Asrın felaketi olarak nitelendirilen, 11 ilde 53.537 insanımızın hayatını kaybettiği, 680 bin konut ve 170 bin işyerinin hasar gördüğü, 14 milyon insanımızın doğrudan etkilendiği Kahramanmaraş merkezli, 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremlerin üzerinden bir yıl geçti.
Depremin neden olduğu yıkımın ve etkilenen alanın büyüklüğüne rağmen -geçmişin aksine- devlet bütün imkân, kabiliyet ve gücü ile vatandaşın yanında yer aldı.
Devletin yakın ilgisi ve koordinesinde sivil toplum örgütleri, belediyeler ve ülkemizin merhametli insanları ellerinden gelen her türlü çabayı göstererek asrın felaketinden dünyaya örnek olacak mükemmel bir dayanışma hikâyesine imza attılar.
Bu müthiş dayanışmanın gizli ve açık kahramanlarını; sofralarını, evlerini, gönüllerini depremzedelere açan iyi yürekli insanları unutmadık.
Dünyanın öbür ucundan gelerek arama ve kurtarma çalışmalarına katılan ve yüzlerce kardeşimizin enkazın altından sağ çıkartılmasını sağlayan yabancı kurtarma ekiplerinin fedakârlıklarını unutmadık.
Depremin ilk saatlerinden itibaren bölgeye giderek çalışmaları koordine eden ve aylarca vatandaşın yanında yer alan yöneticilerimizi ve elini deprem bölgesinden hiç çekmeyen, seçim sürecinde bile depremzedelere yönelik hizmetleri hiç aksatmadan sürdüren güçlü, kararlı ve duyarlı “siyasi iradeyi” unutmadık.
Deprem bölgesinden sadece gerçeği yansıtmak için çaba gösteren ve depremzedelerin sesi olan namuslu fedakâr medya mensuplarını unutmadık.
Depremin sabahında ekipleri ile birlikte afet bölgesine giderek, sanki seçildikleri şehre hizmet ediyormuşçasına ellerinden ne geliyorsa yapan ve günlerce afet bölgesinde kalarak depremzedelere yalnız olmadıklarını hissettiren onurlu belediye başkanlarını unutmadık.
Deprem sonrasında ortalıkta görünmeyen, resmi programlara bile katılmayan, kentteki ağır yıkımdan üç dönem belediye başkanlığı yapması nedeniyle sorumlu olan ama alternatif yokluğundan (bu tanımlama genel başkanına ait) yeniden aday gösterilen (demek ki uluslararası karar vericiler böyle istedi) Hatay Belediye Başkanını da unutmadık.
Ve elbette CHP Eşgenel Başkanı Özgür Özel’in, ''Hatay'da vereceğimiz karar çok tarihi bir karar olacak. Bir şehirde yıkım yaşanıyorsa o şehirde herkesin sorumluluğu vardır.'' Sözlerini de unutmadık.
O karanlık gecenin dehşet veren daha ilk saatlerinde kulaktan dolma bilgilerle klavye başına geçerek devleti suçlayan ve deprem mağdurlarını kışkırtarak felaketten rant devşirmeye kaos oluşturmaya çalışan müptezelleri, depremzedelere hiç bir yardımları olmadığı halde, “mış” gibi yaparak sadece fotoğraf paylaşan, “deprem turistlerini” unutmadık.
Kızılay çadırının önünde poz verip te Kızılay’ın tek bir çadırını görmedik diyen gafilleri unutmadık.
Asrın felaketi olduğu tüm bilimsel kaynaklar tarafından kabul edilen ve dünya sismoloji tarihinde eşine ender rastlanan art arta iki büyük depreme asrın felaketi denilmesinden rahatsız olacak kadar duyarsız, sorumsuz ve vicdansız siyasi figürleri unutmadık.
Askerin depremden yarım saat sonra sahaya indiği görüntülerle sabit olmasına rağmen, hiç yüzleri kızarmadan “asker geç müdahale etti” yalanıyla ham askere iftara atan ve hem de halkı kışkırtmaya çalışan provokatörleri unutmadık.
Depremlere karşı korunmanın en önemli unsuru olan kentsel dönüşümü engellemek için her yola başvurup depremde binlerce insanın göz göre göre ölmelerine neden olan yetkili ve her kademedeki sorumsuzları unutmadık.
Evim on metrekare daha büyük olsun inadıyla kentsel dönüşümü reddedip iki metrekare mezara razı olan tamahkârları unutmadık.
Devlet ve millet canla başla çalışırken, “baraj çöktü” yalanıyla çalışmaların durmasına ve bu nedenle onlarca insanımızın ölmesine neden oldukları halde pişkin pişkin “bizi de yanıltmışlar” diyen ikiyüzlüleri unutmadık.
Depremde yaptıkları yardımların Mayıs 2023 seçimlerinde oya dönüşmediğini gördüklerinde depremzedeleri misafirhaneden çıkartacak kadar utanmaz yerel yöneticileri, “madem bize oy vermediler oh olsun, bundan sonra size yardım yok” diyecek kadar haysiyet yoksunlarını unutmadık.
