İstanbul İl Binası’nın satın alışına ilişkin ortaya çıkan para sayma görüntüleriyle ilgili olarak Sözcü’den İsmail Saymaz’ın sorularını cevaplayan CHP Genel Başkanı Özgür Özel; “AK Parti en iyi bildiği işi yapıyor. Yine kumpasla karşı karşıyayız. Video ile kurulmuş bir kumpas var. Dört buçuk yıl önce çekilmiş, hukuka aykırı olarak kaydedilmiş, şantaj amacıyla kullanılmış görüntüler siyasi kumpasa alet ediliyor” diyerek deste deste çuval çuval kayıt dışı paraların neden Ekrem İmamoğlu’nun çok değerli yol arkadaşları tarafından teslim alınıp saatlerce sayıldığını, neden parti binasının alım değerini düşük gösterdiklerini ve neden birilerine birkaç milyon harçlık verildiğini açıklamak yerine masal anlatarak rezaletin üzerini örtmeye çalıştı. ( şu aralar kendi mahallesinde hatırlamamak yaygın olduğundan Fetö’nün montaj kasetlerini grupta okuyan genel başkanını alkışladığı günleri unuttu herhalde)
Kendisi açısından durum şu imiş; Kendi dönemi değilmiş, şu anki il başkanının dönemi değilmiş, İl başkanlığı değilmiş, CHP’ye ait bir yer değilmiş, yapılan iş son derece iyi niyetle yapılmış, amaç partinin içini karıştırmakmış, CHP’yi kirli görüntülerin içindeymiş gibi gösteren, baştan aşağıya planlamış bir kumpasmış.
Ne planmış ama kumpasta yer alanların hepsi kendi partilileri ve İmamoğlu’nun çok değerli yol arkadaşları.
Ayrıca iyi niyet bu ise kötü niyetten Allah korusun.
Özel’in meseleyi masumlaştırmak için kullandığı ifadeler, çocuklara dinletseniz iki dakikada mışıl mışıl uyuyacakları bir masaldan ibarettir.
Efendim, bir varmış bir yokmuş deve tellal pire berber iken birileri partilerinin İl başkanlığı için bir bina satın almak istemişler.
Uzun aramalardan sonra buldukları binanın sahibine; “birader paramız çıkışmıyor sana 25 milyonu verelim ama üstünü de gönüllü ve kendi istekleriyle birbirinden değerli müteahhit kardeşlerimizden topladığımız bağışlardan tamamlayalım ama satışı 25 milyon gösterelim, böylece hem fazladan vergi vermezsin hem de çorbada senin de tuzun bulunur” diyerek cazip bir teklif sunmuşlar.
Bütün iyi niyetleri ile işi bitirmeye çalışırken durumu öğrenen kötü niyetli iktidar yanlıları hemen adamlarını göndererek bina sahibini kafalamışlar ve “bak birader sen paraları avukatının ofisinde teslim alacaksın, oraya biz çuval çuval dolar, Euro ve TL getireceğiz, paranı al kaynağını sorma, biz orada paraları sayacağız, sen de icabında şantaj yaparak yolunu bul diye görüntüleri kameraya alacağız ama paraları başkanın çok değerli yol arkadaşları valizlere koyup götürecekler, sen kafanı takma sadece denilenleri yap, biz zamanı gelince bombayı patlatacağız, bu arada senden yardım isteyen garibanlar olabilir, hem devam eden işlerinde arıza çıkmaması için hem de garibanları sevindirmek için birer ikişer milyon cep harçlığı verirsen sevaba girersin, olur da iş yargıya intikal ederse, benim hiç bir günahım yok, hükümetin gönderdiği aracılar beni kandırdı hâkim bey ben masumum diyerekten paçayı sıyırırsın demişler.
O garibim de ne yapsın mecburiyetten “tamam abi siz ne derseniz başım gözüm üstüne” demiş ve böylece acayip planlı bir kumpas kurgulanmış.
Hükümetin adamları malum başkanın adamlarını zorla avukatın ofisine götürerek paraları saydırmış, saydırırken, destelerden kule yaptırırken ve bavullara doldururken de kameraya aldırmış..
Hatta “selden bir kütük te sen kap” diyerek bina sahibinin avukatını tehdit edip şantaj yaptırmışlar ama parti yönetimi dik durarak “bırak aslanım bu numaraları bize şantaj sökmez” diyerekten mahkemeye vermeye bile gerek görmemişler.
