CHP ile DEM Parti yerel seçimler için anlaşmışlardı ki terör tutuklusu Selahattin Demirtaş’ın eşi Başak Demirtaş İstanbul büyükşehir belediye Başkanlığı için aday olduğunu açıklayarak pişmiş aşa su kattı.
Hâlbuki tuvalet terliğine, kola kutusuna bile oy verecek kadar sadık seçmenlerine “her şey şeffaf olacak” numarasıyla bu işbirliğini ne de güzel yutturmuşlardı.
Başak Demirtaş’ın beklenmedik hamlesinden sonra kaybetme korkusunu iliklerine kadar hisseden eş başkanların borazanları/trolleri hemen devreye girdiler.
Çünkü İstanbul’un kaybedilmesi ikisinin de siyasi kariyerlerinin dramatik bir şekilde son bulması demekti.
Emanetçi durumdaki Özgür Özel’in kaybetmesi ölümcül olmasa da kibri boyundan büyük İBB Başkanının seçim kaybetmesi, beş yıldır yaptığı devasa yatırımın ( ABD ve AB’nin de ona yaptığı yatırımın) boşa gitmesi demekti ki bu tahammül edilebilecek bir kayıp değildi.
İstanbul’da Pazar günü döviz büroları açtırılarak Lüks Vito araçlarla Ankara’ya gönderilen milyonlarca dolar boşuna mı dağıtılmıştı?
Yalan ve iftira korosuna göre, Selahattin Demirtaş AK Parti ile anlaşarak eşinin aday olması karşılığında serbest bırakılma sözü almıştı ve asıl işbirliği AK Parti ile DEM arasında yapılıyordu vs.
Daha düne kadar günde beş vakit selam gönderdikleri, hapiste ziyaret ettikleri, yazarlığını yaptığı tiyatro oyununu eşi ile birlikte izledikleri Selahattin Demirtaş birden bire AK parti işbirlikçisi oluvermişti.
Koskoca İstanbul bir öğretmen tarafından hele de bir kadın tarafından hiç idare edilemezdi.
Başak Demirtaş, Selahattin Demirtaş’ın eşi olarak etliye sütlüye karışmadan evinde oturduğunda, etkinliklere katıldığında çok saygıdeğer bir kadındı ama belediye başkanlığı adaylığı çizmeyi aşmak oluyordu.
Hatırlarsanız aynı ikiyüzlü gösteriler Meral Akşener için de yapılmıştı.
Masadan kalktığı için sifon çektiler, yedi kat sülalesine, mezardaki annesine küfür ettiler ama masaya tekrar dönünce bağırlarına bastılar.
İYİ Partiye çekilen operasyondan beklenen yarar sağlanamamasının ardından, bir de Başak Demirtaş’ın şeffaf bir şekilde DEM’lendikleri parti tarafından aday gösterilmesi mutlak yenilgi demekti.
Ne yapıp edip Başak Demirtaş’ın adaylığının önlenmesi gerekiyordu.
Birileri(!) bir şeyler yapmalı ve Kandil ikna(!) edilmeliydi.
Beklenen oldu, birileri(!) bir şey yaptı ve Kandil ikna(!) edildi.
Kandil’in nasıl ikna edildiği konusunda, DEM Parti Esenyurt İlçe binasında terörist başı Öcalan için başlatılan sözde adalet nöbetine katılan CHP Esenyurt İlçe Başkanlığı tarafından yapılan “Naçizane desteklerimizi sunduk, tecrit bir insanlık suçudur” paylaşımı yeterli ipucunu veriyor.
Atatürk’ün Partisinin bir ilçe başkanının bebek katiline tecrit uygulandığını söylemesine rağmen parti yönetiminden en küçük bir tepki gelmemesine şaşırdık mı?
Elbette hayır.
Yönetimin kırmızı halı sererek karşıladıklarına ilçe başkanlığı “naçizane” bir destek sunmuş çok mu?
