9 Eylül’de 100. yılını kutlayan CHP, 1923 yılından 1950 yılına kadar aralıksız iktidarda kalarak Türkiye'de en uzun süre iktidarda kalmış siyasi partisi olmuştur.
Atatürk tarafından] "Halk Fırkası" adıyla Anadolu ve Rumeli Müdâfaa-i Hukuk Cemiyeti'nin devamı olarak kurulan partinin adının başına 10 Kasım 1924 tarihinde "Cumhuriyet" sözcüğü eklenmiş, 1935'teki 4. Kurultay'da "fırka" sözcüğü yerine dış dünyayla daha uyumlu bir sözcük tercih edilmesi kararlaştırılarak bugünkü "Cumhuriyet Halk Partisi" adı benimsenmiştir.
12 Eylül Darbesi'nin ardından kapatılan CHP 3821 sayılı yasaya dayanarak, kuruluşunun 69. yıl dönümü olan 9 Eylül 1992 tarihinde tekrar açılmıştır
1 Temmuz 1946 tarihinde yapılan genel seçimlerde DP'nin 64 ve bağımsızların 6 sandalyesine karşı 395 sandalye kazanan CHP, TBMM'de yüzde 85 oranında çoğunluk elde etti.
Seçimler yargı denetiminde yapılmazken, oylar açık biçimde kullanıldı ve gizli biçimde sayıldı. Millet iradesinin ayaklar altına alındığı söz konusu seçim Türk demokrasi tarihinin en utanç verici seçimi olarak tarihteki yerini aldı.
CHP en son 1977 yılında yapılan seçimlerde, o dönemki lideri Bülent Ecevit'in önderliğinde % 41 oy oranıyla seçimleri kazansa da iktidarı kısa sürdü.1979 yılında yapılan erken seçimlerde % 34 oy oranıyla kaybetti ve o tarihten beri de iktidara gelemedi.
****
Bu yılın Mayıs ayında yapılan milletvekili ve iki turlu Cumhurbaşkanlığı seçimlerini de kaybeden CHP’de yenilginin sorumlularından olan Ekrem İmamoğlu’nun, seçim gecesi seçmenlerini aptal yerine koyarak söylediği “seçimi kazandık” yalanlarından hemen sonra başlattığı değişim tartışmaları, kendisinin “şimdilik” CHP’nin genel başkanlığına getirilmesini sağlayamasa da işbirliği içinde olduğu CHP Grup Başkan vekili Özgür Özel’in Genel Başkanlığa adaylığını açıklamasıyla somut bir sonuca ulaştı.
CHP Genel Başkanlığı’na adaylığını açıklamaya cesareti yetmeyen daha doğrusu o koltuğun kendisine ikram edilmesini bekleyen İmamoğlu şimdilik İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığına razı gibi görünse de bulduğu en uygun fırsatta o koltuğa oturmak için elinden geleni yapacağı anlaşılıyor.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun 13 yıldır tek adam olarak yönettiği ve delege yapısını koltuğunu koruyacak şekilde tasarladığı partide Muharrem İnce’nin ifadesiyle; “Atatürk dahi aday olsa kazanamayacağı” gerçeği dikkate alındığında Özgür Özel’in işinin çok zor olduğunu söyleyebiliriz.
Kaldı ki bu zorluk sadece partinin delege yapısı ve 12 seçim kaybetse de Kılıçdaroğlu’nun kazanacağı bir delege tasarımı ile de ilgili değil.
Özgür Özel’in şahsından kaynaklanan çelişkiler, tutarsızlıklar ve ikiyüzlülükler de var.
Daha düne kadar Kılıçdaroğlu’nun en yakınında olup onun aldığı her kararı destekleyen hatta Cumhurbaşkanlığı adaylığı açıklandığında gözyaşları ile ayağa kalkıp alkışlayan Özgür Özel’in bugün Kılıçdaroğlu’nu eleştirerek değişimin ancak kendisi tarafından yapılabileceğini iddia etmesi gerçeklikten ve inandırıcılıktan uzak trajikomik bir değerlendirmedir.
Parti yönetiminde yer almasına ve beşinci dönemdir milletvekili olmasına rağmen bugün yanlış olduğunu iddia ettiği karar ve uygulamalara dün destek vermesi, başarısızlıktan kendisinin de sorumlu olduğunun göstergesidir.
Özgür Özel’in partide değişimi gerçekleştirecek bir kimlik olmadığını CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu şöyle ifade ediyor.