Büyük bir memnuniyetle para bağışlayan ve karşılığında hiçbir şey beklemeyen hayırsever işadamları “aman abi adımıza makbuz kesmeyin yoksa hükümet bizi bitirir” diye yalvardıkları için de makbuz kesmemişler.
Onlara kalsa gelen giden bütün paraların kuruş kuruş makbuzu kesilirmiş ama hayırsever işadamlarını üzmek istememişler.
Arada yolunu bulmak için mal sahibine takılanlar olmuş ama mal sahibi zırnık koklatmamış.
Bir iki milyonluk hayır hasenat işlerini de sağ olsun hayırsever bir müteahhit üstlenmiş.
Bu hain kumpasın amacı İstanbul’un; hiç yalan söylemeyen ve verdiği sözleri yerine getirmeyerek gönüllerde taht kuran, selde Marmaris’te, depremde Erzurum’da, kar yağdığında da balıkçı lokantasında rakı balık keyfinden fedakarlık etmeyerek yeni nesil siyasetçi portresinin unutulmaz örneklerini sergileyen, kentsel dönüşüm, deprem tedbirleri gibi basit meselelere harcama yapmayarak israfı önleyen, 650 bin konutun dönüştürülmesini gibi akıl ve mantık dışı görerek, evleri yıkıp masraf etmek yerine depremde yıkılmasını beklemenin en iyi doğru ve ekonomik çözüm olduğuna inanan, kentsel dönüşüm yerine konserler verdirerek hem sanatçıya destek ve hem de halka moral aşılayan, ulaşıma ve suya hükümetin baskıları sonucu vicdanı sızlayarak zam yapmak zorunda kalan, hiçbir işe yaramayan metro ve tünel inşaatlarını kapatarak milletin parasının çarçur etmeyen, israfı önlemek için bol bol araç kiralayan, yalandan kanı donan, otuz sene önce ikram ettiği bir tas çorbayı unutmasa da beş sene önce verdiği sözleri hatırlamayacak kadar zeki, basitlik ve ahmaklık gibi sıfatları kullanmada son derece yetenekli, çalışmayan otobüsleri halka ittirerek yakıt tasarrufu sağlamakla kalmayıp dünyada benzeri görülmemiş bir toplu spor uygulamasının mucidi, yılmayan ama genellikle yıldıran, çok iyi bir yüz metre koşucusu ve hepsinden önemlisi sırttan hançerleme konusunda yeteneği tartışılmaz belediye başkanını zor durumda bırakmakmış..
Ama kim ne yaparsa yapsın bütün bunlar vız gelir tırıs gidermiş.
Zaten başkan da katıla katıla gülüyormuş.
***
Terlikçiler ve kutu kolacılara yutturulan masal böyle ama bir de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan soruşturma kapsamında kendi rızasıyla ifade veren avukat Gökhan Taşkapan’ın ifade ettiği gerçekler var. Bakalım onlar neymiş?
“Şu anda CHP İstanbul İl Başkanlığı binası olarak kullanılan yer, 2019 tarihinde aramızda vekâlet ilişkisi bulunan müvekkilim Ali Rıza BRAKA’ya aitti. Bir emlakçının aracı olmasıyla Cumhuriyet Halk Partisi tarafından bize teklifte bulunuldu. Son fiyat olarak kendilerine 43 Milyon TL olarak bildirildi. Bu süreç yaklaşık 2019 yılının Ekim ayında başladı. Görüşmeler neticesinde toplam olarak 41 Milyon TL olarak anlaşmaya varıldı.
Bizim tarafımızdan teklif edilen 43 Milyon ile anlaşmaya varılan 41 Milyon TL bedel arasındaki 2 Milyon pazarlık payının nasıl ortaya çıktığını da açıklamak istiyorum. CHP tarafı taşınmazları satın alırken Gül İnşaat sahibi Metin GÜL'ün binanın alınmasına 2 Milyon TL yardım etmesini istedi. Metin GÜL bana kendisinin Büyükçekmece’de ve Sarıyer’de çok fazla yatırımı olduğunu, CHP'den Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü GENÇ ve dosyada ismi bulunan Fatih KELEŞ’in arada bulunan 2 Milyon TL’yi kendisinden istediklerini, bu parayı vermezse bu kişilerin yatırımlarını durduracaklarını söylediklerini, Fatih KELEŞ’in Ekrem İMAMOĞLU’na yakın olması nedeniyle bu durumdan korktuğunu ve mecburen parayı ödemek zorunda olduğunu söyledi.
