İstiklal Caddesindeki alçakça katliamın faillerinin 10 saat gibi kısa bir süre içinde ortaya çıkartılması ve özelikle bombacının öldürülmeden ve Yunanistan’a kaçırılamadan sağ olarak yakalanması; bu olayın sorumluluğunun Türkiye’deki Suriyelilerin içine karışmış İŞİD’in yaptığını iddia ederek toplumun sinir uçlarıyla oynayarak provokasyon yapmak ve “bakın eylemi üstlenmedi” diyerek PKK’yı masum göstermek isteyenleri ve elbette büyük patron(!) ABD’ni şoka uğrattı.
HDP’nin ayar verip hizaya soktuğu masa öylesine büyük bir şaşkınlık içindeki büyük bir hızla eylemin PYD/PKK tarafından gerçekleştirildiği kanıtlarıyla birlikte ortaya konulmasına rağmen bu eylemin PKK tarafından yapıldığını kabullenemediler.
N’ayır n’olamazdı
Siyasi uzantısına ölesiye muhtaç oldukları PKK bu eylemi yapmış olamazdı.
Bu anlayışta olan İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı A. Kamil Erozan, teröriste ‘terörist' diyemezken, Akşener'in başdanışmanı Turan Çömez de teröristin fotoğrafı üzerinden algı operasyonuna kalkıştı.
HDP'li Garo Paylan ise hiç şaşırtmadı ve teröristi ‘şaşkın kadın' diyerek aklamaya çalıştı.
Sizin anlayacağınız masanın görünür altılısı, görünmeyen ortaklarını incitmemek adına bombayı bırakarak kaçan ve ABD’nin terör akademisinde eğitim almış Ahlam Albashır’da bir terörist tipi göremediler.
Çünkü kadın(!) şık giyinmeyi, makyaj yapmayı seviyordu, moda dergilerinden fırlamış gibiydi. Dıştan bakıldığında da Filistin’li, Eritre’li ya da Somali’li tipi(!) vardı.
Terörist bombalı çanta ile birlikte İmamoğlu’nun inatla koydurduğu banklarda 41 dakika oturuyor, patlamaya iki dakika kala çantayı bırakıp kaçamaya başlıyor ama bizim zehir(!) hafiyelere göre çantanın içinde ne olduğunu bilmiyor.
Bu palavraya inanmamızı isteyen Erozan bakın katili nasıl masumlaştırmaya çalışıyor?
"Yakaladılar, gözaltına aldılar, tutukladılar vesaire. Şimdi bu kadının terörist olarak tanımlanması için elde ne delil var bilmiyorum ama ben şu seçeneği de aklımızda tutalım demek durumundayım; o kadın elindeki paketin içinde ne olduğunu da bilmiyor olabilir. Yani sen bu paketi götür. Bu şeyleri biliyorsunuz, bu telefon üzerinden yapılan dolandırıcılıkları. Torbayı götür ağacın altına bırak. Ondan sonra başkası geliyor alıyor. Yani burada çok daha derine gidecek bir araştırmanın yapılması lazım. Bugün çok daha sıcak olay maalesef. Bunun emniyet makamları ve adli makamlar tarafından soruşturulmasının ayrıntısına girildiğinde karşımıza bambaşka bir isim de çıkabilir."
İkisi çocuk altı canımızı alan bir katili terörist olarak tanımlayamayanlar dökülen kandan en az katiller kadar sorumludurlar.
Devletin aklını, gücünü ve kapasitesini kendi akıl ve kapasitelerinin altında görenlerin siyaset yaptıkları bir ülkede yaşıyoruz.
Teröristin fotoğrafını sosyal medyadan paylaşan İYİ Parti Genel Başkan Başdanışmanı Turhan Çömez; "Uzmanlara soruyorum. Bir güvenlik kamerasının, bu açıdan resim alabilmesi normal mi sizce? Daha çok birinin yakasındaki kameradan alınmış bir görüntüye benzemiyor mu? Öyleyse bu terörist önceden takibe alınmış olabilir mi?" ifadelerini kullanarak aklı sıra katliamın kontrollü olduğunu ima etmeye çalıştı.
Kendileri uzman ya!
Şıp diye anlıyorlar, kim terörist kim değil.
