Neredeeen nereye?..
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin kaybedilmesi ve kendi partisinin de bekledikleri sonucu alamamasının ardından İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in; CHP’nin koltuk değneği olmalarının partilerine zarar verdiği ve bundan böyle hiç bir partiyle işbirliği yapmayarak yerel seçimlere tek başlarına gireceklerini açıklaması üzerine paniğe kapılan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, İYİ Parti içindeki işbirlikçi ve uzantılarını harekete geçirerek Meral Akşener’e diz çöktürmeye kalktı.
Ne garip (mi?) değil mi?
Daha bir yıl öncesine kadar ablası yüzünde rabbi yessir görüyor, kendisi Fatih Sultan Mehmet’e benzetiyor, Saraçhane mağduriyet tiyatrosunda abla kardeş “çak çak” lar yaparak sözde mağduriyetin(!) getireceği zaferlerin(!) kutlamalarını yapıyorlardı.
Ama siyasette mühendislik bir yere kadar işe yarar, menfaat söz konusu olunca dost oldukları zannedilenler bile birer Brütüs’e dönüşür abla, kardeş demeden hançeri saplarlar.
Bu noktadan sonra ne mühendislik ne de fayda sağlar ne de ablalık ve kardeşlik..
Özgür Özel’in ziyaretinden bekledikleri ittifak açıklamasının çıkmaması İstanbul’u çantada keklik olarak gören Ekrem İmamoğlu’nun ayarlarını bozdu ve İYİ Parti içindeki işbirlikçileri birer birer istifa etmekle kalmadılar WhatsApp gruplarından partilileri istifaya davet edecek kadar gözlerini kararttılar.
Meğer İYİ parti İmamoğlu’nun arka bahçesi olmuş ta haberimiz yokmuş
İstenilen sayıda istifa olmaması üzerine, (Meral Akşener’in açıklamasına göre) bazı belediye meclis üyeleri, bazı milletvekilleri, bazı il ve ilçe yöneticileri “kurumsal operasyon merkezi” tarafından aranarak istifa etmeleri istenmiş.
İYİ Parti’nin eski İBB Meclisi Grup Başkanvekili İbrahim Özkan, Parti yönetiminden habersiz olarak İmamoğlu ile işbirliği ve gizili pazarlıklar yapması nedeniyle Akşener’in talimatı üzerine grup başkan vekilliğinden istifa etti ancak kendisine İstanbul’da bir ilçede belediye başkanlığı vaadinde bulunan eşbaşkanın (!) müdahalesiyle İBB İyi Parti Meclis üyelerince tekrar grup başkanlığına seçilerek Meral Akşener’e meydan okudular.
İbrahim Özkan’ın kapı arkası diplomasisi diyerek meşrulaştırmaya çalıştığı şeyin İstanbul’da bir ilçe belediye başkan adaylığını kapmaya yönelik bir at pazarlığı olduğu anlaşılıyor.
Özkan’ın istifa ettiği göreve yeniden seç(tir)ilmesi, İYİ Parti’ye yapılan kurumsal operasyonu deşifre etti.
Meral Akşener, partisinin Uşak İl Başkanlığı’nı ziyaretinde İbrahim Özkan’ın, “kendisinin de bilgisi dâhilinde CHP ile (değil İmamoğlu ile) görüşmeler yaptığına” ilişkin iddiasına çok sert tepki göstererek şunları söyledi;
“Teşkilat başkanı, yerel yönetimler başkanının da bilgisi yok, neye göre yapılmış? İlk defa -ben böyle komplo işlerine pek inanmam da- partimize yönelik kurumsal operasyon olduğu ortaya çıktı. Çünkü bu diplomasiyi yapan arkadaşımızın yaptığı diplomasiden haberdar değilim, ama diplomasi yapılan kişilerle konuşabilme yeteneğine sahibim. Nasıl oluyor bu iş? Genel Başkan’ın haberi yok, belediye meclis üyesi diplomasi yapıyor parti adına... Ankara’yı paylaşmışlar, İstanbul’u bilmiyorum. Polatlı’ya eski Ankara İl Başkanımız, GİK üyemiz Yetkin Öztürk gelecekmiş ama bunlar CHP’den aday olacakmış... Ben öyle anladım konuşmadan. Daha ilginci de Gölbaşı’na da Yakup Odabaşı gelecekmiş. Hiçbirinden haberim yok. Bu ne demek biliyor musunuz? Bir siyasi partinin içişlerine karışmak demektir. Biz bunu 1997’de DYP’de yaşadık. Ben bu konuda idmanlıyım. Şu an itibariyle savaş ilanı olarak kabul ediyorum. Varım, buyursunlar.”
