Her türlü teknik araç ve mühimmatla donatarak sınır ötesindeki üslerimize baskın yapmaya gönderdiği teröristlerin öldürülmesinin ardından başlatılan hava harekâtları nedeniyle can derdine düşen PKK'lıların Kuzey Irak'a dönüşlerini yine ABD üstlendi.
Teröristleri önce Süleymaniye Havalimanı'na, buradan da helikopterlerle Kuzey Irak'taki kamplara taşıyan ABD diri tutmaya çalıştığı PKK’yı Türkiye’ye karşı bir tehdit unsuru olarak kullanmaya çalışıyor.
“ABD'nin daha önce de Suriye'deki 1000'e yakın DEAŞ'lı teröristi Afganistan ve Irak'a taşırken "tutuklu ve yaralı nakli" diye belge düzenlediği, ancak teröristleri sahaya bıraktığı ortaya çıkmıştı. Bu kez de PKK'lı teröristler için sahte "yaralı raporları" düzenleyen ABD'nin, aralarında PKK'nın sözde özel kuvvetler biriminde silahlı faaliyet yürüten teröristlerin de olduğu PKK'lıları önce Süleymaniye havalimanına, buradan da ABD'ye ait helikopterlerle Kuzey Irak'taki PKK kamplarına sevk ettiği belirlendi.(https://m.aksam.com.tr/Son Güncelleme: 18 Ocak 2024 Perşembe).
Söz konusu ABD olunca hiçbir pisliğe şaşırmıyoruz.
Cinayet işler, sahte rapor düzenler, yalan söyler, iftira eder, kumpas kurar, darbe yaptırır.
Amacına, yerine ve zamanına göre kullandığı/kullanacağı bir sürü beslemesi vardır ama artık karşılarında “our boys” larının yönettiği bir Türkiye yok.
Öyle bir Türkiye olmadığı için PKK’ya Fetö’ye verdikleri bütün desteklerine rağmen Güney sınırımızda kukla devlet kurmayı başaramadılar.
Üstelik Türkiye, ABD’nin himayesine rağmen hemen hemen bir PKK’lı büyükbaşı sarı poşetle cehenneme göndererek, “asla bir terör devleti kurulmasına izin vermeyeceği” ni davranışlarıyla da gösterdiyor.
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) sınırları içinde kalan Süleymaniye havalimanı yakınlarında (8.3.2023) ABD’nin koruması altında bulunan Mazlum Kobani kod adlı terörist Ferhat Abdi Şahin’e yapılan İHA saldırısı, ABD’ne “istediğin kadar koru istersem vururum’un en net ifadesi idi.
Nitekim üslerimize ABD/İsrail’in komutasında yaptırılan ve 20 şehit verdiğimiz son iki saldırının andından Türk Silahlı Kuvvetleri, Suriye’nin kuzeyinde ABD’nin korumasındaki PKK/YPG/SDG’nin stratejik noktalarını havaya uçururken, ABD öküzün trene baktığı gibi bakmakla yetindi.
PKK’nın terör yapılarını inşa etmesi için terör örgütüne beton desteği veren Fransız Lafarge şirketinin tesisini SİHA’larla vuran TSK, doğrudan örgütün kontrolündeki petrol, elektrik, gaz gibi tesisleri enkaza çevirdi.
Terör elebaşlarının “Suriye’de son 12 yılın en yıkıcı saldırısı” diye nitelendirdikleri TSK’nın hava operasyonları sonucunda PKK’nın “ABD adına bekçilik” yaptığı tesislerde 1 milyar Dolarlık hasar oluşturuldu.
Suriye’nin Rumeylan bölgesinde PKK/SDG’nin sözde Petrol Sahaları Müdürü Ahmed İbrahim; “Türkiye’nin son saldırıları, Suriye’deki 12 yıllık savaş sırasında meydana gelen üçüncü saldırıydı, ancak en şiddetli ve yıkıcı olanıydı” ifadeleriyle verilen zararın büyüklüğünü doğrularken, hava saldırılarıyla hedef alınan saha, tesis, elektrik ve petrol istasyonları sayısının 104’e ulaştığını söyledi. Bu operasyonlar sonucunda tesislerin bir kısmı hizmet dışı kalırken, diğer kısmı büyük hasar gördü ve elliden fazla terörist öldürüldü.
Kamışlı kırsalındaki Maabada kasabasındaki Odeh petrol sahasında Türkiye’nin vurduğu 9 sahada meydana gelen hasar 35 milyon dolara ulaştı.
