ABD Başkanı Donald Trump, İsrail’in eli kanlı Başbakanı Bünyamin Netanyahu ile birlikte "Yüzyılın Planı" adını verdiği Ortadoğu 'barış planı”nı açıkladı.
Planda Kudüs'ün bölünmemiş bir şekilde İsrail'in başkenti olması öngörülüyor.
Filistin'e bağımsız devlet olabilmeleri lütfuyla(!) dayatılan koşulların yerine getirilmesi için de 4 yıllık bir süre tanınıyor.
Planla işgali tamamlanmış olan Filistin’in ilhakı sağlanarak, İsrail’in Ürdün’e komşu olması sağlanıyor.
Yüzyılın planı olarak lanse edilen bu plan, sözde Müslüman devletler; Suudi Arabistan, BAE, Umman, Bahreyn ve Mısır’ın verdiği kayıtsız şartsız destekle yüzyılın ihaneti olarak tarihe geçecektir.
"Barış(!) çabalarını destekledikleri için" Trump tarafından özel olarak teşekkür edilen; Umman, Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri, İsrail’in bundan sonra Filistinli kardeşlerimize yapacağı zulüm ve işkencenin de sorumlusu olacaklardır.
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı’nın; “ABD Başkanı Donald Trump’ın Filistin-İsrail Barış Planına ilişkin çabalarını takdirle karşıladığı” açıklaması ise Filistin’in ipini çeken iki cellattan birisinin kendilerini olduğunu göstermektedir.
Mısır’ın darbeci köpeği ABD beslemesi Sisi ise “Filistinlilerin nefes boruları olarak bilinen tünelleri kapatarak” kıdemli cellat olarak birinciliği kimselere kaptırmadı.
Diğer Arap/Müslüman ülkeler; Filistin’in zaman içinde ilhakını öngören bu ihanete karşı kafalarını kuma gömerek utanç verici bir sessizlikle ihanete çanak tutarken, Müslümanlara yönelik her haksızlıkta olduğu gibi bu ihanet planına karşı en net tepkiyi yine Türkiye gösterdi.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin ALTUN tarafından yapılan aşağıdaki açıklamayla bu tepki en üst düzeyde ve en net bir biçimde ortaya konulmuştur.
“Bu sözde “barış planı”, İsrail’in işgalini ve yerleşim birimlerini meşru kılmaya yönelik bir açıklamadan başka bir şey değildir. Ne uygulanabilir bir plandır ne de sahadaki duruma dair adil bir değerlendirme içermektedir. Plan, Filistinlilerin isteklerini ezip geçerken İsrail’i tatmin etmek amacındadır. ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımasına bütün dünya karşı çıkıyor. Bu planla birlikte Kudüs tamamen İsrail’e verilmek isteniyor. Kudüs İsrail’e ait değildir ve Kudüs’ü birilerine teklif etmek de üçüncü tarafların kararı olamaz. Her iki tarafın da desteği, anlaşması ve onayı olmadan açıklamalar yapmak bölgeye istikrarsızlık getirmekten başka bir işe yaramayacaktır. ABD ve İsrail’in tek taraflı attığı adımlar bölgeye yeteri kadar kan ve gözyaşı olarak dönmüş durumdadır. Netanyahu kendi siyasi geleceği için siyasi bir oyun oynuyor. Ülkesinde baskı altında. Barış gibi hassas bir meseleyi sorumsuzca kullanarak siyasi kazanımlar elde etmeye çalışıyor. Mart ayında yapılacak seçimler yaklaşırken kutsal bölgeleri siyasete alet etmesine izin verilemez. Bu plan, bölgenin kendi meseleleriyle, dışarıdan bir müdahale olmadan ilgilenmesi gerektiğinin bir göstergesi. Bazı Körfez ülkeleri, eşitlik, adalet ve barışla uzaktan yakından alakası olmayan bu planı destekliyor gibi gözüküyor. Bu ülkelerin, Arap ve Müslüman kamuoyuna hesap vermeleri gerekecek" .
Türkiye gibi dik duran beş Müslüman ülke daha olsa bu plan bu kadar kolay yürürlüğe konulamazdı.
ABD ve İsrail; Müslüman olanların bu uyuşukluğunu/ödlekliğini bildiği için sözde Müslüman(!) iki şerefsiz veliahtı kıçına takarak Filistin’inin ilhakı planını yürürlüğe koyuyor.
