Dünyanın en zengin ve el altından en çok desteklenen terör örgütü DAEŞ’in Suriye'de kontrol ettiği petrol alanlarından elde edilen petrol nasıl oluyor da hiçbir engelle karşılaşmadan tıkır tıkır satılıyor?..
Okyanus medyası ve köprü geçilinceye kadar şer cephesi oluşturdukları medya görünümlü yıkım ekibi ile yerli ve yabancı işbirlikçilerin ifadesiyle Türkiye DAEŞ’e destek veriyor ise, en azından bu tatlı ticaretten pay alması ya da bu satışlara aracılık etmesi gerekmez mi?.
Üst akıl ve uşakları böyle bir iddiayı dile getiremediklerine göre bu petrol DAEŞ’ın Suriye ve Irak'ta faaliyet gösteren Batılı ülkelerin şirketleri üzerinden uluslararası piyasalara satılmış olmasın.
Çünkü bu ticaret Türkiye üzerinden yapılsaydı tam sayfa yıkım manşetleri atılırdı. Ülke aleyhine her türlü yalan ve iftirayı atacak kadar gözleri dönmüş en azılı hainler bile iddia edemediğine göre demek ki Türkiye DAEŞ ile bir petrol ticareti yapmıyor.
Bir yandan piyasaya talepten fazla petrol sürülmesi ve böylece petrol fiyatlarının düşürülmesi (.DAEŞ'in petrolün varilini 20 dolarlar seviyesinde sattığı bazı pazarlıklarla bu tutarın 15 dolara kadar düşürüldüğü belirtiliyor) diğer yandan da bu petrolden elde edilen gelirle DAEŞ’in sözde düşman göründüğü batılı ülkelerden silah alması beni hiç şaşırtmıyor.
DAEŞ'in uluslararası koalisyonun bombardımanına rağmen ayakta kalmayı başarmasının sırrı da muhtemelen batılı ülkelerin şirketleriyle yaptığı bu kirli ticarette gizli. Almanların petrolü Avrupa'ya aktarmak için iki güzergâh kullandıkları iddia ediliyor. Bazı uluslararası medya organlarında da dile getirildiği üzere; bunlardan ilki İran ve Dubai üzerinden Avrupa'ya gönderilmesi diğer ise Suriye'nin Lazkiye'den sonra ikinci büyük ve önemli limanı olan Tartus’un kullanılması.
DAEŞ’in petrolünü alan Almanlar tankerlerle petrolü Akdeniz kıyısındaki Tartus Limanına ulaştırıyor. Buradan da gemilerle Avrupa ülkelerine gönderiliyor.
Batının çok karşı imiş gibi göründüğü ve Türkiye’yi yeterli mücadele etmediği için aklı sıra eleştirdiği ama el altından ahlaksız ticari ilişkiler kurup petrolü ucuza alıp pahalı silah satmak suretiyle ayakta kalmasına fırsat verdiği DAEŞ işte böyle kirli ittifaklarla vahşetini sürdürürken; bir yandan işlediği cinayetlerin suçu Müslümanlara yüklenerek islama fobinin değirmenine su taşınıyor, diğer yandan da batının cebine tatlı karlar akıtılıyor.
Rahmetli Kayahan’ın dediği gibi tam anlamıyla bir “onlara sevdanın yolları bize kurşunlar” durumu.
Musul kentine 2014 yılı Haziran ayında saldıran DAEŞ terör örgütü burayı ele geçirmesiyle önemli bir petrol sahasına da kavuşmuştu. Musul'un yanı sıra Suriye tarafındaki petrol sahalarını da elinde bulunduran DAEŞ, bu bölgelerde çıkarılan petrolün satışı sayesinde elde ettiği gelirle bugüne kadar ayakta durabilmiştir.
Aslında sadece DAEŞ değil Esed rejimi de DAEŞ'in kontrolünden uluslararası piyasalara gönderilen petrolden besleniyor.
Alman şirketleri üzerinden petrol sevkiyatına ses çıkarmayan Esed ucuz petrolden kendi ihtiyacı için de yüksek miktarda alım anlaşmaları yapıyor..
Alman firmalarının aldıkları petrolün bedelini nakit olarak DAEŞ’e ödedikleri, örgütün aldığı parayı öncelikle iç tüketim ihtiyaçlarında harcadığı, iç tüketim ihtiyaçlarının dışında kalan miktarın ise silah temininde kullanıldığı belirtiliyor. Bu kadar büyük bir ticari sirkülasyona rağmen ülkemizdeki her işlerine gelmeyen uygulamaya laf yetiştiren, işlerine gelen her olayı da istismar etmek için saatlerce canlı yayın yaparak ceset görüntüsü vermek için can atan Avrupa ve Amerikan medyasının bu ticari çarkın nasıl ve kimler tarafından döndürüldüğünü merak etmemesi, bu konuyla ilgili hiçbir haber yapmaması sizce tesadüf mü?..
