Kendisine komplo kurulduğunu ifade eden Deniz Baykal’ın 10 Mayıs 2010 tarihinde Genel Başkanlık görevinden istifa etmesi üzerine “aday olmayacağını” açıklayan Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu bu sözlerine rağmen adaylığını koydu ve 33. Kurultayda (22 Mayıs 2010) Genel Başkanlığa seçildi.
CHP eski Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen katıldığı bir TV yayınında, İsveç merkezli İpekyolu Enstitüsü tarafından 2009'da hazırlanan bir raporda 3 senaryodan bahsedildiğini, bu senaryolardan birinin de Deniz Baykal'ın yerine Kemal Kılıçdaroğlu'nun geçmesi olduğunu söylemişti. Öymen; "İpekyolu Enstitüsü'nün raporu. İslam ile Demokrasi Arasında Çekiştirilen Türkiye başlıklı bir çalışma. Deniz Baykal'ın yerine Kemal Kılıçdaroğlu gelir, Kılıçdaroğlu partinin politikalarını değiştirir. İsmen var. Yerine o gelir. Partinin politikalarını değiştirir. Avrupalı bazı partiler de ona destek olur. 2'nci senaryo, 2011 yılında Türkiye'de bir askeri darbe olur. Şu olur, bu olur, o da kötü olur. 3'üncü senaryo, iç politikada önemli değişiklikler olur. Deniz Baykal istifaya zorlanır, mecbur edilir diyor. Kılıçdaroğlu'na da bunu anlattım. Sizin için böyle böyle diyorlar diye. Onlar için de sürpriz değil. Kılıçdaroğlu bir şey demedi, dinledi. Sonra çok aralamadı Baykal'ın olayı oldu." demişti. Böylece Kılıçdaroğlu’nun “üst aklın” tasarladığı ve Fetö eliyle gerçekleştirdiği bir kaset operasyonu ile genel başkanlığa getirildiği anlaşılıyor.
Türkiye 12 Haziran 2011’deki genel seçimlere giderken yine Fetö marifetiyle bu defa MHP’ye yapılan kaset operasyonu sonucunda 10 yönetici istifa etmek zorunda kaldı ancak Devlet Bahçeli’nin dik duruşu sayesinde partiyi ele geçirme hevesleri kursaklarında kaldı.
Mart 2014 yerel seçimler öncesinde 17/25 Aralık sivil darbe girişimi ile siyasete yön verilmeye kalkan Fetö’nün hazırladığı montaj ses tapeleri Kemal Kılıçdaroğlu tarafından seçim meydanlarında ve grup kürsüsünde propaganda malzemesi olarak kullanılmıştı.
14 Mayıs 2023 seçimleri öncesinde kendisi ile ilgili montaj kasetler ortaya çıkabileceğini söyleyen Kılıçdaroğlu; "Son 10 günde böyle bir şey yapılacağı söylendi. Seyahatimle ilgili bir şey olduğu söylendi, gelen bilgi öyleydi. İftirayla, karalama kampanyalarıyla, bel altı vuruşlarla yapılanların yanlış olduğunu biliyorlar. 17-25 Aralık sürecinde de yapmışlardı öyle bir şey..." diyerek geçmişteki kaset operasyonlarının da Fetö tarafından yapıldığını ve dolayısıyla tapelerini tepe tepe kullandığı Fetö ile işbirliği yaptıklarını da itiraf etmiş oldu.
