İnsanlık, hukuk, edep ve hayâ ayaklar altına alınmış, isteyen istediğini kural tanımadan yapıyor halde. Fiziken güçlü olanlar kendi çıkarları uğruna gücü yeterli olmayanları, akla hayale gelmedik her türlü muameleyi reva görmektedir. İnsanlar evinden barkından oluyorlar. Açlık ve sefilliğe sürükleniyorlar. Onlar için önemli değil. Onlar için önemli olan sadece ve sadece madde, yani para ve yer altı zenginlikleri. Bunlara sahip olmak için gözlerini kestirdikleri ülkeyi dıştan ve içten kuşatarak kendi kafalarına uygun yöneticilerin iş başına getirmek için darbeler yapmaktan çekinmiyorlar. Bunu yaparken de söz konusu ülkeye demokrasi getiriyoruz diyorlar. Ne garip durum, demokrasi ile işbaşında olanları darbeyle halkın isteği dışında görevden uzaklaştırıyorlar, sonrada buraya demokrasi getiriyoruz yalanlarını uyduruyorlar. Mısır, Libya, Irak, Suriye ve en son Filistin (Gazze) bunlardan bir kaçıdır. Dünyanın süper gücü görünümünde olan ABD, demokrasi bahanesiyle girdiği her ülkeyi perişan edip kendi ülkelerinde yaşama imkânı bulayan insanları göce zorlamıştır. Kendileri gibi hiçbir batılı ülke, kendilerine sığınmak isteyen özellikle Müslümanları, isteklerine cevap vermekten kaçınmışlardır. Bu nasıl insanlıktır ki, İslam ülkelerinde yer altı zenginliklerine sahip olmak için oralarda çeşitli adlarda terör örgütleri ortaya çıkarıp bunlar vasıtasıyla buralarda hayat çekilmez hale getiriliyor. İnsanlar ülkelerinden göç ettiriliyor. Müslümanların mal varlıkları teröristlere peşkeş çekiliyor. Daha sonra kendi ürettikleri terör örgütlerini buralardan temizliyoruz diye güya çaba sarf ediyor gözüküyorlar. Ancak bu örgütlerden bir türlü vaz geçmiyorlar, çünkü bunlar sayesinde Müslümanları canından malından ediyorlar. Bir başka deyişle bu teröristleri silah olarak kullanıyorlar.
Allah kuranında: “And olsun ki, Cinlerden ve insanlardan birçoğunu cehennem için yarattık. Onların kalpleri vardır, gerçeği anlamazlar, onların gözleri vardır onlarla görmezler, onların kulakları vardır onlarla duymazlar. İşte bunlar hayvan gibidirler. Hatta daha da aşağıdırlar. Bunlar gafillerin ta kendileridir” buyurmuştur. A’raf, 179. Kuranda vasıflarından bahsedilen bu insanlardan insanlık, adalet, hakkaniyet, hayâ ve edep, demokrasi beklemek sadece ve sadece zamanı boşuna geçirmek olur. Nerede bir islam ülkesi var, orada bir kargaşa ve iç çekişme çıkmış. Müslümanlar birbirine kırdırılıyor. Ehli küfür, her zaman şeytani eylemlerini ortaya koyabiliyor. Müslümanların zayıf durumlarından istifade ederek onları sömürebiliyorlar. İşin sonunda ne olursa, Müslümanlara oluyor. Can ve Mal kaybına uğruyorlar. Ülkelerinden sürgün ediliyorlar. Dünyanın gidişatı böyle devam etmemeli. Bunun için Müslümanların güç birliği içinde olmaları gerekmektedir. Bunu sağlayacak olan Kuran ve Sünneti Nebide buluşmaktır. Allah kuranında “ Hep birlikte Allah’ın ipine (kuran) sımsıkı sarılın, ayrılıp parçalanmayın.” Buyurmuştur. Al-i İmran,103.
Müslümanlar kendi aralarında yardımlaşa ve dayanışmaya önem verirlerse, güç birliği oluşmuş olacaktır. İslam ülkeleri, bir vücudun organları gibi, birinin rahatsızlığı diğerleri tarafın duyulup gereği yapılacaktır. Böyle olduğu zaman bu günkü manzaralar ortadan kalkacak, Müslümanlar hak ettikleri yaşama haklarına kavuşma imkânı bulacaklar. Aynı zamanda sürgün edildikleri topraklarına dönebileceklerdir. Kendilerini güçlü zannedenler, yavaş yavaş İslam ülkelerine zarar vermekten vaz geçeceklerdir. Çünkü etkiye karşı tepki olacaktır. Kendilerini savunabilir durumda olan bir ülke yutulabilir kolay lokma olmaktan çıkacaktır. Huzurun, güvenirliğin ve barışın sağlanması için maddi ve manevi yönden güçlü olmak gerekiyor. Sahip olduğu güçle kendi silah, araç ve gereçlerini çağın gereklerine göre kendisi imal edecektir. Dışa bağımlılıktan kendini kurtaran ülke, huzur ve mutluluğu yakalamıştır. Ülkemiz bunu başarmıştır. Eskiden olduğu gibi savunma alanında silah kullanırken birilerinden izin alınmıyor. Kendi istihbarı tını yerli imkânlarla sağlamaktadır. Sömürgeciliğe son vermek, insanca yaşamak ve geleceğe güvenle bakabilmek için Müslümanların karşılıklı yardımlaşma ve dayanışmaya önem vererek güç birliği sağlamaları büyük önem arz etmektedir.
İslam ümmeti geleceğine ümitle bakabilmesi için Peygamberimizin emaneti olan Kuran ve Sünneti Nebiye sımsıkı sarılarak her iki ana kaynaktan aldığı ilham ve öğreti ile hareket etmesi gerekmektedir. İçinde bulunulan kargaşa ve bunalımdan ancak bu sayede çıkılabilir. Bunun en bariz örneği, asrısaadet devridir. Bu devirde inancı, mezhebi ve ırkı ne olursa olsun herkes hayatından memnun ve geleceğine güvenle bakabiliyordu. O devirde yaşayanlar da insan, şimdikiler de insan, o devirde yaşayanların bir kısmı da Müslüman, şimdikiler de öyle. Peki, neden karamsarlık var da huzur ve güven yok. El cevap, İslam ümmeti kuran ve sünnetten uzaklaşıp İslam kardeşliğini tesis ettiremediği için bu hale gelmiştir. İslam ümmeti aslına dönerek İslam kardeşliğini kuvvetlendirmelidir. Karamsarlıktan kurtulmak, yarınlara güvenle bakabilmek için güç birliği, büyük önem arz etmektedir.