Rabbimiz insanı en güzel surette, değerli, akıllı ve irade sahibi bir varlık olarak yaratmıştır. (Tin, 95/4; Bakara, 2/30; İsra, 17/70) İnsan gerek fiziki gerekse ruhi yönden mahlûkat içerisinde yaratılışı en güzel, en mükemmel olandır. İnsana doğuştan verilen cinsiyet, soy ve bazı fiziki özellikler vardır ki bunlar Rabbimizin lütfudur. Bunlar övünme veya yerilme üstünlük veya aşağılanma için değildir. Rabbimizin her bir yaratması hikmet iledir.
Kur’an-ı Kerim kadın ve erkeğin aynı özden, kökten, benzer yaratıldığını haber vermektedir. (bkz. Nisa, 4/81; Rum, 30/21) Kur’an, erkek ve kadını insan olması yönüyle eşit kabul eder. İslam, hem küresel hem de bölgesel anlamda kadının değersizleştiği, sosyal-ekonomik haklarının ihlal edildiği, kız çocuklarının diri diri gömüldüğü -“Diri diri gömülen kıza hangi suçundan dolayı öldürüldüğü sorulduğunda…” (Tekvir, 81/8-9)- bir dönemde geldi. Hem ayet-i kerimeler hem de Hz. Peygamber (s.a.s.)’in uygulamaları, telkin ve tavsiyeleriyle kadının konumuyla ilgili İslam’dan önceki yanlış anlayış ve uygulamalar kaldırıldı. Miras, mülk edinme, ticaret, siyaset vb. haklar İslam’la tanzim edildi. Örneğin Hz. Peygamber (s.a.s.) kadınlardan biat alması o dönemin şartları göz önüne alınarak bir çeşit seçme/oy verme olarak değerlendirilebilir. Hz. Ömer İslamla beraber yaşanan bu gelişmeyi söyle ifade etmiştir: “Câhiliye devrinde biz kadınları bir şey saymaz, hesaba katmazdık; bu durum Allah Teâlâ’nın onlar hakkında âyetler indirmesine ve kendilerine birtakım haklar vermesine kadar devam etti...” (Müslim, Talâk, 31)
“Kadınların, mâkul ve meşrû ölçülerde ödevlerine denk hakları vardır…” (Bakara, 2/228) “Onlar sizin için elbisedir, siz de onlar için elbisesiniz…” (Bakara, 2/187) “Onlarla (kadınlarla) iyi geçinin.” (Nisa, 4/19) Resul-i Ekrem (s.a.s.) Veda Haccı’nda 124 bin sahabesine kadınlarla ilgili uyarmış ve şöyle buyurmuştur: “…Bilin ki, sizin hanımlarınız üzerinde hakkınız olduğu gibi, hanımlarınızın da sizin üzerinizde hakları vardır…” (Tirmizi, Rada, 11)
Hz. Peygamber (s.a.s.) kadınların eğitimine önem vermiş, onlara haftada bir gün özel olarak ayırmıştır. Peygamber Efendimiz (s.a.s.), eşleriyle zaman geçirmiş, onlarla müsabaka yapmış, her yolculuğunda kura çekerek bir eşini beraberinde götürmüştür. Hudeybiye antlaşması yapıldıktan sonra sahabenin yaşananları anlamlandıramaması üzerine, Hz. Ümmü Seleme ile istişare etmiş ve onun görüşüyle hareket etmiştir. (İrfan Yücel, Peygamberimizin Hayatı, Ankara 2010, 170) Hz. Peygamber (s.a.s.) döneminde kadınlar savaşlara katılmış, bazı görevler almıştır. Nesibe Hatun ve bazı kadınlar Uhud savaşına katılmış, su taşımış, hezimet anında ise elindekileri bırakıp kılıç alıp, savaşmış, düşmana karşı Resulüllah (s.a.s.)’in önünde siper olmuştu.
İslam’da kadın erkeğin, erkek kadının rakibi değildir. Bilakis bir örtü gibi birbirini tamamlar. (Bakara, 2/187) İnsanlık ve temel haklar noktasında erkeğin de kadının da hakları vardır. Bununla birlikte sorumluluklar noktasında İslam’da kadının ve erkeğin hem benzer hem de farklı sorumlulukları vardır. Kulluk ve ubudiyet noktasında kadın ve erkek aynı sorumlulukları taşırken, sosyal hayatta İslam erkeğe daha çok sorumluluk vermiş, bununla birlikte kadını dışlamamış bilakis korumuştur. Mirasta erkeğe daha çok pay verilmesi de yüklenen sorumlulukla orantılıdır. Fiziki ve duygusal özellikler yönüyle de kadın ve erkek farklıdır. İslam toplumlarında kadının farklı statü ve konumda değerlendirilmesinde çoğu zaman dînî kaynaklı olmayıp, sosyal ve siyasî çevre, coğrafî, etnik yapı ve İslâm öncesinden gelen kültür belirleyici rol oynamıştır.
Bugün müslüman bir toplumda kadına yönelik şiddetin dile getirilmesi ne kadar da üzücüdür. Hâlbuki mümin kendisinden emin olunan ve güvenilen kişidir. Müminin önemli bir diğer özelliği de merhametli, hakkaniyet sahibi olmasıdır. Yaşanan şiddet ve cinayetler merhamet damarlarının kuruduğunu göstermektedir. “Merhamet etmeyene merhamet edilmez!” (Buhârî, Edeb, 18; Müslim, Fedâil, 65) buyuran Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.), merhametli olmaya dikkat çekmiştir. Allah’ın rahmeti, Rahman’ın kullarına merhametli olmakla kazanılacaktır.
Kadın, Allah’ın emaneti bir eş; terbiye edilip, yetiştirildiğinde cennet vesilesi bir evlat; hürmet edildiğinde, hakları korunup gözetildiğinde cennetin anahtarı bir anne; toplumda saygın bireydir… Kadın evin direği, eşinin gözbebeğidir. Kadın, çocuğun ilk öğretmenidir. Kadın, Allah’ın kuludur.