Yazıklar olsun..
Bu ihanet planına göre;
Kudüs bölünmemiş bir şekilde İsrail'in başkenti olacak.
ABD, planın kavramsal haritasında İsrail'e ait olması öngörülen toprakları tanıyacak.
Şartları yerine getirmeleri halinde, İsrail’in de uygun görmesiyle dört sene sonra Kurulacak Filistin devletinin başkenti Doğu Kudüs'te bulunacak ve ABD burada büyükelçilik açacak.
Plana göre hiçbir İsrailli ya da Filistinli yerlerinden edilmeyecek.
İsrail, Ürdün Kralı Abdullah bin Hüseyin ile birlikte çalışarak Mescid-i Aksa ve Harem-ül Şerif gibi kutsal yerlerin mevcut durumunun korunmasını sağlayacak.
Trump'ın planındaki haritada Filistinlilere verilen topraklara 4 yıl boyunca dokunulmayacak. Bu süreçte Filistinliler İsrail ile müzakere edecek ve bağımsız (yani sığıntı) bir devlet olmak için planda koşulan şartları yerine getirecek.
Sınırları belli olmayan İsrail güvenliğini sağlamak bahanesi ile Ürdün Vadisini ve su kaynaklarını kontrol etmek dahil canının istediği her uygulamayı yapma hakkına sahip olurken Filistinlilere cici çocuk olmaları karşılığında vaat edilen şey sadece ve sadece içi boş bir “sosyal refah” olacak.
O sosyal refahtan ne kastedildiği de yine İsrail’in keyfine bırakılmış.
Yumurta kadar beyni olan herkes bilir ki bu planın barışla uzaktan yakından ilgisi yoktur.
Yapılan Müslüman oldukları iddiasındaki ülkelerin gizli/açık desteğiyle İslam’ın ilk kıblesi Mescid-i Aksa’nın İsrail’e peşkeş çekilmesidir.
Reformcu(!) lider diye piyasaya sürülen, Cemal KAŞIKÇI’nın katili Suudi Arabistan Veliaht Prens Muhammed Bin Selman ile BAE’nin uçkuruna ve eğlencesine düşkün veliaht prensi Muhammed Bin Zayed isimli iki hainin; biz artık “İsrail’in dostuyuz” diyerek Trump’ın damadı ve Başdanışmanı Jared Kushner ile yaptıkları kirli işbirliği sonucunda İslam’ın ilk kıblesi Mescid-i Aksa’yı İsrail’e teslim etmekle; Nisan ve Eylül 2019 seçimlerinde hükümet kuracak çoğunluğu sağlayamayan Netanyahu’nun 2 Marttaki seçimlere güçlü olarak girmesi ve hükümet kurmasını, 3 Kasımdaki seçimlerde de Trump’ın Siyonist Evanjelik oyları alarak yeniden seçilmesine açık destek verdikleri anlaşılıyor.
Yaptıkları bu jest(!) karşılığında Trump tarafından kendilerine ne ödüller(!) verileceğini bilmiyoruz.
Trump, planı açıklarken sık sık İsrail'in güvenliğine vurgu yapıp, "Gece kulüplerine saldırılar, otobüslere bombalı saldırılar bir daha geri gelmeyecek. Ben İsrail için çok şey yaptım. ABD Büyükelçiliği'ni Kudüs'e taşıdım. Golan Tepeleri'ni İsrail toprağı olarak tanıdım. Belki de en önemlisi İran'la yapılan korkunç anlaşmadan ABD'nin çıkmasını sağladım." dedi.
Bu cümlelerden görüleceği üzere Trump çok şey yaptığı İsrail’den seçimlerde oy desteği istiyor.
Netanyanhu, yeni planda İsrail'in Ürdün Vadisi üzerindeki hakimiyetini sürdüreceğini, Filistin toprakları dışında yaşayan 6 milyondan fazla Filistinli mültecinin geri dönüş hakkının bulunmayacağını söyledi.
Trump'ın planı çerçevesinde kurulması öngörülen Filistin devleti içinse Doğu Kudüs'ün dışındaki Abu Dis bölgesini başkent olarak önerdi.
Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas "Başarısız olacak bir komplo. Kudüs satılık değil" diyerek plana tepki gösterdi.
