İnsan aklı ve iradesi olan varlık olmakla birlikte aynı zamanda nefsi, meyil ve arzuları olan varlıktır. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmuştur: “Yemin olsun! Ona kötü ve iyi olma kabiliyetlerini verene!” (Şems, 91/8) Allah Teâlâ’nın insanın fıtratına doğru ve yanlışı, iyilik ve kötülüğü, günah ve sevabı bilme, tanıma, ayırt etme, birini veya diğerini seçip yapma gücü ve özgürlüğünü vermiştir. (Kur'an Yolu Meali ve Tefsiri, V/63I) İnsan, nefsine, şeytana, hırslarına, arzu ve meyillerine, çevresel faktörlere, dünya hayatının cazibesine uyarak hata edebilir. Peygamber Efendimiz (s.a.s.): “Her Âdemoğlu hata eder. Hata edenlerin en hayırlısı tövbe edenlerdir.” (İbn Mâce, Zühd, 30) buyurmuştur.
Günah, yapana ceza gerektiren, insanı hayır ve sevaptan alıkoyan fiil veya bundan doğan sorumluluktur. Günah, bir çeşit manevi kirlenmedir. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) günahı şöyle tarif etmiştir;“Günah, vicdanını tırmalayıp, seni huzursuz eden ve insanların bilmesini istemediğin şeydir.” (Müslim, Birr, 15) Günahlar, yolları kaplayan çalı ve dikenler gibidir. Temizlenmez ise çoğalır, gidilen yolun kapanmasına sebep olur. Hata eden, günah işleyen kişi Cenabı Hakkın rahmetinden ümit var olmalıdır. Rabbimiz şöyle buyurmuştur: “Deki (Allah şöyle buyuruyor): "Ey kendi aleyhlerine olarak günahta haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Allah (dilerse) bütün günahları bağışlar; doğrusu O çok bağışlayıcı, çok merhametlidir.” (Zümer, 39/53)
Tövbe “geri dönmek, rücû etmek, dönüş yapmak” anlamındadır. “Dinde yerilmiş şeyleri terkedip övgüye lâyık olanlara yönelme” biçiminde tanımlanır. Tövbe kavramı Allah’a nisbet edildiğinde “kulun tövbesini kabul edip lütuf ve ihsanıyla ona yönelmesi” manasına gelir. Tövbe, kul ile Allah arasında cereyan eden mânevî bir haldir. Tövbe, bezm-i elestte Allah ile kul arasında yapılan ahdin tazelenmesi veya her insanın fıtrat çizgisine dönmesi ve onu koruması anlamlarını da ifade eder. (Bekir Topaloğlu, Tövbe, DİA, 41/279-283)
Kur’an-ı Kerim’de pek çok ayette Rabbimiz (c.c.) tövbe etmeyi emretmektedir: “Ey müminler! Hepiniz Allah’a tövbe edin, umulur ki kurtuluşa erersiniz!” (Nûr, 24/31) Hz. Peygamber (s.a.s.) Allah’ın (c.c.) kulun tövbesine memnuniyetini şöyle açıklamıştır: “Allah Teâlâ’nın mümin kulunun tövbesinden duyduğu sevinç tasvir edeceğim şu kişinin sevincinden çok daha fazladır: Adam tek başına çölde yiyeceğini ve içeceğini taşıyan bineğiyle yolculuk yapmaktadır. Bir yerde durup dinlenirken kısa bir süre uyur. Uyanınca bineğinin ortadan kaybolduğunu görür. Uzun zaman ararsa da bulamaz. Bu sırada aşırı derecede bunalmış ve susamıştır. Nihayet, ‘Dinlendiğim yere gideyim de orada öleyim’ der. Bu yerde kısa bir ara uykuya dalıp uyanınca bineğini karşısında görür. O kadar sevinir ki, ‘Allahım! Sen benim rabbim, ben de senin kulunum’ diyecek yerde, ‘Sen benim kulum, ben de senin rabbinim!’ der.” “Allah, birinizin tövbesine yitiğini çölde bulan kimsenin sevinmesinden daha çok sevinir.” (İbn Hanbel, I, 383; II, 534-535; Buhârî, Da’avât, 4; Müslim, Tevbe, 1-8)
Hata eden bir insanın tövbe etmek için bir aracıya ihtiyacı yoktur. Doğrudan Cenab-ı Hakka yönelmesi, samimi olarak af dilemesi gerekir. Bununla birlikte tövbenin usul ve şartları vardır. Hz. Ali (r.a.) bir bedeviye tövbenin nasıl olması gerektiğini şöyle açıklamıştır:
1. Öncelikle geçmiş günahlara pişmanlık duymak gerekir: Özü itibarıyla tövbe pişmanlıktır. Bir vicdan muhasebesi yapmaktır. “(Günahtan) pişmanlık duymak, tövbedir.” (İbn Hanbel, I, 423) İmam Gazalî; “Kişi yaptığı işin günah olduğunu anladığı an, derhal nedamet duymalı ve iyi ameller işleyerek günahlarını silmelidir. Aksi hâlde kötülükler kalbini kaplar, sonra bunun izalesi zor olur” demektedir. (Gazalî, IV, 11–13.)
2. Yerine getirilmeyen farzları kaza edilmelidir: Âlimler, işlenen günahların tövbeden sonra amel defterinden silinmesi için tövbekârın bazı telâfilere girişmesinin gerektiğini belirtir. Günahlar kul hakkıyla ilgili olmayıp sadece ilâhî haktan ibaretse ve bunların içinde namaz, oruç, zekat gibi kazâsı mümkün farz ibadetler varsa bunlar kazâ edilmelidir.
3. Mazlumun hakkını verilmelidir: Maddî veya mânevî bir zarara yol açılmışsa o tazmin edilir. Tövbe edecek kimse hak aldığı kişilerin haklarını iade etmesi gerekmektedir.
4. Hak sahipleriyle helâlleşilmelidir: Peygamber Efendimiz (s.a.s.) “Müslüman kardeşinin malına veya şeref ve namusuna yönelik günah işleyen kimse altın ve gümüşün bulunmadığı gün gelmeden önce ondan helâllik dilesin. O gün, dünyada kötülük yapan kimsenin sevapları varsa haksızlığı kadar alınıp mağdura verilir, yoksa onun günahından alınıp berikine yüklenir.” (Buhârî, Riḳāḳ, 48, Meẓâlim, 10; Müsned, II, 435, 506) buyurmuştur.
5. Bir daha günaha dönmemeye azmedilmelidir: Günahı tekrar işlememeye kesin karar verilerek, günaha tekrar dönmeyeceğine dair Allah'a söz verilmelidir. Allah Resûlü (s.a.s) şöyle buyurmuştur: “Günahtan tövbe etmek, günahı terk edip bir daha ona dönmemektir.” (İbn Hanbel, I, 446)
6. İbadet ve itaat ile nefsi olgunlaştırılmalıdır: Günahlarla büyüyen nefsi Allah’a itaat ile olgunlaştırmak gerekir.
Şartlarına uygun yapılan tövbe günahların affına vesiledir inşaallah. Peygamber Efendimiz (s.a.s.): “Günahına tövbe eden kimse hiç günahı olmayan kimse gibidir.” (İbn Mâce, Zühd, 37) buyurmuştur.
Rabbimiz hata ettiğimizde hatalarımızın farkına varabilmeyi, pişman olup, günahlardan sıyrılıp O’nun rahmetine sığınabilmeyi, hatalarımızı telafi edebilmeyi, samimi tövbe edenlerden olabilmeyi nasip eylesin.