Mevzumuza girmeden önce şu hususta anlaşalım.
Bir; Türkiye Cumhuriyeti muz cumhuriyeti değil bir hukuk devletidir.
İki; Unvanı, statüsü ve temsil ettiği görev ne olursa hiç kimsenin suç işleme özgürlüğü yoktur, suç işleyen herkes sonuçlarına katlanır, seçilmiş olmak suç işleme imtiyazı vermez.
Bir hukuk devleti için asla tartışılmayacak bu tespitlerden sonra gelelim bazı belediyelere kayyum atanması meselesine.
İstanbul Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’ir ardından Mardin Büyükşehir Belediyesi ile Batman ve Halfeti belediye başkanlarının görevlerinden uzaklaştırılarak yerlerine kayyum atanma gerekçeleri İçişleri Bakanlığı’nın 2024/405 sayılı Basın açıklamasında şöyle ifade edildi.
1. Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet TÜRK;
a) Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesinin 2021/6 esas sayılı kobani davası kapsamında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 10 yıl hapis cezası alması,
b) Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 2022/142 esas sayılı dosyası kapsamında terör örgütü propagandası yapmak suçundan davasının devam etmesi ve
c) Mardin Cumhuriyet Başsavcılığının 2024/7685 sayılı soruşturma dosyası kapsamında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan yürütülen soruşturması nedeniyle; Anayasa'nın 127'inci maddesi ile 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 47'inci maddesi gereğince geçici bir tedbir olarak görevden uzaklaştırılarak 5393 sayılı Belediye Kanunun 45 ve 46'ıncı maddeleri uyarınca Mardin Valisi Tuncay AKKOYUN Mardin Büyükşehir Belediye Başkan Vekili olarak görevlendirilmiştir.
2. Batman Belediye Başkanı Gülistan SÖNÜK;
a) Batman 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2023/70 esas sayılı dosya kapsamında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezası alması,
b) Batman Cumhuriyet Başsavcısının 2023/14816 esas sayılı soruşturma kapsamında silahlı terör örgütü propagandası yapmak suçundan yürütülen soruşturmanın devam etmesi ve
c) Batman Cumhuriyet Başsavcısının 2024/7894 esas sayılı soruşturma kapsamında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan yürütülen soruşturmanın devam etmesi nedeniyle; Anayasa'nın 127'inci maddesi ile 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 47'inci maddesi gereğince geçici bir tedbir olarak görevden uzaklaştırılarak 5393 sayılı Belediye Kanunun 45 ve 46'ıncı maddeleri uyarınca Batman Valisi Ekrem CANALP Batman Belediye Başkan Vekili olarak görevlendirilmiştir.
3. Şanlıurfa Halfeti Belediye Başkanı Mehmet KARAYILAN;
a) Gaziantep 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2020/136 esas sayılı dosyası kapsamında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 6 yıl 3 ay 15 gün hapis cezası alması,
b) Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcısının 2024/466 esas sayılı soruşturma kapsamında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan yürütülen soruşturmanın devam etmesi nedeniyle; Anayasa'nın 127'inci maddesi ile 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 47'inci maddesi gereğince geçici bir tedbir olarak görevden uzaklaştırılarak 5393 sayılı Belediye Kanunun 45 ve 46'ıncı maddeleri uyarınca Halfeti Kaymakamı Hakan BAŞOĞLU Şanlıurfa Valiliğince, Halfeti Belediye Başkan Vekili olarak görevlendirilmiştir.”
Anayasa’nın 127. Maddesi (Mahalli idarelerin seçilmiş organlarının, organlık sıfatını kazanmalarına ilişkin itirazların çözümü ve kaybetmeleri, konusundaki denetim yargı yolu ile olur. Ancak, görevleri ile ilgili bir suç sebebi ile hakkında soruşturma veya kovuşturma açılan mahalli idare organları veya bu organların üyelerini, İçişleri Bakanı, geçici bir tedbir olarak, kesin hükme kadar uzaklaştırabilir) ve 5393 sayılı Belediye Kanununun 45 (Ek fıkra: 15/8/2016-KHK-674/38 md.; Aynen Kabul: 10/11/2016-6758/34 md.) Ancak, belediye başkanı veya başkan vekili ya da meclis üyesinin terör veya terör örgütlerine yardım ve yataklık suçları sebebiyle görevden uzaklaştırılması veya tutuklanması ya da kamu hizmetinden yasaklanması veya başkanlık sıfatı veya meclis üyeliğinin sona ermesi hallerinde 46 ncı maddedeki makamlarca belediye başkanı veya başkan vekili ya da meclis üyesi görevlendirilir. Görevlendirilecek kişinin seçilme yeterliğine sahip olması şarttır. Görevden uzaklaştırılan veya tutuklanan belediye meclisi üyesinin istifa etmesi halinde de bu fıkra hükümleri uygulanır) ve 46. (Belediye başkanlığının herhangi bir nedenle boşalması ve yeni belediye başkanı veya başkan vekili seçiminin yapılamaması durumunda, seçim yapılıncaya kadar belediye başkanlığına büyükşehir ve il belediyelerinde İçişleri Bakanı, diğer belediyelerde vali tarafından görevlendirme yapılır. Görevlendirilecek kişinin belediye başkanı seçilme yeterliğine sahip olması şarttır.) maddeleri doğrultusunda yapılan uygulama Kandil’e şirin görünmek için kırk takla atanların iddia ettikleri gibi halkın iradesini hiçe saymak değil, aksine halkın iradesini PKK’ya peşkeş çekmeye kalkanlara dur demektir.
