Yılar önce fırın önünden geçerken burnunuz “mis!” gibi ekmeğin kendisine has kokusunu solur, kokusu yanında rengi ile sizi adeta büyüler, iki parmak arasında bastırıp bıraktığınızda eski şeklini alırdı. Hamuru ile pişkinliği ile mükemmeldi.
Ekmekler bu günkünden biraz büyük olsa da çeyrek ve yarım olarak da satılırdı. Yaz günleri aldığınız çeyrek ekmeği çayın yanında yavan yemek çok keyifliydi . Çünkü günümüz sandviçinden albenisi yüksekti. O dönemde ekmeklerin altında fırınının etiketsiz satışı yasaktı.
Yerde ekmek parçası gördüğünüzde ayak basmasın, diye alıp duvar kenarına koymamak günah sayılır, belden aşağı taşımak ayıp sayılır, sofrada ekmek kırıklarını dudağınızla ıslattığınız parmak ucu ile toplayıp ağzınıza götürmezseniz “ ÇARPILIRDINIZ!” Öyle öğrendik. Nimetin çöpe atılması aklınızın ucundan geçmezdi.
Anlattıklarımız (Z) kuşağına kurgu gibi gelebilir. Gerçek…
Çankırı’da halk dilinde bayat olarak ifade edilen, aslında birkaç günlük ekmeğin piyasa fiyatının yarısına (3 TL) satıldığı biliniyordu da 1000 ekmek alana 200 ekmek BEDAVA satıldığını görmek insanı hayrete düşürüyor. Bir örneği var mı bilinmez!..
Kalabalık ve maddi durumu düşük ailelerin günlük 10 – 20 ekmek aldığını öğreniyoruz.
İyi de … Lokanta değil, yurt değil, düğün değil, dernek değil… 1000 adet, yanında 200 ekmek hediyesi “1200 ekmeği kim tüketir?” , diye merak ettiğinizde köpeklere yedirmek için alındığını öğrendiğinizde bir kez daha hayrete düşüyorsunuz.
Vahşi kapitalizm, tüketim çılgınlığı ve çevre kirliliğinin körüklenmesi ile ekmek gibi; açık büfe ve serpme kahvaltıyla gelinen nokta bu!..
Yıllar önce, köpeklerin insanların yemek artığı ile beslendiği günlerde “Gelecekte insanlar ile hayvanlar ekmeği paylaşacak” deselerdi kimse inanmazdı.
İklim değişikliği, küresel ısınma, kuraklık, kıtlık, doğal afetler… Derken yıllar sonra köpeklerle neyi paylaşacağımızı bu günden kestirmek zor.
Birbirimizi mi yiyeceğiz, yoksa dünya tersine dönüp köpek artıklarını mı yiyeceğiz Allah bilir.