Emanet veya eminlik, maddi mal veya eşyanın güvenilir bir kişiye zamanı gelince geri alınmak üzere muhafaza edilmesi amacıyla bırakılmasıdır. Emanet, maddi olabileceği gibi, manevi de olabilir. Emanet teslim edilen kişiye emanetçi, emin denilir. Buradan şunu anlamak mümkündür. Dünya sahnesine gelen her insan emanetçidir. Çünkü insan, bu dünyaya belli bir zaman yaşamak için gelmektedir. Allah’ın kendisine takdir ettiği hayat hakkı bittiği zaman, Allaha dönmek zorundadır. Ancak insan-oğlu kendisine verilen sınırlı zamanda imtihan edilmekte, sınanmaktadır. İmtihanı kazanmak için uğra-şı vermek yerine şeytana uyup büyük bir hırsla dünya için çalışmaktadır. Kendisine verilen görevleri layıkıyla yapmamakta, emanete riayet etmemektedir. Yüce Allah kuranında: “adaletle Gerçekten Allah emanetleri ehline vermenizi emrediyor. İnsanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Gerçekten Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz Allah, her şeyi işiten ve görendir” buyurmuştur. Nisa, 58.
Emaneti ehline vermek, insanlar arasında hükmedildiğinde adaletli davranmayı Yaratan emrediyor. Devletin malları, ailemiz ve çocuklarımız, birer emanettirler. Aynı zamanda maiyetimiz altında görev yapanlar da bizim için emanettirler. Devletin mallarını koruyup kollama, aile ve çocuklarımızın hak ve hukukuna riayet etmek, Devletten aldığı aylıkla hayatlarını idame ettirenlerin hak ve hukukuna sahip olmak, emaneti koruyup muhafaza etmek anlamına gelir. İnsanlar arasında hükmedildiğinde adaletli davranmayı Allah emrediyor. Allah’ın emrini yerine getirmek, farzdır. Allah’ın emrine muhalefet etmek büyük günahtır. Adalet, bir işi doğru, düzgün ve tam yapmaktır. Allah kuranında adil olun, O Allaha en yakın olandır, buyurmaktadır. Müslüman bilir ki, her insan bu dünyada yapıp ettiği ve sahip olduklarıyla imtihan veriyor. Hayat sadece bu dünyadan ibaret değildir. Görmediğimiz halde varlığı kesin olan ahiret hayatı vardır. Bu hayat için bu dünyada bir hazırlık yapmak gerekiyor. Bunun için de emaneti ehline vermek ve adil olmak gerekiyor. Komşusu aç iken tok sabahlayan mümin değildir buyuran bir peygamberin ümmetiyiz. Komşularımızın ahvalini nazar edip elimizde olanlardan yardımda bulunabiliriz. El betteki buradaki en büyük görev idarecilere düşmektedir. Açlık sınırının altında maaş alan her insan-muhtaç durumdadır.
Her insan empati yaparak yaşantısını sürdürmelidir. Kendisini, başkasının yerine koyarak onun haliyle hâllenmelidir. O zaman her şey kendiliğinden çözülme imkânı bulacaktır. Tok açın halinden anlamaz diye bir söz var. Yokluğu tadan ve yokluktan gelen her birey, yoksulun, mağdur ve muhtacın halinden çok iyi anlar. Toplumda adalet hâkim olmadığı, görevler ehline verilmediği zaman huzur ve mutluluğun var olması hayal olur. İnsanlar yarınlarına güvenle bakamaz, stres ve bunalım başlar. Sokaklarda konuşur hale gelirler. İnsanların bu halden kurtulması, huzur ve mutlu bir ortama kavuşması için emanetçi durumda olanların yeni fikir ve projeler üreterek ortamın rahatlamasına imkân sağlamaları gerekir. Değilse, sürekli stres, güvensizlik, maddi imkânsızlık, borç batağına doğru yuvarlanma toplumu fiziken ve ruhen hasta yapar. Adaleti sağlamak ve adil olmak toplumdaki bireyleri güvenli kılar. Çalışırsam yaparım azmiyle işine koyulur. Bu durum gençleri motive eder, motivasyonlarını artırır. Geleceği için hedef belirler, o defe doğru koşar hale gelir. Bu duruma her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır. Bunun için ülke ve milletiyle el ele verme zamanı gelmiştir. Değerlendirmek, birey ve toplumunun yararına olabilir.