Görüldüğü üzere ortada bizzat Meral Akşener tarafından savaş ilanı olarak nitelendirilen açık ve kurumsal bir operasyon var ama bu operasyon/savaş Meral Akşener’e diz çöktürmek isteyenlere çok pahalıya patlayabilir.
Aldığı kararın ardında durması halinde mevcut yerel yönetimler itibariyle zaten kaybedecek bir şeyi olmayan İYİ parti CHP’nin ilk yardım çantası ve koltuk değneği olmaktan, CHP ile işbirliği nedeniyle taşımak zorunda kaldığı ve seçmenlerinden çok tepki gördüğü DEM’in ağır yükünü taşımaktan da kurtulur.
Belki Akşener Genel Başkanlıktan ayrılabilir ama parti gerçek kimliğine kavuşur.
Oysa seçimleri kaybedecek bir İmamoğlu’nun gelecek planları ağır bir darbe yer, Pazar günleri döviz bürosu açtırma, lüx Vito’larla Ankara’ya para gönderme, delege tavlama gücü de olmaz.
Başbaşa rakı balık keyfi yapmak için masasına oturacak büyükelçi de, onu çılgınca alkışlayacak yapraklar da kalmaz..
Kaldı ki yediği hançer yarası henüz taze bir Kılıçdaroğlu’nun yaşadığı ihaneti unuttuğunu ve bunun hesabını sormayacağını zannetmesi ne kadar gafletse, hançerlemeye kalktığı Akşener’in bunun hesabını sormayacağını zannetmesi de tam bir gaflet olur.
****
İbrahim Özkan'ın itiraf niteliğindeki açıklamaları ile ilgili olarak Genel Başkan Meral Akşener’in sert tepkisinin ardından İYİ Parti Siyasi İşler Başkanı Oktay Vural; "CHP ile arka kapı pazarlığı yapılmış! Hangi sıfat ve yetkiyle? Parti tüzel kişiliğinin kararı nerede? Kimle yaptın pazarlığı? Bir de bunu çıkıp anlatabiliyor? Diğeri de partisinin kurumsal iradesi olmadan makam dağıtıyor! Kim bu? Partinden yetki aldın mı? Sanki babalarının malı gibi! İşte siyasetin şahsileşmesinin sonuçları…" paylaşımıyla hem İbrahim Özkan ve hem de Ekrem İmamoğlu’na tepki göstermekle kalmadı; “Keşke kendi işine baksaydın. Kurumların kararı varken bunu dolanmak için iş çevirmeseydin. Detay dediği ise esas. Demokrasinin vazgeçilmez kurumlarına ve kurallarına uymayanın ne demokrasimize ne de millet iradesine ne de geleceğe hayrı olur. Oyun deşifre oldu. Şimdi de bu tezgahtan sıyrılmaya çalış. Sureti haktan görün...Yok öyle yağma... Tavşan tuzağıyla Bozkurt avlanmaz.” Açıklamasıyla partilerine kurulan tezgahı da tezgahtarı da bildiklerini ifade etti.
Bununla da kalmadı İbrahim Özkan’ın CHP ile nasıl derin bir ilişki içinde ile ilgili şu paylaşımı yaptı..
"İlginç... CHP Parti Meclisi 21 Aralık'ta Sayın Muharrem Erkek'i Çanakkale Belediye Başkan Adayı olarak belirlemiş. İlginç olan ise İYİ Partiden azledilmiş kendinden menkul "arka kapı diplomatı" aday tesbitinden 5 gün önce Çanakkale Belediye Meclis Üyemize istifa etmesi için makam-mevki vaadi ile teklif götürdüğünde Sayın Erkek'in kesin aday olacağını ve onunla görüştüreceğini, bu konuyu Başkanla görüştüklerini belirtmişti. Yani "arka kapı diplomatı" başkan adayını CHP Parti Meclisinden çok önce kesin öğrenmiş. Nasıl öğrenmiş? Ön kapıdan mı? Kimden? Kimin eli kimin cebinde diyesim geldi... Derin ilişkiler..." .