İsrail, 1967'den beri işgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te yaklaşık 140 yerleşim inşa etti. Bunlara ek olarak hükümetin izni olmadan inşa edilen 120 yerleşim birimi daha bulunuyor. Bu yerleşimlerde yaklaşık 600 bin İsrailli yaşıyor.
1948'deki savaş sırasında İsrail'den kaçan ya da sürülen mülteci sayısı ise 6,5 milyon.
İsrail, topraklarını gasp ettiği 6,5 milyon Filistinliye geri dönme hakkı tanımıyor.
Bir yandan Filistin topraklarını işgal ederken diğer yandan da sürülen ya da kaçmak zorunda kalan Filistinlilerin dönüşüne engel oluyor.
Daha da ağırı Filistin nüfusunun neredeyse yarısını oluşturan Gazze’liler topyekün arınmaları gereken teröristler olarak görülüp yok sayılıyor.
Bu; uzun süredir alt yapısı oluşturulan Filistin’i ilhak ve yok etmek, dolayısıyla ilk kıblemizin Müslüman Araplar tarafından İsrail’e bedelsiz satış planıdır.
Barışla uzaktan yakından ilgisi yoktur.
Bu ihaneti yapanların yarın ikinci kıblemiz olan Kabe’yi de satışa çıkartmayacaklarının garantisi yoktur.
Belki de şu an bu satışın pazarlıklarını yapıyorlardır.
“O kadar da olmaz” demeyin, iki hain veliaht prensin koltuklarında tutulma sebepleri İsrail’in/ABD’nin çıkarlarına hizmetteki olağanüstü performanslarıdır.
Performansları, muhaliflerini öldürüp fırınlarda yakmalarına bile göz yumulacak kadar yüksek olan bu iki hainin yapamayacakları kötülük yoktur.
İslam düşmanlığında örnek aldıkları ataları “Ebû Cehil, müşriklerin muharebe ihtiyaçlarının büyük bir kısmını bizzat karşıladığı Bedir Savaşı’nda ensardan Afrâ’nın oğulları Muâz ve Muavviz tarafından öldürüldü. Bu iki kardeşin onu yaraladıkları ve başının Abdullah b. Mes‘ûd tarafından kesildiği de rivayet edilmektedir. Ebû Cehil, katledilen diğer müşriklerle beraber Bedir’deki kör kuyulardan birine atıldı.” (TDV İslam Ansiklopedisi 1994 baskı 10. Cilt sayfa117/118)
İslam’ın ilk kıblesini satan bu hainlerin sonları da inşallah ataları Ebu Cehil gibi kafaları kesilerek kör kuyulara atılmak olur.
Ioannis Lagos yazılır “kuduz köpek” okunur.
Brüksel'de düzenlenen AP Genel Kurulu'nun "Yunan Adalarında İnsani Durum" başlıklı oturumunda söz alan Yunanistan'ın aşırı sağcı Altın Şafak Partisi'nin eski üyesi bağımsız AP milletvekili Lagos, "Kimsenin burada Yunan vatandaşlarının durumunu konuştuğunu duymuyoruz. Herkes göçmenlerden bahsediyor, Yunan vatandaşlarının hakları ne olacak?" "Bir tarafta da Türkiye var, her istediğini yapabiliyor. Ülkemize akın akın göçmen geliyor. İşte bu Türk Bayrağı, bununla ne yapılır, yırtıp atılır. Artık buna bir son vermeliyiz." diyerek kağıttan yapılmış Türk Bayrağı'nı yırtarak büyük bir provokasyona imza attı.
Bu alçak hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı re’sen soruşturma başlattı.
Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu: "Şanlı bayrağımıza uzanan elleri nasıl kırdığımızı, denize nasıl döktüğümüzü en iyi bu ırkçı kafalar bilir. Avrupa’nın şımarık, ırkçı çocukları hadlerini bilsin. Avrupa İslam karşıtlığı ve ırkçılığa artık dur demeli. Bayrağımız her yerde şerefle dalgalanmaya devam edecek! AP’nin de bu palyaço hakkında gerekeni yapmasını bekliyoruz" diyerek tepkisi gösterdi.
MHP lideri Devlet Bahçeli de Twitter mesajında;
“Avrupa Parlamentosu’nda Türk bayrağının yırtılmasını şiddetle kınıyorum. Şereften nasibini almamış soytarı ve ırkçı Yunan milletvekili hakkında lazım gelen bütün siyasi ve cezai tedbirlerin süratle alınmasını sabırsızlıkla ve acilen bekliyorum.
