CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul Vakfı’nın Kurban bağışlarını toplayacağına yönelik duyurusunu; “Kurban bağışlarınız ayrısız, gayrısız 16 milyon İstanbulluya ulaşsın diyorsanız eğer” diyerek duyurdu
Aynı Kaftancıoğlu 13 Ekim 2013 tarihinde; “Benim bayram kartım da bu!” dediği ve Kurbanlıkları “asmayın, kesmeyin, besleyin, diren koyun” dediği görseli paylaşmıştı.
Yani Allah’ın emri olan kurban kesmeye karşıydı.
O yüzden de koyunların direnmelerini istiyordu.
Bu ülkede inanan kurban keser, inanmayan kesmez.
Bu bir iman/inanç meselesidir.
Kesenin kesmeyene, kesmeyenin de kesene söz söylemeye hakkı yoktur.
Asırlardır devam ede gelen bu ibadet bazılarında o kadar büyük rahatsızlık uyandırıyor ki kimi kurban kesmeyi vahşetle, kimi DAEŞ’in kafa kesmesiyle özdeşleştirip inanç ve ibadete saygısızlık yapmayı ilericilik zannediyor.
Ünlü restoranlarda yedikleri eti paylaşırken hayvan hakları akıllarına gelmeyen ikiyüzlülerin kurban düşmanlığını anlamakta zorlanmıyoruz.
Çünkü İslam’ın her değeri onlara fena halde batıyor.
Bir yandan kurban kesmeye karşı olurken diğer yandan kurban bağışında bulunulmasını istemek utanç vericidir.
Kaftancıoğlu’nun; bir arkadaşına sosyal medya hesabından 1 Eylül 2016 tarihinde cenaze namazı için ettiği vasiyetinde "Sokaktan kaldırsınlar cenazelerimizi be Ahmet. Yıllarca dinsiz yaşa sonra git dini ritüellere boğul. (bu da benim vasiyet)" ifadelerini kullanıp sonra da Koronavirüs’ten hayatını kaybeden Yardımcısı Kemal GÜLHAN’ın cenazesinde en ön safta namaza durması gibi bu davranışı da tam bir pişkinlik ve ikiyüzlülük örneğidir.
Gördün mü koyun kardeş?
Kesilmeme hakkınız Canangiller belediye seçimlerini kazanıncaya kadarmış, amaçlarına ulaşınca kesilebilirmiş ve hatta etleriniz de onların vakfına bağışlanabilirmiş.
Sakın gaza gelip te direnmeye mirenmeye kalkmayın, kim vurduya gidersiniz.
Marilyn Monroe ne güzel söylemiş; “Eğer ikiyüzlü bir insan olacaksanız, en azından bir tanesinde iyi biri olun.”
Madem meyhanede olmak şans, o zaman cenazenizi de meyhaneden kaldırsınlar…
Devrek Belediye Başkanı Çetin Bozkurt, partisinin meclis üyelerinden Gökhan Göktepe ve bazı partililerle bir restorana gidip alkol alıp eğlenmeye başlayınca mest olarak masasındaki partililere “Çok şanslısınız. MHP’li, AKP’li bir belediye başkanınız olsa şimdi camideydiniz” dedi.
Başkan Bozkurt ve beraberindekilerin eğlendiği anlar ve söylediği sözler sanki büyük marifetmiş gibi yine aynı masada oturan bir partili tarafından cep telefonu ile kaydedilip sosyal medya hesaplarında paylaşıldı.
Bozkurt’un sözlerine kısa sürede tepkiler gelmesi üzerine paylaşım yayından kaldırıldı.
Başkanın masasındakilerden hiç birisi (belki içlerinde yılda iki kez de olsa bayram namazı kılmak için camiye giden vardı); “öyle deme başkan camiye gitmekle belediye başkanının siyasi görüşünün ne alakası var diyemedi.
Diyemedikleri gibi başkanı onaylayarak/alkışlayarak büyük bir saygısızlığa ortak oldular.
Paylaşımın yayından kaldırılması inanca saygısızlığı ortadan kaldırmıyor.
İlginçtir; Saadet Partili/İyi Partili başkan olsaydı camideydiniz dememiş.
Demek ki onları kendilerine benzetmişler.
Ya da onlar ortaklıkları bozulmasın diye inanca yapılan bu saygısızlığa ağızlarını açmaktan korkuyorlar.