Meral Akşener’in tepkisinin ardından Ekrem İmamoğlu, “Ben o defteri kapattım. Önüme bakıyorum. Süreçte şu an ifade edeceğim başka bir şey yok. Küçük detaylar üzerinden konuşmayı artık uygun görmüyorum. Bir kısım dostlar oyuna geliyorlar, bazen haddini aşan cümleler kullanıyorlar” diyerek sanki bu operasyonda hiç rolü yokmuş gibi masum rolü oynamaya çalıştı.
Mansur Yavaş ise; “Ben 28 Mayıs’tan sonra Sayın Akşener ile Sayın Genel Başkanlarımız hem Kemal Kılıçdaroğlu’nun hem Özgür Özel’in bilgisi ile birkaç defa görüştüm. Asla bir başka partinin işine karışmak, operasyon yapmak benim tarzıma uygun bir şey değildir. Dolayısıyla ortada bir operasyon varsa, o operasyonun içinde biz yokuz onu söyleyeyim” diyerek daha dikkatli bir üslupla kendisini savundu.
İYİ Partinin hiçbir parti ile ittifak yapmayacakları ve bütün illerde kendi adaylarını çıkartacakları konusundaki kararlılığı nedeniyle tehlikenin büyüklüğünün farkında olan CHP Genel Başkanı Özgür Özel muhalefete muhalefet yapmayacaklarını ve barış ilan ettiğini söyleyerek gerginliği azaltmaya çalışsa da kibirli eşbaşkanın rahat durmayacağını devam eden istifalardan anlıyoruz.
Ancak bu defa karşılarında geçmişte küfür ve hakaretlerle ayar vererek masaya oturttukları bir Meral Akşener yoktur. Aksine; “Hak ettiği takdirde hançeri ya gırtlağına ya kalbine vururum. Arkadan işim yoktur.” diyen bilenmiş ve kararlı bir Akşener vardır.
İmamoğlu’nun, “defteri kapattım” demesiyle defterin kapanmayacağını, kapattığını zannettiği defterden ne inciler saçılacağını ve haddini aşan sözlerinin kendisine nasıl yutturulacağını seçim kampanyası içinde görecektir.
İYİ Parti seçime kendi başına girme kararı vermekle riskli de olsa doğru bir iş yapmıştır.
Çünkü 15 kiralık milletvekili ile başlayan CHP’ye mecbur olmak artık taşınmaz bir yük halini almış, İYİ Parti adeta CHP’ye seçim kazandırma örgütüne dönüşmüştü.
Bu nedenle de oyları yüzde biri bile bulmayan dört partiye 39 milletvekili hediye ederken kendilerine zırnık koklatmayan CHP’nin ilk yardım çantası görüntüsünden kurtulmak zorundaydı.
Ayrıca CHP’li belediye başkanları Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş taraftarlarının İYİ Parti’de ne işleri vardı?
Bir elleri CHP, diğer elleri İYİ Parti’de olan İmamoğlu ve Yavaş’a bu imtiyazı tanıyan ve dört yıldır her türlü desteği veren İYİ Parti geç te olsa “korkaklıklarını” fark ettiği bu ikiliyle artık birlikte yol yürünemeyeceğini, bedeli ağır olsa da gördü.
İYİ Parti kendisine yönelik kurumsal operasyon karşısında dik durarak krizi iyi yönetebilirse, süreçten hem Akşener’in hem de İYİ Partinin güçlenerek çıkması muhtemeldir.
Sahip oldukları belediye sayısı itibariyle kaybedecek bir şeyi olmayan İYİ Parti’nin mevcut sayının üstünde belediye kazanması, en kötü senaryoda bile mevcutları koruması mümkündür ama İYİ Partinin desteğini çekmesiyle DEM’le baş başa kalacak bir CHP’nin bu işbirliği (siz onu teslimiyet olarak anlayın) nedeniyle Dimyat’ pirince giderken evdeki bulgurdan olma ihtimali yabana atılmamalıdır.
İstanbul için verdiği sözlerin çok büyük bir kısmını tutmamasına rağmen sahip olduğu ekonomik gücün/bütçenin seçim kazanmak için yeterli olduğunu düşünen İmamoğlu; hançer saplayarak saf dışı bıraktığını zannettiği Kılıçdaroğlu gibi kendisine destek verilmeyeceğini ifade eden Meral Akşener’e de hançer saplayarak diz çöktüreceğini zannediyorsa hayatının hatasını yapar.