Teröristi algılayan sensörleri var ama katiller PKK olunca çalışmıyor, tıpkı beyinleri gibi..
Uzmana değil sınır zekâda bir ortaokul öğrencisine sorsunlar, nasıl zırvaladıklarını söylesin.
HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan da Plan ve Bütçe Komisyonu'nda yaptığı konuşmada; "Bir kadın var. Yüzü gözü morarmış. Belli ki işkence görmüş gözaltında. Orada bir ifadesi alınmış. Daha bu ifade alınmadan. İfadesini zaten (İçişleri Bakanı Süleyman) Soylu açıkladı. İtiraf etti dedi. 'Ben istihbarat elemanıyım' dedi. Siz böyle bir istihbarat elemanı gördünüz mü hiç? Şaşkın bir genç kadın. Olayı yapıyor ve evine gidiyor. Evinde yakalanıyor. Benim kafama pek çok soru işareti takılıyor. Ne zaman seçimlere doğru gidilse hep bu tip provokasyonlar olmuştur" diyerek teröristi masum göstermeye çalışınca Sayın Süleyman Soylu; “Sen PKK’yı savunuyorsun, sen PKK’yı temizliyorsun, sen PYD’yi temizliyorsun. Sen sorgulayacaksan PKK’yı, terör örgütlerini sorgula. Devlete böyle bir iftira atan şerefsizdir. Yalan söylüyorsun. İftira ediyorsun. Seni oraya kim milletvekili yaptıysa onu sorgula” diyerek ağızlarının payını verdi.
PKK; bebek, kadın, yaşlı, öğretmen, hemşire, işçi, köylü, asker, polis demeden alçakça cinayetler işlediğinde kafalarına soru işaretleri takılmıyor ama terörist tipi görmedikleri Ahlam Albashır’a bakınca ne hikmetse kafalarına soru işareti takılıyor.
Sorsunlar bakalım saldırıdan iki dakika önce Bilal Hasan tarafından kendisine nede cesaret hapı içirmişler?
Neyin cesareti bu?
Paçaları sıkıyorsa gidip bunları eğitip donatıp üstümüze salan ABD’ye sorsunlar.
Gafiller/hainler/işbirlikçi ezikler ve beslemeler ne kadar saklamaya çalışırsalar çalışsınlar!..
İstiklal Caddesi katliamı; senaryosunu ABD’nin yazdığı, figüranlıklarını PYD/PKK yaptığı alçakça bir eylemdir.
Millet; kimin elinin kimin cebinde olduğunu; kuklanın ve kuklacıların kimler olduğunu; altılı masanın yedinci müttefikleri uğruna nasıl derin bir gaflet içinde olduklarını; ABD’ne, Batı’ya ve karşı mahalleye şirin görünmek için hiçbir fırsatı kaçırmayan ama bu alçakça katliamla ilgili ağızlarını bıçak açmayan “siyasi atıkların” ve birer metrelik burunlarıyla ortalıkta dolaşan Pinokyo’ların kim olduklarını da görüyor ve biliyor.
Yalanla, iftirayla algıyla kandıracağınızı zannediyorsanız yanılıyorsunuz...
Bu asil milletin zekâsını asla hafife almayın, zekâtını verse yedi sülalenize yüz yıl yeter.
****
Şimdi kuklalar için katliamla ilgili gerçekleri özetleyelim.
Bombalı saldırıyı düzenleyen PKK/YPG’li Ahlam Albashir’i evine alan ve konfeksiyon atölyesinde iş veren Ferhat Habeş’in ifadesine göre; Ahlam Albashir ve “Bilal” kod adlı Ahmet Hassan, terör örgütü PKK/YPG tarafından Temmuz ayında Türkiye’ye gönderildikten sonra Ferhat Habeş’i Suriye’den komşu köylüm olan Hasan Şerif arayarak ‘Sana evli bir çift gönderiyorum, kendileriyle ilgilen’ dedi. Kendisi de bunun üzerine Hassan ve Albashir’i konfeksiyonda işe alıp bir süre evinde sonra da tekstil atölyesinde barındırdı.
Habeş’in ifadesinde sözünü ettiği Hasan Şerif’in, Ahlam Albashir’e, “Bombayı patlat” diye talimat veren “Hacı” kod adlı terörist olduğu anlaşıldı. Terör örgütü PKK/YPG’nin elebaşlarından olan “Hacı” kod adlı Şerif’in, Albashir’i Suriye’den yönlendirdiği belirlendi.
