Geçen yıl; darbeci SİSİ, Suudi Arabistan Kralı SELMAN ve ABD Başkanı TRUMP’un ışıklı küre etrafında verdikleri artistik poz ve yaptıkları kılıç dansından bu yana ABD ile Suudi Arabistan arasında su sızmıyor.
Mübarekler birbirlerine geç kavuşan aşıklar gibiler..
Aralarındaki bu muhabbetin en önemli sonucu ise ABD’nin İran tehdidini öne sürerek Arabistan’a bol bol silah satması oldu.
Geçtiğimiz günlerde İngiltere’nin ardından ABD’ne iki haftalık bir ziyaret gerçekleştiren Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, yaramazlık yapmaması için tembihlenmiş uslu çocuk gibi otururken, Trump’un sattıkları silahların görsellerini karlı bir ticaret yapan tüccar sevinciyle medya ile paylaştığı kameralara yansıdı.
Çok ilginçtir; Selman Amerikan medyasına verdiği demeçlerde, ‘Soğuk Savaş sırasında Washington’ın talebiyle (emir büyük yerden) komünizme karşı Vehhabiliği yaymaya başladıkları’ yönünde açıklamalar bile yapıyor.
Hale bakar mısınız?..
Komünizme karşılık vehhabilik..
Al birini vur ötekine..
Geçtiğimiz Kasım ayında; Foreign Policy dergisinde Robert Satloff imzasıyla yayınlanan makalede, Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak açıkladığı dönemde Veliaht Prens’in 2030 Vizyonu’nu dinlemek için bir Amerikan düşünce kuruluşu heyetiyle Riyad’da olduğunu belirten Satloff, Veliaht Prens Selman’ın, Kudüs kararını tek kelimelik ifadelerle eleştirdiğine ve İsrail’le ilerleyen dönemlerde iyi ilişkiler kurulabileceğine yönelik açıklamalarına dikkat çekiyor.
Satloff, Veliaht Prens’in, Suud-ABD ve Suud-İsrail ilişkilerinde, eski yönetimlerden daha olumlu bir tablo çizdiğini, Selman’ın ABD-Suudi Arabistan’ın güvenlik alanındaki işbirliğinin ABD-İsrail ilişkilerinden bile daha eski olduğunu gururla ifade ettiğini belirterek Veliaht Prens’in İsrail’e yönelik pozitif tavrını da dikkat çekici buluyor.
Satloff Selman’ın konuşmalarında, İsrail’in yayılmacı politikalarına ve Kudüs’te Müslümanlara uyguladığı baskıcı rejime hiç değinmediğini, bunun yerine, İsrail ve Filistin arasında barış sağlandığında Suudi Arabistan ve İsrail arasındaki geliştirilecek ilişkilerden bahsettiği özellikle vurguluyor.
Ve bütün bu al gülüm ver gülümün sonunda Suudi Arabistan tarihinde ilk defa İsrail hava yollarına Hindistan seferleri için hava sahasını açıyor.
Arabistan zannediyor ki “ABD ve İsrail’e şirin görünürsem paçayı kurtarırım.”
Ama öyle olmadığı anlaşılıyor.
Milyarlarca dolarlık silah almalarına ve medyada pohpohlanmalarına rağmen işlerin pek te Prensin istediği gibi gitmediği anlaşılıyor.
Çünkü New York Eyaleti Güney Bölgesi Federal Mahkemesi, 11 Eylül 2001’de Washington ve New York’a düzenlenen terörist saldırılarında Suudi Arabistan’a karşı iddiaları onaylarken Manhattan’ın bölge yargıcı, George Daniels, Suudi Arabistan'ın talebini reddederek El Kaide ile Suudi hükümeti üyeleri arasında yakın ilişkilerin olduğu gerekçesiyle ölenlerin yakınlarının dava açabilmesine ve karşılığında Suudi Arabistan'dan tazminat alabilmesine karar veriyor.
Daniels'ın kararı saldırıda ölenlerin aileleri, yaralananlar ve iş yeri sahipleri olmak üzere yaklaşık 25 bin kişiyi kapsıyor.
ABD Kongresi, 2016 sonbaharında, 11 Eylül saldırılarının kurbanlarının ailelerine Riyad aleyhinde dava açılmasına izin veren bir yasa tasarısı için oy kullanmıştı.
Yani milyar dolarlık silah almak, WP, NT ve WSJ’de ısmarlama övgü yazılarına konu olmak, hatta ılımlı Müslümanlık gösterileri sunmak bile Suudi Arabistan’ı kurtarmaya yetmiyor.
Sahte dostluk gösterileri ile silah satarak aldıkları dolarlar yetmedi ki şimdi de 25 bin kişiye dava açtırarak ekstradan milyon dolarlara konacaklar.
Boşuna dememiş büyüklerimiz..
Eşekliğe razı olana semer kapayan çok olur.
XXX
Başkalarına din dersi verenlerin, Türk dizilerinin kültürlerini yozlaştırdığı için yayından kaldırılmasını isteyenlerin düştükleri şu hale bakın.
Ortadoğu'da Donald Trump ve damadıyla birlikte yeni bir dizayn operasyonuna katılan yeminli Türk düşmanı Birleşik Arap Emirlikleri veliaht prensi Muhammed bin Zayed el Nahyan ile kankası ve ABD kuklası olan Suudi Arabistan Veliaht Prensi Abdullah bin Selman komedi filmlerine taş çıkartacak bir olaya imza atmışlar.
Türk düşmanı bu iki prens Leonardo da Vinci'ye mal edilen 'Salvator Mundi' (Dünyanın Kurtarıcısı) tablosu için açık artırmaya girmişler.
Ancak bu iki Türk düşmanı da karşılarındaki alıcının Katar Prensi olduğunu sanıp tabloyu ona bırakmamak için fiyatı yükselttikçe yükseltmişler.
Ve bu çılgınlığın sonunda tablo gerçek değerinin kat kat üzerine 450 milyon dolar gibi astronomik bir rakamla Prens Abdullah'ın olmuş.
Milyonlarca Müslüman açlıkla karşı karşıya iken gözlerini karartıp bir tabloya 450 milyon doları bastıranlardan alacak din dersimiz yok elbette..
“Dünyanın kurtarıcısı” nın “ahirette kendilerini kurtaramayacağını” da görecekler...
XXX
Ve son bir not..
Trump; “Suriye’den çekileceğiz” demiş..
Daha önce de “PYD’ye silah sevkiyatını durduracağız, verdiğimiz silahları geri alacağız, Münbiç’ten çekileceğiz, Afrin’den PYD nin boşaltılmasını sağlayacağız, Suriye’de Türkiye ile işbirliği yapacağız” gibi bol miktarda “cek”li “cak”lı vaatlerde bulunmuştu..
Ama hiç birisi gerçekleşmedi.
Talmud ne güzel söylemiş;
“Doğru söylediğin zaman kimse inanmayacak. İşte, yalan söylemenin cezası budur.”