Ne Kılıçdaroğlu ne de Akşener bu hesabı yarım bırakmazlar.
Çünkü “Kurt kışı geçirir ama yediği ayazı asla unutmaz.”
CHP Bildiriyi neden imzalamadı?
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu'nda bütçe kanunu teklifi görüşmelerinin sürdüğü sırada İYİ Parti “Grup Başkan vekili Müsavat Dervişoğlu’nun önerisi üzerine AK Parti, MHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi'nin grup başkanvekillerinin imzasıyla terör saldırılarıyla ilgili ortak bildiri yayımlandı.
Bildiride şunlar kaydedildi: “Bölücü terör örgütü PKK tarafından iki gündür gerçekleştirilen hain terör saldırıları neticesinde 12 vatan evladımızı kaybetmiş bulunmaktayız. Milletimizin başı sağ olsun. Bu menfur saldırılarda şehit düşen kahraman askerlerimize Cenab-ı Allah'tan rahmet, kederli ailelerine ve milletimize sabır, yaralılarımıza acil şifa diliyoruz. Bizler TBMM'de bildiride imzası bulunan siyasi parti grupları olarak birlik ve bütünlüğümüze, huzur ve güvenliğimize yönelik bu saldırıları şiddetle kınıyoruz.
Terör ve şiddet hiçbir zaman hedefine ve amacına ulaşamayacaktır. Aziz milletimizin teröre asla boyun eğmeyeceğini, Türkiye Cumhuriyeti'nin güvenliğine tehdit oluşturan tüm terör örgütleriyle tavizsiz bir şekilde mücadele edecek güç ve kudrete sahip olduğunu kararlılıkla ilan ediyoruz.”
12 vatan evladının şehit edildiği terörist saldırıların kınandığı, başsağlığı dilekleri ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin terörle mücadelede kararlılığının ortaya konulduğu bu bildiride DEM Parti temsilcisinin imzasının olmaması normaldir. Çünkü bu terör eylemleri onların terörist diyemedikleri katiller sürüsü tarafından yapılmaktadır.
Peki, bu bildiride CHP’yi imza atmaktan alıkoyan ne vardır?
Bildirideki hangi ifadeye neden katılmamaktadırlar?
DEM’le yapmaya mecbur oldukları işbirliği bozulmasın diye mi imzalamaktan korktular?
Terör örgütleriyle tavizsiz mücadele ifadesinin DEM’i rahatsız edeceğini mi düşündüler?
Bu milletin yiğit evlatları, birileri rahat rahat bölücülük yapsın birileri de onların kuyruğuna takılarak siyaset yapsın diye mi canlarını feda ediyor?
“Tezkereye hayır” birlikteliğinin giderek teslimiyete dönüştüğü ve bir sonraki aşamanın Kandil’le DEM’lenme olduğu anlaşılıyor.
Şehit Piyade Sözleşmeli Er Enes Budak’ın Manisa’daki cenaze törenine katılan Özgür Özel’in memleketinde yuhalanması ve gösterilen tepki sonucu valinin arabasına bindirilerek alandan uzaklaşmak zorunda kalması milletin ve seçmenlerinin bu ikiyüzlü politikanın farkında olduklarını gösteriyor.
Ayrıca CHP Elazığ Milletvekili Gürsel Erol’un ben bildiriyi imzalıyorum diyerek tavır koyması, aski CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi’nin; “Ama”, “Bir bakalım, bilgi alalım” türünden cümleler bu bildiriye destek beyanında bulunmamanın gerekçeleri olamaz. Bölücü terör örgütünün Kuzey Irak’ta şehit ettiği kahraman askerlerimiz nedeniyle TBMM’deki siyasi parti gruplarının ortak iradesini yansıtan bu bildiri acilen yayınlanmalıdır" paylaşımıyla tepki göstermesi parti içindeki rahatsızlığın dışa vurumu olarak değerlendirilebilir.
Özgür Özel giderek artan DEM vesayetine boyun eğdikçe Mayıs seçimlerinden daha hazin ve belki de koltuğundan indirilecek bir sonuçla karşılaşması sürpriz olmayacaktır.
Kandil’in ve uzantılarının desteklerinin seçim kazandırmadığı gibi mevcut seçmeni de kaçırdığını 2023 Mayıs seçimlerinde görmediler mi?
Bir sitem de Anayasa Mahkemesine!..
Siz daha neyi bekliyorsunuz?