PKK elebaşlarından Mustafa Karasu terör örgütünün kanalına yaptığı; "Türkiye demokrasi güçleri ile ittifak içinde olmak, onlarla birlikte hareket etmek çok önemli, ittifak konusunda, ortaklaşma konusunda herkes hassas olmalı. En fazla da tabii ki Kürt halkı olmalı. Türkiye'deki demokrasi güçleriyle ortaklaşarak, ittifakları güçlendirerek, var olan ittifakları sahiplenerek, ittifaklara değer vererek bu mücadeleyi yürütmek gerekiyor. Bazı çevreler ittifakları tırtıklayabilir, ittifaklar şöyle böyle diyebilirler. Kürt halkı bunlara kulak vermemeli. İttifakları tu kaka eden, ittifakları kötüleyen anlayışlar Kürt dostu değildir. Bu bakımdan Kürtler, demokratik siyasette, bu seçim sürecinde esas yaklaşımını demokrasinin gelişmesi ve demokratikleşme doğrultusunda geliştirmeli ve tutumlarını koymalı." açıklaması ittifaka yeşil ışık yakarak kaybetme korkusu yaşayan eş başkanların yüreklerine su serperken Cumhur İttifakı İBB adayı Murat Kurum’un “suçlu” olduğunu ve muhalefetin; iktidarın başına dünyayı yıkması gerektiği” ifadeleriyle de İmamoğlu’na açık destek verdi.
Kandil’in bu müdahalesinin ardından Başak Demirtaş, ortak görüş birliği (Kandil ile görüş birliği demek kayıtsız şartsız biat demektir.) sonucu 31 Mart'ta yapılacak yerel seçimlerde DEM Parti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için aday olmayacağını duyurarak (muhtemelen kendisine dikte edilen) şunları söyledi;
"5 Şubat 2024 Pazartesi tarihinde Partimizi temsilen bir heyetle bir araya gelerek tüm gelişmeler hakkında bilgilendirildim. Karşılıklı yürüttüğümüz istişareler sonucunda Partimiz, bu irade beyanından güç aldıklarını belirterek bizleri onurlandırmıştır.
"Bununla birlikte gelinen aşamada benim İstanbul Büyükşehir Belediyesi adaylık beyanımın bir başvuruya dönüşmemesi konusunda da Partimizle ortak görüş birliğine varmış bulunmaktayız. Tüm halkımız ve partililerimiz bilmeli ki bütün kararlar Partimizle tam bir uyum ve koordinasyon içerisinde alınmıştır.
Önümüzdeki günlerde Partimizin ilan edeceği adaylar hepimizin adayları olacak ve tüm gücümüzle bu kıymetli arkadaşlarımızın arkasında duracak, Partimizin başarısı için çalışacağız. "Partimizin resmi açıklamaları dışındaki hiçbir açıklamaya itibar edilmemesini, hiçbir spekülasyona prim verilmemesini özellikle rica ediyoruz. Hep birlikte başaracağız, ne olursa olsun temel demokrasi ilkelerimizden; adalet, eşitlik ve barış arayışımızdan asla vazgeçmeyeceğiz. Ve mutlaka kazanacağız.”
DEM Partiden yapılan açıklamada Başak Demirtaş'a sürece katkılarından dolayı teşekkür edilerek "yetkili kurullarımız gelinen aşamada tüm seçenekleri masaya yatırarak gelişmeleri değerlendirmiş ve Başak Hanım’la bir araya gelerek tam bir uyum ve koordinasyon halinde ortaklaşarak aday olmaması görüşüne varılmıştır" denildi.
