Hatırlanacağı üzere 11.08.2017 tarihinde Trabzon Maçka’da PKK'lı teröristlerle girilen çatışmada 41 yaşındaki Jandarma Astsubay Kıdemli Başçavuş Ferhat Gedik'in yanı sıra 15 yaşındaki Eren Bülbül şehit olmuş polis memuru Namık Öztel de yaralanmıştı.
Güvenlik güçlerinin sıkı ve kararlı takibi sonucunda bu alçakça saldırıyı gerçekleştiren PKK’nın sözde Karadeniz lideri Zeynel kod adlı (Kırmızı liste) Mehmet Yakışır ile Sorej kod adlı Barış Coşkun öldürüldü.
Böylece Eren BÜLBÜL ve Ferhat GEDİK’in kanları yerde kalmadı.
Kanları yerde kalmadı ama siyaset yaptıklarını sanan birilerinin özel destekleri ile barajı aşmaları sağlanarak meclise giren ve maaşlarını milletin ödediği milletvekilleri; Remziye Tosun ile Musa Farisoğulları bu iki katilin cenaze törenine katılarak gizlemeye gerek görmedikleri niyet ve amaçlarını bir kez ortaya koydular.
Dakka bir gol bir.
Oysa çok kısa bir süre önce bu milletvekilleri Anayasamızın 81. Maddesinde yer alan şu yemini etmişlerdi.
“Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve lâik cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasa'ya sadakatten ayrılmayacağıma; büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim”.
Vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü koruyacaklarına namus ve şerefleri üzerine ant içip sonra da vatanın ve milletin bölünmesi için cinayet işleyen elleri kanlı katillerin cenaze törenlerinde boy gösterenlerin aslında masum insanların kanları üzerine ant içtikleri anlaşılıyor..
Bu durumda önünde yemin ettikleri büyük Türk Milletinin bir ferdi olarak soruyorum.
Vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü bozmak için yıllardır eylem yapan ve binlerce masum insanımızı katleden PKK ve onun eli kanlı katillerinin acısını paylaşanlar pervasızca yeminlerini çiğnemiş olmuyorlar mı?
Yemin çiğnemenin bir bedeli olmayacak mı?
İstiklal marşımızı dinlemeye tahammülleri olmayan ve daha ilk günden yeminlerini çiğneyen bu katil sevicilere katlanmak zorunda mıyız ?..
Katil sevici vekillerden Remziye Tosun, "Halkımızın acılarını da sevinçlerini de paylaşacağız. Halkın vekili olmak bunu gerektirir. Başlatılan soruşturma bizler için yok hükmündedir." açıklamasını paylaşarak küstahlığının devam ettirdi.
Onlar bu milletin hiçbir sevincini paylaşmadılar.
Onlar bu milletin hiçbir acısını paylaşmadılar.
Onlar sadece; distrübütörlüğünü yaptıkları terör örgütünün cinayetlerinden duydukları mutluluğu (!) paylaştılar.
Yargının başlattığı soruşturmanın yok hükmünde olup olmadığını kendilerinden öncekilerin gördükleri gibi onlar da görecekler.
Görecekler görmesine de onlara siyasi destek vererek meclise taşıyan partnerleri yaptıklarından utanacaklar mı ?.
Orasını bilemiyorum.
Şimdi bize masal anlatarak bu kirli işbirliğini gözden kaçırmaya çalışan partnerlere küçük bir hatırlatma.
Bu asil millet ihaneti hiç affetmemiştir.
XXX
Devletine milletine ihanet eden, terör ve teröriste destek veren sanatçı, yazar, akademisyen bozuntularını görünce haklı olarak üzülüyoruz.
Kuşkusuz bu ülkede saygıyı hak eden sanatçılarımız, yazarlarımız, akademisyenlerimiz de var.
Ama medya onlarla ilgili haberlere fazla yer vermiyor.
Daha doğrusu yaptıkları güzel işler haber konusu olmuyor.
Her nasılsa haber olmuş güzel bir iş görünce paylaşmak istedim.
