Önceden belirlediğim konularla ilgili yazımı yazmak için bilgisayarımın başına geçtiğimde; “Yeni Zelanda'nın Christchurch'ün Hagley Park bölgesindeki Al Noor Camisi ve Linwood camilerine Cuma namazı esnasında silahlı saldırı düzenlendiği ve saldırılarda çok sayıda ölü ve yaralıların olduğu açıklanmıştı.
Sonrasında gelen haberlerde ölü (yani şehit) sayısının 49 olduğu belirtildi.
Ancak sadece Al Noor Camiinde Cuma namazı için 200 Müslüman kardeşimizin bulunduğu ve bunların üzerlerine alçakça rastgele ateş açıldığı düşünüldüğünde şehit sayısının artmasından endişe ediliyor.
Yeni Zelanda polisi, 3'ü erkek biri kadın 4 kişinin yakaladığını belirtirken, saldırıyı canlı yayınlayan Avustralyalı terörist Brenton Tarrant'ın saldırıdan önce yaptığı paylaşımlarda, katliamda kullanıldığı silahın üzerinde "Türk Yiyici", Osmanlı'nın mağlup olduğu 2. Viyana seferi 1683 tarihi ve ( Deus Vult ) Haçlı seferlerinin mottosu olan "Tanrı bunu istedi" yazması ve şarjörlerden birinin üzerinde Kiril alfabesiyle Kosova Savaşı’nda Sultan Murat’ı şehit eden Sırp olarak bilinen Miloş Obiliç yazması dikkat çekti.
Saldırganlar saldırı öncesi sosyal medya hesaplarından Cumhurbaşkanımıza ve Türklere küstah tehditlerde bulunmuşlar.
Çünkü günümüzde mazlum insanların tek hamisi Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Cumhurbaşkanından Bakanlarımıza devlet adamlarımız.
Yani önlerindeki en önemli engel Türkiye.
Terörist Brenton’ın yayımladığı bildiride; "Boğaz’ın doğu tarafında barış içinde yaşayabilirsiniz. Fakat Avrupa topraklarında, Boğaz’ın batısındaki herhangi bir yerde yaşayamazsınız. Sizi öldürür ve topraklarımızdan süreriz. 'Kostantinopolis'e gelecek ve bütün camiler ile minareleri yıkacağız. Ayasofya’yı minarelerden kurtaracağız. İstanbul bir kez daha Hristiyan toprağı olacak." ifadelerine yer vermiş..
Dedeleri geldiler paket olup gittiler.
Bekliyoruz buyursun gelsin..
Dedelerinden beter etmek boynumuzun borcu..
Katil Brenton Taggart, saldırıyı gerçekleştirmeden 17 saat önce yıllardır paylaşım yaptığı bir foruma, hem katliam yapacağını hem de canlı olarak yayınlayacağını yazdığı halde istihbarat birimleri bunu görmezden geldi.
Bakın katil açık açık ne yazmış..
"Evet millet. Artık gevezelik yapmayı bırakıp gerçekten bir şeyler yapmanın zamanı geldi. İşgalcilere karşı bir saldırı gerçekleştireceğim ve bunu Facebook üzerinden canlı yayınlayacağım.
Yazılarım ve fikirlerimden oluşan bazı dosyaların linkini veriyorum. Siz de üzerinize düşeni yapın ve bunları mümkün olduğunca çok paylaşılmasını sağlayın.
Geri dönemezsem hoşçakalın, Valhalla’da görüşmek üzere…"
Basında yer alan bilgilere göre; Yeni Zelanda’da bir tabura yetecek kadar silah edinmiş ve yıllardır yabancılara, Müslümanlara karşı nefret suçlarını kusmuş, askeri eğitimi aratmayacak derecede fiziksel şekilde kendisini geliştirmiş ve birçok silahı, bombayı kullanmayı öğrenmiş bu adam yalnız değildi.
Beraberinde üç kişi daha vardı. Ve saldırılar iki camide gerçekleşti. Üstelik her ihtimale karşı cami çıkışında bulunan araçlar da bombayla donatıldı. Saldırı askeri ve taktik açıdan neredeyse kusursuz şekilde planlanmıştı.
Ne hikmetse cinayetin hemen ardından Tarrant’ın akıl sağlığının yerinde olmadığı haberleri olayın hemen ardından batı medyasında yer almaya başladı.
Katiller Hristiyan olunca akıl sağlıkları yerine olmuyor..
Ya da saldırı bireysel bir eylem oluyor.
Ama bu olayda mızrak çuvala sığmıyor.
Bu saldırı planlı ve göz göre göre gelen bir saldırıdır.
ABD, İngiltere, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda’nın methiyeler düzdükleri Five Eyes isimli istihbarat birlikteliği ne iş yapıyor?..
ABD, bu işbirliği sayesinde Avustralya’nın en ücra köşesinde Facebook üzerinden kendince zararlı gördüğü birini eliyle koymuş gibi bulurken Yeni Zelanda’nın en çok kullanılan forum sitelerinde; Facebook ve Twitter’da bu saldırıyı açıkça anlatan Tarrant nasıl oldu da MI6, CIA, CSIS, ASIS ve GCSB’nin radarına takılmadı?