Bizzat Ahmed İbrahim’in açıklamalarına göre; Bölgenin en büyüğü olan “Suveydiye 2” tesisinde ana yağ toplama istasyonları bütün cihaz ve ekipmanlarıyla birlikte tamamen yanmasıyla 100 milyon dolarlık maddi hasar oluştu.
SİHA’larımızın saldırıları sırasında sızan ve alev alan petrolün değeri yaklaşık 45 milyon Dolar. Süveydiye sahalarına düzenlenen operasyonlar neticesinde serbest gazı etkileyen toplam mali kayıp ise 67 milyon Doları buldu.
Suveydiye tesisindeki hasar, elektrik üretim tesislerinin türbinlerine tesir etti. Elektrik üretimi durduruldu ve buradaki kayıp yaklaşık 27 milyon dolar. Elektrik türbinlerinin yeniden inşası için 23 milyon dolar gerekli.
Tam 7 kez bombalanan Suvediye gaz sahası tamamen yanarken terör örgütünün bölgedeki sözde yöneticisi Akid Abdul Mecid, “Elektrik ve gaz üretimi tamamen durdu. İlk aşamada 1 milyar dolarlık kayıp var. Tesisin tekrardan faaliyete geçmesi ayları bulacak.” itirafında bulundu.
Terör örgütü PKK/SDG’den yapılan yazılı açıklamada, tesislerdeki hasarı onarabilecek yeteneklerinin olmadığı ve uluslararası toplumun harekete geçmesi istendi.
Yapılan operasyonlarla verilen zarar bu kadar net ve özellikle teröristler tarafından ağlaya ağlaya ifade edilirken, terörle mücadelenin yürütüldüğü doğa, iklim ve coğrafi şartları bilmeden, görmeden, araştırmadan klavye başında ordumuzu suçlayan ve “bizim oralarda ne işimiz var? Diyerek ahkâm kesen ahmaklar PKK’nın sözcülüğünü yapmakta ve PKK’ya söyleyemediklerini Ordumuza söylemektedirler.
Onlar ne derse desin, iyi ki oradayız ve bizim oralarda yapacak daha çok işimiz var.
Biz oralarda olmasaydık PKK sınır illerimize roketler fırlatarak, şehirlerde bombalar patlatarak, masum insanlarımızın ölmesine neden olacaktı.
“Bizim oralarda ne işimiz var ?”diyen gafiller 2500 km öteden gelen ABD’ye ve onun peşine takılan Kanada, Almanya, Fransa, İngiltere gibi ülkelere sizin oralarda ne işiniz var? Diye soramıyorlar.
Soramazlar çünkü onların sözcülüğünü yapıyorlar.
Bugün oralarda olmaz isek yarın Suriye’den/Irak’tan beter olmamız kaçınılmazdır.
İhanetin farkında olan Milli Savunma Bakanlığından yapılan açıklamada, “bizim oralarda ne işimiz var diyenlerin PKK’nın algısına hizmet ettikleri vurgulanarak şunlar ifade edildi.
“Terörle mücadelede elde ettiğimiz tüm başarılarda en büyük pay, aziz şehitlerimize ve kahraman gazilerimiz ile görev yapmış komutanlarımız ve personelimize aittir. Bölgede görev yapmış tüm komutanlarımızın ve personelimizin bilgisine ve tecrübesine saygı duyduğumuzu bir kez daha belirterek, hizmetleri için kendilerine şükranlarımızı sunuyoruz. Bizim tepkimiz; şehit verdiğimizde ortaya çıkıp siyasi ve şahsi hırslarla kahraman Mehmetçiğin ve görev yapan personelin gayretini, tecrübesini yok sayan, yürüttüğümüz mücadeleye zarar verme amacı güden yorumlar yapan, kısacası derdi üzüm yemek değil bağcıyı dövmek olanlaradır. Diğer yandan 20-30 yıl önce yapılanları tekrar gündeme getirilerek bugün yapılanların eleştirilmesi ve uygulanan stratejinin yanlış olduğunun ispat edilmeye çalışılmasına da anlam veremiyoruz. Çünkü veriler ortadadır. Bizim oralarda ne işimiz var demek tam da terör örgütünün yaratmak istediği algıya hizmet etmektir.”
“PKK’lı teröristler tarafından 22-23 Aralık ve 12 Ocak tarihlerinde üs bölgelerimize gerçekleştirilen alçak saldırılar; olumsuz hava koşullarında ve görüş mesafesinin olmadığı bir ortamda kalleşçe gerçekleştirilmiştir. Eş zamanlı olarak Irak kuzeyindeki birçok üs bölgemize de saldırı girişiminde bulunulmuştur. Tüm bu saldırılarda, teröristlerin sızma eylemlerinde bulundukları bölgelerde, kendilerine müzahir sivil yerleşim yerlerini de örtü olarak kullandıkları görülmektedir. Ancak bu saldırıların tamamına yakını engellendiği gibi üs bölgelerimize yaklaşan teröristlerin birçoğu da kahraman Mehmetçiğimiz tarafından etkisiz hale getirilmiştir.”