'Payitaht: Abdülhamid' dizisinde rol alan Gamze Özçelik, 'Umuda Koşanlar Derneği'yle Afrika'da yaşayan mazlumlara elini uzatmaya devam ediyor. En son ekibiyle birlikte yardım muhtaç yerlere giderek 'Umutlu Köyler' adında bölge kurdu. Köyün eksiklerini tamamlamak için su kuyuları yaptıran Özçelik, kuyulara şehitlerimizin isimlerini verdi.
Bu proje kapsamında 'Afrika'da susuz, gıdasız, ışıksız köy kalmasın' diyerek yola çıkan ekip, dört köyün eksikliklerini tamamladı. Ünlü isim ve ekibi, bölgede bulunan kuyulara şehitlerin isimlerini verdi.
İlk köy olan 'Şehit Uzman Çavuş Selim Topal'ın açılışı yapılırken "Şehit Eren Bülbül" ve "Şehit Razzan Al Najjar" adlı 'Umutlu Köyleri'n açılışı ise ilerleyen günlerde gerçekleşecek.
Tam da Eren BÜLBÜLÜ’ün katillerinin öldürüldüğü günlerde Eren BÜLBÜL’ün isminin Afrika’da bir yaşatılacak olması ne güzel bir tesadüf.
Belki de tesadüf değil ilahi bir takdir.
Ne mutlu böyle vefalı sanatçılara.
Eren BÜLBÜL’ü katleden alçaklara ağlayan vekilleri görünce Eren BÜLBÜL’e ve şehitlerimize olan vefaları daha bir değer kazanıyor.
Allah onlardan razı olsun.
XXX
Rus stratejist ve siyaset bilimci Prof. Dr. Aleksandr Dugin Uluslararası Darbe ile Mücadele ve 15 Temmuz Sempozyumu'nun ''Avrasya İlişkileri Ekseninde 15 Temmuz'' oturumunda yaptığı konuşmada FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminin başarılı olması halinde Türkiye'nin Irak ve Suriye'deki gibi bir iç savaşa sürüklenmiş olacağını, 15 Temmuz'da siyasi yapı ve halk özveride bulunmasaydı Türkiye'nin mevcudiyetini devam ettiremeyeceğini dile getirdi.
Dugin; "Çok büyük bir krizden bahsediyorum. Bildiğim kadarı ile PKK ve diğer terör örgütleri, Irak'ta ve Türkiye'de hazırlıklıydılar. Eğer darbe teşebbüsü başarılı olsaydı ikinci adım atılacaktı ve bu noktada yeni bir Irak hatta yeni bir Suriye olabilirdi. Sonu gelmeyen kanlı bir iç savaş olabilirdi'' değerlendirmesini yaptı.
251 cana mal olan alçak darbe girişimine karşı milletin direnişini küçümsemeye kalkan ve bu alçak girişimin; kendilerine yağlı bir kemik geleceği umuduyla başarılı olmasını bekleyenlerin yaşadıkları hayal kırıklığı nedeniyle hepimizin gözü önünde yaşananları bir tiyatro olarak nitelemelerinin darbecilere (zımni) destekten öte bir anlamı olmadığını biliyoruz.
Onlar küçük tiyatrolarında -sadakatla bağlı oldukları emperyal güçler tarafından- kendilerine verilen basit rolleri oynamaya devam etsinler.
Milletin kahir ekseriyeti; bunun tiyatro olmadığını, sadece darbe değil önce iç savaş sonra kurtarıcı abilerin işgal girişimlerine kapı aralamak olduğunu çok iyi biliyor.
15 Temmuz’un ikinci yılında da dipdiri olan tepkilere bakanlar bu gerçeği görürler.
Kafalarını kuma sokan yerli mallarından gerçeği görmelerini beklemiyoruz.
Ama Millet unutmadı unutturmayacak.
Neyse ki dünyanın dört bir tarafında gerçeği gören, ifade eden ve duygularımıza tercüman olan Aleksandr Dugin gibi saygın insanlar da var.
(*) Aeskhylos