Filistin’de bayram kandil demeden her gece masum insanların üzerlerine bomba yağdırılıp taş üzerinde taş bırakılmazken, kadın çocuk yaşlı hamile demeden gece gündüz ölüm kusulur ve ölümden kurtulanlar hapishanelerde çürütülürken, zulmün eziyetin her türlü örneği vahşice yapılır ve yıllardır toprakları ellerinden alına alına neredeyse vatansız hale getirilirken,
Sözde Müslüman ülkelerin destek ve teşvikleriyle İlk kıblemiz Kudüs ve Mescid-i Aksa İsrail’e peşkeş çekilirken,
Yeryüzünde yüzbinlerce Müslüman açlık ve sefalet içinde iken varlıklı Müslüman ülkeler tarafından aç kardeşlerine yardım yerine terör örgütlerine milyonlarca doları akıtırlarken,
Suriye’de insanların evlerinden topraklarından sürülüp kimyasal silahlarla vahşice katledilip, öldürülemeyenler evlerinden barklarından edilerek bir lokma ekmeğe ve bir bardak suya muhtaç edilip, gözyaşları dinmezken,
Myan-Mar’da Müslümanlar en ağır işkencelerde can verip, hanım kardeşlerimiz alçakça tecavüzlere uğrarken,
Hindistan’da sadece Müslüman oldukları için vatandaşlık hakları ellerinden alınan kardeşlerimiz en ağır işkencelere maruz bırakılırken,
Çin’de Uygur Türklerine/Müslümanlarına ibadet yasaklanır, kadınların başları zorla açılır ve dinini yaşamakta ısrar edenlere en ağır cezalar uygulanır ve hatta evlerde gözlem için asker bulundurulacak kadar zulüm artmışken,
Aylan bebekler bütün masumiyetleriyle Akdeniz’in soğuk suların boğulmaları dizi seyreder gibi seyredilirken,
İtalya’da sırf mültecilere destek verdi diye aktivistler hakaret ve yaptırımlara muhatap olur, göçmenlerin botları batsın diye gözlerimizin önünde şişlenip ölüme terkedilirken,
Bir varil petrol yüz bin insanın kanından daha değerli görülürken,
Silah şirketleri para kazansın diye masum insanları öldürmek için bahane üstüne bahane üretilirken,
Şeriatla idare edildiği yalanını üfüren Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğunda kendi vatandaşı Cemal KAŞIKÇI boğularak öldürülüp, parçalara ayırıldıktan sonra yakılacak kadar vahşi cinayetler işlenirken,
Yemen’de masum çocuklar acımasızca öldürülürken,
Sapık mezhepçilik anlayışı ile İslam’ın temel değerleri ayaklar altına alınıp mezhep adına vahşi cinayetler işlenirken,
Avustralya’da çok su tüketiyorlar diye on bin deve vahşi bir şekilde katledilirken,
Egemen güçlere hizmet etmeyen, halkın iradesi ile seçilenler darbeler ile devrilip, adına mahkeme dedikleri sirklerde en aşağılayıcı muamelelere maruz kalarak yargılanıp idamlara mahkûm edilir, hatta bazıları mahkeme salonlarında çırpına çırpına can verdiği halde hiç kimse kılını kıpırdatmazken,
Darbeciler tarafından masum insanlar kitle halinde öldürülürken, hapislerde çürütülürken,
Demokrasi palavralarıyla kullanışlı uşaklara darbeler yaptırılarak, ülkelerin sosyal ve siyasal düzenleri mahvedilirken,
Peygamberlik iddiasında bulunan meczuplar ve bu meczupların mezarlarına yakın mezar almak için yarışacak kadar dinden imandan çıkmış gafiller aramızda Müslüman olarak dolaşırken,
Haram serbest dolaşımda, helal bir köşede boynu bükük yalnızları oynarken, yetim hakkı yenir, ahlaksızlığın her türlüsü pervasızca sergilenirken,
Namaz kılınıp oruç tutulmasına rağmen yalandan, dolandan, riyadan, haramdan, kul hakkı almaktan geri kalınmazken, zekat verilmezken, komşusu açken tok yatılırken,
Ve bütün dünyada sadece Müslümanlara değil Müslüman olmayan mazlumlara da yapılan zulüm alıp başını gitmişken, bir virüsün ortaya çıkarak, zengin fakir demeden, ünlü ünsüz demeden, Avrupa, Asya, Amerika demeden, daha düne kadar dünyaya nizam vermeye kalkan ve bir sözleriyle ekonomileri/rejimleri allak bullak eden, kendilerini evrenin sahibi gören görenlerin de hayatlarının pamuk ipliğine bağlı olduğunu gösteren bir virüs, ibreti-i alem için zuhur etmiş olamaz mı?..