DEM Parti milletvekilleri Mehmet Rüştü Tiryaki ve Saruhan Oluç, Edirne Cezaevinde ziyaretlerinin ardından Selahattin Demirtaş’ın eşinin adaylıktan çekilmesi ile ilgili olarak; “Başak Hanım’ın adaylık açıklaması partimize güç vermek içindi, geri çekilme açıklaması da partimizin bilgisi dahilinde. Bütün bu süreçler birlikte yürütülmüştür halkımız bilsin, halkımız bize güvensin ne yaptığımızı biliyoruz. Biriz, bütünüz aramızda herhangi bir ayrılık gayrılık yok. Parti ile benim aramda ayrılık gayrılık yok. Halkın kafasını karıştırmaya çalışanlara kimse pirim vermesin. Net olarak bu mesajı bir kez daha herkese iletmek istiyoruz.” Dediğini ifade ettiler.
Gerek Başak/Selahattin Demirtaş ve gerekse DEM partiden yapılan açıklamalarda üstüne basa basa “tam bir uyum ve koordinasyon içinde bu kararın alındığının vurgulanması” aslında Kandil’in kafalarına vura vura bu kararın alındığını göstermektedir.
Çünkü hiç birisinin Kandil’e başkaldıracak cesaretleri olmadığı gibi, Kandil’e rağmen kullanabilecekleri bir iradeleri de yoktur.
Sıkıysa biat etmesinler de görelim.
(Kandil’in bu tavrı şaşırtıcı değildir ancak Anayasa Mahkemesinin Kandil’in sanki legal bir örgüt gibi siyasete yön vermesini sorun olarak görmediğini, üç yıla yakın bir süredir siyasal uzantısı hakkında karar verememesinden ve Çağlayan Adliyesi'ne silahlı saldırı düzenleyen DHKP-C'li teröristlerden Emrah Yayla hakkında verdiği "hak ihlali" kararından biliyoruz.)
Hatırlarsanız Selahattin Demirtaş Cumhurbaşkanı adayı olmak için partisine iki kez başvurduğunu ancak kabul görmediğini hayal kırıklığı içinde anlatmıştı.
Şimdi kalkmış parti ile “aramızda ayrılık gayrılık yok” diyerek masal anlatıyor.
Bal gibi de var.
Partisi yani Kandil Demirtaş’lara; “oturun oturduğunuz yerde icat çıkarmayın” dedi onlar da talimata uyulmaması halinde başlarına gelecekleri bildiklerinden biat ettiler, bu kadar basit.
Bu talimatın ardından Meral Danış Beştaş ve Murat Çepni’yi İstanbul’un adayları olarak açıkladılar.
Ancak açıklamadan bir kaç saat önce DEM Parti Genel Merkezine Almanya’nın Ankara Büyükelçisi Jurgen Schluz tarafından yapılan ziyaretin “sadece bir ziyaret olmadığı”, sahiplenilmesi istenilen ittifaklarla ilgili olarak Almanya’nın da dostane(!) tavsiyelerde(!) bulunduğu anlaşılıyor.
İşin Demirtaşlarla ilgili kısmını bir tarafa bırakıp bir an için 2023 Mayıs’ına dönelim.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu 6'lı koalisyonun Cumhurbaşkanı adayı olur olmaz ilk icraat olarak HDP'yi ziyaret etmiş, bu ziyaretin ardından HDP aday çıkarmayacağını kamuoyuna deklare etmişti.
HDP'nin şartlarının kabul edilmesinden sonra (Sırrı Sakık kapalı kapalı ardında verilen sözlerin kamuoyuna açıklanması gerektiğini söylemişti) Bese Hozat, Duran Kalkan, Mustafa Karasu ve Sabri Ok gibi kırmızı bültenle aranan PKK elebaşlarından peş peşe destek açıklamaları gelmiş hatta Cemil Bayık daha da ileri giderek, 14 Mayıs seçimlerinde Kılıçdaroğlu'nun kazanmaması halinde iç savaş çıkartacakları tehdidinde bulunmuştu.
Bu gerçekler ışığında elebaşı Mustafa Karasu’nun (ve elbette sahiplerinin) “var olduğu, güçlendirilmesi ve sahiplenilmesi gerektiğini” söylediği ittifakın kimler arasında yapılacağını söylemeye gerek var mı?