“Partimizin tüzüklerini inceledim ben de hukukçu değilim ama aklım fikrim erdiğince, gerçekten tüzüklerde çok ilerici süreçler olmuş zaman içinde daha ilerlemiş. Tek bir şeyi fark ettim. Mesela 2018'de son değiştirilen tüzükte o kadar çok muğlak ifadeler var ki. Hani burada bunu yazsak da burada da ne olur, ya bunu da yazmayalım. Mesela geçmiş tüzüklerimiz daha net. En azından kuralı koymuş, kuralı tarif etmiş. Şimdi bunu niye söylüyorum? Ya 2018'deki tüzüğün mimarı olanlar çıkıyor diyor ki 'partide değişim şart'. Kardeşim önce kendinizi değiştirin ya başka hiçbir şey söylemeyeceğim. Sen gidip Cumhuriyet Halk Partisi'nin anayasasını böyle işimize de burada da bunu böyle arada yazalım da bilmem ne yapalım diye yapıyorsanız. Neyi değiştireceksiniz? Kendinizi değiştirmenin dışında".
Evet, mesele tam da Kaftancıoğlu’nun ifade ettiği gibidir ve kişileri değiştirmekten başka bir amacı yoktur.
Seçim yenilgisinin objektif ve rasyonel bir değerlendirmesini yapmadan suçu Kılıçdaroğlu’na yükleyerek değişim masalları okumak; “nasıl olsa kaybeden hesap vermiyor o kalksın biraz da otumayım” fırsatçılığından ibarettir.
Özgür Özel’ın adaylığına gerekçe olarak açıkladığı süslü cümleler bile amacın bir zihniyet değişikliği olmadığı gerçeğini gizleyememiştir.
Özgür Özel; “30 yıldır sönmeyen Madımak ateşinin zaman aşımı kararıyla yürekleri dağlamasına engel olamamanın hikâyesini” den bahsederken daha düne kadar Madımak’ın sorumlusu olarak gördükleri Temel Karamollaoğlu ile ittifak yapmalarını görmezden gelmiştir.
Bu tutarsızlıklarla neyi değiştirecektir?
“Toplumu ayrıştıran siyaseti reddediyoruz. Yatay siyaset anlayışını savunuyoruz. Partimizin 39 milletvekilini başka partilere vermesi unutulmaz hasar bırakmıştır. Aynı şekilde partiler arası imzalanan protokollere dair bilgilendirme dahi yapılmadan süreç izlenmiştir. Sorumluluk üstlenmeyen yönetim tarzı kabul edilemez.
Parti içi kurumların işlevsiz kılınması, danışmanlık kurumunun kurumsal yapının yerine geçmesi partimizi işlevsiz hale getirerek zayıflatmıştır. CHP'nin kayıt dışı siyasete teslim olmasını kabul etmiyoruz.
Güçlü kurumsallaşma başarının ön koşuludur. CHP tüm kurumlarıyla diri ve canlı olmak zorundadır. Karar alma ve aday belirleme neredeyse tamamen merkezileşmiş, üye ve örgüt yapısının sağlıksız olduğu iddia edilerek ön seçim terkedilmiş, parti kararları atanmış danışmanların yönlendirmeleriyle belirlenmiştir.” Eleştirilerini dile getiren Özgür Özel 17 Nisan 2023 günü İzmir Güzelbahçe’de yaptığı konuşmada şimdi “Parti tarihinde unutulmayacak hasar bıraktı” dediği listeye şöyle sahip çıkarak şunları söylüyordu: “Hiçbir liste dört dörtlük değildir. 16 ilde 6, 65 ilde 5 parti birlikte seçime girme karar verildi. CHP listelerinde farklı siyasi partilerden arkadaşlarımız var. Burası baba evidir. Baba evinin tapusu Mustafa Kemal Atatürk’e aittir.
Bu seçim, bundan sonra demokratik seçimler yapabilmek için, Atatürk’ün hayal ettiği Türkiye’nin ikinci yüzyılına kavuşması için, zenginlik ve özgülük için, kardeşlik için fedakârlık seçimidir. Hep birlikte bu seçimde listemizin arkasındayız.”
Bundan daha iyi bir ikiyüzlülük örneği olabilir mi?
Bu kadar kısa sürede bu kadar keskin dönüşler yapan; ilkesiz, tutarsız, samimiyetsiz ve ikiyüzlü bir siyasetçi neyi değiştirecek?