Bu itirafın hemen ardından adaylıktan vazgeçmesi için Fetö ve PKK’nın başını çektiği tehdit, saldırı ve ağır bir linçe maruz kalan Muharrem İnce seçime üç gün kala kameraların karşına geçti ve “Son 45 günde yaşadıklarımı 45 yılda görmedim. Sahte dekontlar, sahte cipler, olmayan bacanaklar, olmayan görüntüler, olmayan fotoğraflar. İsrailli porno sitesinden alıyor görüntüyü, benim kelleyi kesiyor oraya koyuyor. Bunu Fetö’cüler yapıyor, böylesine bir iftira furyasını Cumhuriyet tarihi boyunca hiçbir siyasetçi görmedi. Ne kadar kaçak Fetö’cü varsa yurt dışından saldırıyor. Bir yandan Fetö’cüler bir yandan PKKlılar saldırıyor……En son geldikleri nokta ‘o çekilemez, saraydan para aldı, parayı geri mi ödeyecek?’ diye soranlar var. Adaylıktan çekiliyorum, bunu memleketim için yapıyorum” diyerek adaylıktan çekildiğini açıkladı. Böylece seçim çantada keklik oluyordu.
Planlarına göre İnce’nin oyları Kılıçdaroğlu’na gidecek, düzmece anketlere göre kazanacağı garanti olan Kılıçdaroğlu da büyük bir fark atarak Erdoğan’ı devirecek ve gecenin sonunda Avrupa’dan Amerika’ya, şampanyalar patlatılarak bu müthiş zafer kutlanacaktı.
Muharrem İNCE’nin çekildiğini açıklamasının hemen ardından, kendisini önce kumar masasına sonra da CHP’nin Ankara mitingine davet eden Kılıçdaroğlu sosyal medya hesabından İngilizce ve Rusça olarak ta yaptığı; “Sevgili Rus dostlarımız, Dün bu ülkede ortaya saçılan montajlar, kumpaslar, Deep Fake içerikler, kasetlerin arkasında siz varsınız. Eğer 15 Mayıs sonrası dostluğumuzun devamını istiyorsanız, elinizi Türk’ün devletinden çekin. Biz hala işbirlikten ve dostluktan yanayız.” Paylaşımı ile bu alçak operasyonun ardındaki FETÖ’yü korumakla kalmadı suçu da Rusya’ya atarak ABD’ne sadakatini göstermiş oldu. Elbette sekiz saatlik yolda hamburger yemenin bir bedeli vardı.
2016 yılındaki ABD başkanlık seçimlerinde Rusya’nın Trump lehine müdahil olduğu iddiasıyla açılan ve 4 yıl süren soruşturma sonucunda Hillary Clinton’un kampanyasını desteklemek için federal kuruluşlar, FBI, CIA ve Adalet Bakanlığı tarafından ortaya atılan bu yalanla Clinton’un ortaya saçılan e-posta mesajları skandalının örtülmesinin amaçlandığı anlaşıldı.
Yani seçimlere “Rusya müdahale etti” diyenlerin başka pislikleri örtmeye çalıştıkları anlaşılıyor. Aynı yalanı söyleyen bizimkilerin neleri gizlediğini de yakında görürüz.
Akıl var izan var, Muharrem İnce’nin adaylıktan çekilmesi için her türlü organize ahlaksızlığı yapanların iplerini ABD’nin tuttuğu olan PKK/Fetö olduğu ortada iken ve özellikle Fetö’nün uzmanlık alanına giren bu ahlaksız kumpastan Rusya’yı sorumlu tutmak sadece gafletle açıklanamaz.
Erdoğan’ı desteklediklerini söyledikleri Rusya’yı Muharrem İnce’nin çekilmesine neden olan aşağılık ve aptalca bir operasyona kalkışacak kadar hafife almak, ancak ABD işbirlikçilerinin yani bunak ve pedofili Biden’den destek bekleyen mandacıların işidir.
Kılıçdaroğlu'nun Rusya’yı suçlamasından bir gün önce başdanışmanı Erdoğan Toprak, Putin’in Erdoğan’ın kazanmasını istediğini, bu nedenle doğalgaz borcunu ertelediğini iddia ederek; “Devletlerin iç işlerimize bu süreçte müdahale etmesini veya partilerden birini tercih etmesini doğru bulmayız.” Diyerek genel başkanına kapıyı aralamıştı.
Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, başkent Moskova’da gazetecilere yaptığı açıklamada, “Rusya’nın başka ülkelerin seçim süreçlerine müdahil olmadığını, söz konusu ifadeleri kesin bir şekilde reddettiklerini belirterek, eğer Sayın Kılıçdaroğlu’na bu yönde bir bilgi veren olduysa, onlar yalancıdır.” Diyerek meydan okumasına rağmen Kılıçdaroğlu ve ekibi yalancı oldukları iddiasına cevap veremediler.
Rusya’nın iç işlerimize müdahale ettiğine dair kanıt yoktur ama ABD’nin iç işlerimize müdahale ettiğine dair yüzlerce kanıt vardır.
Sadece “beslemelerine” yaptırdıkları darbeler bile utanç olarak yeter de artar.
ABD’nin boşlukla tokalaşan bunak ve oğlunun ifadesiyle pedofili Başkanı Joe Biden'ın; “Bence yapmamız gereken ona (Erdoğan'a) karşı farklı bir yaklaşım izlemek. Muhalefetin liderlerini desteklediğimizi açık şekilde belirtmeliyiz. (...) Onlarla (muhalefet) doğrudan iletişimde olup, hâlâ var olan unsurlarını destekleyip onları Erdoğan'ı mağlup etmeleri için cesaretlendirebiliriz. Darbe ile değil, seçimle.” diyerek verdiği destekten mutlu olanların, hazırladıkları metinleri düzeltsin diyerek bir AB büyükelçisine kontrole gönderenlerin ve ABD’nin Türkiye Büyükelçisi Jeff Flake’in seçim sürecinde CHP Genel Merkezini yol yapmasından rahatsız olmayanların, “Devletlerin iç işlerimize bu süreçte müdahale etmesini veya partilerden birini tercih etmesini doğru bulmayız.” Sözleri ancak tuvalet terliğine bile oy verebilecek eziklere yutturulan bir palavradan ibarettir.
****
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının, Muharrem İnce ile ilgili yapılan paylaşımlara ilişkin şantaj, tehdit, belgede sahtecilik, kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirme ve yayma, özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarından başlattığı soruşturmada Mahkeme gönderdiği sevk yazısında; “sosyal medyada İnce’yi karalamaya yönelik yapılan paylaşımların, demokratik toplum düzenine, hukuka aykırı bir müdahale girişimi olduğuna” vurgu yapıldı.
Savcılıkça başlatılan soruşturma kapsamında Emniyet Genel Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı, Muharrem İnce hakkında provokatif paylaşımda bulunan ve dezenformasyon faaliyeti yürüten 13 hesap tespit etti. Ayrıca, fotoğrafların yurtdışı menşeili farklı sitelerden alınmış görüntüler olduğu, belge ve dekontların ise internet üzerinden farklı uygulamalar vasıtasıyla üzerinde oynanmış sahte içerikler olduğu tespit belirlendi.
Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Başkanlığı Bilişim Suçları İstihbaratı Şube Müdürlüğü ekiplerince yapılan çalışmalar sonucunda, sosyal paylaşım sitesi Twitter'da Çetin Kaya 1881-1938 MKA @CetinKaya1978 isimli hesaptan; "Arkadaşlar dekontun üzerindeki rakam 10 TL değil 100 TL hiç değil, Muharrem İnce'nin hesabına AKP'li Maksut Serim tarafından bağışlanan 10 milyon TL.! İlk defa oy kullanacak olan gençlere sesleniyorum, Muharrem'e verdiğiniz her oy AKP'nin ekmeğine yağ sürer.!" şeklinde paylaşımda bulunulduğu belirlendi.
Emniyet birimlerinin çalışmaları sonucu paylaşım yapan kişinin Yeniçağ gazetesi muhabiri Tülin Köksal olduğu ortaya çıktı. Paylaşımın ardından Köksal hesabını kapattı.