Bu kadar zulüm, bu kadar vahşet ve bu kadar bencilliğin ilahi adaletin radarından kaçması mümkün mü?..
En'am Suresi, 47. Ayetteki “De ki: Düşündünüz mü hiç; size Allah'ın azabı apansız ya da açıktan geliverirse, zulme sapan kavimden başkası mı yıkıma uğrayacak?"
Hud Suresi, 113. Ayetteki; “Zulmedenlere eğilim göstermeyin, yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah'tan başka velileriniz yoktur, sonra yardım göremezsiniz.”
Uyarıları boşa yapılmış olabilir mi?..
En doğudan en batıya yüzbinlerce mazlum ve masumun ölümüne/öldürülmesine istatistik olarak bakanlar, bugün kendi ülkeleri için Coronavirüs’ten ölüm istatistikleri yayımlıyor.
Bombalanma korkusuyla aylarca güneş yüzü görmeden yaşayanları görmezden gelenler bugün 15 günlük karantinadan şikâyet ediyor, karantina alıntına alındığı yurttaki çarşafların ütüsüz olduğunu paylaşmaya utanmıyor.
Yıllarca insan hakları vaazı verenler bugün yaşlıları için tedavi harcamasını gereksiz görüp ölsünler de kurtulsak diye bekliyor.
Ölen ölsün kalan sağlar bizimdir diyor.
Bir başkası sürü bağışıklığından dem vuruyor.
Ve AB denilen bizi bir türlü kabul etmeyen yapılanma, üyelerine yardımcı olmak için kılını kıpırdatmıyor.
Hepsi kendi can dertlerine düşmüşler.
Ama haklarını(!) yemeyelim, yine de insaflı davranarak ölen yaşlılarına bedava tabut veriyorlar.
Bir virüs dünyayı allak bullak edebiliyor.
Hiç ölmeyeceklerini zannedenlere bir virüslük canları olduğunu hatırlatılıyor.
Dün mazlumların ve masumların ölümlerine seslerini çıkartmayanlar, göz yumanlar bugün ölüm korkusuyla yaşıyor.
Başkalarını yaptırımla, cezayla terbiye etmeye kalkanlar bugün virüsün yaptırımına uğruyor..
Sonsuz ve hiç bitmeyeceğini zannettikleri güçlerinin bir virüs kadar değeri olmadığını gördüler.
Bu kainatın bir sahibi var.
Ve O’nun kurduğu bir düzen var.
Ve O’nun adaleti var.
Ve ölüm var.
Zengine, fakire, yaşlıya, gence, güçlüye, güçsüze, hiçbir canlıyı ayırt etmeden gelecek olan ÖLÜM var.
Günahsız Aylan bebeklerin sahibi yok mu zannetmiştiniz?..
Evleri başlarına yıkılan masumların, mazlumların sahibi yok mu zannetmiştiniz?...
Zulümle abat olunacağını mı zannetmiştiniz?..
Ne demiş şair?..
Güzelliğine güvenme bir sivilce yeter.
Zenginliğine güvenme bir kibrit yeter.
Bir ekleme de biz yapalım.
Gücüne güvenme bir virüs yeter.
Müftülükte çalışan bunu yaparsa?..
Adana'da, yaklaşık 10 bin kişiye asılsız ''corona virüs'' mesajı atan Çukurova İlçe Müftülüğü'nde görevli memur ''halk arasında endişe, korku ve panik yaratmak'' suçundan tutuklandı.
Adana Valiliği, kentte gazeteci ve vatandaşların cep telefonuna, ''Sayın K.K.A, daha önce yaptırmış olduğunuz tahlil sonuçlarında pozitif bulgulara ulaşılmıştır. Adana Şehir Hastanesi'nde 1. katta bulunan laboratuvarda Dr. S.D. Bey ile görüşmeniz gerekmektedir” mesajı geldi.
Adana Valiliği, mesajlar üzerine harekete geçti. Yapılan araştırmalar sonucunda gönderilen mesajın asılsız olduğu tespit edildi. Mesajda belirtilen isimde bir doktorun da olmadığı bildirildi.