İstiklal bombacısına ev ve iş sağlayan Ferhat Habeş’in bir kardeşinin hâlâ terör örgütü YPG’de yer aldığı, terör örgütünün üst düzey isimlerinden olan diğer kardeşinin de TSK tarafından geçtiğimiz aylarda etkisiz hale getirildiği tespit edildi.
Ahlam Albashir’in, “Hacı’dan gelecek ‘ayrıl’ talimatını bekledim. Bana olay öncesinde ve araçtan inerken ‘Hacı’dan gelecek ayrıl talimatı gelmeden bombanın başından ayrılma’ denildi. Ben de bekledim talimat gelince de ayrıldım” dediği öğrenildi. Albashir’in, örgüt tarafından Münbiç ve Kobani haricinde Lübnan’da da eğitildiği tespit edildi.
Saldırının bir numaralı faili olan, bombayı hazırlayıp Albashir’e vererek patlama noktasına gönderen Bilal Hasan’ı Edirne’de karşılayıp Bulgaristan’a kaçırılmasını sağlayan Hüseyin Güneş isimli şahıs ta yakalandı.
Taksim’e 3 kez gittiğini söyleyen terörist Alham Albashir’in saldırıdan 9 gün önce, 4 Kasım 2022’de saat 17.30 sıralarında patlama noktasına yakın bir noktadan geçerken görüldüğü anların görüntülerine ulaşıldı. Görüntülerde üzerinde mavi bir kot pantolon olan Albashir’in bir elinde beyaz poşet, diğer elinde ise gül olduğu görülüyor. 22 Ekim’deki keşifte ise sık sık fotoğraf çektiği görülüyor.
Çantanın içinde ne olduğunu bilemeyebileceğini iddia eden bizim merhametli(!) zehir hafiyelere(!) sormak lazım, Albashir çiçek bırakmak için mi keşif yapıyor ve Vogue’da kapak kızı olacağı için mi fotoğraf çekiyor?
Saldırı gününe ait görüntülerde Albashir’in içinde bomba bulunan çantayla Bilal Hassan ve Yasin El Korali tarafından 15.00 sıralarında Taksim meydanında araçtan indirildiği görülüyor. Albashir’in 15.20’de caddede bulunan makyaj malzemeleri satan bir mağazaya girip altı dakika kaldığı, alışveriş yaptıktan sonra 15.26’da mağazadan ayrılarak bombayı bıraktığı ve 41 dakika süreyle oturduğu beton saksılı banka doğru yöneliyor.
2016’da Lübnan’a gönderildiğini söylediği son ifadesine rağmen emniyetteki ilk ifadesinde terör örgütüyle ilk temasının eski sevgilisi ile 2017’de başladığını söyleyen Albashir’in eski sevgilisinin Cerablus’taki örgüt birlikleri içinde yer alan PKK/YPG mensubu “Hamedoş” kod adlı Hamed El Ali olduğu ortaya çıktı.
Saldırıya ilişkin plan ve program yapıldığını gösteren en çarpıcı belge ise Suriye’den karı-koca görünümünde gönderilen Albashir ve Hassan için düzenlenen sahte evlilik belgesi oldu.
Bütün bu gelişmelerin ve delillerin ardından Ahlam Albashir’in de arasında bulunduğu 17 kişi tutuklandı. 3 şüpheli adli kontrolle serbest bırakıldı. Serbest bırakılan 29 şüphelinin ise sınır dışı edilmesine karar verildi.
Tutuklama gerekçesinde, eylemin PKK/KCK/YPG bölücü terör örgütü tarafından ülkenin devlet, birlik ve bütünlüğünü bozma amacıyla planlandığı vurgulandı.
Besleme/fondaş medya, işbirlikçiler, hainler ve PKK’yı terör örgütü olarak görmek istemeyenlerin örtbas edemeyecekleri gerçek şudur;
Senaryo ABD’den, Ahlam Albashır’ın Kobani’li tekstilcinin evinde barındırılması talimatı Kobani'den, eylem talimatı Münbiç'ten, Saldırıdan sonra teröristin saklanması talimatı Kamışlıdan”.