Peki DAEŞ’e silahları kim satıyor?..
Bu silah tüccarlarının içinde Almanya olabilir mi?..
Bildiniz. Almanya; Bir yandan neredeyse bedava denilecek kadar ucuza petrol alarak, diğer yandan silah satarak çift taraflı kazanıyor.
Kimse böylesine kirli ilişkiler içindeki Almanlara ses çıkartmazken/çıkartamazken bu gerçeklerin perdelenmesi için sahiplerinin sesi tarafından bilinçli bir şekilde günlerce Türkiye DAEŞ’e destek veriyor yaygarası kopartılıyor.
Günümüzde bile basiret yoksunu bazı zavallılar siyasi karşıtlık uğruna bu yalanı sürdürmeye devam ediyor.
Söz gelimi; Akçakale Gümrük Kapısından DAEŞ’e silah yapımında kullanılan malzeme sevkiyatı yapıldığını iddia eden bir gazete; YPG ile yaşanan çatışma sonrasında ele geçirilen ve üzerinde YPG yazılı bir tankın önünde duran DAEŞ militanının fotoğrafını da kanıt olarak gösteriyor.
Sanırsınız ki Türkiye’den giden malzemelerle DEAŞ tank yapıyor.
Be Allah’ın sersem kulu senin ağababaların adamlara hazır silah veriyor. İmalatla kim uğraşacak?..
Haberin editöryal üretim olduğu kabak gibi belli ama olsun. İhanete devam sahiplere selam.
Türk Dil Kurumu “ vatana ihanet” in anlamını yeniden tanımlasa iyi olacak. Çünkü mevcut kelime yaşadıklarımızı ifade etmekte yetersiz kalıyor.
Allahtan ki Türkiye DAEŞ’e tank verdi dememiş.
Ne yazık ki bu hainliğin adı basın özgürlüğü olmuş..
İçimizdeki Almanlar gibi dışımızdaki Almanların marifetleri de bitmiyor 26.08.2015 tarihli gazetelerde yer alan haberlere göre; PKK’lı teröristleri eğitmek için Kandil’e gönderilen 7 Alman ajandan biri, TSK’nın hava operasyonunda öldü.
Böylece; Terör saldırılarına yeniden başlayan PKK'ya Alman gizli servisinin verdiği destek bir kez daha gün yüzüne çıktı. Çözüm sürecinin başladığı günden bu yana PKK'yı kontrol altına almak için Kandil'e akın eden Alman istihbaratçılar, örgütün merkez üssünde teröristlere askeri eğitimler verdi. İran ve İsrailli ajanların dışında Kandil'e giden 7 Alman, hem gerilla savaşı hem siyasi propaganda hem de bombalar konusunda PKK üyelerini geçtiğimiz şubat ayından beri eğitti. 7 Haziran seçimleri sonrası konsept değişikliğine giden Alman ajanlar, Kandil'de verdiği eğitimlere bir de 'şehir savaşları'nı ekledi. Türk istihbaratı, örgütün özerklik çıkışıyla birlikte il ve ilçelerde kurduğu hendekli, el yapımı bombalı tuzakların arkasındaki güçleri tespit etmeye çalışırken, sınırda ilginç bir tezgahla karşılaştı.
Edinilen bilgiye göre, PKK kamplarına Türk Silahlı Kuvvetleri'nin düzenlediği hava operasyonlarında bombalar altında ölenlerden biri, bir Alman istihbaratçıydı. Sınır ötesindeki Kandil kamplarında teröristlere eğitim verirken ölen Alman ajan Kevin Joachim'in cenazesi Türkiye üzerinden Avrupa'ya götürülmek istendi. Türkiye bu işlemi kabul etmeyince Alman gizli servisi, bu operasyon için bir plan geliştirdi. Ajan Joachim, Suriye'nin kuzeyindeki Rojava bölgesinde PYD'lilere eğitim verdiği sırada hayatını kaybetmiş biri gibi gösterilerek yeniden Türkiye sınırına getirildi. Plana göre, PYD saflarında ölen bir Avrupalının cenaze nakline Türkiye izin verecekti, ancak öyle olmadı.
