Seçimlerden sonra uzun bir süre sessiz kalan İYİ Parti lideri Meral Akşener, partisinin Afyonkarahisar'daki 'Büyük Buluşması'nda yaptığı konuşmada; "Önce ben, önce şahsım diyenlerle uğraştık. Biz milletimizin geleceği için şahsi çıkarlarımızdan vazgeçtik, koltuğundan başka hiçbir şey düşünmeyenlerle uğraştık. Olmadı, olamadı, olduramadık. 2023 seçimlerindeki yenilgiye maalesef engel olamadık." diyerek kumar/noter masasının diğer ortakları gibi seçim yenilgisinin sorumluluğunu CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na yükledi.
Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş'ı Cumhurbaşkanı adayı olarak gösteremediği için özür dileyen Akşener, "Bütün araştırmalarda bu iki arkadaşımızın rahatlıkla Cumhurbaşkanı seçileceğini gördük. Bunun da ötesinde il il, ilçe ilçe yaptığımız ziyaretlerde bize söylenenler de bunu doğruladı. Samimiyetimden şüphe duyulmasın diye adaylığımdan fedakârlık ettim. Ben asıl sorunun kendi safımızda olduğunu göremedim. Yüce Türk Milleti'nden bu nedenle özür diliyorum. Ben bu iki arkadaşımızın yollarını açmak için elimden geleni yaptım. Onların yolunu kapatanlara engel olamadım, Türk Milleti'nden özür diliyorum. Yanlarında durdum, yardımlarına koştum, her türlü iftirayı göğüsledim. Onları paçalarından çekenlere engel olamadım. Ben milletimizin omuzlarında taşıdığı bu umudu, umudunu bağladığı bu iki arkadaşımızın milletimizin çağrısına kulak vereceğini düşündüm. Onlara bu ateşten giydiremediğim için sizden özür diliyorum. Ne yaptıysam seçimleri kazanmak için yaptım. Ne yaptıysam umut yaşasın diye yaptım.” Sözleriyle 14 Mayıs akşamı hem de üç kere seçimi kazandık yalanı söyleyerek seçmenlerini aptal yerine koyan Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’a da Cumhurbaşkanlığı adaylığına cesaret gösteremedikleri için sitem etti.
Akşener’in “yerel seçimlerde ittifak yapmayacakları, kendi başlarına seçime girecekleri” yolundaki sözleri sadece Kemal Kılıçdaroğlu için değil ancak ittifak yapılması halinde seçim kazanma ihtimali bulunan Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş için de ciddi bir uyarı niteliğinde idi.
Akşener, cesaret yoksunu ve 14 Mayıs gecesinin kuyruklu yalancıları bu iki başkanın yeniden aday olmaları halinde desteklenip desteklenmeyecekleri konusunda sır vermedi.
Geçmişteki “gel git” leri ve ani “U” dönüşleriyle bilinen ve çok ağır sözlerle tekmelediği masaya 72 saat sonra tıpış tıpış gelip oturan Akşener gerçekten ittifaklara kapıyı kapattı mı? Yoksa blöf mü yapıyor? Bilmiyoruz.
Bunu zaman içinde göreceğiz.
Çünkü aynı Akşener seçimin ikinci turu öncesi İstanbul’daki Balkan-Rumeli Mübadele Buluşması’nda, “Ben, Meral Akşener. Hasan Tahsin Argun’un yeğeni, iki Batı Trakya cumhuriyeti kurmuş, Atatürk’ün arkadaşı Hasan Tahsin Argun’un yeğeni. Ve diyorum ki, onun adına diyorum ki Sayın Kılıçdaroğlu, PKK ile masaya oturmaz, kefilim. FETÖ ile masaya oturmaz, kefilim. Hizbullah ile masaya oturmaz, kefilim. Harama el uzatmaz, kefilim” diyerek, Kılıçdaroğlu için oy istemişti.
Ne oldu da daha üç ay önce kefil olduğu ve yardımcısı olmayı kabul ettiği Kılıçdaroğlu; “önce ben diyen, koltuğundan başka hiçbir şey düşünmeyen” bir figüre dönüştü?
Akşener’in hangi sözüne güvenelim?
Yarın bir gerekçe uydurup koltuklarından başka hiçbir şey düşünmeyenlerle işbirliği ya da ittifak yapmayacağının garantisi var mı?
Yok!..
Akşener her ne kadar milletin çıkarları için çaba gösterdiğini iddia etse de alınan seçim yenilgisinde kendisin de sorumluluğu bulunduğunu unutturmaya çalışıyor.
Bu yenilgi öyle dramatik özürlerle geçiştirilemez.