Evet, bu bir PKK/PYD katliamıdır.
Bunun dışındaki her söz, ancak tuvalet terliğine bile oy vermeye razı kullanışlı eziklerin inanacakları masallardan ibarettir..
Türkiye artık operasyon için ABD’den izin almıyor, “piçlerini vuracağım sıkıyorsa engelle” diyor.
İstiklal Caddesi saldırısının ardından ikiyüzlü ABD’nin taziyesi kabul edilmeyerek suratlarına çarpılırken, “mesajı aldığımız ve teröristlerle arkalarındaki ağababalarına en ağır cevabın verileceğinin” söylenmesinden bir hafta sonra 50 uçak 20 SİHA ile 140 metre derinliği kadar inilen bir gece operasyonuyla Suriye ve Irak'ın kuzeyindeki terör mevzilerine başlattığı hava harekâtı, Milli Savunma Bakanlığı'nın; "Hesap zamanı! Alçaklardan hain saldırıların hesabı soruluyor!" paylaşımıyla dosta düşmana duyurularak şu açıklama yapıldı.
"PKK/KCK/YPG ve diğer terörist unsurları etkisiz hale getirerek; Irak'ın ve Suriye'nin kuzeyinden halkımıza ve güvenlik güçlerimize yönelik terör saldırılarını bertaraf etmek ve hudut güvenliğini sağlamak, terörü kaynağında yok etmek maksadıyla; Birleşmiş Milletler Antlaşması'nın 51'inci maddesinden ("Bu Antlaşmanın hiçbir hükmü, Birleşmiş Milletler üyelerinden birinin silahlı bir saldırıya hedef olması halinde, Güvenlik Konseyi uluslararası barış ve güvenliğin korunması için gerekli önlemleri alıncaya dek, bu üyenin doğal olan bireysel ya da ortak meşru savunma hakkına halel getirmez.) doğan meşru müdafaa haklarımız doğrultusunda, Irak'ın ve Suriye'nin kuzeyinde bulunan ve teröristler tarafından ülkemize saldırılarda üs olarak kullanılan bölgelere Pençe-Kılıç Hava Harekâtı icra edilmiştir."
Böylece Türkiye, hiç bir ferdinin bir damla kanını yerde bırakmayacağını hem terör örgütlerine hem de arkalarındaki ağa balarına anlayacakları dilden gösterdi.
Her zaman olduğu gibi ilk çatlak ses HDP'den geldi.(Anayasa Mahkemesinin kulakları çınlasın)
HDP'nin Avrupa Temsilciliği'nin sosyal medya hesabından İngilizce olarak "IŞİD'in Kobani'de yenilgisi başladı. Türk savaş uçakları şu anda Kobani ilçe merkezini ve Kuzey Doğu Suriye'deki diğer bazı yerleri bombalıyor. Erdoğan seçim kampanyasına çoktan başlamış görünüyor. Tüm saldırılar derhal durdurulmalı!” paylaşımında bulunuldu.
Onların hemen ardından PYD'nin sözde eş başkanı Salih Müslim terör yandaşı bir ajansa yaptığı açıklamada; Ayn-el Arab'tan Kandil'e kadar geniş bir sahada hedef alındıklarını söyleyerek, "Bütün dünya Türk devletinin vahşice saldırmasını görmeli ve ses çıkarmalıdır." diyerek beyinlerine inen yumruğun nasıl etkili olduğunu göstermiş oldu.
Birçok noktada terör örgütü PKK/PYD/YPG mevzilerinin bombalandığı operasyon kısa sürede dünya basınında yankı uyandırdı. “Acil” koduyla geçilen haberlerde İstiklal saldırısının intikamının alındığını ifade edilerek, "Türkiye hesabını soruyor" sözlerine yer verdi.
Kılıçdaroğlu’nun Londra’da görüştüğü terör sevici Amberin Zaman da rahatsızlığını, "Derik gibi ABD hava koruması altındaki bölgeler Türk askerleri tarafından vuruluyor.. "Kobani ve Kürt kontrolündeki kuzey Suriye'deki diğer hedefler, İstanbul bombalanmasına misilleme olarak vuruluyor" ifadeleriyle gösterdi.