Söz konusu sahte dekontun Kerime O. ve Elif D. isimli kişilerin arasında gerçekleşen para transferinin dekontu üzerinden oynama yapılarak oluşturulduğu ortaya çıktı.
İnce'nin avukatı Fidel Okan yaptığı açıklamada, "Müvekkilim Sn. Muharrem İnce’ye yönelik itibar suikastı dosyasında yurt dışındaki FETÖ yöneticilerine paralel olarak Türkiye’de WhatsApp grubu kurup iftira ve hakaret içeren paylaşımları yaygınlaştıran ve birçok kişiyi suça bulaştıran kişiler CHP ile ilişkili çıktı. Bunlardan Ozan Özgür Doğru tutuklandı, Oktay Yaşar (Ankara Kuşu) ile ilişkili olan Veli Koçak ev hapsi gözetimine alındı. Detaylı bilgilendirme daha sonra yapılacaktır." dedi.
Muharrem İnce ile ilgili üretilen sahte içeriklerin FETÖ mensupları; Cevheri Güven (Fetö’nün Göbells’i olarak biliniyor), Arkan Gümüş, Ethem Gürbaş ve Ali Yeşildağ üzerinden CHP'liler tarafından kurulan internet tabanlı iletişim grubuna gönderildiği, gelen sahte içeriklerin, CHP İstanbul Şişli Gençlik Kolları eski yöneticisi ve üyesi Ozan Özgür Doğru, Ankara Gençlik Kolları üyesi ve Ankara Büyükşehir Belediyesi'nde Yüksek Mimar olarak çalışan Veli Koçak tarafından dağıtım planı yapıldığı ve takipçi sayısı fazla olan Ankara Kuşu Twitter hesabı sahibi Oktay Yaşar'ın üzerinden planın devreye sokulduğu ortaya çıkarıldı.
Twitter'da Ankara Kuşu olarak bilinen hesap sahibi Oktay Yaşar ile yakın arkadaş olan Veli Koçak'ın Ankara Kuşu hesabı üzerinden sahte içerikler öncesinde zemin hazırladığı bir süre sonra da başka hesaplardan tarafından paylaşımlar yapıldığı belirlendi. Böylelikle takipçiler üzerinde algı operasyonu yaptığı tespit edildi.
Soruşturma kapsamında Sulh Ceza Hâkimliği 12 şüphelinin adli kontrol şartıyla serbest bırakılmasına karar verirken aralarında CHP Şişli Gençlik Kolları Teşkilatı eski görevlisi Ozan Özgür D. ve Ankara kuşu hesabının sahibi Oktay Yaşar olmak üzere 6 kişi tutuklandı.
Ankara Büyükşehir Belediyesi'nde görevli mimar Veli K.'ya ise ev hapsi uygulanmasına karar verildi.
Sıradan bir vatandaşın bile açık kaynaklardan ulaşabilecekleri bu net bilgilerden sonra İnce’yi adaylıktan vazgeçirmeye zorlamak için yapılan aşağılık kumpasın Rusya tarafından yapıldığına inananlar psikiyatrinin ilgi alanına girdiklerinden vakit geçirmeden bir MHRS randevusu almalarında yarar var.
Çünkü tedaviye ne kadar erken başlarsalar o kadar erken sonuç alırlar.
Defne Devlet Hastanesi 48 günde açıldı ama “fevkalade parlak, bir o kadar da cüretkâr” yalancılar utanmadılar, çünkü sadece erdemli insanlar utanırlar.
48 günde tamamlanarak tam üniteleri ile hizmete açılan Hatay Defne Devlet Hastanesi için temel atıldığında İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener; “ Bu fevkalade parlak, bir o kadar da cüretkâr arkadaşlarımız boş araziye beton döküp, hastane temeli atıyoruz diyerek Türkiye’ye yutturmaya kalktılar. Boş araziye bir demir kafes koymuşlar görseniz çocuk havuzu kadar. Üstüne de mikserden beton dökmüşler. Alın size Ak Parti usulü temel atma töreni “diyerek suçlamada bulunurken, yüzünde rabbi yessir okuyan ablasından geri kalmayan evladı da ondan geri kalmayarak; "Oraya gidip, aman, aman hemen bir temel atalım. İki yere beton dökelim. Üç yerden sallanan demirlere beton fışkırtalım" diyerek hastane temeli ile dalga geçmişti.