Camiye gitmekle herhangi bir partiye mensup olmanın ya da olmamanın ne ilgisi var?..
AK Partili ya da MHP Belediye başkanları kimleri zorla camiye götürmüş ya da kimleri zorla meyhaneden çıkartmış?.
Meyhanede olmayı şans camide olmayı eziyet olarak gören kafadan ne yazık ki bu memlekette çok var.
Bu cami düşmanlarının unutmamaları gereken gerçek şudur:
İsterseniz hiç meyhaneden çıkmayın ve hiç camiden içeri girmeyin er ya da geç o camiye geleceksiniz, belki oğlunuz kızınız yakınınız siyahlar giyip kenardan izleyecek ama ve sizin alay ettiğiniz cami cemaatı size son bir iyilik daha yapıp namazınızı kılıp son yolculuğunuza sizi camiden uğurlayacak.
Ama siz eğer dürüst iseniz;” ben hayatta iken gitmediğim camiye ölünce de gitmek istemiyorum, cenaze namazı da istemiyorum, ben ölünce benim cenazemi selasız namazsız meyhaneden kaldırın” diyerek vasiyetinizi imzalayın.
İmamı da cemaatı da boşuna meşgul etmeyin.
Yuh artık… yalandan ne utanıyorlar ne yüzleri kızarıyor..
Yeniçağ Gazetesi Ankara Temsilcisi Orhan Uğuroğlu, geçen hafta sosyal medya hesabından Rize Havalimanı’nda üç uçağın yan yana bulunduğu bir fotoğraf paylaşarak; “Yuh artık… İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu… 3 bakan 3 ayrı uçakla sel felaketi için Ankara’dan Rize’ye gittiler” diye yazdı.
Yalan haberin şehvetine kendilerini kaptıranlar zevkten dört köşe olsalar da gerçek kısa süre sonra ortaya çıktı.
İçişleri Bakanlığı Müşaviri M. Burak Gültekin yaptığı açıklamada; “Orhan Bey, yaşınız itibarıyla benden büyüksünüz, onun için attığınız tivitin içeriğine ‘yalan!’ demeyeceğim ancak ‘yanlışlarınızı’ tek tek düzeltmek isterim:
Fotoğraftaki uçaklardan birisi özel uçak olup, bakanlarımızla alakası yoktur.
Diğer uçak, Jandarma İnsanlı Keşif Uçağı (JİKU). Sel felaketi sonrası arama/tarama yapmak için bölgeye geldi. Dün ve bugün ortalama 15 saat uçuş yaptı.
Bir diğer uçak ise 3 bakanımızı, milletvekillerimizi, bakan yardımcılarımızı, AFAD ekibini, gece yarısı sel bölgesine getirdi.
Birilerinin meşhur videosunda dediği gibi; ‘Kitleleri yönlendirmek ve etkilemek istiyorsanız, ortaya kocaman bir yalan atın, büyük ve basit olsun, sonra bu yalanı sürekli tekrar edin.’ Bazılarının son dönemde yaptığı sadece bu. Pardon ‘yalan’ değil ‘yanlış’ olacaktı.” Diyerek yalanı suratına çarptı ama utanma olmayınca hiç söylememiş gibi davranmaya devam ederken onun bıraktığı yerden yalanı devralan CHP İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu; "Burası Trabzon Havaalanı... Rize'deki sel felaketi için üç bakan üç ayrı uçakla gelmiş. İşte büyük devlet, işte bakanlar, sağ olsunlar itibarımızı yine korudular. Zaten biz de itibarımızı korusunlar diye vergi vermiyor muyuz?" diyerek utanmadan yalanı sahiplenmeye devam etti.
İçişleri Bakanlığı Bakan Müşaviri M. Burak Gültekin’in, "Aynı 'yalan'ı tekrar etmede ısrarınızı, sosyal medyayı iyi takip edememenize yoruyorum. Yoksa bir insan, yalan olduğunu bile bile neden ısrarcı olsun değil mi?" açıklaması yalanla tatmin olanlar için fazla naif bir açıklama olarak kaldı.
Koskoca adamlarsınız, utanmıyor musunuz yalan söylemeye?.. deyip bırakacaksınız.
İmanı olan yalan söylemez yalanda ısrar etmez, yalandan medet ummaz..
Çünkü; “İman Sahibi her hataya düşebilir fakat hainlik yapamaz ve yalan söylemez” (Bezzar)