MSNBC'den Ana Cabrera'ya konuşan haydut devlet İsrail’in Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, "Uluslararası insancıl hukuk uyarınca, eğer birileri bize saldırırsa kendimizi savunma hakkına sahibiz. Bu şu anlama geliyor; eğer bir terör örgütü Gazze Şeridi'nin tüm arazisinde evlerde, oturma odalarında, dükkânlarda, camilerde üslenmişse, o zaman içeri girmek zorundayız." Diyerek üçte ikisi kadın ve çocuk olmak üzere 18 bini aşkın Filistinli’nin vahşice katledilmesini savunma hakkıyla meşrulaştırmaya çalıştı.
Herzog Gazze'de artan sivil kayıp sayısının kendisi için kabul edilebilir olup olmadığı sorusuna; “bu savaşın sadece İsrail ile Hamas arasında olmadığını, "Batı medeniyetini kurtarmak için" bir savaş olduğunu söyleyerek, batının taşeronluğunu yaptıklarını itiraf ederken, "Eğer biz olmasaydık, sırada Avrupa ve ardından ABD olacaktı. Herkese 11 Eylül ve sonrasını hatırlatıyorum." Sözleriyle de aba altından sopa göstermeyi ihmal etmedi.
Bu itiraflar ABD ve Avrupa’daki beslemelerinin İsrail’in katliamına/soykırımına neden kayıtsız kaldıklarının en net kanıtıdır, çünkü İsrail bu katliamı/soykırımı onlar adına vekâleten yapmaktadır.
Filistin’in bağımsızlığı ve işgalden kurtarılması için onurlu bir mücadele veren Hamas’ın Gazze direnişi İsrail’in ve destekçilerinin planlarını bozduğundan; bebek, çocuk, kadın, yaşlı, hasta demeden katlettikleri her masumu ölümü hak etmiş bir Hamas’lı olarak görmektedirler.
İsrail’in 75 yıl önce adım adım başlayan işgali artık Filistin’in tamamının ilhakına doğru giderken, Mısır ve Ürdün’ün çöllerine sürmeyi planladıkları Filistin’lilerin yokluk ve yoksulluk içinde ölmelerinin hedeflendiği anlaşılıyor.
Geride kalarak İsrail’e biat edecekler için de Muhammed Dahlan gibi bir kuklanın yönetiminde göstermelik bir kukla devlet planıyla Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarının kontrol alınmasından ibaret bir büyük resme bakıldığında, içimizdeki kimi gafillerin “Filistin bizim değil Arapların meselesidir” söylemlerinin aksine Filistin meselesinin tam da bizim meselemiz olduğu görülmektedir.
İsrail’in soykırımına ABD/Batının göz yumma sebeplerinden bir tanesi de Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarına çökmektir.
O enerji kaynaklarında Türkiye’nin de hakkı bulunduğu unutulmamalıdır.
İşte ABD ve İngiltere, göz koydukları Levant Havzasına bekçilik yapma görevi verdikleri İsrail’in bölgedeki diğer unsurların saldırısına uğraması ihtimali nedeniyle Akdeniz’e uçak gemisi göndermişlerdir
Bu savaşın İsrail ile Hamas arasında olmadığını bizzat İsrail Cumhurbaşkanı Herzog söylüyor. Öyle olduğu için de ABD, BMGK’de ateşkes teklifini veto ederek daha fazla masumun öldürülmesinin önünü açmaktan çekinmiyor.
Bilindiği üzere; BMGK'de aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 80'den fazla ülkenin eş sunucusu olduğu Gazze'de acilen insani ateşkes talep edilen karar tasarısı oylandığı acil oturumda daimi üye ABD tarafından veto edildi. İsrail’in taşıyıcı annesi İngiltere bile "çekimser" oy kullanırken diğer 13 üye "evet" oyu kullanmıştı.
Genel Sekreter Antonio Guterres, görev süresi boyunca yetkisini ilk kez kullanarak Gazze'deki insani felaketin önlenmesi için BM Şartı'nın 99. maddesini işleterek 6 Aralık'ta BMGK'ya mektubu göndermişti.
Ateşkesi veto eden ABD daha fazla katliam ve daha fazla yıkım için İsrail'in 13 bin 981 tank mermisi satın alma talebini kabul etti. Yaklaşık 106,5 milyon dolarlık satışın ABD Dışişleri Bakanlığınca, Kongrenin onayından geçmeden "acil durum" hükmünün devreye sokularak yapılmasının planlandığı belirtilen açıklamada; ABD'nin "İsrail'in güvenliğine bağlılığının sürdüğü" ve söz konusu satışın bu amaçlarla uyumlu olduğu bildirildi.
CNN'de yayınlanan Jake Tapper'ın programına katılan ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken; "İsrail’liler bu aşamanın ne zaman sona ereceği konusunda size bir şey söylüyor mu? Çünkü sivil ölümleri giderek artıyor?" sorusuna "İsrail'le süreci ve söz konusu sürecin nasıl yürütüldüğü de dâhil olmak üzere görüşüyoruz. Bunlar İsrail'in vereceği kararlardır" şeklinde cevap verirken katliam ve soykırımını durdurmak için hiçbir çaba göstermeyeceklerini de itiraf etti.