CHP Sözcüsü Faik Öztrak ise hızını alamayarak; "Göstermelik beton döküp, sorumluluğunun üstünü örtmeye çalışıyorlar. Beton mikserleri sahaya sürülüyor. Döktüğü betonu da sosyete pazarındaki çığırtkanlar gibi "Deniz kumu değil ha! Mıcırıyla, çimentosuyla demiriyle dört dörtlük" diyerek bir de pazarlıyor. Ama pazarladığı betonun altında ne doğru dürüst bir temel var ne de doğru dürüst bir demir kalıp var. Birkaç metrekare zemin üzerinde yalapşap döşenen demirler, üzerine de dökülen bir beton, her işleri yalan" açıklamasıyla iktidarı göz boyamak ve yalancılıkla suçluyordu.
Cehaletin en iyi tarafı budur, her şeyi bilirsiniz.
Beceriksiz, yetersiz ve yeteneksiz siyasetçilerin en belirgin özellikleri kendilerinin yapamayacaklarını başkalarının da yapamayacağını, kendi akıllarının alamadığını başkalarının aklının da alamadığını zannetmeleridir.
Kendi kafalarının çalışmadığı konularda başkalarının da kafalarının çalışmadığının zannederler. Sadece boş boş konuşurlar, konuşarak rahatlarlar ve kendilerinin hayal dahi edemediklerini başkaları gerçekleştirince de ölü taklidi yaparlar.
Yalan söylemekten utanmaz, yalanları suratlarına çarpılınca da pişkinliğe vururlar.
Erdemden yoksun oldukları için özür dilemezler.
Bu “fevkalade parlak, bir o kadar da cüretkâr arkadaşlarımızın” neden siyasetçi diye bu ülkeye yutturulmaya çalışıldığını ve milletin bu parlak siyasetçilere neden güvenmediğini şimdi anlıyor musunuz?
****
Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’ın % 8,41 Kılıçdaroğlu’nun ise % 90,41 oy aldığı Defne’ye hükümet hastane yaparken deprem bölgesinden bekledikleri (hangi yüzle ne beklediler onu da bilmiyoruz) oyu alamamanın verdiği kin ve nefretle sosyal medyada başlatılan küfür, hakaret ve aşağılayıcı paylaşımların ardından Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanlığı Ağustos ayı sonuna kadar misafir etmeyi taahhüt ettiği depremzedelerin otelleri terk etmelerini isteyerek hiçbir vicdanın kabul etmeyeceği çok büyük bir terbiyesizliğe imza attı.
CHP Milletvekili adayı Bayram Fırat Dayanıklı’nın işlettiği Çorlu TED koleji depremzedemler için başlattığı konteyner projesini seçimden sonra iptal etti.
Böylece malum zihniyetin mağdur depremzede kardeşlerimize verdiği hizmetten(!) bile oy hesabı yaptığı ortaya çıktı.
Tekirdağ belediyesinin ardından aynı zihniyetteki başka kurum ve kişilerin de yardımlarını durdurması insanlık adına utanç vericidir. Bu ikiyüzlü/çıkarcı tavır depremzede kardeşlerimizi haklı olarak incitmiştir.
Çıkar hesabıyla yapılan yardımın adı iyilik değildir ve bostandaki bir hıyarın ağa olma ihtimali bu vicdansızların insan olma ihtimalinden daha fazladır.
Kalpsizliklerini elleriyle kalp yaparak gizlemeye ve bu millete aptal yerine koymaya çalışanlar bunun bedelini 28 Mayıs’ta sandıkta ödeyeceklerdir.