O elinden geleni yaptığını söylüyor ama İYİ Parti Grup Başkanvekili Erhan Usta, 2019'daki yerel seçimlerde 600 oy aldığı bölgede oylarının 20'ye düştüğünü söylerken 'Vatandaşa sordum, 'Siz teröristlerle iş birliği yapıyorsunuz' dedi.' İfadeleriyle seçimi kaybetme nedenlerini açıkça ortaya koyuyor.
Akşener, seçimi kaybetmelerinin temel nedeninin Kılıçdaroğlu’nun adaylığından değil, PKK’nın siyasi uzantısı olan HDP ile işbirliğinin ve “KHK’lıları iade edeceğiz” diyerek Fetöcü’leri tekrar devlete sokmak istemelerinin toplumda yarattığı derin endişe ve kaygı olduğunu, Anayasaya göre olmayan başbakanlığa talip olduğunu söyleyerek hayal peşinde koşmasının ciddiyetsizlik olarak algılandığını görmek istemiyor.
Kefil olduğu adaylarına PKK’nın ve Fetö’nün tüm büyükbaşları açık açık destek vermelerine rağmen “vatan hainlerin desteğine ihtiyacımız yok” diyemediler.
Açık açık yüz yıllık cumhuriyetle hesaplaşacaklarını, 15 Mayıs’ta İmralı’nın kapılarını kırarak Öcalan’a özgürlük vereceklerini söyleyenlere, Anayasa’dan Türklüğü kaldırmak vaadinde bulunanlara, Anadilde eğitim ve yerel yönetimlere özerklik sözü verenlere tek söz edemediler.
Bırakın söz söylemeyi aynı masada birlikte oturmaya devam ettiler.
Neden tutuklu olduğunu ve neden yargılandığını çok iyi bildikleri halde HDP’ye şirin görünmek için Selahattin Demirtaş’ın haksız yere tutuklu olduğunu söylediler.
Ama bu ikiyüzlü siyasetlerini millete yediremediler.
Meral Akşener tekmeleyerek kalktığı masaya neden ve kimlerin hangi tehdit/baskılarıyla döndüğünü samimiyetle açıklamadıkça söyledikleri ve söyleyeceklerinin hiçbir kıymeti yoktur.
Çünkü Grup Başkan vekilleri Erhan Usta’nın ifadesiyle vatandaş onların teröristlerle işbirliği yaptıklarını düşünmektedir.
Optimar araştırma şirketinin yaptığı ankette katılımcılara, "Muhalefetin kaybetmesinde en büyük pay kime aittir?" diye soruldu.
Ankete katılan vatandaşların yüzde 44,6'sı seçimin kaybedilmesine neden olarak Kemal Kılıçdaroğlu'nu gösterirken onu yüzde 19,2'yle Meral Akşener izledi. Ekrem İmamoğlu yüzde 17'yle 3. Sırada, Mansur Yavaş da yüzde 12,1'le dördüncü sırada yer aldı.
Yani seçim kaybetmelerinin tek sorumlusu Kılıçdaroğlu değil, bu kayıpta bırakın yeni seçmen kazanmayı kendi seçmenlerinin bile güvenini kaybeden Akşener’in de büyük sorumluluğu var.
Bu yalın gerçeği görmezden gelerek suçlu aramaya kalkmak ve samimiyetsiz özürlerle sorumluluktan kurtulacağını zannetmek sadece milletin zekâsıyla dalga geçmektir.
Milletin zekâsıyla dalga geçenlerin akıbetlerinin 14 ve 29 Mayıs’takilerden farklı olmayacağını kestirmek için kâhin olmaya gerek yoktur.
***
TV5 canlı yayınına katılan Karamollaoğlu Millet İttifakı’nın seçim sürecinde yaptığı hataları(!) vurgularken, acemiliğini ve disiplinli çalışılmadığını da aktardı.
Hatalardan birinin de mitingler olduğunu düşünen Karamollaoğlu şunları söyledi;
“Tüm genel başkanlar cumhurbaşkanı yardımcısı adayı oldular. Bunun yanına belediye başkanları da getirildi. Bizim belediye başkanlarına karşı içimizde bir husumet yok ama biz bir mitinge gidiyoruz 7 kişi konuşuyor. Bunlar acemilik oldu. Hiçbir zaman böyle bir şey yapılmamalı. Daha disiplinli, daha düzgün mitingler yapmalıydık. 2 kişi 3 kişi konuşur ya, 7 kişi konuşur mu, 10 kişi konuşur mu?”