Ne zaman PKK’ya karşı bir harekât/operasyon yapılsa siyasi uzantılarının tepki göstermelerini anlayabiliyor ve adaylıklarına karar veren Kandil iradesine karşı koymanın bedelinin ölüm olduğunu biliyoruz.
Ancak Anayasa ve yasanın gereği olarak yapılan bu ve benzeri meşru uygulamaları hukuksuz olarak niteleyerek DEM’in yani Kandil’in otobüsüne binerek onların ağzıyla konuşanları anlamakta zorlanıyoruz.
Bunun oportünizmi de aşan bir mecburiyet ve hatta mahkûmiyetten kaynaklandığını söylemek abartı olmaz.
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan 4 Kasım'da Mardin Büyükşehir Belediyesi önünde, görevden uzaklaştırılan Ahmet Türk ile görüştükten sonra çıktığı otobüs üzerinde yaptığı konuşmasında; “İyi bilsinler ki Şeyh Said, iyi bilsinler ki Seyyid Rıza, iyi bilsinler ki Sakine’ler, iyi bilsinler ki Mahsum’lar ne yaptılarsa Kürt halkı da onların yaptığını yapacaktır. Ne kayyumları, ne zulüm politikaları bizlere diz çöktürecektir. Seyit Rıza'nın dediği gibi, 'Bizleri diz çöktüremezsiniz' diyoruz." ifadelerini kullanarak açıkça suç olan isyan çağrısında bulundu. (Açıklamaları nedeniyle DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan ve DEM Parti Mardin İl Başkanı Mehmet Mihdi Tunç hakkında yasal işlem başlatıldı.)
Benzer bir çağrıyı 2014 yılında (6-9 Ekim )Selahattin Demirtaş ta Kobani olayları sırasında yapmış ve aralarında Yasin BÖRÜ’nün de bulunduğu 37 vatandaşımız hunharca katledilmişti.
Tuncer Bakırhan hakkında soruşturma başlatılması üzerine CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in; "Sayın Bakırhan'ın ifade ettiği görüşlere katılmıyorum. Fakat bir söz söyledi ve sözün cevabının söz ile verilmesi gerekir" açıklaması söylenenlere asla karşılık olamayacak kadar yumuşak ve ikiyüzlü bir tavırdır.
Bakırhan, Cumhuriyete ve Atatürk’e isyan eden, PKK’nın kurucularından olup, köy basıp masum insanlarımızı katleden teröristlerin yaptıklarını yapacakları tehdidinde bulunmaktadır.
Aleni isyan çağrısına sözle nasıl cevap verilecektir?
“Tuncer bey yaptığınız çok ayıp bir daha yapmayın” mı denilecekti?
Tuncer Bakırhan’ın “yaptıklarını yapacağız” dediği Şeyh Said’in kim olduğunu bilmiyor mu Özgür Özel?
Danışmanları millete ve cumhurbaşkanına hakaret ettiği için ceza alan küfürbazları protokole oturtmaktan vakit bulamadıkları için bilgilendirmeye vakit bulamamış olabilirler.
O zaman biz kendisine küçük bir hatırlatma yapalım.