“Bu deprem nasıl olsa hükümeti götürür biz de kısa yoldan iktidara geliriz” diyerek selden kütük kapma derdinde olan ucuz siyasetçileri unutmadık.
“Enkaz altından öncelikle AK Partililer kurtarılıyor, Suriyeliler depremzede kadınlara tecavüz ediyor” diyerek fitne çıkartan, yalan söyleyen bölücü müfterileri unutmadık.
Yardım kampanyasına para bağışladıklarını söyleyen ancak söz verdikleri yardımı yapmayan utanmaz/yüzsüzleri unutmadık.
Yaptığı hiçbir inşaatta yıkım ve can kaybı olmayan TOKİ’ye yıllarca saldıran aşağılayan soytarıları unutmadık.
Hatay/Defne’de Hastane yapmak için temel atıldığında “bu temel filan değil halkı kandırıyorlar” diyerek dalga geçen ancak devlet sözünü tutarak 45 günde hastaneyi hizmete açtığında ağızlarını bıçak açmayan ahmakları, aptalları ve yalakalıklarını yapan sürü medyasını unutmadık.
Boyundan büyük kibri ile “bir elinde güneşi bir elinde ayı tuttuğunu söyleyen, reklama/tanıtıma milyonları harcayan ama sahip oldukları imkânlara bakıldığında deprem bölgesine devede kulak bile olamayacak kadar katkıda bulunmayan İstanbul başta olmak üzere Ankara, İzmir, Antalya gibi büyükşehir belediyelerinin kayıtsızlıklarını unutmadık.
Enkaz altından onlarca kardeşimizin sağ çıkartılmasını katkıda bulunan arama/kurtarma köpekleri kadar merhametleri olmayan ve her gün yeni bir yalan, yeni bir fitne ile Fetö’nün PKK’nın sözcülüğünü yapan aşağılık hainleri unutmadık.
Fenne uygun inşaat yapmayarak, sorumlu oldukları halde yapılan inşaatları denetlemeyerek ya da menfaat karşılığı ruhsat vererek binlerce kardeşimizin ölmesine neden olan “katilleri” unutmadık.
Deprem sonrasını kendileri için bir vurgun fırsatı olarak görerek ceplerini dolduran namussuzları unutmadık.
Asrın felaketinde iyi ve kötü olarak unutamayacağımız yüzlerce örnek gördük.
Devlet depremin yaralarını sarmak için canla başla çalışırken, seçim derdine düşerek enerjilerini siyasal ikbal hesapları için tüketenlerin bugün deprem bölgesinde hiçbir karşılıklarının olmadığını 31 Mart akşamı göreceğiz.
Üzerinden bir yıl geçmeden binlerce konut ve köy evinin (köy evi denildiğine bakmayın resmen villa) hak sahiplerine teslim edilmesi ve yılsonu itibariyle ikiyüzbinin üzerinde ev teslimatının yapılacak olması gerçekten büyük bir başarı hikâyesidir ve bu hikâyenin kahramanları her türlü takdiri hak etmektedirler.
Devlet verdiği sözü tutmuştur.
Namusları üzerine verdikleri sözleri tutmayanlara bakıldığında bu dürüst tavır çok değerlidir ve depremzedeler için ne yapılsa yeridir.
Can kayıpları geri gelmeyecek ancak hayatlarının bundan sonraki bölümünü daha insanca şartlarda yaşamaları için devletin ve siyasi iradenin gösterdiği kararlılık ve samimiyeti övgüyü hak etmektedir.
Bir yıl içinde sadece Hatay’a üç, Gaziantep’e bir (şehir) hastane yapılarak hizmete açılması hükümetin depremzedelere verdiği değeri göstermektedir.
Dünyanın hiçbir ülkesi ne kadar gelişmiş olursa olsun bu kadar büyük bir felaketten sonra bu kadar hızla yara saramaz.
Nitekim depremin hemen sonrasında bölgeyi ziyaret eden çok sayıda büyükelçi bugünkü durumu görmek için gittiklerinde “bu kadar hızlı bir toparlanma olacağına inanmıyorduk” diyerek şaşkınlıklarını ifade ettiler.
Sadece deprem değil, sel, yangın, heyelan gibi üst üstü gelen büyük afetlerde, devlet ve siyasi irade bütün gücüyle vatandaşın yanında oldu ve zararların en kısa sürede telafisi için elden gelen her çaba gösterildi.
Yedi kat yabancının gördüğü bu gerçeği içimizdeki muhterislerin görmemeleri, depremden bekledikleri siyasi çıkarı elde edememelerinden kaynaklanıyor.
Ne yaparlarsa yapsınlar güçleri milletin dayanışmasını, birliğini ve beraberliğini bozmaya yetmeyecektir.
Millet ders vermekten bıktı ama onlar ders almaktan bıkmadılar.
Aynı şeyleri yaparak farklı sonuç beklemenin, kendi söyledikleri yalanlara milletin de inanacağını zannetmenin süzme aptallık olduğunu ne zaman anlayacaklar?