Böyle adalet olur mu?
BMGK mevcut yapısıyla küresel adaleti sağlayacak bir kurum olmaktan çıkarak Filistin’i imha İsrail’i ihya Konseyine dönüşmüştür.
Sayın Cumhurbaşkanının ifadesiyle aslında adil bir dünya mümkündür ama Amerika ile asla mümkün değildir. Çünkü dünyanın neresinde olursa olsun dökülen her damla kanda ABD’nin pis parmağı vardır.
Küresel adalet için acilen BM’nin yapısında acilen bir reforma gidilmesi şarttır.
Aksi takdirde bundan böyle gücüne güvenen herkesin zorbalık ve katliam yapmasının önünde hiçbir engel olmayacaktır.
****
“ABD Jeoloji Araştırmaları Merkezinin 2010 yılında yayınlamış olduğu iki ayrı raporda; Filistin, İsrail, Lübnan, Suriye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)’ni ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY)’ni kapsayan Levant Havzası’nda yaklaşık olarak çıkarılabilir 1.7 milyar varil petrol rezervi ve yaklaşık 3.45 trilyon metreküp doğalgaz rezervi; Nil Havzası’nda 1.8 milyar varil çıkarılabilir petrol rezervi, 6 milyar varil sıvılaştırılabilir doğalgaz olmak üzere toplamda çıkarılabilir 6.3 trilyon metreküp doğalgaz rezervinin olduğuna yer verilmiştir. Yeni keşfedilen rezervler ile birlikte bölge, enerji nakil rotası olmasının yanında, enerji kaynağı olma özelliği kazanmıştır.
Söz konusu rezervin miktarının büyüklüğü bu ölçekte bir karmaşayı açıklayacak en büyük etken olarak karşımıza çıkmaktadır. Tahmini rakamlara göre 122 trilyon metreküp hidrokarbon rezervinin olduğu açıklanan bölgede; rezerv payı yüksek ve pazar avantajına sahip herhangi bir aktör için paha biçilemez bir kazanım söz konusu olacaktır. Dolayısıyla, bu büyüklükte bir kaynak, bölgede çoğunlukla enerji ithalatçısı konumunda olan aktörlerin iştahını kabartmaktadır.
Bölgede, uluslararası hukuk normları ışığında çözüm arayışları yerine askeri güç destekli savaş diplomasisinin hâkim olduğu görülmektedir. Böylece, Doğu Akdeniz, deniz alanlarına yönelik hibrit mücadelenin yaşandığı bir coğrafya konumuna gelmiştir.”(Kaynak; Ortadoğu Analiz/Uluslararası Siyaset Dergisi/Temmuz-Ağustos 2019 Cilt: 10 Sayı: 88/Sıcak Gündem Doğu Akdeniz/Dr. Recep Yorulmaz Ekonomi Çalışmaları Direktörü, ORSAM)
Birleşmiş Milletler raporlarına göre tüm Levant Havzası boyunca bulunan petrol ve doğal gaz rezervlerinin toplam değeri 524 milyar Dolar olarak tahmin ediliyor.
Ortada yoğun enerji ihtiyacı olan batılı ülkelerin iştahını kabartacak ve Müslüman kanlarıyla bedavaya temin edilecek bir kaynak varken azgın ve sömürgeci ABD ve kuklası batının İsrail’in katliamına/soykırıma dur demesini beklemek saflık olur.
Geçtiğimiz yüzyılda Ortadoğu’nun petrolüne çökerek refah içinde yaşayan Batı, bu yüzyılda da Doğu Akdeniz’in enerji kaynaklarına çökerek refahını sürdürmeyi planlıyor.
Geçmişte “Medeniyeti”; sömürü, kölelik, işkence, kan ve gözyaşı ile gerçekleştiren batı, üzerine kan sıçramış medeniyetini(!) sürdürmek için bugün de katliam ve soykırıma kayıtsız kalmaktadır. Çünkü onlar başkalarının kanları ve canlarından beslenen refaha(!) alışmışlardır ve bildiğiniz gibi alışmış kudurmuştan beterdir.
Görüleceği üzere mesele; sadece Filistin’in meselesi değildir. Gerisinde gafillerin görmek istemedikleri sinsi bir plan ve tuzak var.
İşte tam da bu nedenle Türkiye’nin Filistin’in haklarını savunması, garantörlük dâhil çift devletli bir yapılanma için çözüm önermesi, Batı medyasının ve sosyal medya platformlarının ikiyüzlülüklerini, yalanlarını gözler önüne sermesi ve Filistin’in güvenliğini Türkiye’nin güvenliği olarak görmesi son derece yerinde ve isabetli bir tercihtir.
Çünkü ülkemizde ne yazık ki direnişinin ne anlama geldiğini bilmedikleri Hamas’ı suçlayarak Nil’den Fırat’a kadar topraklara Arz-ı Mevud sınırları içinde kaldıkları gerekçesiyle göz koyan İsrail’e şirin görünmek isteyen gafiller var.
