İnsan, toplum içerisinde yaşayan, sosyal, sorumlu, akıllı ve şuurlu bir varlıktır. Yeryüzünü imar etme sorumluluğu olan, en değerli gözde varlık olarak yaratılan insana, Allah (c.c.) sayamayacağı kadar çok nimetler ihsan etmiştir. İman, akıl, sağlık, evlat, mülk, toprak, hava, güneş, su sahip olduğumuz ve faydalandığımız her şey Rabbimizin lütfudur. Yer altı ve yerüstü zenginlikler, hayvanlar, bitkiler insanın emrine verilmiş, insan için yaratılmıştır. İnsan bu nimetlerden helal, temiz, faydalı, meşru, kendi mülkünde olmak, akla ve bedene zararlı olmamak şartlarıyla istifa edebilir.
İnsan, sahibi olduğu yiyecek, içecek, giyecek, mesken vb. nimetleri sorumsuz, sınırsız tüketme yetkisine sahip değildir. Rabbimiz, “Nihayet o gün (dünyada yararlandığınız) nimetlerden elbette ve elbette hesaba çekileceksiniz.”(Tekasür, 101/8) buyurmuş, insanın kendisine verilen nimetlerden mutlaka hesaba çekileceğini haber vermiştir.
Tüketim, insanın ihtiyaçlarını mal ve hizmetlerin faydasından yararlanarak karşılamasıdır. Tüketim hususunda İslam’ın getirdiği esaslar şunlardır:
Tüketim ihtiyaca göre yapılmalıdır. Karşılanmaması halinde insanın zorluk ve sıkıntıya düşmesine yol açan gereksinmelere ihtiyaç denir. (Rahmi Yaran, İhtiyaç, DİA, 21/573) Yaşadığımız bu dünyada kaynaklar kısıtlı, ihtiyaç ve isteklerin ise sınırsızdır. Öyleyse tüketim iktisadî ve ahlakî kurallara göre yapılmalı, ihtiyaca göre tüketimde bulunulmalıdır. (bkz. Heyet, İsraf, DİB, Ankara 2018, 29-31)
Üretim ve tüketimde helal haram sınırına dikkat edilmelidir. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) kıyamet günü herkesin mutlaka cevaplayacağı, hesaba çekileceği soruları haber verirken şöyle buyurmuştu: “…malını nereden kazanıp, nereye harcadığından…” (Tirmizi, Sıfatü’l-Kıyame, 1) Kazancımızın nasıl olduğu, nereden kazandığımız, ne işlerle meşgul olduğumuz gibi nereye, nasıl harcadığımız da ahirette bize sorulacaktır.
Başkasının rızkına göz dikilmemeli, kanaatkâr olunmalıdır. Hz. Peygamber (s.a.s.)’e birisi geldi ve: “Ey Allah’ın elçisi! Bana işlediğim zaman beni hem Allah’ın ve hem de insanların seveceği bir iş/amel söyle” dedi. Bunun üzerine Resulüllah (s.a.s.) şu tavsiyede bulundu: “Dünyaya karşı tok gözlü ol, Allah seni sever. İnsanların elindekine göz dikme insanlar seni severler.” (İbn Mace, Zühd, 1) Hadisi şerif kalben dünyanın terkine, insanların sahip olduğu mal ve mülke karşı aç gözlü ve tamahkar olunmamasına işaret etmektedir. Sâdî Şirazi şöyle der: “Aç gözlü birine dünyayı versen doymaz. Kanaatkâr biri ise kuru ekmekle doyar.”
Gösteriş, kibir amaçlı tüketimden sakınılmalıdır. İhtiyacı karşılama amaçlı olmaktan çıkmış, gösteriş ve başkalarını küçük görme niyeti taşıyan her türlü davranış, işlem İslam nezdinde yasaktır. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Kibre düşmeden ve israfa kaçmadan (dilediğinizce) yiyin, sadaka verin ve giyinin!” (Nesâî, Zekât, 66; bkz. Heyet, Hadislerle İslam, 3/520)
Cimrilikten sakınılmalı, cömert olunmalıdır. Rabbimiz Furkan suresinde Rahman’ın has kullarının özelliklerini haber verirken şöyle buyurmuştur: “Yine o iyi kullar, harcama yaptıkları zaman ne saçıp savururlar ne de cimrilik ederler; harcamaları bu ikisi arasında mâkul bir dengeye göre olur.” (Furkan, 25/67) Cimrilik, “imkân olduğu halde mal ve serveti dinî ve hukukî bakımdan gerekli olan yerlere harcamamak veya hayır yolunda harcama yapmayı sevmemektir. Helâl olan mal ve serveti gereğinden fazla harcamak israf olduğu gibi, gereğinden az harcamak veya ihtiyaç olduğu halde hiç harcamamak, yani cimriliktir. (İsraf, 35-36)
Maddi ve manevi servetini boş yere telef eden, sosyal durum ve mevkii ile bağdaşmayan, gelirini giderini bilmeyen, lüzumsuz masraflara giren her kişiye müsrif denir. Harcaması gereken yerde harcamayan da kişiye de cimri denir. Bu ikisi istenmeyen vasıflardır. Buna mukabil iktisatlı, tasarruflu olma, her hususta da orta yol üzere bulunmak lüzumundan fazla veya az harcamamak gerekir. (Talat Sakallı, Hadisler ve Yorumlar, s. 304)
Dinin, âdetlerin ve insanlığın gerekli kıldığı yerlere gerekli ölçüde harcamak cömertlik, bu ölçülerin altına düşmek cimrilik, bunların üstünde harcamada bulunmak ise israftır. (Hadislerle İslam, 3/523)
Gıda maddelerinin çürütülmesi, yemek, sebze ve meyvelerin çöpe atılması, giyilebilen giysilerin, kullanılabilen ev eşyalarının vb. sırf moda uğruna atılıp yerine yenilerinin alınması, yeme ve içmede ölçünün kaçırılması gibi her türlü tutum ve davranış israftır. (İsraf, 33)
Bir defasında Hz. Peygamber (s.a.s.) Sa’d b. Ebu Vakkas abdest alırken uğramıştı. Resûlullah (s.a.s.), (onun suyu aşırı kullandığını görünce): “Ey Sa’d! Bu ne israftır! buyurdu. Sa’d b. Ebu Vakkas: “Abdestte de israf olur mu?” dediğinde Hz. Peygamber (s.a.s) de: “Evet, hatta akmakta olan bir nehirde abdest alsan bile” buyurdu. (İbn Mâce, Taharet, 48; İbn Hanbel, Müsned, II, 221)
Günlük hayatımızda en çok tükettiğimiz su, elektrik, ekmek gibi nimetlerin israfı daha büyük olmaktadır. Sadece ülkemizde bir günde 5-6 milyon ekmek israf edilmektedir. Ekmek israfın önüne geçmek için ihtiyaç kadar alınmalı, dilimlenerek tüketilmeli, kalan ekmekler poşetlenerek uygun ortamda saklanmalıdır. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de tatlı ve temiz su kaynakları bilinçsiz tüketim sebebi ile azalmaktadır. Suyu verimli kullanmak için gereksiz su kullanımından sakınmalı, arızalı musluklar tamir edilmeli, banyoda, temizlikte su ihtiyaç nispetinde kullanılmalıdır. Enerji israfına da dikkat edilmeli, gereksiz aydınlatmadan sakınılmalı, tasarruf ampuller kullanılmalıdır.
Rabbimiz malımızı ve hayatımızı bereketli eylesin, rızası doğrultusunda bir hayat sürmeyi nasip eylesin.