Habur Sınır Kapısı'na getirilen cenaze bir kez daha geri çevrildi. Gerekçe ise “Türkiye yalnızca kendi vatandaşlarının cenazelerini sınırdan kabul eder" oldu. PKK'ya eğitim verdiği sırada Kandil'e atılan bombalarla ölen ajanın naaşı (leşi de diyebiliriz) bir süre ortada kaldı. Almanya’da yaşayan Türklere yönelik cinayetleri dönerci cinayetleri adıyla sıradanlaştıran ve görgü tanıklarını birer birer ortadan kaldıran Alman gizli servisi, Türkiye seçeneğinden umudunu kesince cenazeyi Erbil'e nakletti. Erbil'den Avusturya'nın başkenti Viyana'ya taşınan cenaze, oradan da Almanya'nın Karlsruhe kentine gönderildi. 'Memleketi' Karlsruhe'da toprağa verilen Kevin Joachim'in PKK içinde 'Dilsoz Bahar' kod ismiyle bilindiği, Almanya tarafından geçtiğimiz Mayıs ayında PYD'lilere eğitim için Suriye'nin Kamışlı kentine yollandığı, burada 2 ay kaldıktan sonra yeni görev yeri Kandil'e giderek PKK'lılara eğitim verdiği öğrenildi.
Türkiye'nin terör örgütü DAEŞ’e karşı başlattığı harekâtı desteklediğini açıklayan Almanya, PKK'ya yönelik operasyonları ise ucu kendine battığı için olsa gerek eleştirmişti. Almanya Savunma Bakanı Von Der Leyen, 'Bild am Sonntag' gazetesindeki demecinde “Türkiye'nin DAEŞ’e karşı kendini savunma hakkı ne kadar doğruysa, PKK'yla barış yolu da o kadar önemli" ifadelerini kullanmış, Almanya'nın DAEŞ ile mücadele için farklı etnik grupları birleştirmeye çalıştığını aktararak “PKK'ya operasyonlardan endişeliyiz" demişti.
. Kandil, Hakurk ve Çemço bölgelerindeki 3 lojistik üsse sevk edilen Alman menşeili ağır silahlar, TSK'nın hava operasyonları sonucu yok edildi. Bölgedeki kaynaklar bu ağır silah ve patlayıcıların özellikle Türkiye sınır hattındaki kamplarda tutulmasının temel nedeninin, şehir savaşları başlatılması durumunda Şırnak ve Hakkari illerine kolay geçiş yapmak olarak değerlendiriyor.
Şimdi anlaşılıyor mu Alman siyasetçilerin, Alman medyasının ve ülkemizdeki karanlık ilişkileri deşifre olan Alman Vakıflarının ikide bir Türkiye’yi neden hedef tahtasına koydukları?
Seçimlerde hangi partiye oy vereceğimizin Almanları neden ilgilendirdiği?
Ülkemizdeki Alman hava savunma sistemlerinin neden apar topar neden geri çekildiği?
Tarih boyunca düşman diye hep Ruslar, Yunanlılar, Ermeniler gösterilmiş..
Elbette bu ülkelerin Türkiye’ye karşı düşmanca tavırları olmuştur. Ama son yıllarda her türlü vatan ve millet düşmanına kucak açan, onları özenle koruyup kollayan, devlet ve millet aleyhindeki her gayrimeşru yapılanmayı istisnasız bir şekilde madden ve manen destekleyen, teşvik eden ve azmettiren Almanya bu kirli uygulamalarıyla düşmanlıkta sınır tanımadığını göstermiştir.
Dikkat edin günümüzde Ülkemiz ile ilgili her karanlık işte Alman parmağı vardır.
Araştırmalarıyla Alman Vakıflarının Türkiye’de yasal olmayan çalışmalar yaptığı, etnik ve mezhepsel ayrılıkları körüklediği ve altın madeni karşıtlarını örgütlediği yönünde çok önemli bilgilere ulaşan Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu’nun evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürüldüğü 18 Aralık 2002 tarihinden 6 ay önce Alman istihbaratları BND ve BKA çalışanlarının hazırlamış olduğu raporda “Hablemitoğlu'nun Alman vakıflarını ve şirketlerini araştırdığı ve bu konuda çıkan kitabının da raflardan mutlaka indirilmesi gerektiği” şeklinde geçiyordu.
Bir kitabın raftan mutlaka indirilmesi ne demektir?
O kitapta birilerinin canını yakacak gerçekler var demektir.
Bütün bu kirli ilişkilere ve tarif edilemez PKK sevgisine rağmen Almanya teröre destek veren ülke olmuyor ama bu ülkenin; sıradan Bir TIR şoförü kadar dahi basireti olmayan entel/dantel takımının bir yerlerini yırtarcasına zorlamalarıyla Türkiye teröre destek veren ülke oluyor öyle mi?..