Bu nedenle bize ‘bu 2 Milyon TL’nin 1 Milyon TL’si sizden olsun, geri kalan 1 Milyon TL'yi de ben ayrıca size elden vereceğim’ dedi (11/12/2019 tarihinde tapu devrinin yapıldığı gün çalışanı aracılığıyla elden teslim etti). Biz de kendisi zor durumda kalmasın diye bedeli 41 Milyon TL olarak güncelledik ve bu şekilde pazarlık neticesinde tüm taşınmazlar 41 Milyon TL bedelle satılmış oldu.
Bunun üzerine 06/11/2019 tarihli Beyoğlu 3. Noterliği tarafından düzenlenen 38230 yevmiye numaralı satış vaadi sözleşmesi düzenlendi. Bu sözleşmeye istinaden resmi alım bedeli 24 Milyon 360 Bin TL olarak kararlaştırıldı. Kalan rakamın ise haricen ödenmesi konusunda CHP'nin isteği üzerine mutabık kalındı.
Bu işlemler sırasında bizden 2 Milyon TL CHP yetkilisi veya yöneticisi olduğunu öğrendiğimiz bir kişi tarafından (bu kişinin açık kimlik bilgilerini bilmiyorum ancak Canan Kaftancıoğlu’nun bu kişiyi tanıdığını ve kendisinin bu konu hakkında bilgi sahibi olduğunu biliyorum) satışı bize yönlendirilmiş olması sebebiyle para istedi. Bu durumu il başkanı olan Canan Kaftancıoğlu’na ilettim ve o da bu konuya müdahale ederek gerekli önlemi aldı. Bizden de herhangi bir tahsilat yapılmasının önüne geçmiş oldu.
Nihayetinde, 10 Aralık 2019’da benim ofisimde, kalan paranın haricen ödenmesi noktasında mutabık kalındı. 11 Aralık 2019 tarihinde de tapu işlemi konusunda anlaşıldı. Burada önemli olan benim ofisimi kesin olarak CHP yöneticilerinden ısrarlı talep üzerine seçilmiş olması ve ödemenin de bu sebeple benim ofisimde gerçekleşmesi şeklinde olmuştur.
Satış süreci bizzat Fatih KELEŞ ve ismini basından öğrendiğim İmamoğlu Şirketinin Genel Müdürü olan Tuncay YILMAZ yönetmiştir.
Ayrıca ofisimde kameralar güvenlik kamerası niteliğinde olup, tamamen açıkça görünebilir haldedir. Bunlar gizli kamera değildir. Bu kameraları oradaki yöneticiler dâhil herkes bilmektedir. “Hatta bunların kaydı yapılırsa bir kaydının tarafımıza verilmesi ve ödemenin kayıt altına alınmış olması ayrıca bunun başkana sunulması iyi olacaktır” şeklindeki beyanları olmuştur. Bunun üzerine kamera kayıtlarının tamamı Tuncay YILMAZ’a verildi diye hatırlıyorum. Bilgisayardan USB’ye kayıt yapan şahsı hatırlamıyorum. (Hani görüntüler hukuka aykırı ve şantaj amaçlı kaydedilmişti?)
İfadelerde, Fatih KELEŞ tek parça halinde ve Tuncay YILMAZ ile birlikte para getirdiği belirtilmektedir. Halbuki Fatih KELEŞ öğlen saat 12.30 gibi, Tuncay YILMAZ ise 14:30 gibi ofisime gelmiştir. Ve ofise çeşitli yerlerden, farklı miktarlarda, yaklaşık 3 saat boyunca para getirilmiştir. En son bilirkişi raporunda da Tuncay YILMAZ’ın elinde bulunan Euro ve Dolar’lar Tuncay YILMAZ tarafından bizzat ofise getirilmiştir.