Gerçekleri görmesi için aday olması mı gerekiyordu bilmiyoruz ama seçim yenilgisinin hemen ardından Kılıçdaroğlu’na yönelik partililerden gelen istifa çağrıları ile ilgili olarak; "Parti içinde Kılıçdaroğlu istifa etsin diye bir tartışma yok. 'Kılıçdaroğlu istifa etsin' diyenlerin altını kazıyın ya 'AK Partili' ya da 'Cumhur İttifakı trolü' çıkar" diyerek genel başkanına destek veriyordu.
Şimdi kendisi “Kılıçdaroğlu gitsin ben geleyim” diyor, yoksa onu da Ak Parti ya da Cumhur İttifakı mı adaylığa zorluyor?
Yok, aslında birbirlerinden farkları, ha Kemal Özel, ha Özgür Kılıçdaroğlu.
****
Sınır ötesi tezkereye hayır diyen, PKK’nın siyasi uzantısı ile işbirliği hatta pazarlıklar yapılmasına destek veren, seçim sürecinde Kandil’in, Fetö’nün açık destek açıklamalarına sessiz kalan, şimdi eleştirdiği kumar/noter masasına 39 milletvekilliği hibe edilmesi kararını destekleyen, cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda, yürütülecek tüm süreçlerde, Parti Meclisi adına karar alması için Kılıçdaroğlu’na oy birliğiyle tam yetki verdiklerini açıklayan Özgür Özel değil miydi?
Kılıçdaroğlu Türk Ordusuna kimyasal silah kullandığı iftirası atanlara sahip çıkıyordu, Özgür Özel de sahip çıkıyor.
Türk ordusunun 15 köylüyü helikopterden attığı iftirasını atan Sezgin Tanrıkulu’na Kemal Kılıçdaroğlu sahip çıkmıştı, Özgür Özel de sahip çıkıyor.
(Parti Sözcüsü Faik Öztrak parti yetkili organlarının gereğini yapacağını söyleyerek masal anlatıyor. Partide TR 705’e dokunmaya gücü yetecek bir organ olmadığını en iyi kendisi biliyor).
Kılıçdaroğlu terör örgütüne destek verdikleri için görevlerinden alınan belediye başkanlarının yerine atanan kayyumlara karşı çıkıyordu, Özgür Özel de ‘Tutum Belgesi’nde; “Halk iradesini hiçe sayan, yurttaşların bir kısmının yerel yöneticileri belirleme hakkını elinden alan kayyum uygulamalarına karşı en net ve sert tavrı takınacağız.” Diyerek Kılıçdaroğlu’dan farklı bir politika izlemeyeceğini söylüyor.
Kılıçdaroğlu Fetö’ye af vaat etmişti, Özgür Özel’in tutum belgesinde Fetö’yle mücadeleye ilişkin hiçbir ifade yok.
Bu şartlarda Özgür Özel hiçbir şeyi değiştiremez, en fazla “başarısızlığın seçmenleri tarafından dert edilmediği” partisinde genel başkanlık koltuğunda bir süre de o oturur ve kaybedile kaybedile elde edilen zaferlere(!) yenilerini ekler.
Kılıçdaroğlu’nun başarısız ve siyasi çıkar için her yolu mubah gören bir genel başkan olduğu tartışmasızdır. Bu anlamda bu değişim gereklidir, ancak Kılıçdaroğlu’nun kanatları altında siyaset yaparak onun yanlışlarına ortak olan ve zihniyet olarak ondan hiçbir farkları olmayan Özgür Özel/Ekrem İmamoğlu gibi liderlik vasıfları bulunmayan “oportünist/fırsatçı” isimlerle değişim yapılmaz. Sadece kartvizitlerinde genel başkan yazar.
Bu yalın gerçeği CHP eski Milletvekili Barış Yarkadaş bakın nasıl ifade etmiş?
"39 milletvekilinin ittifaka verilmesini onaylayan, el kaldıran ve itiraz etmeyenler, kime neyi şikâyet ediyor? Hepiniz oradaydınız... Vekil listesini ben mi yazdım? 10 Mart 2018'de yapılan tüzük kurultayında "Kılıçdaroğlu'na sınırsız yetki" verilmesi için el kaldıran ve "üyeye dayalı ön seçimin yapılması" maddesine canhıraş bir biçimde itiraz eden tüm vekiller bugün toplantıya katılmış. Ön seçim için "oyuncak" diyenlerin bugün ön seçimden bahsetmesi aklımızla alay etmektir. Hiçbir inandırıcılığınız yok..."