Evet, mesele bu kadar nettir.
Bizim oralarda çok işimiz vardır.
Keşke yıllar önce oralarda olabilseydik, teröre bu kadar kurban vermezdik.
ABD ve kuyruğuna takılan batılı ülkelerin PKK ve türevlerine yaptığı olağanüstü nakit, silah, teçhizat, mühimmat ve lojistik desteğe rağmen sınırımızda bir teröristan devletinin kurulması Orada olduğumuz için önlenmiştir.
Her kim ki bu açık gerçeğe rağmen “Bizim oralarda ne işimiz var?” demeye devam ediyorsa gaflet, delalet ve hıyanet içinde ABD ve PKK’nın sözcülüğünü yapmaktadır.
Ötesi teferruattan ibarettir.
DEM ile ilişkilerde özgür olunabilir mi?...
CHP’nin kırmızı halı sererek karşıladığı ve Genel Merkezi’nde ağırladığı DEM/HDP heyeti ile birbuçuk saat süren görüşmeden sonra açıklamalarda Genel Başkanı Özgür Özel; “DEM Parti ile Türkiye'nin çok önemli sorunlarında görüş alışverişi yapmayı sürdüreceklerini ve yerel seçimlerin ele alındığını ifade ederek terörle iltisaklı belediyelere atanan kayyum uygulamasını eleştirdi.
DEM Eşbaşkanı Tülay Hatimoğulları Oruç da yerel seçimlere değindiklerini, kent uzlaşısından bahsettiklerini, yerel seçime yönelik işbirliğinin yol ve yöntem konusunu görüştüklerini ifade etti.
Ancak görüştüklerini ifade ettikleri konuların sadece bunlar olmadığını DEM Parti Eşbaşkan Yardımcısı Tayip Temel’in, PKK’nın yayın organı olan televizyonda yaptığı açıklamalardan anlıyoruz.
Tayip Temel malum görüşmede; Kürt sorununa yönelik CHP ve muhalefetin yaklaşımı, Abdullah Öcalan’a uygulanan tecrit ve çözümün önündeki engeller, Kayyum uygulaması, Can Atalay’ın durumu ve PKK’lı tutukluların durumlarının ele alındığını ifade ediyor.
Peki, DEM ile her şeyi kamuoyunun gözü önünde ve şeffaf bir şekilde görüşeceklerini açıklayan Özgür Özel (Devletin kayyum atamasına itirazı var ama PKK’nın kayyumluğuna itirazı yok) neden bu konulardan bahsetmedi.
“Türkiye'nin çok önemli sorunlarında görüş alışverişi yapmayı sürdüreceklerine göre demek ki aralarında gizli bir ajanda var.
Hatırlarsanız Kemal Kılıçdaroğlu’nun HDP ile kapalı kapılar ardında yaptığı görüşmelerden sonra Sırrı Sakık hangi sözlerin verildiğinin açıklanmasını istemişti.
HDP’nin ve uzantısı YSP’nin o görüşmenin ardından 15 Mayıs sabahı İmralı’nın kapıları kırılarak bebek katili Abdullah Öcalan’ın serbest kalacağı, 100 yıllık cumhuriyetle hesaplaşacakları yolundaki pervasız söylemlerinin yoğunlaşması millete açıklanması halinde “sıkıntı yaratacak” sözler verildiğini doğruluyordu.
Şimdi de aynı gizli kapaklı işleri Özgür Özel yürütüyor.
Çünkü DEM’in oy desteği olmazsa ellerindeki bir sürü belediyeyi kaybedeceklerini ve bunun da olağanüstü kurultay ve koltuğunu kaybetmek demek olduğunu biliyor.
Kurultay öncesi önseçim konusunda verdiği namus ve şeref sözünü tutmayan Özgür Özel’in DEM’le şeffaf ilişki sözünü de tutmayacağını Tayip Temel’in açıklamalarından öğreniyoruz..
Kılıçdaroğlu HDP/YSP’ye kapalı kapılar ardında verdiği ancak millete açıklayamadığı sözler nedeniyle kaybetti.
Aynı şeyleri yaparak farklı sonuç bekleyen Özgür Özel de bu gizli kapaklı işler nedeniyle kaybedeceğini 31 Mart gecesi anlayacaktır ama koltuğu koruması için muhtemelen çok geç olacaktır.