İşin özü; DEM Parti’ye Kandil’in (aynı zamanda ABD/AB’nin) talimatı “eş başkanlara kaybettirmeyin” dir.
Bölücü operacının elini öpen, Ordumuza kimyasal silah kullandığı iftirasını atan eski TTB Başkanını makamında kabul eden, Tezkerelere HDP/DEM ile birlikte hayır oyu veren, teröre karşı Mecliste hazırlanan ortak bildiriye imza atmayan, kaynaklarını terör örgütüne aktaran belediye başkanlarının görevlerinden alınarak yerlerine kayyum atanmasına karşı çıkan, şehit teğmenimizin cenaze namazından çıkıp DEM’lenmeye giden, DEM heyetini kırmızı halı sererek karşılayan Ankara’da mukim eşbaşkan ile bedeni İstanbul’da beyni Ankara’da olan eş Başkanın performansları umut verici olmalı ki var olduğunu gizlemeye gerek görmedikleri “ittifakın güçlendirilmesi ve sahiplenilmesi” emredilmiştir.
Elebaşının açıklamasının ardından CHP’nin tüm belediyelerin adaylarını belirleyeceği Parti Meclisi'ni erteleyerek, aday tanıtım lansmanını da 18 Şubat'a ertelemesi, ittifakın sahiplenildiğini gösteriyor.
İstediklerinin tamamını alması halinde DEM’in İstanbul dâhil bazı büyükşehirlerdeki adaylarını son başvuru tarihinde geri çekmesi eşbaşkanlar için sürpriz olmayacaktır.
Yoksa saldırganlar tanıdık mı?...
Ak Parti Küçükçekmece Belediye Başkan adayı Sayın Aziz Yeniay'ın Kanarya Mahallesindeki aday tanıtım etkinliğinin olduğu yere uzun namlulu silah ve tabanca ile 17 el ateş açılması sonucunda E. G. D adlı kadın vatandaşımız ağır yaralandı.
Olayın hemen ardından faillerle ilgili resmi açıklama yapılmamasına, AK Partiden Emniyet güçlerinin çalışmalarının ardından değerlendirme yapılacağının söylenmesine, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in saldırıyı lanetleyerek demokrasiye yönelen tüm tehditlerin, tüm saldırıların karşısında hep birlikte duracağız" açıklamasına rağmen
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun olaydan hemen sonra yaptığı "Küçükçekmece'deki bugün yaşanan olayın AK Parti adayı ile ilgisi olmadığını ve yaşamını yitiren kimsenin olmadığını öğrenmek içimizi rahatlattı..." paylaşımı tartışma yarattı.
Çünkü seçim sürecinde bir adayın etkinliğinin yere silahlı saldırı yapılmasının adayla ilgili olmadığını söyleyebilmek için ya saldırganları tanımak ya eylemin yapılacağından haberdar olmak ya da hedef saptırmak gerekir.
Emniyetin ve Savcılığın bilmediğini İmamoğlu nereden bilmekte ve neden bu kadar emin konuşabilmektedir?
İstanbul’da İYİ Partinin afişlerinin asılmasına engel olanları bilemeyen(!) başkan uzun namlulu silahlarla yapılan saldırının hedefinin Aziz Yeniay olmadığını nasıl bilmektedir?
İddiasının kaynağı Küçükçekmece Belediye Başkanı Kemal Çebi ise Çebi bu bilgiyi kimlerden almıştır ve o “kimler” neden Çebi’yi dolayısıyla İmamoğlu’nu bilgilendirmek ihtiyacı hissetmişlerdir?
Yoksa saldırganlar tanıdık mı?
Fazla uzun sünmez gerçek nasıl olsa ortaya çıkar, bakalım hedef Aziz Yeniay mı yoksa başka birisi mi?