Konuyla ilgili olarak mesajı gönderdiği tespit edilen Çukurova İlçe Müftülüğü'nde görevli memur A.T. hakkında Çukurova Kaymakamlığı tarafından soruşturma açılıp, açığa alındı.
Şüphelinin yaklaşık 10 bin kişiye asılsız corona virüs mesajı attığı ve mesajda adı geçen K.K.A'nın yine aynı müftülükte çalıştığı öğrenildi.
Emniyete götürülen A.T., sorgusunun ardından çıkarıldığı mahkemece ''halk arasında endişe, korku ve panik yaratmak'' suçundan tutuklanarak cezaevine konuldu.
İşte Koronakafa bu…
Sağlık Bakanlığı'nın hazırladığı ve hayati öneme sahip olan 'Koronavirüs’ten korunmak için 14 Kural' videosu FOX TV tarafından YouTube'da engellendi.
Tepki çeken olay Esenler Belediyesi'nin Twitter hesabından duyuruldu.
Esenler Belediyesi'nden yapılan açıklama şöyle:
“Sağlık Bakanlığımızın hazırladığı #Koronavirüs’ten korunmak için 14 Kural videosuna FOX Türkiye'nin YouTube’da engelleme yaptığını üzüntüyle bildiririz.”
Millet neyin derdinde o neyin derdinde?...
"Gezi olayında 'evine dön' kalkışma oldu 'evden çıkma' virüs var 'Evde kal' Ben ne zaman itlik, serserilik, eylemcilik, asilik, solculuk, milliyetçilik, gezginlik, oros..luk yapacağım? 50 yaşında mı!" (Pınar Fidan Stand-up’çı)
İran demek nankörlük demek…
Basiretsiz, sorumsuz ve “saldım çayıra mevlam kayıra” sapık mezhepçi anlayışıyla Coronavirüs’ü adeta davet eden ve virüsün hızla yayılmasının baş sorumlusu olan İran’ın utanması ve hesap vermesi gerekirken, MEHR Haber Ajansı'nın haberinde Türkiye'nin İran sınırını kapatması “siyasi intikam” olarak yorumlanarak şu ifadelere yer verildi.
"Türkiye'nin İran sınırını kapatması ve İran-Türkiye uçuşlarını iptal etmesi, aslında Türkiye'nin Suriye konusundaki ihtirası ve terörle mücadele bahanesiyle bu ülkenin bir kısmını işgal etmesinden dolayı İran ve Rusya ile gerginlik yaşadığı günlere denk geldi. Bu nedenle Türk yetkililer İran'da korona virüsün yayılması olayını abartarak Tahran'dan Suriye hususunda adeta intikam almak istiyor. İran (23.02 tarihinde) Avrupa'dan gelen üst düzey yetkilileri ağırlarken Türkiye, Tahran'a gidecek bir heyetin ziyaretini korona virüs bahanesiyle iptal etti. Bu arada söz konusu ülkelerde 'İran sınırını kapatın' konusunun gündeme getirilmesi sorgulanmalı. İran'ın komşuları, korona virüse yakalanma konusunda acaba güvende mi?..”
İçinde kendi vatandaşlarının da bulunduğu koskoca yolcu uçağını füze zannedip düşürecek kadar aptal ve aciz mezhepçi sapıkların, hiçbir tedbir almayan kendi yönetimlerini suçlamak yerdine Türkiye’ye laf söylemesi olsa olsa “Merd-i kıpti şecaat arz ederken sirkatin söyler” olur ve bu da onlara çok yakışır.
Önyargıları yok etmek, atom çekirdeğini parçalamaktan daha zordur. - Albert Einstein
“Korona Virüs Salgınının Sorumlusu, 3. İSTANBUL HAVALİMANI'NI yapıp açan,
ERDOĞAN'DIR”!.. (Eski Milletvekili Hüsnü Bozkurt.)
Milletvekilliği yapmış bir kişinin dünyayı tehdit eden Koronavirüs için kullandığı bu ifadeler her şeyden önce bilime ihanettir.
Çünkü Atatürk; “Bilim, gerçeği bilmektir” demiştir.
Kimileri için bunun mümkün olmadığı Mephisto’nun; “Bilimin her yerinde gezinmeniz boşuna, bir kimse ancak öğrenebileceğini öğrenir.” Sözlerinden anlaşılmıyor mu?..