Saldırı tamamlana kadar yayın yapan Tarrant’ın Facebook ve Twitter hesapları, saldırıdan hemen sonra neden kapatıldı?
Tarrant’ın geçmiş paylaşımları, kim olduğu, kimlerle ilişki içinde olduğu gibi bilgiler niçin engellendi?
Taggart, arkasında bıraktığı belgelerde Anders Behring Breivik ile bir kontağı olduğunu söylüyor.
Hatırlanacağı üzere Breivik; 2011’de Oslo'da Başbakanlık Konutu'nun ve hükümet binalarının bulunduğu bölgede bomba patlattıktan sonra Utoya Adası'nda düzenlenen gençlik kampında katliam yaparak çoğu farklı uluslardan ve çocuk yaşta olan 92 kişiyi öldürmüştü. 21 yıl hapsi cezası verilen ve cezaevinde beş yıldızlı otel şartlarında yatan bu adam her beş yılda bir tekrar mahkeme karşısına çıkıyor. “Acaba daha fazla hapsi yatması gerekiyor mu” diye
Yeni Zelanda medyası, Yeni Zelanda Başbakanı bile yaşananları “terör saldırısı” şeklinde tanımlarken ülkemize ve Müslümanlara yönelik her türlü saldırı, pislik ve iftiranın sözcüsü olan terör sevici BBC ve hatta ülkemizdeki bazı haber siteleri bile olayı “Camiye saldırı” diye ifade ettiler.
Ezanı yuhalayanlardan başka bir şey beklemiyoruz zaten.
Saldıran kim ?..
Eğitimli, donanımlı bir Hristiyan..
O zaman neden Hristiyan terörü olmuyor.
Peki şaşırdık mı?..
Elbette hayır.
Gözaltına alınan saldırganların araçlarında çok sayıda patlayıcı ele geçirilmesi ne kadar büyük bir katliam planlandığının açık bir göstergesidir.
Bu alçaklar bu cesareti nereden bulmuşlardır dersiniz?..
Yıllardır finansman ve teçhizat ihtiyaçlarını karşılayarak sırtlarının sıvazlayan ABD’nin çıkarlarına hizmetten başka bir iş yapmayan sözüm ona İslami görüntülü kurgu terör örgülerinin eylemleri ile oluşturulmaya çalışılan İslami terör algısı ile bu cinayetleri teşvik etti..
Şimdi ABD’den ve batı dünyasından gelen ucuz kınamalar zevahiri kurtarmak içindir.
Emin olun hepsi perde gerisinde ellerini ovuşturuyorlardır.
İslam karşıtlığının ve Müslüman düşmanlığının geldiği nokta ne yazık ki budur.
İslam aleyhinde her türlü ahlaksızlık yapılırken ABD’nin dizinin dibinden ayrılmayan Müslümanlara yönelik şiddeti öküzün trene baktığı gibi seyreden Mısır ve Suudi Arabistan da er geç bu ihanetlerinin hesabını vereceklerdir.
Şehit olan kardeşlerimizi rahmetle anıyor, Allah’ın azabı ve gazabının bu katillerin ve destekçilerinin üzerine olmasını diliyorum.
Zarar öyle olmaz böyle olur…
Burnundan kıl aldırmayan ABD’nin kuduz köpek gibi saldırdığı ve kendi çıkarları uğruna dünya ticaret piyasalarını alt üst ettiği günlerde Boeing 737 MAX bombası patlayıverdi.
Son beş ayda Endonezya’nın Lion Air Havayolu Şirketine ait B737 MAX 8 uçağının kalkıştan hemen sonra düşmesinin ardından bu kez de Etiyopya havayollarına ait bir Boeing 737 MAX uçağı kalkıştan kısa bir süre sonra düştü.
Çok sayıda insanın hayatını kaybettiği bu kazalardan sonra Boeing 737 MAX uçakların uçuşları bütün dünyada durdurulunca ABD de kerhen yasaklama getirmek zorunda kaldı..
Her ne kadar sebebi henüz belirlenmemiş olsa da her iki kazada da uçakların kalkışından sonraki 6 ila 12 dakika gibi kısa süre içinde yaşadıkları irtifa sorunlarının ardından düşmesi, söz konusu modellerde üretimden kaynaklanan bir teknik hata bulunması ihtimalini güçlendiriyor.
Sen misin Dünya ticaretinin altını üstüne getiren?..
Sen misin kafasına göre vergi koyup, kafasına göre kısıtlama getiren?..
Zarar öyle olmaz böyle olur..
Bu azgınlığın elbette bir sonucu olacaktı ve oldu da..
Borsadaki kayıp: 50 milyar dolar.
Satılan 350 uçağın iade tutarı: 42 milyar dolar.
Sipariş alınan 4 bin 350 uçağın tutarı: 522 milyar dolar.
Tazminat tutarı: 36 milyar dolar.
TOPLAM: 650 milyar dolar.
Boeing batabilir bile diyorlar.
Beter olsunlar..
O kadar masumun ahı yerde mi kalacaktı?..