşlerinden başka acılarını paylaşan ve acılarını sona erdirmek isteyen başka bir kimse yok” diyen Kale şunları dile getirdi:“Zulmeden gerek Batılı Emperyalistler olsun gerekse Doğulu Komünistler olsun acının rengi hiç değişmiyor. İşgal edilen topraklar yine Müslüman toprağı, akan kan yine Müslüman kanı. Yeryüzü Müstekbirlerinin yaptığı zulümlere son vermek için yeniden ümmet bilincini kuşanmalıyız. Müslümanlar olarak şuna inanıyoruz: topraklarımızın özgürleşmesi ancak zihinlerimizdeki ve ruhlarımızdaki prangaları parçalamamızla mümkün olacaktır. Coğrafyamızı bölen sınırları önce gönüllerimizde ve zihinlerimizde ortadan kaldırmalıyız. Doğu Türkistan meselesi bizim meselemizdir. Bunu böyle kabul etmek zorundayız. Herhangi bir devletin iç sorunu olarak görüp uzaktan seyredeceğimiz, sesimizi çıkarmadan olup biteni sineye çekeceğimiz bir durum söz konusu değil.Ortada büyük bir zulüm, soykırım ve insanlık suçu var. Bu zulme ve soykırıma maruz kalanlar da bizim kardeşlerimiz, biziz.Kimse bizden sessiz kalmamızı, sakin olmamızı beklemesin. Engel olamadığımız bu zulmü tüm dünyaya haykırmaktan bile geri duracaksak biz önce kendimizi bu duyarsızlık bataklığından kurtarmak için çabalayalım. Arakan’dan Doğu Türkistan’a, Filistin’den Yemene, Suriye’den Afganistan’a kadar yaşanan acılara engel olmak için her şeyden önce topluca Allah’ın ipine sımsıkı sarılmalıyız. Bu gün belki adalet elimiz Çin zulmüne engel olamıyor; ancak gün gelecek adalet elimiz tüm yeryüzü mazlumlarına uzanacak ve zulmün yeryüzündeki hükümranlığı yıkılacak. Unutmayalım ki hepimiz gücümüzün yettiğini yapmakla sorumluyuz. Yaptıklarımızın hesabını vereceğimiz gibi yapmamız gerekirken yapmadıklarımızın da hesabını vereceğiz.”Kale’nin konuşması ardından okunan 18 hatmi şerifin duası yapıldı.Etkinlik sonunda cemaate çorba ve simit ikram edildi.