Başta terör örgütü ile destekçileri ve işbirlikçileri yanı sıra yabancı medya organlarının da açıklamalarından harekâtın ne kadar etkili olduğu anlaşılmasına rağmen İYİ Parti İzmir Milletvekili ve Genel Başkan Danışmanı Aytun Çıray sosyal medya hesabından; Pilotlarımız aslan gibi Suriye’nin Kuzeyine hava operasyonu yapıyorlar. ABD 18 Kasım’da vatandaşlarını resmen uyardı ve "önümüzdeki günlerde Kuzey Suriye ve Kuzey Irak'ta Türk askerinin harekât yapacağını" duyurdu. ABD'ye bilgi verildi mi? Sizce teröristler ne yapmıştır?" paylaşımında bulunarak ABD’den izin alınarak yapıldığını iddia ettiği operasyondan sonuç çıkmayacağını ima etti.
Muhteremin aklı eski Türkiye günlerinde kalmış olmalı.
Başkalarını da kendileri gibi ABD’den icazet almak zorunda olduklarını zannediyor.
Oysa bugünkü Türkiye onların icazet almak için yarıştıkları ABD’nin gözünün içine baka baka; “besleyip büyüttüğünüz, eğitip donattığınız masum insanlarımızın kanını döken piçlerinizi inlerine gömeceğiz, kıçınız sıkıyorsa engelleyin” diyor.
Gizli ortakları HDP’nin, içerideki ve dışarıdaki işbirlikçilerinin ve de terör baronlarının “yardım anam” feryatlarına bakıldığında, çok güvendikleri ABD’nin Türkiye’yi engelleyemediği anlaşılıyor.
ABD’nin haberi olsa kaç yazar, olmasa kaç yazar?
İzin verse ne yazar vermese ne yazar?
Türkiye; onların terörist diyemedikleri katillere ve patronlarına bu katliamın hesabını en hızlı ve en ağır bir şekilde soracağını ilan etmişti.
Dediğini de yaptı ve üzerlerine sevgili şehit yavrularımız ECRİN ve YAĞMUR isimleri yazılan bombaları alçakların tepesine bırakarak 6 şehidimizin kanını yerde bırakmadı.
Hem de Amerika Birleşik Devletleri Özel Kuvvetler Komutanı Jeff Dennis’in, Suriye'de eğitim verdiği PKK/YPG'li teröristlerin mezuniyet törenine katılarak; “Başarınızla gurur duyuyoruz. Bu seviyeye gelebilmek için zorlu bir eğitimden geçtiniz, başarılarınızın devamını dilerim” dediği konuşmanın gecesinde.
Emperyalizmin piçleri okulları bombalıyor, öğrencilerimizi öğretmenlerimizi öldürüyor ama Türk ordusuna kimyasal silah kullandığı iftirası atanlar, bu sivil katliamı yapanlara seslerini çıkartamadıkları gibi ordumuzun yaptığı başarılı operasyona da destek veremiyorlar.
Toplumun huzur ve güvenliğini tehdit eden hainlere yönelik bu mükemmel operasyonun Katar’a iki buçuk ayda ikibuçuk milyon koyunun uçakla gönderilmesi kadar önemi yok mu?
Kimden ve niçin korkuyorsunuz?
Gaflet, dalalet ve hıyanete bundan daha iyi bir örnek olabilir mi?.
Milletin istiklal ve istikbalinin peşkeş çekildiği altılı masadan sadece Sayın Meral Akşener; “Askerlerimizin ayağına taş değmesin, inşallah her şey bizim öngördüğümüz gibi milletimizin hissiyatına uygun olarak gelişir. O nedenle o zorlu bir süreçtir. Allah kolay kılsın diyorum." Diyerek desteğini ifade ederken diğer beşinin ağızlarını bıçak açmaması gerçekten ibretliktir.
Terör örgütü ve uzantıları ne yazık ki bu suskunluktan cesaret almaktadır.
Bu arada Çıraygiller’e iki kötü bir haberim var.
Bir; Pençe-Kılıç Harekâtı hava operasyonları ile sınırlı kalmayacak, kara harekâtının eli kulağında.
İki: Dostun düşmanın 2023 yılında göklerde görecekleri Kızılelma’nın otomatik taksi ve koşu testi başarıyla tamamlandı.