Şimdi günah çıkartan Temel Reis seçim öncesinde % 99 Kılıçdaroğlu’nun kazanacağını söylüyordu.
Kazanacaklarından o kadar emirdiler ki mikrofonu gören coşuyordu.
Mesele mitinglerde on kişinin konuşması filan değil mesele pervasızca sergiledikleri; samimiyetsizlikleri, güvenilmezlikleri, ikiyüzlülükleriydi.
Yıllar süren yasaktan sonra ibadete açılışı milletimiz tarafından coşkuyla karşılanan Ayasofya Camisini tartışma konusu yaparak “Ayasofya büyük bir müessese, büyük bir bina. Cami olarak kullanılan kısımların ötesinde diğer bölümler turistlere de açılır, gelirler ziyaret ederler. “İktidara geldiğimizde Ayasofya gerçek manada açılmış olacak. Kendi ruhuna kavuşacaktır.” Diyebilecek kadar hazımsız davranmalarıydı.
Oruç tutmayan Canan Hocaefendi hazretlerine iftar duası yaptırmalarıydı.
Kılıçdaroğlu’nu mücahit ilan etmeleriydi.
Kandil’in elleri kanlı terör baronlarının kendilerine destek açıklamalarına hiçbir tepki gösterememeleriydi.
Şimdi kalkmışlar ağır seçim yenilgisinin sebebi olarak mitinglerde yedi kişinin on kişinin konuşmasını gösteriyorlar.
Sanki her şeyi doğru yaptılar da millet mitinglerde fazla kişinin konuşmasına takıldı.
Millet mitinglerde ne söylendiğine bakarak oy vermiyor.
Millet söyleyenin kim olduğuna bakarak ve göründüğü gibi olana oy veriyor.
Bu basit gerçeği anlamaktan bile aciz siyasetçilerin seçim kazanmaları mümkün mü?
İyi ki yüce gönüllü imiş ya bir de olmasaydı?
Disney Plus’un Ermeni diasporasının baskısıyla Atatürk belgeseline sansür uygulamasına tepki gösteremeyen şarkıcı Tarkan’ın, geçen yıl İzmir'in düşman işgalinden kurtuluşunun 100. yıldönümü etkinlikleri kapsamında verdiği konserden tek kuruş almadığı ve yüce gönüllülük ettiği iddia edilmişti.
Tunç Soyer’in açıklamalarına göre Tarkan'a sadece kaşe ücreti ödenmiş, o da örnek bir davranış göstererek bu parayı hayır kurumlarına bağışlamıştı.
Önce tek kuruş almadığı, sonra aldığı ancak hayır kurumlarına bağışladığı denilerek üstü örtülmeye çalışılsa da Tarkan’a konseri için 3,5 milyon TL tutarında bir ödeme yapıldığı açıklandı.
Koskoca(!) belediye başkanı gözümüzün içine baka baka yalan söylemişti.
Ayrıca Tarkan parayı hayır kurumlarına verdi ise bunu açıklamak belediye başkanının işi mi?
Gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır.
Nihayet o kötü huy bir kez daha gerçekleşti ve Tarkan konseri için İzmir Büyükşehir'in kasasından ses, ışık ve sahne giderleri ile birlikte toplamda 23 milyon 540 bin lira ödeme yapıldığı ortaya çıktı.
SABAH Gazetesinin haberine göre (26/08) İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin Fuarcılık Şirketi İZFAŞ, Tarkan Konseri kaşe bedeli hizmet alımı adı altında 24 Ağustos 2022'de ihaleye çıkmış. İhaleyi KDV hariç 3 milyon lira bedelle Mega Star Tarkan'ın sahibi olduğu Hitt Müzik Prodüksiyon kazanmış. İZFAŞ, Hitt müzik ile aynı gün sözleşme imzalamış.
Konserinin teknik organizasyonu ve kulis ihtiyaçlarının karşılanması için İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin 24.08.2022 tarihinde açtığı ikinci ihalede Staras isimli prodüksiyon şirketine KDV dahil 20 milyon 60 bin TL ödeme yapılmış.
Kaşe ücreti ve Prodüksiyon şirketine ödenen para ile birlikte kasadan toplamda 23 milyon 540 bin lira para çıkmış.
İşçisine gelince para bulamayan ama Tarkan konseri için 23 milyon 540 bin TL’yi gözünü kırpmadan harcayan bu belediye başkanını tebrik(!) ediyor, başarılarının(!) devamı için yeniden aday gösterilmesini partisinin genel merkezinden hassaten istirham ediyoruz.
İzmir bu yüce gönüllü(!) başkanın hizmetlerinden(!) mahrum bırakılmamalı.