2016'dan bu yana Tuğgeneral rütbesiyle İsrail ordusunda hahambaşı olarak görevine devam eden Haham Eyal Karim İsrail askerlerinin "savaşta Yahudi olmayan kadınlara tecavüz edebileceği" fetvasını veriyor ama medeni(!) dünyadan ve içimizdeki Hamas’ı terör örgütü olmakla suçlayan barış(!) bülbüllerinden ses çıkmıyor.
Kadın bedenini ganimet olarak gören kanı bozuk namussuzdan din adamı olabilir mi?
Hiçbir din ve öğreti böyle bir alçaklığa izin vermez.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller, Gazze'de öldürülen siviller için "İsraı̇l'ı̇n sı̇vı̇llerı̇ kasten öldürdüğüne daı̇r kanıt görmedı̇k" diyor.
Gözleri olan herkesin görebileceği vahşeti göremeyenler Miller gibi olaylara kıçlarıyla bakanlardır.
Hangi dinden ya da dinsiz olursa olsun dünyanın bütün duyarlı insanları İsrail’in uyguladığı katliam ve soykırımı görerek protesto ederlerken, sözde büyük devletin sözcüsü hiç utanmadan yüzü kızarmadan, kanıt göremedikleri yalanını söylüyor.
Bir insanın mayası bu kadar mı bozuk olur?
18 bini aşkın sivilin öldürülmesi neden kanıt olmuyor?
Kanıt olması için daha kaç sivilin katledilmesi gerekiyor?
Bu nasıl bir kasıt ki Rusya Ukrayna’da 10 sivili öldürdüğünde, sivil yerleşim yerlerini ve alt yapıyı bombaladığında bu bir vahşet ve insanlık suçu oluyor ama İsrail üçte ikisi kadın ve çocuk olmak üzere 18 bini aşkın masum sivili öldürdüğünde, elli bini aşkın masumu yaraladığında bu sivil katliamı için kanıt olmuyor?
Namussuzluğun böylesine pes!..
Emin olun, dünyadaki en kaşarlı fahişe bile bu sözcü kadar namussuz değildir.
Tolstoy ; “Bir insan acı duyuyorsa canlıdır, başkasının acısını duyuyorsa insandır” demiş.
Bunlar bırakın acı duymayı zevk alıyorlar.
Masumların öldürülmesinden acı duymayan medeniyeti de medenileri de Allah (cc) Kahhâr ism-i şerifi ile kahreylesin.
Sarı öküzü feda ederek kurtulacaklarını ve sıranın kendilerine gelmeyeceğini zanneden gaflet içindeki İslam Âlemine de basiret versin inşallah.
ABD kullanım tarihi dolan Zelenski’yi de sattı.
ABD'li Cumhuriyetçi Senatör JD Vance, CNN canlı yayınında Rusya-Ukrayna Savaşı ve ABD'nin Ukrayna'ya yardımlarına ilişkin olarak yaptığı açıklamada; Senatoda onay bekleyen Ukrayna'ya yardımlara ilişkin pakete karşı çıkmasının nedeninin, Ukrayna'nın hiçbir zaman Rusya'yı yenilgiye uğratamayacağına inanması olduğunu vurgulayarak şunları söyledi; Ukrayna'nın günün sonunda Rusya'ya bazı topraklarını bırakmak zorunda kalacağını ve bu savaşı bitirmemiz gerektiğini kabullenmek ABD'nin çıkarına olacaktır. Doğu Avrupa'da yüz binlerce masum sivilin yaşamını yitirdiğini ve büyük insani trajediyi düşündüğümüzde, buradaki ölümleri bitirmek hem bizim hem de onların çıkarına olacaktır."
Ukrayna Rusya’yı hiçbir zaman yenilgiye uğratamayacak ise Ukrayna’nın, Rusya tarafından savaş nedeni olduğu ilan edilen tahriklerine/girişimlerine neden destek verdiler? neden hurda silahları yardım diye göndererek savaşın devamını sağladılar?
Ukrayna’yı NATO’ya almak için gaza getirip Rusya’nın önüne attıktan sonra neden almaktan vazgeçtiler?
Ukrayna günün sonunda bazı topraklarını Rusya’ya bırakacak ise neden şimdi bırakması sağlanıp daha fazla ölüm ve daha fazla yıkımın önüne geçilmiyor?
Başlaması Rusya’nın, bitmesi ABD’nin çıkarına olan bu savaşın Ukrayna’ya kaybettirdiklerini kim telafi edecek?
Soruları arttırabiliriz ama acı gerçek şudur;
ABD’ye güvenmenin sonucu gözyaşıdır, hüsrandır, yıkımdır.
Muhtemelen Ukrayna ve Zelenski de bunu görmüştür ama artık her şey için çok geçtir ve zararın neresinden dönerse kârdır.
Tarih onu ABD’nin kullandığı ve işi bitince de sattığı adam olarak yazacaktır.
Umarız içimizdeki ABD uşakları da bu gerçeğin farkındadırlar.