Orada sayılan para Euro ve Dolar, TL’ye çevrilerek hesaplanmış ve toplamda 15 Milyon 510 Bin TL olarak satıcı Ali Rıza BRAKA’ya elden teslim edilmiştir. Ayrıca kapalı halde 2 adet çanta daha getirildi ancak bu çantalar açılmadı. Bu nedenle içerisinde para olup olmadığını bilmiyorum. Ofiste otururken gelen giden paraları Fatih KELEŞ not alıyordu. O sırada bir çanta parayla bir şahıs daha geldi. 1 Milyon TL olduğunu ve bunun İBB’den gönderildiğini ve ihaleyi verecekleri kişinin ayarladığını söyledi. Gelen giden tüm para notları en son Tuncay YILMAZ’a teslim edildi.
Satış günü 11/12/2019 tarihinde ise, Sarıyer Tapu Müdürlüğünde buluşuldu. Saat 12.00 öncesi, 1 Milyon TL Metin GÜL (Gül İnşaat sahibi) tarafından ancak kendi çalışanı aracılığıyla daha önce anlaşmaya varıldığı gibi Ali Rıza BRAKA’ya elden teslim edildi. Ayrıca aynı gün 490 Bin TL ise Fatih KELEŞ tarafından yanında yine diğer CHP’liler bulunduğu halde (isimlerini bilmiyorum) teslim edildi. Bu şekilde elden teslim edilen para toplamda 17 Milyon olarak haricen ödenmiş oldu.
Resmi hesaptaki 24 Milyon 360 Bin TL'’nin 360 Bin TL’si tapu harcı olarak gönderilmiştir. Sonuç olarak taşınmazlar CHP'ye toplamda 41 Milyon TL karşılığında satılmış olup, bu paranın 24 Milyon TL’si resmi hesaplardan gönderilmiştir. 15 Milyon 510 Bin TL’si benim ofisimde teslim edilmiştir. 1 Milyon TL de Metin GÜL tarafından kayıt dışı olarak tapu devrinin yapıldığı gün ödenmiştir. Yine geriye kalan 490 Bin TL Fatih KELEŞ tarafından tapu devrinin yapıldığı gün elden teslim edilmiştir”.
Avukat Gökhan Taşkapan’ın açıklamaları İmamoğlu’nun yakın yol arkadaşlarının başrolünü başarıyla oynadıkları ve saya saya bitiremedikleri kayıt dışı bir para trafiğinin yaşandığını gösteriyor ve CHP İstanbul eski İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu bile ifadesinde İmamoğlu inşaatın genel müdürü Tuncay Yılmaz’ın orada bulunmasının kendisine de garip geldiğini söylüyor.
Tanık sıfatıyla ifade veren ve kayıt dışı para trafiğine ilişkin ses kayıtlarını savcılığa teslim eden işadamı Hasan Şentürk, 2019 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi şirketi Kültür A.Ş.'den alınan paraların CHP İstanbul Milletvekili Özgür Karabat tarafından tahsis edilen çakarlı milletvekili aracıyla 6 ay boyunca İmamoğlu İnşaat'ın Genel Müdürü Tuncay Yılmaz'a taşındığını belirtiyor.
Özgür Özel’in (o tarihte) İl saymanı olduğunu iddia ettiği Fatih Keleş savcılık ifadesinde; “kamuoyuna yansıyan ve şu anda hakkımda soruşturma başlatılmasına neden olan görüntüler 2019 yılının Aralık ayına aittir. Ben bu tarihte resmi olarak CHP Beylikdüzü Meclis üyesiydim. Bunun dışında parti içinde resmi veya gayrı resmi görevim ve sorumluluğum yoktur.” diyerek Özgür Özel’in yalan söylediğini ifşa ediyor..
Ortada mide bulandıran ciddi bir kayıt dışı para trafiği varken bir eş başkanın sadece gülmekle yetinmesi diğer eşbaşkanın toplumu ikna edecek bir açıklama yapmak yerine yalan söylemesi turpun büyüğünün heybede olduğunu ve bu yükün taşınmasının giderek zorlaştığını gösteriyor.
Gerçeğin ortaya çıkmasından duyulan korkuyu bastırmak için masalsı kumpas açıklamaları yapanlar korkunun ecele faydası olmadığını unutuyorlar.
Haftanın sözleri
“Bir paranın nereden geldiğini görmek istiyorsan nereye gittiğine bak” (İmam-ı Azam) r.a.
“Eğer bir insanın samimi olmadığını anlarsam bunu ona belli etmem, gözümde daha ne kadar küçülebileceğini seyrederim”. (T.S Eliot)