“1925 yılında 2. kongresini yapan azadı mensupları, Şeyh Sait’in işareti ile Mayıs 1925'de isyanın başlatılmasına karar vermişti. Şeyh Sait müritlerinin çoğunlukta bulunduğu Lice, Hani, Piran, Palu bölgelerinde hazırlıkları gözden geçirmek için, seyahate çıkmıştır. Lice’nin Hanı bucağına gelen Şeyh Sait burada Torakanlı Reşit Ağa, Kör Hüseyin ağa, Eyüpoğlu Zülfı ağa, Pirandan öğretmen Fahri, Şeyh Sait’in kardeşi Abdurrahim ve Miri Hamdi beyin katıldığı bir toplantı yaptı. Ayaklanma tarihi 21 Mart 1925 olarak kararlaştırıldı. Esasen Şeyh Sait 1924 yılının 15 Kasımında oğlu Ali Rıza'yı İstanbul'a göndermiş, Seyid Abdülkadir'den muvafakat almıştır. Seyit Abdülkadir Ali Rıza ile yaptığı bu görüşmeden sonra, avdeti sırasında ona, Mustafa Kemal aleyhinde hazırlanmış beyannameleri de, dağıtmak üzere, teslim etmiştir. Şeyh Sait’in beyanname mahiyetindeki aşiret reislerine ve bölge halkına yayınladığı fetva şöyledir: “… Kurulduğu günden beri Din-i Mübin-i Ahmedî’nin temellerini yıkmaya çalışan Türkiye Cumhuriyeti Reisi Mustafa Kemal ile arkadaşlarının ahkâmına aykırı hareket ederek Allah ve Peygamberi inkâr ettikleri ve Halife-i İslâmı sürdükleri için gayr-i meşru olan bu idarenin yıkılmasının bütün İslâmlar üzerine farz olduğu, Cumhuriyetin başında olanların mal ve canlarının Şeriat-i Garrâ-i Muhammediyye’ye göre helal olduğu ilan olunur” (Hilmi Özden/Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Türk Dünyası Uygulama ve Araştırma Merkezi Yakın Tarih Dergisi 2019 Cilt 3 Sayı 6, sayfa 53 ŞEYH SAİT İSYANI, İNGİLTERE VE MUSUL (13 Şubat 1925)
Sonuç olarak Şeyh Sait ayaklanması, İngiltere'ye yaramıştır. Ayaklanma bastırıldıktan sonra Milletler Cemiyeti Meclisi, 16 Aralık 1925 tarihinde Musul konusunda İngiltere'nin isteği doğrultusunda Musul vilayetinin Irak'a bırakılmasına karar vermiştir.
Dersim İsyanı'nın liderlerinden biri olan Seyit Rıza, 1924 senesinde Hozat’ı işgal ederek cumhuriyet yanlısı aşiretleri basmıştır. Bunun yanında devletin köylülere dağıttığı toprakları zor kullanarak üstüne geçirmiştir. 1937'de de Nevruz Bayramı sırasında hükümet güçlerine karşı isyan başlatmıştır.
PKK'nın kurucuları arasında yer alıp örgüt içinde “sara” tod adıyla bilinen Sakine Cansız;
örgütte 2013'e kadar faaliyet gösteren ve yaşayan beş kişiden biriydi. Murat Karayılan tarafından örgütün Almanya sorumlusu olarak atandı, PKK'nın Avrupa sorumlularından biri olarak görev aldı. Fransa ve Almanya'da faaliyetlerde bulundu. 9 Ocak 2013'de, Kürdistan Ulusal Kongresi (KNK) Paris temsilcisi Fidan Doğan (kod adı Rojbin) ve Leyla Söylemez (kod adı Ronahi) ile birlikte örgüt içi infaza uğrayarak öldürüldü.
Mahsun Korkmaz ise kanlı Eruh ve Şemdinli baskınlarının planlayıcısıdır. 1985’ten öldürüldüğü 1986 yılının Mart ayına kadar birçok masum insanın öldürüldüğü baskın ve saldırılar da onun tarafından planlanarak uygulamaya konulmuştur.
Bu küçük hatırlatmaların ardından Sayın Özgür Özel’e soruyoruz;
Atatürk’ün kurduğu partinin genel başkanının söylemesi gereken söz; “Sayın Bakırhan'ın ifade ettiği görüşlere katılmıyorum. Fakat bir söz söyledi ve sözün cevabının söz ile verilmesi gerekir" den mi ibaret olmalıdır?
İsyancı ve bölücü isimlerin geçmişte yaptıklarını bugün de kendilerinin yapacakları tehdidini savuran Tuncer Bakırhan’a yine aynı otobüse çıkarak verilen bu sade suya tirit cevaptaki yumuşaklık, kent ittifakı diyerek yutturdukları işbirliğinin aslında teslimiyet anlamına geldiğini göstermesi bakımından gerçekten ibretliktir.