Nitekim bayrak düşmanlarıyla farkımız aynısıyla budur. Bizi Türk milleti yapan haslet ve hakikat de burada aranmalıdır. Asalet ve ahlak vardır, önüne serilen bayrak düşman bayrağı da olsa çiğnemez, çiğnetmez; köksüz ve soysuz vardır, eline geçirdiği bayrağı ilk fırsatta yırtar.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 10 Eylül 1922’de önüne serilen Yunan bayrağını çiğnememiş, Yunan Kralı Konstantin’in aşağıların aşağısı durumuna düşmemişti. Ve demişti ki, “Bayrak bir milletin onurudur. Ne olursa olsun yerlere serilemez ve çiğnenemez.”
"Şanlı bayrağımızın temsil ettiği şerefi anlaması mümkün olmayan ırkçı ve zehirli kafalar yaptıkları saygısızlıkla bayrağımıza zarar veremezler.” İfadelerine yer verdi.
Ak Parti Sözcüsü Ömer ÇELİK; Avrupa Parlamentosu’nun (AP) bu ırkçı ve faşistlerin İslam düşmanı ve Türkiye düşmanı siyasetlerinin gösteri merkezi olması ayrıca vahimdir. AP demokrasiyi geliştirmek yerine ırkçılara teslim olursa Avrupa değerlerini yok etmek isteyenlerin adresi haline gelir.
AP, bayrağımıza saygısızlık yapan bu faşist hakkında gereğini yapmalı ve gerekli tedbirleri almalıdır. Bayrağımız vatanımızda bağımsızlığın sembolü olarak ve yeryüzünde her yerde de insanlığa yüksek değerleri hatırlatmak için gururla dalgalanmaya devam edecek.
AP’de o karaktersiz faşist, bayrağımıza yaptığı saygısızlıkla orada temsil edilen tüm milletlere saygısızlık yapmıştır. Biz kendi bayrağımıza da başka milletlerin bayraklarına da saygısızlık yapılmasını doğru bulmayız.
O ırkçı Yunanlı yaptığı saygısızlıkla AP’de bulunan her milletin bayrağına saldırmıştır. AP, o faşistin yaptığı saygısızlığı AP’nin kendisine yapılmış bir saygısızlık olarak da ele almalıdır.
O faşist, Doğu Akdeniz’de ve Ege’de bayrağımızı gururla dalgalanırken bol bol görecektir." dedi.
CHP Sözcüsü Faik Öztrak da Twitter'daki mesajında "Bayrak bir milletin istiklalinin sembolüdür. Atamız İzmir’i kurtardıktan sonra ayağına serilen Yunan bayrağına gereken saygıyı göstermişti. Tarihi çabuk unutmuş bir kendini bilmezin Avrupa Parlamentosu’nda bayrağımıza yönelik saldırısı kabul edilemez. Bu provokasyonu lanetliyoruz" ifadelerini kullandı.
Avrupa Parlamentosunun (AP) Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor, AP'de Türk bayrağını yırtan Yunan milletvekili Ioannis Lagos'a tepki göstererek, "Bu üzücü hadiseyi hiçbir gerekçe haklı kılamaz." açıklamasında bulundu.
Yunanistan Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, "Yunanistan, Türkiye’nin de sembolü olan bayrağa karşı her türlü saldırıyı şiddetle kınıyor. Neo Nazi’lerin kabul edilemez eylemleri, Yunanistan ve Avrupa’nın geleneklerinden uzaktır ve bugün halen mahkemelerde sanık olan Ioannis Lagos ‘Altın Şafak’ın reklamını yapma gayretindedir. Yunan halkı oylarıyla Altın Şafak’ı parlamento dışında bırakmıştır. Neo Naziler sadece kendilerini temsil ediyorlar" ifadeleri yer aldı.
Yunanistan bile kendi vatandaşları olan bu şerefsize tepki gösterip kınarken TBMM’de hangi partinin sesi çıkmadı?..
Peki şaşırdık mı?..
Hayır.
Ne demiş Aşık Sefai;
“Bayraksızlar bayraksızlar
Yere düşse bayrak, sızlar
Nerden bilsin kıymetini
Soysuz sopsuz bayraksızlar”..